17 AĞUSTOS DEPREMİNİ UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ !
14 yıl önce, 17 Ağustos‘ta yaşanan büyük Marmara depremi ile on binlerce canımızı kaybettik. Öncelikle kaybettiğimiz canlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Yurdumuzun % 92‘si deprem bölgesinde yer almakta ve nüfusumuzun % 95‘i deprem tehlikesi altında yaşamaktadır. Ayrıca büyük sanayi merkezlerinin % 98‘inin ve barajlarımızın % 93‘ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir. Son 60 yıl içerisinde depremlerde, 60.000‘e yakın vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 120.000‘i aşkın kişi yaralanmıştır. Yaklaşık 420.000 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Geçmişte birçok yıkıcı deprem olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.
Bu gerçeklerden hareketle; ülkemizin çok büyük bir kısmının deprem riski altında olduğu ve depremin bir doğa olayı olarak karşımıza çıkacağı artık herkes tarafından bilinmektedir. Bu kaçınılmaz durumun bilinmesine karşın, bir doğa olayının her seferinde büyük bir afete dönüşmesinin nedenlerini çok iyi irdelemek ve sorgulamak gerekmektedir.
Ranta ve talana dayalı politikalar gereği, plansız yapılaşma ve denetimsizlik sonucu yaşanan acıolayların ve yanlışların faturasını halkımız ödemektedir. Bilime, tekniğe önem verilmemesinin, meslek odalarının görüşlerinin dikkate alınmamasının bedeli ağır bir şekilde ödenmekte, insanımıza değer verilmemesinin sonucu ne yazık ki yine acıyla ve gözyaşıyla yaşanmaktadır. Ülkemizin yaşadığı en büyük deprem olan Marmara Depremi`nin 14. yıldönümünde yönetim sorumluluğu üstlenmiş kişilerin vurdumduymaz tavırları ise düşündürücüdür. Ülkemizde dereler, vadiler, ormanlar, su havzaları, deprem tehlikesi içeren, kısaca yapılaşmaya uygun olmayan alanlar, rant ekonomisinin baskısı altında yapılaşmaya açılmıştır, gelecekte açılmaması yönünde ciddi bir irade de yoktur.
Ülkemizde sorunlarla ilgili olarak neler yapılması gerektiği ancak olay yaşandıktan hemen sonra tartışılmakta, belirli bir süre sonra her şey unutulmaktadır. Her yaşanan olayın sonrasında olduğu gibi deprem sonrası yaşanan tartışmalarda da, sanki deprem gerçeğiyle ilk defa yüz yüze geliniyormuş gibi davranılmakta, tartışmalar, "fay" ve "depremin büyüklüğü" gibi depremin gerçek boyutu göz ardı edilerek yapılmaktadır.
Hepimiz biliyoruz; depremler; gerçekleşmesi saniyeler süren, yerküre‘nin doğal süreçleridir ve ülkemiz, depremle bir arada yaşamaya mecburdur. Bu doğal sürecin oluşumu önlenemez ve engellenemez. Ancak gerekli tedbirlerle, özellikle yapısal tedbirlerle, can ve mal kayıpları azaltılabilir. Bu konuda sorumluluk sahibi siyasi iktidarı bir kez daha görevini yapmaya davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
16 Ağustos 2013, Ankara