301 BİR SAYI DEĞİLDİR. 301 CANDIR, 301 İNSANDIR!
301 BİR SAYI DEĞİLDİR. 301 CANDIR, 301 İNSANDIR…
Değerli meslektaşlarım,
Değerli maden emekçileri,
Sevgili Soma halkı,
Bundan tam 4 yıl önce bugün Soma`da, Soma A.Ş.‘ ye ait kömür ocağında tarihimizin en vahim facialarından biri gerçekleşti. 5`i maden mühendisi olmak üzere tam 301 canımız, 301 maden emekçimiz kömür ocağında çıkan yangında yanarak, boğularak, zehirlenerek öldüler. Ölen sadece 301 maden emekçisi değildi, ölen bir kent, ölen bir toplum, ölen vicdanlarımız oldu. Geriye ölenlerin anneleri, babaları, evlatları, eşleri, kardeşleri kaldı. Bir de geriye sorumluların cezalandırılması, bu tür facialara zemin hazırlayan koşulların değiştirilmesi umudumuz kaldı.
Bildiğiniz gibi Soma faciası 4 yıldır yargı sürecinde. 19 Haziranda Mahkemenin yeni bir oturumu ve belki de son oturumu olacak. Faciada sorumluluğu olanların adalete uygun bir ceza almaları toplumumuzun vicdanına kısmen de olsa iyi gelecek, en azından yapılanlar cezasız kalmadı diyebileceğiz. Ancak esas sorunun bu olmadığının kamuoyu tarafından bilinmesini istiyoruz. Çünkü çoğu kez alt düzey yöneticilere teknik elemanlara ve elbette maden mühendisi meslektaşlarımıza yüklenen bu suç, gerçek suçluyu ve nedenlerini gizlemektedir.
Türkiye iş kazaları bakımından Dünya`da en üst sıralarda bulunmaktadır. Soma faciasının dışında Şırnak, Şirvan, Ermenek, Karadon, Elbistan, Kemalpaşa, Dursunbeyli, Gediz, Armutcuk, Kozlu ve adını sayamadığımız birçok facia ülkemizin üzerinde duran birer kara lekedir. Bütün bu facialarda yaşamını kaybeden meslektaşlarımızı ve maden emekçilerini bir kez daha saygıyla anıyor ve başta yakınları olmak üzere tüm camiamıza bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
Ancak bu faciaların son olmadığı konusunda da halkımızı bir kez daha uyarıyoruz. Çünkü bu facialar rastlantısal değildir, köklü nedenleri vardır. Bu faciaların en temel nedenleri, aşırı kar hırsı, üretim zorlaması, denetim arzusu ve iradesi bulunmayan kamu kurumları ve sendikasız işgücüdür. Aşırı kar hırsı ve bunun sonucu oluşan üretim zorlaması, üretim süreçlerinde bilim ve tekniği dışlamakta, işçiyi sendikasızlaştırmakta ve ne pahasına olursa olsun işçileri en düşük ücretle en yoğun biçimde çalıştırmaktadır. Sonuçta madencilikle birlikte diğer sektörlerde de ülkenin dört bir köşesinden acı haberler gelmekte, birçok emekçi iş kazalarına uğramakta, kalıcı engeller ve ölümler günlük yaşamda sıradan haberler haline gelmektedir. Oysa hastalanan, bedensel engeller yaşayan ve ölenlerin her biri bir candır, her biri bir insanadır.
Soma`da yaşananlar burada özetlediğimiz sürecin ta kendisidir. Soma AŞ; hizmet sözleşmesi ile TKİ`den aldığı kömür ocağında insan yaşamını ve iş güvenliğini hiçe sayarak üretim artışına yönelmiştir. Gerekli teknolojik ve insani yatırımları yapmadan girilen bu üretim zorlaması, alınması zorunlu olan önlemlerinde göz ardı edilmesine neden olmuş, sorumlu kamu kurum ve kuruluşlarının denetim işlevlerini de yerine getirmemesi sonucunda 301 canımız aramızdan ayrılmıştır. Yani yaşanan katliamın sorumlusu, sadece kar hırsının peşinden koşan ama diğer yükümlülükleri yerine getirmeyen Soma AŞ yöneticileri, denetim görevini yerine getirmeyen TKİ ve MİGEM, tüm uyarılarımıza kulak tıkayarak sorunları görmezden gelen Bakanlık yöneticileridir. Gerçek sorumlular yaptıkları yasalarla esnek ve kuralsız çalışma ile üretimi zorlayanlar, denetimi etkisizleştirenlerdir. Gerçek sorumlular maden mühendisliği bilim ve tekniğini hiçe sayarak ülkemizde 18. yüzyıl madenciliğinin yapılmasına izin verenlerdir. Mahkemelerde olmasa bile vicdanlarımızda bunlar da suçludur.
Yaşananlar sadece ölümden ibaret de değildir. Soma faciası sonrası yaşananlar başka bir toplumsal yaradır. Evlatlarını yitiren anne-babalar, babasız kalan çocuklar ve eşlerini kaybeden kadınlar başka bir toplumsal dramdır. Bu dramı hafifletmek, ailelerin yaralarını sarmak onları sadece ekonomik değil sosyal açıdan iyileştirmek her şeyden önce devletin asli görevidir. Devlet, bu görevlerini yerine getirmek, Soma`yı, Soma halkını iyileştirmek yerine, soma halkına yönelmiş, adeta ölen madencileri ve ailelerini suçlu ilan etmiştir. Bir AKP görevlisinin bir madenci yakınını tekmelemesi ise hafızalarımızda uzun süre çıkmayacak bir insanlık dışı davranış olarak iz bıraktı. Ne biz, ne bu ülke, ne de insanlık bu alçak tekmeyi asla unutmayacaktır.
Bir kez daha söylemek istiyoruz.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası olarak facianın yaşandığı ilk gün Soma`daydık. Halkımıza, maden emekçilerine, meslektaşlarımıza ve ailelerine "Soma`yı unutmayacağız, unutturmayacağız" dedik ve söz verdik. Önce ki üç yılda olduğu gibi bu yılda Adana`dan, Diyarbakır`dan, İstanbul`dan, İzmir`den, Zonguldak`tan, ve Ankara`dan, kurumsal temsilcilerimizle, Aydın`dan, Balıkesir`den, Muğla`dan ve daha pek çok ilden üyelerimizle birlikte buradayız. Sözümüzü tutmaya geldik.
SOMA`YI UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
13 Mayıs 2018, Soma