TMMOB Maden Mühendisleri Odası

3213 Sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı Konusunda TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nın Genel Değerlendirmesi

3213 Sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı Konusunda TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nın Genel Değerlendirmesi

Uzun bir süreden beri devam eden "3213 Sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı"na ilişkin çalışmalar sonuçlanma aşamasına gelmiş bulunmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonlarında görüşülmekte olan tasarı çok yakında Meclis Genel Kurulu’na inecektir.

Her hangi bir yasa, her şeyden önce, bir öncelikler-niyetler manzumesine yani bir politika metnine dayanmak zorundadır. Ancak, mevcut Maden Kanunu’nda yapılması öngörülen değişiklikler için ortaya konulan gerekçeler, en başından itibaren madencilik sektörünün genel sorunlarını tam olarak kavramamış ve çağdaş çözümler üretmeye yönelik tasarımlanamamıştır.

Dolayısıyla, konuya duyarlı pek çok kuruluş gibi Maden Mühendisleri Odası da tasarıya en başından şüpheyle yaklaşmış, sektörün gelişmesine yönelik önemli bir katkı yapmasını beklemenin fazlaca bir iyimserlik olacağı görüşünü taşımıştır.

Bununla beraber, odamız, değişikliklere yönelik çalışmaların her aşamasında, müdahil olmaya ve uzmanlık birikimini tasarıya yansıtmaya gayret göstermiştir. Bu çaba, bir ihtisas odası olarak Maden Mühendisleri Odası’nın en temel görevlerinden biridir. Bu noktada bilinmesi gereken şudur: Hükümetin dilinden düşürmediği ve programlarında da sıkça yer verdiği “sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapılacağı niyeti” bir aldatmacadan öteye gitmemektedir. Söz konusu tasarı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanmış, bu süreçte 10.000‘e yakın maden mühendisi üyesiyle sektörün en geniş ve en birikimli örgütü olan Maden Mühendisleri Odası‘nın görüşleri dikkate alınmamıştır. Tasarının Meclis Komisyonlarındaki görüşmeleri sürecinde ise odamız, görüşmelerde bulunması gereken bir ihtisas örgütü olarak görülmemiş, ancak kamuoyu gözündeki yadsınamaz ağırlığı nedeniyle tamamen göz ardı da edilememiştir. Bununla beraber, arkalarında herhangi bir kitle bulunmayan, bu nedenle gerçek anlamda bir sivil toplum örgütü bile sayılamayacak birçok irili ufaklı örgüt, sermayeyi temsil ediyor olmaları nedeniyle süreçte ağırlıklı olarak itibar görmüşlerdir.

Dolayısıyla, geldiğimiz nokta itibariyle ortaya çıkan değişiklik tasarısının bırakın sektöre ya da sektör çalışanlarına olumlu bir katkı yapmayı, Türkiye Madencilik Sektörünü tamamen bitme noktasına getireceği görülmektedir. Mevcut şekliyle tasarının taşıdığı en temel olumsuzluklar aşağıda sıralanmaktadır:

1) Ülkemizin en değerli yeraltı zenginliklerinden olan bor madenleri üzerindeki koruma kaldırılmakta, bor rezervleri uluslararası tekellerin ellerine terk edilmektedir.

2) Maden aramaları için verilen ruhsat süreleri, olması gerekenden çok daha fazla tutularak, yeraltı zenginliklerimizin değerlendirilmeden atıl bırakılmasının yolu açılmış olmaktadır. Bu durum, özellikle çok uluslu madencilik şirketleri tarafından, uluslararası pazarlardaki fiyat hareketlerini kontrol altında tutmak amacıyla, ülkemizdeki maden sahalarının üretim yapılmadan kapatılmasına izin verme anlamına gelmektedir.

3) Madencilik sektörünün ülke kalkınmasındaki kritik önemi, fazla miktarlarda üretilip yurt dışına satılarak döviz elde edilmesinde değil, ancak, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlamasındadır. Bu çerçevede, madencilik sektörünün planlanmasında ülke sanayi sektörleri ile entegrasyon ön planda tutulmalıdır. Bu husus, hazırlanan tasarıda tamamen ihmal edilmektedir.

4) Verimlilik ve etkinlik bakımından, Maden Kanunu kapsamına alınmasının getireceği önemli bir şey olmadığı bilinmesine karşın, Zonguldak Taşkömürü Havzası Kanun kapsamına alınarak TTK Kurumu’na yeni mali ve hukuki külfetler getirilmektedir. Bu durum, zaten darboğaz içindeki kurumu kapanma noktasına getirecektir.

5) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın madencilik sektörünün gereksinimleri göz önüne alınarak yeniden yapılandırılmasına ve yetişmiş teknik elemanlarca güçlendirilmesine ilişkin hiç bir düzenleme değişiklik tasarısında mevcut değildir. Yasal mevzuatın uygulanması ve uygulamaların denetlenmesi bakımından, mevcut yönetsel yapıların yetersizliğinden kaynaklanan sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunların çözülmemesi, etkin kamu denetiminin sağlanmasındaki zaafiyetin devam etmesine neden olacaktır.

6) Gelişmiş ülkelerde uygulanmakta olan, meslek odalarının, üyelerinin mesleki yeterliliklerini saptaması ve belgelendirmesi yetkisi kamusal denetim bakımından önemlidir. Yasada bu yönde yapılacak düzenlemeler madencilik sektörünün gelişimine katkı yapacaktır. Ancak, değişiklik tasarısında bu husus tamamen ihmal edilmektedir.

7) Madencilik faaliyetlerinin kaynak kaybına yol açmadan, çevreyle barışık, akılcı ve ekonomik kurallara göre ve iş güvenliği ve işçi sağlığı esasları çerçevesinde yürütülmesi, bilimsel ve teknik bilginin kullanımı ile mümkündür. Bu durum, sektörde bilim ve teknolojinin uygulayıcısı olan teknik elemanların istihdamını gerekli kılmaktadır. Tasarıya ilişkin tüm görüşmelerde bu hususun yasada yer almasına yönelik çabalar gösterilmiş, ancak, yukarıda bahsedilen irili ufaklı sermaye örgütlerinin önemli bir kısmı tarafından söz konusu çabalar engelleme ile karşılaşmıştır.

8) Sektörde yapılan her tür faaliyete ilişkin bilgi ve belgenin üretimi ve söz konusu üretimlerin saklanması son derece önemlidir. Teknik elemanlarca üretilecek maden arama projesi, maden işletme projesi, arama faaliyet raporu ve işletme faaliyet raporları, gerek sürdürülecek madencilik faaliyetlerinin etkinliği ve verimliliği gerekse gelecekte yararlanılabilecek belge niteliğinde olmaları bakımından özel önem taşımaktadır. Ancak, bürokrasiyi azaltma gerekçesiyle söz konusu belgelerden önemli oranda vazgeçilmekte, bu suretle geleceğe ışık tutacak bilgi birikiminin oluşması engellenmektedir.

9) Çevresel etkiler göz ardı edilerek herhangi bir ekonomik faaliyetin yürütülmesi kabul edilebilir değildir. Bu yöndeki yaklaşımlar uzun dönemde madencilik sektörünün gelişimi bakımından engelleyici olacaktır. Madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin korunmasına ya da yenilenmesine yönelik önlemlerin alınması sağlanmalıdır. Ancak, tasarıda bu konuda yapılan düzenlemeler net, açık, anlaşılabilir ve uygulanabilir değildir. Bu şekliyle yeni sorunlara neden olacağı son derece açıktır.

Sonuç olarak, yasa değişiklik tasarısının bu şekliyle kanunlaşması madencilik sektörüne büyük zararlar verecektir. Bu tasarı en kısa sürede geri çekilmeli ve tüm tarafların katılımıyla; insanı ve insan emeğini merkeze koyan, bir yandan madencilik faaliyetlerinde kamunun etkin gözetim ve denetimini sağlarken, diğer taraftan söz konusu faaliyetlerin çevre ve ekosistemlerin korunmasını da gözeten, temel olarak ekonomik kalkınmaya ve yoksulluğun azaltılarak gelir dağılımının düzeltilmesi hedeflerine yönlendirilen bir "ulusal madencilik politikası" temelinde yeni bir Maden Kanunu zaman kaybedilmeden oluşturulmalıdır. Bu husus, gerek toplumun yararı gerekse madencilik sektörünün gelişimi bakımından son derece büyük önem taşımaktadır.

Kamuoyunun bilgisine sunarız.

TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU

Ankara, Haziran 2003

Okunma Sayısı: 3123
Yayın Tarihi: 23.06.2003