AKP İKTİDARI, 12 EYLÜL FAŞİZMİNİ SÜRDÜRÜYOR
12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 33 yıl geçmiştir. Bundan 33 yıl önce, tank sesleriyle ve marşlarla uyandırılmamızla başlayan süreç Türkiye‘yi siyasal, sosyal, hukuksal ve bilimsel alanlarda büyük yıkımlara uğratmıştır. Hukuk, adalet, bilim, emek ve çalışma yaşamı yok edilmiş, emekçilerin kazanılmış bütün hakları zorla ellerinden alınmıştır. 12 Eylül; IMF ile bağıtlanan 24 Ocak 1980 ekonomi kararlarının üzerine gerçekleşmiş emek ve demokrasi karşıtı, kapitalizmin neoliberal uygulamalarına geçişi sağlayan faşist bir darbedir.
12 Eylül sürecinde 650 bin kişinin gözaltına alınması, 1 milyon 683 bin kişinin fişlenmesi, 230 bin kişinin yargılanması, idam cezaları ve yüzlerce yıla varan cezaların verilmesi, bir toplu yok edişin göstergesi olmuştur. Aynı süreçte, 517 kişiye idam cezası verilmiş, idam cezası verilenlerden 50‘si asılmıştır. 388.000 kişiye pasaport verilmemiş, 30.000 kişi "sakıncalı" olduğu için işten atılmış, 14.000 kişi vatandaşlıktan çıkarılmıştır. 30.000 kişi "siyasi mülteci" olarak yurtdışına gitmek zorunda kalmış, 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldürülmüş ve 171 kişinin "işkenceden öldüğü" belgelenmiştir.
12 Eylül‘ün anti-demokratik anayasası ve kurumları, sermaye yanlısı-emekçi düşmanı düzenlemeleri, dinci gericiliğe açtığı kapılar, bugün AKP iktidarı aracılığıyla mantıksal ve fiili gelişmesinin doruğuna ulaşmıştır. Serbestleştirme, özelleştirme, kamunun tasfiyesi, güvencesiz çalışma biçimleri, sendikasızlaştırma, eğitim ve sağlık alanlarında yürütülen neoliberal "dönüşüm" operasyonları, yerli ve yabancı sermaye güçleri lehine, yeni bir sermaye birikimi sürecinin gereksinimleri doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.
Anti-demokratik 12 Eylül anayasası, arada yapılan birçok anayasa değişikliği ve en son 2010 referandumu ile pekiştirilmiştir. Yine anti-demokratik muhtevadaki siyasi partiler ve seçim yasaları AKP tarafından korunmaktadır. Meslek örgütleri ve demokratik kitle örgütlerine yönelik anti-demokratik düzenlemeler, 12 Eylül‘ün devamı niteliktedir.
12 Eylül döneminde önce "Türk-İslam Sentezi" adı altında desteklenen dinci gericilik, bugün üniversite, gençlik, spor, aile vb. alanlar üzerinden toplumsallaştırılarak yaygınlaştırılmış ve laiklik geriletilmiştir. 12 Eylül faşizminin desteklediği Suriye‘nin Müslüman Kardeşlerine, bugün AKP‘ nin desteklediği Mısır‘ın Müslüman Kardeşleri ve El-Kaide, El-Nusra gibi yeni çok uluslu şeriatçı örgüt eklenmiştir.
Gezi Parkı merkezli başlayan ve bütün bir ülkeye yayılan olaylar sırasında altı genç yaşamını yitirmiş, yüzlercesi yaralanmış, en demokratik hak olan gösteri ve protesto hakkı şiddetle bastırılmıştır. Gezi Parkı süreci arkasında binlerce gözaltı, yüzlerce tutuklu bırakmıştır. Bizzat Başbakan, toplumsal gerginliğe, kitlesel çatışmalara yol açacak şekilde tehlikeli konuşmalar yapmış, şiddet uygulayan polisleri ödüllendirmiş, şiddeti adeta meşrulaştırmıştır. Türkiye`nin askeri vesayetten polis vesayetine geçişi, Gezi Parkı olayları sırasında net bir şekilde açığa çıkmış, darbelerle hesaplaşma iddiasındaki bir siyasi iktidar, her türlü demokratik hakkı askıya almış, demokratik hakkını kullanan vatandaşlarına şiddet uygulamış, muhalifleri baskıyla susturmakta sakınca görmemiştir.
Türkiye, hâlâ 12 Eylül karanlığında tutulmakta, baskıcı devlet yapısı varlığını devam ettirmektedir. Başta 1982 Anayasası olmak üzere darbe dönemi yasaları ve kurumları hâlâ yürürlüktedir. Yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı, 12 Eylül günlerini aratmayacak ölçüdedir. Toplumsal tepkiler şiddetle bastırılmakta, muhalifler hapse atılmakta, onlarca yıl hapis cezasına çarptırılmaktadır. Kürt siyasetçiler hapiste tutulmakta, gazeteciler, öğrenciler hapis cezasına çarptırılmakta, farklı etnik, dini ve mezhepsel kökene sahip vatandaşların sorunları varlığını korumaktadır. Meslek Odaları, demokratik kitle örgütleri, medya politik-ekonomik kıskaç altına alınmakta, yasaları bir gecede değiştirilmekte, köşe yazarları işsiz bırakılmaktadır.
Özelleştirme uygulamaları görülmedik bir hızla devam etmekte, kamunun sorumluluğundaki pek çok iş taşeron şirketler üzerinden görülmekte, çalışma yaşamını güvencesizlik belirlemektedir. YÖK; üniversitenin, öğretim üyelerinin, öğrencilerin üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanmaya devam etmekte, eğitim gericileştirilmektedir. Türkiye`ye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika`nın emperyalizm eliyle yeniden düzenlenmesi sürecinde rol verilmekte, ülkemiz adım adım Ortadoğu batağına ve komşularıyla savaşa sürüklenmektedir.
Maden Mühendisleri Odası; TMMOB çatısı altında, örgütlerimize, tüm halkımıza ve bilimsel-teknik mesleki gerekliliklere yönelik saldırılara tüm gücüyle karşı duracaktır.
Maden Mühendisleri Odası; eşit, özgür, demokratik, laik, tam bağımsız bir Türkiye‘yi savunmayı sürdürecek, emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşı toplumsal muhalefet içinde yerini almaya devam edecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
12 Eylül 2013, Ankara