İTHAL KÖMÜRDE KÜKÜRT ORANININ % 1’DEN % 3’ E ÇIKARILMASI ÇALIŞMALARI DERHAL SONLANDIRILMALIDIR.
HALKIN SAĞLIĞINI TEHDİT EDECEK
ÇEVRESEL SORUNLARA NEDEN OLACAK
ULUSAL MADENCİLİK SEKTÖRÜNÜ DARALTACAK
İTHAL KÖMÜRDE KÜKÜRT ORANININ % 1`DEN % 3`E ÇIKARILMASI ÇALIŞMALARI
DERHAL SONLANDIRILMALIDIR.
Son iki yıldır siyasi iktidarın dilinden düşürmediği "yerli ve milli" kavramı ve politikası tüm bakanlıkların faaliyet alanlarında olduğu gibi T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB)`nın faaliyet alanına da girmiş ve Bakanlık bünyesinde "yerli ve milli enerji", "yerli ve milli madencilik" kavramları her fırsatta gündeme getirilerek dillerden düşürülmemiştir.
"Yerli ve milli madencilik" konusunun Odamız uzmanlık alanında yer alması nedeniyle ETKB`nin çalışmalarını inceledik, değerlendirdik ve öncelikle Bakanlığın herhangi bir "yerli ve madencilik" politikası olmadığını, tam tersine Bakanlık uygulamalarının "yerli ve milli" madencilik sektörünün önündeki en büyük olduğunu gördük ve bu gerçeği kamuoyu ile paylaştık.
ETKB politikalarının "yerli ve milli" olmadığının son örneği ithal kömür konusunda görülmektedir. T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın sanayi amaçlı kömür ithalatında kükürt oranının % 1`den % 3`e çıkarılması konusunda çalışmalar yaptığı ve ETKB`nin de bu çalışmalara olumlu görüş verdiği değişik haber kaynaklarından öğrenilmiştir.
Geçmişte artan hava kirliliği ile birlikte daha düşük kükürt içerikli kömürlerin kullanılması için önlemler alınmaya başlanmış, özellikle 1990`lı yıllardan itibaren Ülkemizdeki kömürlere göre daha az kükürt içeren ve daha az kirletici olan ithal kömürlerin kullanılabilmesi için bu kömürlerin ithalatına kolaylıklar sağlanmaya başlanmıştır. Bilindiği üzere kömür ithalatında izin verilen maksimum kükürt değeri T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı`nın 24.02.2011 tarih ve 2011/4 Sayılı Genelgesi ile önce 0,9 % olarak belirlenmiş, daha sonra 13.02.2015 tarih ve 2015/2 Sayılı Genelge ile de % 1`e yükseltilmiştir.
Çevre ve insan sağlığı açısından olumlu sonuçlar yaratan bu durum, uzun dönemde Ülkemizdeki yerli kömür sektörüne büyük zararlar vermiş, birçok kömür ocağının kapanmasına, TKİ ve TTK`nın ise büyük oranda küçülmesine neden olmuştur.
Uygulanan bu yanlış politikalar, gerek petrokok, gerekse de ithal kömür miktarları ve mali portresinde yıldan yıla büyük artışlara neden olmuştur. 1990`lı yıllarda enerji, çimento, demir çelik sektörleri ve ısınma amaçlı ithal edilen kömürlerin toplamı 10 milyon tonlarda ve tahmini 500 milyon USD seviyesinde iken, bugün ithalat rakamlarımız petrokok dahil 50-60 milyon tonlara çıkmış ve bunun ülkemize mali külfeti 5-7 milyar dolarlara ulaşmıştır.
Oysa gelişen teknoloji ile birlikte baca gazı arıtma önemlerinin de uygulanması, yerli kömürlerin başta termik santraller olmak üzere sanayi tesislerinde kullanımı mümkün hale getirmiştir. Termik santrallerin, demir çelik ve çimento üretim tesisleri gibi yoğun miktarda enerji ihtiyacı olan sanayi kuruluşlarının baca artıma sistemleri kurar ak yerli kömürleri karışım yoluyla kullanma imkânları ortaya çıkmıştır.
Tüm dünyada, ülkeler sanayilerini ve yerli üretimlerini koruyucu, dışa bağımlılığı asgariye indiren önlemler alırken, ülkemizde çözümler de olmasına rağmen, dışa bağımlılığı arttırıcı uygulamaları öne çıkarmak doğru bir politika değildir. Çünkü geçmişte olduğu gibi bu karardan sonra da başta demir-çelik ve çimento sektörü olmak üzere enerji hammaddesi olarak kömür kullanan tüm sektörler bu tip ithal serbestlikler nedeniyle, ülkemizin ithalata verdiği destek ve ithal kömürün sıfır vergili cazibesi karşısında yerli ve milli kömürü tercih etmeyecektir.
Ulusal kömür rezervlerimizin ülke kalkınmasına kazandırılması ve başta kömür madenciliği olmak üzere ülkemiz madencilik sektörünün gelişimi için aşağıda belirtilen önlemlerin alınması gereklidir.
-ETKB tarafından sürekli olarak zikredilen ancak kayıtlı hiçbir dokümantasyonu ve stratejisi olmayan "yerli ve milli madencilik" politikasızlığından derhal vazgeçilmelidir.
-ETKB, sektör temsilcileri, meslek odaları, sendikalar ve üniversitelerin katılımıyla "Ulusal Madencilik Politikası" oluşturulmalıdır.
-Çevre faktörü göz ardı edilerek madencilik faaliyetlerinin yürütülmesi, içinde bulunduğumuz yüzyılda mümkün değildir. Madenciliğin çevreye etkilerini yadsımak mümkün değildir. Ancak, madencilik sektöründe, çevre dostu teknoloji ve yöntemlerin kullanılması çevresel sorunların çözümü ile birlikte sektörün gelişimine de katkı sağlayacaktır.
-Ülkemizin ihtiyacı olan enerjinin, yerli maden kaynaklarımızdan karşılanması öncelikli hedef olmalıdır. Sanayinin ihtiyacı olan ucuz enerji üretiminin sağlanması ve bu enerjinin sürekli ve güvenilir olması bakımından, yerli maden kaynaklarımızın kullanılması kaçınılmaz bir gerekliliktir.
-Ülkemizde bulunan kömür rezervleri ile benzer özelliklerde olan kömür ithalatına izin verilmemelidir.
-İthal kömüre, ülkemiz kömür madenciliği kömür sektörünün yok olmaması ve neden olacağı çevresel sorunlar nedeniyle fon konulmalıdır.
-Enerji için kömür kullanan tüm sektörlerde belirli oranda yerli kömür kullanımını şartı getirilmelidir.
-Yerli madencilik sektörüne, uluslararası alandaki dezavantajları göz önüne alınarak teknik ve ekonomik teşvikler sağlanmalıdır.
Sonuç olarak; Çevre ve Şehircilik, Ekonomi ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıklarının birlikte planladıkları ithal kömürde bulunabilecek kükürt miktarını %1`den % 3`e çıkarma çalışmaları başta halk sağlığı ve çevresel sorunlar olmak üzere dünya ölçeğinde kömür fiyatlarındaki artış nedeniyle gelişmeye başlayan "yerli ve mili kömür madenciliğinde" telafisi mümkün olmayan sorunlara neden olabilecektir. İlgili bakanlıkları bu çalışmaya derhal son vermeye çağırıyoruz.
Kamuoyuna saygılarımızla,
TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
10 Haziran 2018, Ankara