KARA BİR SAYFANIN ADIDIR; 12 EYLÜL
12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 32 yıl geçmiştir. Bundan 32 yıl önce, tank sesleriyle ve marşlarla uyandırılmamızla başlayan süreç Türkiye‘yi siyasal, sosyal, hukuksal ve bilimsel alanlarda büyük yıkımlara uğratmıştır. Hukuk, adalet, bilim, emek ve çalışma yaşamı yok edilmiş, emekçilerin kazanılmış bütün hakları zorla ellerinden alınmıştır. 12 Eylül, bu ülkede faşizmin adıdır.
12 Eylül sürecinde 650 bin kişinin gözaltına alınması, 1 milyon 683 bin kişinin fişlenmesi, 230 bin kişinin yargılanması, idam cezaları ve yüzlerce yıla varan cezaların verilmesi, bir toplu yok edişin göstergesi olmuştur. Aynı süreçte, 517 kişiye idam cezası verilmiş, idam cezası verilenlerden 50‘si asılmıştır. 388.000 kişiye pasaport verilmemiş, 30.000 kişi "sakıncalı" olduğu için işten atılmış, 14.000 kişi vatandaşlıktan çıkarılmıştır. 30.000 kişi "siyasi mülteci" olarak yurtdışına gitmek zorunda kalmış, 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldürülmüş ve 171 kişinin "işkenceden öldüğü" belgelenmiştir.
Dönemin TİSK Başkanı Halit Narin‘in "Şimdi gülme sırası bizde" ve ABD Başkanı Jimmy Carter‘a iletilen "Bizim çocuklar işi başardı" sözleri, 12 Eylül faşist darbesinin kimler tarafından hangi amaçla gerçekleştirildiğini açıklamaya yetecek niteliktedir.
12 Eylül faşizmi, emperyalizme bağımlılık ilişkileri içerisinde, 24 Ocak kararları olarak bilinen ve IMF tarafından hazırlanmış olan sömürü politikalarının uygulanabilmesi ve halkın güçlenen mücadelesinin kırılarak yok edilmesi temelinde gündeme gelmiştir. Bu dönem içerisinde ülkemiz, emperyalizmin ve sermayenin çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi yönünde yeniden yapılandırılmıştır. 24 Ocak 1980‘de yayınlanan ekonomik program 12 Eylül faşist darbecileri eliyle uygulanmaya konularak ekonomik bunalımın yükü emekçilere kesilmiş, özelleştirmeler ve piyasacı adımlar ile tüm kamusal varlıklarımız uluslararası sermayenin sömürüsüne açılmıştır.
11 Temmuz‘da yapılması planlanan darbe, "koşulların daha da olgunlaşması beklenerek" 12 Eylül‘e ertelenmiş ve darbe yapılmıştır. 11 Eylül‘de akan kanın 12 Eylül‘de bir anda nasıl kesildiği, neden sıkıyönetim koşullarında akan kana göz yumulduğu bugün hala darbecilerin yanıtlaması gereken sorular olarak durmaktadır.
12 Eylül hukuku hala geçerliliğini korumaktadır. Askeri yönetim tarafından hazırlanan Anayasa temel hükümleriyle yürürlüktedir. 12 Eylül‘ün ideolojik sonuçları da hala geçerlidir. 12 Eylül; toplumsal dayanışma, sorumluluk, özveri, emek ve alınteri ile bir yerlere gelmek gibi değerleri zedelemiş; apolitiklik, bireycilik, köşe dönücülük, kısa sürede zenginleşmek, kişisel kurtuluşlar için her yolun mübah görülmesi gibi yeni değerleri teşvik etmiş ve yüceltmiştir.
12 Eylül faşist darbesini planlayanlar, gerçekleştirenler ellerini kollarını sallayarak gezmektedir. 12 Eylül faşist darbesinin hesabı ancak darbenin doğrudan muhatabı olan ilerici, devrimci, yurtsever emekçi halk tarafından sorulabilir. Darbenin genlerini taşıyanlar 12 Eylül ile asla hesaplaşamazlar. AKP iktidarının 12 Eylül referandumu sonrası demokrasinin tahsis edileceğine dair propaganda ile servis ettiği sözde 12 Eylül yargılamasının yapıldığı mahkemeler önceden de belirttiğimiz gibi meseleyi birkaç generale indirgemiş ve darbecilerin tırnak içinde yargılandığı bir "gösteri" oluşturmuştur. Darbelerle hesaplaşmak ve demokrasiyi tahsis etmek için 12 Eylül referandumunda halkımızdan "evet" oyu isteyen AKP iktidarı tarafından ülkemiz, darbe günlerini aratmayan bir hale getirilmiş, açık bir cezaevine çevrilmiştir.12 Eylül darbesinin zihniyeti günümüzde AKP eliyle sürdürülmektedir.
12 Eylül ve 12 Eylül‘ü oluşturanların yaratmış oldukları hukuksuzluğu ortadan kaldırmanın yolu, temel hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri tamamen kaldırmaktan ve örgütlü toplumu geliştirmekten geçmektedir.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
11 Eylül 2012, Ankara