KÂRI ŞİRKETLERE, ZARARI TOPLUMA FATURA EDİLEN MADENCİLİK FAALİYETLERİ KABUL EDİLEMEZ.
07.05.2011 tarihinde özel sektöre ait Eti Gümüş A.Ş‘nin Kütahya‘da bulunan gümüş madeni işletmesinin birbirine bağlı atık depolama barajlarından birinin seddesinin (su durdurma seti) bir kısmı yıkılmış ve sulu atık malzeme diğer havuzları doldurmuştur. Bunun sonucunda atık yükü, alttaki barajların seddesine yüklenmiş ve tehlike oluşturmuştur. Olayın nedenini ve olası sonuçlarını incelemek üzere konuyla ilgili uzmanlarımız olay mahalline giderek incelemelerde bulunmuştur. Yaşanan bu olumsuz durum aslında bir sonuçtur ve nedenlerinin çok iyi irdelenmesi gerekmektedir.
Bir kamu kuruluşu olan Etibank 100.Yıl Gümüş Madeni İşletmesi Müdürlüğü‘ne ait gümüş üretim tesisleri, yaklaşık 25 milyon ton gümüş cevherinden yılda bir milyon ton cevher işleyerek, 122 ton/yıl metal gümüş elde etmek üzere 1987 yılında faaliyete başlamıştır. Gümüş üretim tesisinde, toplam 25 milyon ton katı atık depolama kapasitesine çıkarılabilecek atık barajı projelendirilmiştir. Proses atıklarının toplandığı atık barajı atıkların dağıtıcı borularla kesintili olarak beslendiği ve geçirimsiz toprak seddelerle ayrılmış toplam 110 hektarlık bir alanı kaplayan ve padok olarak adlandırılan dört çökelme havuzuna bölünmüştür. Söz konusu işletme, özelleştirilmek amacıyla 2000 yılında Özelleştirme İdaresine devredilmiş ve 2004 yılında da o zamanki adı Söğütsen Seramik Sanayi İnşaat Madencilik İthalat İhracat AŞ‘ne 41.200.000 dolar bedelle satılmıştır. Eti Gümüş İşletmesinin tesis yatırım maliyeti en az 70 milyon dolardır. Odamız, 2004 yılının Mayıs ayında bu satışla ilgili olarak bir açıklama yapmış ve aşağıdaki soruları ilgililere sorarak kamuoyuyla paylaşmıştır.
- Söz konusu firmanın madencilik deneyimi nedir? Daha önce gümüş ya da benzeri işletmeciliği yapmış mıdır?
- Söz konusu firmanın, işletmede hiçbir teknik incelemede bulunmadan sadece işletmenin mevcut nakit ve nakde çevrilebilir varlıklarına bakarak teklif verdiği doğru mudur? Detay teknik inceleme yapılmadan böylesi bir işletmeye talip olabilmek mümkün müdür?
- İşletmenin kasasında nakit 13 milyon USD, stoklarında 4 milyon USD ve Kütahya şehir merkezinde 3 milyon USD değerinde lojman ve sosyal tesisler olmak üzere nakit ve nakde çevrilebilir toplam 20 milyon USD varlığı bulunduğu, işletme faaliyetlerinin devam etmekte olması nedeniyle belirtilen varlık miktarının sürekli artmaya devam ettiği doğru mudur?
- Eti Gümüş işletmesinin sahip olduğu cevher yatağında nadir toprak elementleri bulunma olasılığı var mıdır, varsa bu olasılık göz önüne alınmakta mıdır?
Bu sorularımıza cevap alınamamış ve tesis satılmıştır. İşletmeyi alan firma, çalışmaya başladığı günden itibaren kapalı bir kutu şeklinde çalışmış, teknik ve üretim bilgilerini kimseyle paylaşmaya yanaşmamıştır.
80‘li yılların başından itibaren uygulamaya konulan özelleştirme, taşeronlaşma, rodövans gibi yanlış uygulamalar; kamu madenciliğini küçültmüş, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikimini dağıtmıştır. Yoğun birikim ve deneyime sahip olan kurum ve kuruluşlar yerine üretimin, teknik ve altyapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi ve şirketlere bırakılması, buna ek olarak kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılmaması iş kazalarının artmasına ve çevre sorunlarına neden olmuştur. Kamu denetiminin yeterince yapılmaması ve kar öncelikli yapılan madencilik faaliyeti, Kütahya-Gümüşköy‘de yaşanan sorunun ana nedenidir. 2004 yılında bir onsu 6,5 dolar olan gümüşün fiyatı, 2011 yılının Mart ayında 38 dolara yükselmiştir. Yani 6 kat artmıştır. Bu durumda, daha fazla kazanmak uğruna şirket yıllık üretim miktarını projedeki miktarın 2 katına çıkarmış, ancak atık barajı aynı oranda büyütülmemiştir. Geçici çözümler üretilerek baraj seddeleri yükseltilmiş, ancak seddenin stabilitesi (duraylılığı) hesaplanmamış ve olası riskler göz ardı edilmiştir. Tesis, 1993 yılından önce işletmeye alındığı için yasal olarak ÇED Yönetmeliği kapsamından muaf olsa bile ilave tesis ve inşaat yapımı bu yönetmelik kapsamına girmektedir. Bu durum, Çevre Bakanlığından onay alınması zorunluluğunu getirmekte ve ilgili Bakanlığın görev alanına girmektedir. Çevre Bakanlığı, çevresel açıdan maden işletmelerini denetlemekle yükümlüdür. Yine, Maden Kanunu gereği Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı‘na bağlı Maden İşleri Genel Müdürlüğü maden işletmelerini denetlemek zorundadır. Ancak iki Bakanlığın da görevlerini yeterince yerine getirmediği bir gerçektir. Önceki hükümetler gibi AKP iktidarının da yıllardır uyguladığı madencilik ve çevre politikalarının sonucu olarak madenlerimiz yağmalanmış ve sağlıklı çevrede yaşama hakkı tehdit altında bırakılmıştır.
Yaşanan olayda, çevre köylerde yaşayan vatandaşlarımız ciddi anlamda tedirgin olmuştur. Çünkü, sağlıklı ve doğru bilgilendirmenin yapılmadığı bir ortamda yaşamlarının tehlikeye düştüğü bilinciyle haklı olarak tepki göstermişlerdir. Bu olumsuz durumu gidermek ve gerekli önlemleri almak devlet yetkililerine düşmektedir. Ülkemizde benzer yöntemlerle üretim yapan işletmeler bulunmaktadır. Yaşanan bu durumdan dersler çıkarılmalı ve bu işletmelerde de gerekli çalışmalara zaman yitirilmeden başlanılmalıdır.
Bu değerlendirmeler ışığında, Kütahya - Gümüşköy‘de ve genel olarak yapılması gerekenleri kamuoyuyla bir kez daha paylaşmayı görev biliyoruz.
- İşletmede uzmanlarca risk analizi yapılmalı ve önlenemeyen riskler varsa üretim yapılmamalı, faaliyet durdurulmalıdır.
- Yeraltı suyu gözlem kuyularından belli aralıklarla su örnekleri alınarak incelenmeli ve sonuçları açıklanmalıdır.
- Atık havuzlarından siyanür sızıntısı olup olmadığı, alınacak toprak örneklerinden araştırılmalı ve sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
- Baraj çevresinde havada Hidrojen Siyanür (HCN) ve Hidrojen Sülfür (H2S) gazlarının ölçümü yapılmalı ve sonuçları açıklanmalıdır.
- Atık depolama barajındaki ağır metal ölçüm sonuçları açıklanmalıdır.
- Siyanürlü atıkların atık havuzu dışına sızmaları mutlaka önlenmelidir.
- Atık havuzları duvarlarının güçlendirilme çalışmalarına devam edilmelidir.
- Yapılan yedek havuzun, kil ve jeomembran kaplama çalışmaları acilen bitirilmeli ve devreye alınmalıdır.
- Çevre İl Müdürlüğünce yapılan denetimlerde bu alanda uzman maden mühendisi bulundurulmalı ve diğer uzmanlarla birlikte çalışması sağlanmalıdır.
- Madencilik sektöründe yapılan ÇED projelerinde görev alan ilgili mühendislerin yanında maden mühendisinin de yer alması mevzuata konulmalıdır.
- Özelleştirmeler durdurulmalıdır.
- Etkili ve yaygın bir idari örgütlenmeyle, kamusal denetimler nitelik ve nicelik olarak artırılmalıdır.
- Çevre faktörü göz ardı edilerek madencilik faaliyetlerinin yürütülmesi mümkün değildir. Madencilik sektöründe, çevre dostu teknoloji ve yöntemlerin kullanılması, madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin korunmasına ya da yenilenmesine yönelik önlemlerin alınması bir zorunluluktur.
- Madencilik sektörünün her alanında şeffaflık ve bilgi akışı sağlanmalı, alınan kararlardan toplumun her kesimi bilgilendirilmelidir.
- Yerel halkın onayını almamış hiçbir ekonomik girişimin ülkeye yarar getirmesi beklenemez. Madencilik sektörüne ilişkin alınacak kararlarda ilgili yöre halkının da katılımı sağlanmalıdır.
- Anayasamızın 56.maddesi "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir." 168.maddesi ise "Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir." demektedir. Bu anlamda, madenlerimizi kamu yararına işletmek ve aynı zamanda çevreyi korumak bir kamusal sorumluluk ve görevdir. Bu görevlerin yerine getirilmemesinin hiçbir mazereti olmamalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
14 Mayıs 2011, Ankara