TMMOB Maden Mühendisleri Odası

Madenler Halkındır, Pazarlık Konusu Yapılamaz.

ABD Başkanı Obama‘nın Türkiye‘ye gelişi, uluslararası alanda olduğu gibi ülkemizde de dikkatle izlenmiştir. Türkiye-ABD ilişkilerinde, ilk kez bir ABD Başkanı göreve başladıktan çok kısa bir süre sonra Türkiye‘yi ziyaret etmiştir. Bu durum aynı zamanda ABD‘nin geliştirdiği uluslararası politikaların bölgedeki yansımasıdır. Türkiye‘nin jeo-stratejik konumu ve bölgesel ilişkilerde oynayacağı rol, ABD‘nin "yeni" bölgesel politikaları bakımından önemsenmektedir. Bu gelişmeler incelendiğinde, Büyük Ortadoğu Projesinin bazı değişikliklere uğrayarak devam edeceği düşünülmektedir. Obama eksenli geliştirilen politikalar, ABD‘nin etkinliğini korumaya yönelik açılımlar içerdiği gibi, stratejik dengelerin oluşmasında bölge ülkelerine yeni roller vermeyi hedeflemektedir. Obama‘nın ziyareti önümüzdeki dönemde Türkiye‘nin iç ve bölgesel ilişkilerde çok daha hareketli bir sürecin içine gireceğini göstermektedir.

Yıllardır IMF ve Dünya Bankası politikalarını uygulayan ülkemiz, küresel krizden çıkış yolu olarak yine IMF‘nin kapısını çalmıştır. IMF uluslararası mali bir örgüttür. Örgütün kontrolü en büyük hisseyi elinde tutan ABD, İngiltere, Almanya ve Japonya gibi ülkelerdedir ve yapılan anlaşmalarda daima bu ülkelerin çıkarları korunmaktadır. Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşma imzalamak, borç karşılığında ülkenin iradesini kısmen başkalarına devretmek anlamına gelmektedir. "Stand by" anlaşması da bu devir işleminin kontratıdır. Kontratta, uygulanacak ekonomik ve mali politikalar ile bunların uygulanması için yapılacak yasa ve uygulama değişiklikleri sıralanmaktadır. Bu değişikliklerin içinde madenlerin ve enerji santrallerinin içinde olduğu kamu kaynaklarının özelleştirilmesi de (uluslararası sermayeye satışı) gündeme gelecektir.

1800‘lü yılların sonunda Galata Bankerleri Osmanlı devletine borç para vermiş, bunun karşılığında bor sahalarının ruhsatını istemiş ve sonuç olarak bor madenlerimiz uzun yıllar yabancı şirketler tarafından işletilmiştir. Bugün de IMF, vereceği borç karşılığı benzer talepleri dayatmaktadır. Bankacılık sektörünün yabancılara açılması, her alanda yapılan özelleştirme uygulamaları, yabancı sermaye yatırımlarının önündeki bütün engellerin kaldırılması gibi pek çok talep "reform" adı altında kabul ettirilmektedir.

Emperyalist ülkelerin ve çokuluslu şirketlerin, başka ülkelerin doğal kaynaklarını kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmak için her türlü yolu denedikleri bilinmektedir. Bu aşamada geleceğin enerji kaynaklarının yeniden planlandığı düşünüldüğünde, bor madenlerinin önemi daha da artacaktır. Kamunun elinde kalan birkaç doğal kaynağımızdan biri olan bor madenlerimiz kesinlikle pazarlık konusu yapılmamalıdır. Bu konuda kamuoyunda oluşan tereddütler yetkililer tarafından acilen giderilmelidir.

Ülkemizin geleceği, IMF ve Dünya Bankası politikalarının uygulamalarında değildir. Bunun böyle olmadığı defalarca görülmüştür. Öz kaynaklarımıza dayalı kalkınma modelleri uygulayarak sanayileşmiş refah toplumu yaratmak öncelikli politikamız olmalıdır.

Sonuç olarak Odamız; doğal kaynaklarımızın her türlü talanına, dün olduğu gibi bugün de tüm gücüyle karşı çıkacaktır.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

YÖNETİM KURULU

21 Nisan 2009, Ankara

Okunma Sayısı: 2586
Yayın Tarihi: 21.04.2009