MADENLERİN GERÇEK SAHİBİ HALKIMIZDIR.
Odamız tarafından, Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği‘nin bazı maddelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay‘da dava açılmıştır.
Madencilik, ülkemizde kanun değişikliği tartışmalarının en fazla yaşandığı sektörlerden birisidir. Bugüne kadar yürürlüğe giren maden kanunları uzun ömürlü olamamıştır. Bunun ana nedeni, yasanın ve ilgili uygulama yönetmeliklerinin hazırlanmasında kamu yararının öncelikli tutulmaması ve madencilik sektöründen ülkeye beklenilen en yüksek yararı elde etmek üzere konuyla ilgili tüm tarafların görüş ve önerilerinin dikkate alınmamasıdır.
VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planında madencilik sektöründe genel amaç, "sanayinin ihtiyacı olan hammaddenin ekonomik ve güvenli biçimde temin edilmesi, madencilik ürünlerinin yurt içinde işlenmesiyle ülke ekonomisine sağlanan katkının arttırılması" olarak belirlenmiştir.
2007-2013 dönemini kapsayan "Dokuzuncu Kalkınma Planı"nda; "Madencilik sektöründe çevre mevzuatına uyum geliştirilecek, bürokratik yapı etkin hâle getirilecek, jeotermal ve petrol konusunda yasal düzenleme çalışmaları tamamlanacak, firma ve işletme ölçeklerinin büyütülmesi özendirilecek, madencilik ürünleri yurtiçinde işlenerek katma değer artırılacak, arama çalışmalarına ve bor ürünleri üretiminin geliştirilmesine özel önem verilecektir." denilmektedir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Stratejik Planında ise "Madencilikte ana hedef olarak; ülkemizi hammadde üretip satan bir kaynak ülke olmaktan çıkarıp sanayi ile entegre olmuş, dünya pazarlarında katma değeri yüksek uç ürünlerde söz sahibi bir ülke konumuna getirmek" öncelik olarak belirlenmiştir.
Ancak, Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin pek çok maddesi bu tespit ve önceliklerle uyuşmamaktadır. Ülkemiz madenciliğinin beklenen gelişmeyi gösterememesini, mevzuat ve kısıtlamalara bağlamak da yeterli değildir. Asıl sorun; ülkemizin maden, kimya, enerji vb. politikalarının dolayısıyla sanayi politikasının olmamasındadır. Bu sorun nedeniyle sadece madenlerimiz değil, diğer sektörlerde de kaynaklarımız kullanılmayarak atıl bırakılmaktadır. 5177 sayılı kanunun gerekçesinde bu önemli konuya değinilmemiş, sadece "madenciliğin önünün açılmaya" çalışılması ile üretilen madenlerin katma değeri yüksek ürünler üretmek için ülke sanayine yönlendirilmesinden çok hammadde olarak ihraç edilmesinin önü açılmış, 5995 sayılı kanun ve yönetmelikte de bundan farklı köklü bir düzenleme ya da değişiklik yapılmamıştır.
Yapılmak istenen, sektörün yaklaşık % 80‘ini oluşturan orta ve küçük ölçekli madenciliği tamamen bitirmek ve çok uluslu tekellerin önünü açmaktır. Bu sonuç madenlerimizin tamamen yabancıların eline geçmesine neden olacaktır.
Bu gerekçelerimizi yetkililere sözlü ve yazılı olarak defalarca iletmemize karşın olumlu bir sonuç alamadık. Bu nedenle yasal hakkımızı kullanmak durumunda kaldığımızı kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
7 Ocak 2011, Ankara