SUSMUYORUZ, KORKMUYORUZ, İTAAT ETMİYORUZ.
SUSMUYORUZ, KORKMUYORUZ, İTAAT ETMİYORUZ.
“Patria, Minerva ve María Teresa; Mirabal kardeşler 25 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti'nde diktatörlüğe karşı mücadele ettikleri için, muhalif oldukları için, hunharca katledildiler.”
“Belki bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor. Haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” Maria Teresa Mirabal
Kelebekler bize büyük bir mücadele azmi bıraktı, direnç ve inanç bıraktı, onları sadece 25 Kasım’larda değil; her kadının çığlığında, her başkaldırışımızda, her türden şiddete karşı yeniden ayağa kalkan direncimizde yeniden ve yeniden selamlıyoruz.
“Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı. Kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü.” Minerva Argentina Mirabal
1999 yılında Birleşmiş Milletlerin, 25 Kasım'ı "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü" olarak benimsemesinin ardından, her yıl tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu gün, kadınların seslerini yükselttikleri, alanlarda taleplerini haykırdıkları bir mücadele ve dayanışma günü olmuştur.
Ancak ülkemizde cinsiyete yönelik şiddetin; “adaletsizliğin hukukunda” asla önlenememesi, caydırıcı olmayan yaptırımlarla beraber hızlı yükselişi kaçınılmaz değil midir? Adaletin tesis edilmediği bir yerde eşitlikten, özgürlükten, can güvenliğinden nasıl söz edebiliriz?
Hayatımız eve sığdırılmaya çalışılırken, evlerdeki şiddet çığlık çığlığa! Her gün gözümüzü, yeni kadına şiddet haberlerine açıyor, her vahşet karşısında dehşete düşerken bu kadar da olamaz dediğimiz olmaya devam ediyor.
Şiddet her alanda peşimizi bırakmıyor. İş yerlerinde dövülen tacize uğrayan kadınlar yaşadıklarını açıkladıklarında sonuç almak zaten çok güçken bir de fail değil mağdur işsiz kalıyor. İstihdam dışı bırakılmak, güvencesiz ve güvensiz iş yerlerinde esnek çalışmaya mecbur bırakılmak şiddettir. Artık her sözümüzde sokaktaki, taşıttaki, okuldaki yani her ama her alanda ve her andaki her türden şiddeti anlatmaktan bıktık ama egemenler bıkmıyor. Artık söylevlerin, süslü sözlerin zamanı değil. Uygulamaların, yaptırımların hayata geçmesi en acilimiz değil mi? Ve bu aciliyet varken İSTANBUL SÖZLEŞMESİ, bünyemize uygun bulmayanlar tarafından neden derdest edildi?
Biz SUSMUYORUZ Şiddete, tacize, mobbinge karşı susmuyoruz, yaşamın her alanında, sesimizi çıkarıyor, çığlığımızı susturmaya çalışanları da ifşa ediyoruz. Taleplerimizi haykırmaktan, hayatımızı sahiplenmekten, hiçbir hakkımızdan vaz geçmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni sonuna dek savunacağız ve vazgeçmeyeceğiz.
Şiddeti seyreden değil şiddete direnen, şiddetten arınmış insanlığa ihtiyacımız var. Eğer bu karşı duruşu, yasalara, hukuksuzluğa itirazı hep beraber gösterebilseydik, savunmasız çocuklar taciz edildiğinde duyarlılık gösterip müdahale eden 28 yaşındaki genç Haydarcan Kılıçdoğan duyarlılığını hayatıyla ödemeyebilirdi. Tek başına müdahale edip suçlu durumuna düşenler demir parmaklıklar arkasında olmazdı.
Biz KORKMUYORUZ Sistematik şiddetinizden, tehditlerinizden korkmuyoruz. Yaşam hakkımız için mücadele ediyoruz. Herkes biliyor ki itirazlarımızı, isyanımızı meydanlara taşırken, bize kurulan barikatlar, gaza boğulmamız bizi yolumuzdan alıkoyamaz.
Biz İTAAT ETMİYORUZ Ne aileye mahkûm, ne anneliğe mecburuz. Eğitimimizi, çalışma hayatına katılmamızı, sokaklarda olmamızı engellemek şiddettir. Yaşamımızı erk ve toplum baskısı değil kendi tercihlerimiz belirler. Yasalarınıza, fail yerine bizi mahkûm eden erkek adaletinize itaat etmiyoruz. Gerektiğinde öz savunma hakkımızı her ne pahasına olursa olsun kullanmaktan korkmuyoruz.
Bir kez daha İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’nden vaz geçmeyeceğimizi söylüyoruz.
Ama yetmez diyoruz “ILO190 sayılı İş Yaşamında Şiddet ve Tacizin Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi ”’nin ülkemiz tarafından imzalanmasını istiyoruz.
İş yaşamındaki iş görüşmesinden, çalışma alanına, işten ayrıldıktan sonraki sürece çok geniş kapsamlı ilk düzenleme olan ILO190 şiddetle ve tacizle ilgili işverenin sorumluluğunu arttıran, sadece iş yerinde değil ev yaşamındaki şiddeti de iş güvenliği bağlamında dahil eden, kayıtsız işçi de dahil tüm kesimleri kapsayan bu sözleşmenin hayata geçirebilmesi için tüm tarafları ve emekçileri mücadeleye, dayanışmaya çağırıyoruz.
Ataerki ve Kapitalizm yaşamımızı karartıyor, resmi ideoloji söylemleri ve adaletsizliği ile şiddeti tırmandırıyor.
Ve bizler; kadınlar, LGBTİ+ bireyler yani cinsiyetçi şiddete maruz kalanlar dayanışmayı büyütüyor ve YETER diyoruz.
“Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım; gerekirse hayatımı da!” Patria Mercedes Mirabal
İstanbul Sözleşmesi Yaşatır, yarın çok geç olacak.
Hukuksuzluk şiddeti besler, acil adalet aranıyor
ILO190 İmzalansın
TMMOB Maden M.O.
Kadın Çalışma Grubu