TMMOB Maden Mühendisleri Odası

TTK'nın Geleceği Üzerine

Üyelerimize ve Kamuoyuna

 

Danışma Kurulumuzun 23 Eylül 2000 tarihli toplantısı sonucunda aşağıdaki görüş ve tespitlerin üyelerimize  ve kamuoyuna duyurulmasına karar verilmiştir. Bilgilerinize saygılarımızla arzederiz.

MMO ZONGULDAK ŞUBESİ
YÖNETİM KURULU

DSP ağırlıklı bir koalisyonun iş başına gelmesi ve TTK‘ya son derece iyi niyetli yaklaşımların görülmesi ile yeşeren umutlar yetkin bir genel Müdür‘ün atanması ile güçlenmiş ve yeni TTK yönetimine teknik eleman örgütlerinin ve sendikaların, havza tarihinde ender görülür bir biçimde desteği olmuştur.

Odamızın, diğer meslek örgütlerinin de katkı destekleriyle oluşturmuş olduğu ve yıllardır savuna geldiği ülke yararına üretim ve satış politikalarını gündeme sokacağına ve TTK‘yı içinde bulunduğu zor durumdan çıkaracak, zerk bir yönetim yapısı oluşturacak, vizyon ve projeler üreteceğine inandığımız yeni yönetimin; yaratılan olumlu atmosferi yok edebilecek tasarruflara başladığını ve ülke yararına politikalardan hızla uzaklaştığını görmek üzücü ve endişe verici olmaktadır.

Yerel politikacıların alışılageldiği üzere, daha önce verilen sözlerin aksine, kurum yönetimini rahat bırakmadıkları ve özlenen yönetim kadrolarının kurulmasına ve yapılanmasına izin vermedikleri anlaşılmaktadır.  Kurum yönetiminin de meslek örgütlerinin ve sendikaların güçlü desteğine karşın bu engelleri aşmak için çaba göstermediği ve küçük hesaplar içine girerek alışılagelenden farklı tutumlar sergileyemediği ortadadır.

başka bir deyişle "TTK‘nın maküs talihinin" yenilemeyeceği ve bu "son şansın" yitirilmek üzere olduğu söylenebilir. Bizler burada yapılması gerekenleri bir kez daha ve en basit şekliyle dile getirmeyi bir borç olarak görmekteyiz.

  1. Kurumun üretim ve satış politikası, öncelikle demir-çelik endüstrisine yönelik olmalıdır. Kurum yönetimi; Demir-çelik sektörünün haksız ve acımasız tutumunu değiştirmeye gayret göstermeli ve politikacılar da buna yardım etmelidirler. Türkiye‘nin demir-çelik politikası TTK yok sayılarak oluşturulmamalı ve bu, devletin organizasyon görevini yerine getirmesi gereken yaşamsal bir konu olarak ele alınmalıdır.
  2. TTK‘nın sadece koklaşabilme özelliği olmayan rezervleri enerji sektöründe değerlendirilmeli ve yüksek kaliteli, koklaşabilir kömürün kalitesini özellikle düşürerek (içine taş katarak) termik santrallerde değerlendirmek şeklindeki akıl dışı yönelim kesinlikle terkedilmelidir.
  3. Gerek demir-çelik gerekse enerji sektörünün TTK tarafından karşılanamayan talepleri ithal yoluyla karşılanabilirse de burada, enerji sektörüne hitap edebilecek linyitin, kömür madenciliğini destekleyen düzenlemelerle, yurt içinden sağlanmasının her zaman olanaklı olduğu da unutulmamalıdır. Zengin linyit rezervine sahip Türkiye‘nin çok miktarda linyit ithal eden bir ülke durumuna gelmesine izin vermek büyük bir yanlıştır. Hükümetten ve politikacılardan beklenen, bu yönde olumlu gelişmeler sağlamak üzere çaba göstermeleridir.
  4. TTK‘nın makul ölçülerde sübvansiyonlarla ayakta duran bir kurum haline dönüşmesi, tepeden tırnağa bir motivasyonu gerektirmektedir. Yönetim anlayışında ve atamalar sürecinde alışılagelenden farklı olmayan tutum ve davranışlarla bu motivasyonun gerçekleşebilmesi olanaksızdır. Bu motivasyonu sağlayabilecek teknik elemanların yönetim kadrolarına getirilmesi önemli bir ön koşuldur. Yerel politikacıların kendilerine çirkin bir biçimde yapışan klasik memurları empoze etmekten vazgeçmeleri ve TTK yönetiminin de doğru bildiğinde direnmesi, özerk bir yönetimin yapılanmasında ısrar etmesi gerekmektedir. TTK ile ilgili tüm örgütlerin kesin desteği ve katılımı olmasına karşın oyunun ısrarla bugüne kadar alışılmış olduğu biçimde oynanmasının getireceği zarar bu kez onarılamaz nitelikte olacaktır.
  5. Bugüne kadar birçok haksızlıklara yol açmış olan yönetmelik ve yönergelerin TTK yönetimi tarafından iyileştirilmesi ve uygulanması yönündeki çabalar olumlu karşılanmıştır. Ancak bu tür çalışmalarda, çalışanların örgütlerinin temsil edilerek görüşlerinin alınmasını gerekli bulmaktayız.
Sonuç olarak; TTK ‘da hükümetin olumlu yaklaşımı ve işçi alımıyla yaratılan atmosferin yitirilmemsi için gerek kurum yöneticilerinin gerekse yerel politikacılar ve hükümet üyelerinin daha dikkatli, özenli ve akılcı tasarruflara yönelmelerini, özellikle Kurumun demokratik ve özerk bir yönetim yapısına kavuşturulmasının yıllardır ihmal edilen yatırımların hayata geçirilmesini beklediğimizi, aksi taktirde durumun "eski hamam eski tas" özdeyişine denk düştüğünü kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.
Okunma Sayısı: 2316
Yayın Tarihi: 23.09.2000