TÜM ÖĞRENCİLERİN EŞİT İMKANLARDA ÖĞRENİMLERİNİ SÜRDÜRECEĞİ ÖZGÜR BİR ÜNİVERSİTE ORTAMI SAĞLANMALIDIR
REKTÖR ATAMALARIYLA ÜNİVERSİTELERİ SİYASİ PARTİ TEŞKİLATINA DÖNÜŞTÜRMEYİ AMAÇLAYAN İKTİDAR ve YÖK,
UZAKTAN EĞİTİMDE ORTAYA ÇIKAN EŞİTSİZLİKLERİ GİDERMELİ,
TÜM ÖĞRENCİLERİN EŞİT İMKANLARDA ÖĞRENİMLERİNİ SÜRDÜRECEĞİ ÖZGÜR BİR ÜNİVERSİTE ORTAMINI SAĞLAMALI
ÜNİVERSİTE YÖNETİMLERİNİ KAYYUMLARLA DEĞİL SEÇİLMİŞ REKTÖRLER İLE YÜRÜTMELİDİR.
Geçtiğimiz yıl Mart ayı ile birlikte salgının küresel bir boyuta ulaşması sonucunda, tüm eğitim-öğretim kurumlarında uzaktan eğitime geçilmiştir. Sürece hazırlıksız yakalanan ve uzaktan eğitim ile ilgili herhangi bir planlaması olmadığı anlaşılan YÖK, “kervan yolda düzülür” mantığıyla süreci idare etmeye çalışmış, özellikle de dar gelirli ve yoksul aile çocuklarının, alt yapı yetersizlikleri ve ekonomik sorunlar nedeniyle oluşan mağduriyetini gideremediği için isteyen öğrenciye bahar dönemi için kayıt dondurma hakkı vermiştir. İmkanları olan öğrenciler eğitimini sürdürürken, yoksul ve dar gelirli ailelerin çocukları eğitime ara vermek zorunda kalmış ve öğrenciler arasındaki sınıfsal farklılıklar, büyük haksızlıklara ve zaten var olan eşitsizliğin daha da artmasına yol açmıştır.
Aylardır sürdürülen uzaktan eğitim neticesinde mikrofonların ve kameraların kapalı olduğu bir ortamda öğrencilerin başarı düzeyini sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek mümkün olamamış ve YÖK öğrenciler gibi öğretim görevlilerine de bu süreçte gerekli ve yeterli desteği sağlayamayarak kaderlerine terk etmiştir. Ayrıca, uzaktan eğitim süreci, yüz yüze eğitim sürecinde kullanılan materyaller ve ekipmanlarla sürdürülmek istenmiş, ne öğrencilere ne de öğretim görevlilerine yeterli destek ve ekipman sağlanamamıştır. Süreç boyunca zamanın büyük kısmını evden geçirmek zorunda kalan öğrencilere ve öğretim üyelerine herhangi bir rehberlik hizmeti ve psikolojik destek de verilmemiştir.
Ülkede öğrencilerin sosyoekonomik düzeyi açısından bölgesel ve sınıfsal anlamda geniş bir yelpaze varken, herkesin aynı imkanlara sahip olduğu düşünülerek uzaktan eğitim planlamalarının yapılması eşitsizliğin en büyük nedeni olmuştur. Planlamalarında yoksul ve dar gelirli öğrencileri düşünmeyen YÖK’ün, sonraki süreçte de şartları iyileştirme ile ilgili gözle görünür nitelikte bir çalışma yapmadığı görülmektedir. İktidarın dar gelirlileri ve yoksulları yok sayan salgın dönemindeki politikalarının bir yansıması YÖK’de sirayet etmiştir.
Uzaktan eğitim ile ilgili bölgesel ve sınıfsal mağduriyetlerin giderilebilmesi için gerekli çalışmalar bir an önce yapılmalıdır. Bu süreçte yüz yüze veya pratik yapılması gereken ancak yapılamayan dersler, salgın sonrası mümkün olduğunca telafi edilebilecek şekilde gelecek yılların planlamasına dahil edilmelidir.
Yaşanan bu sorunlara ek olarak Cumhurbaşkanı tarafından üniversitelere yapılan rektör atamalarında, rektörlerin iktidara yakın kişilerden seçilmesi, tartışmalara ve eleştirilere neden olmuştur. İktidarın, rektör atamalarındaki bu tavrı üniversitelerin özerk ve demokratik yapısını yok etmeye dayalı antidemokratik bir müdahaledir. İktidar, üniversite yönetimlerini kendi siyasi anlayışına göre şekillendirmekte, üniversite yönetimlerini öğrenciler ve akademisyenler üzerinde birer baskı ve tehdit aracına dönüştürmektedir.
Sorgulayan eleştiren akademisyenler susturulup, meslekten ihraç edilirken, üniversiteleri çeşitli yakıştırmalarla itibarsızlaştırmaya çalışan akademisyenler desteklenmektedir. Tek tip, sorgulamayan ve itaatkar bir nesil yetiştirme projesi ile üniversitelerdeki çok sesliliği yok etmeyi adeta kendine amaç edinmiş mevcut hükümet, başta ekonomi, sağlık, adalet ve eğitim olmak üzere her alanda oluşan istikrarsızlığın ve bu istikrarsızlıktan dolayı bu ülkede kendilerine bir gelecek görmeyen nitelikli gençler tarafından gerçekleştirilmekte olan beyin göçlerinin birinci derecede sorumlusudur.
Bilimselliğe ve özgürlüğe tezat düşen bir üniversite anlayışı, boş binalardan başka bir anlam ifade edemez. Üniversiteyi üniversite yapan özerk, bilimsel ve demokratik asli anlayış, düşünen, araştıran, sorgulayan ve üreten özgür genç nesiller yetiştirmektir. İktidarın ve YÖK’ün bu doğrultuda bir politika izlemesinin ve üniversiteleri siyasi parti teşkilatı gibi görmesinin en somut sonucu, ülkemizdeki mevcut üniversitelerden hiçbirinin dünya üniversiteler sıralamasında ilk yüz üniversite içerisinde bile yer alamaması olmuştur.
Üniversitelerde bilimsel anlayışın oluşması ancak üniversitelerin bilimsel özerklik ve demokratik yapısının korunması ile mümkündür. Bu da üniversitelerde en yüksek idari makam olan rektörlerin katılımcı, demokratik ve özgür iradeyle yapılan seçimler aracılığıyla sağlanabilir.
Biz TMMOB Maden Mühendisleri Odası “Genç Madenci” örgütlülüğü olarak çağdışı kalmış bir eğitim anlayışının artık son bulmasını, eğitimde fırsat eşitliğinin üniversitelerde gerçek anlamda sağlanmasını, üniversite yönetimlerinin atanmış değil seçilmiş rektörlerden oluşmasını ve üniversitelerdeki özerk, demokratik ve özgür yapının sağlanmasını istiyoruz.
YAŞASIN BAĞIMSIZ, ÖZGÜR VE BİLİMSEL EĞİTİM!
Saygılarımızla.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Genç Madenci Örgütlülüğü
5 Ocak 2020, Ankara