Altın Raporu
GİRİŞ Madenler yer kabuğunda bulunan, çıkarıldıkları haliyle veya zenginleştirme işlemleri uygulanarak ekonomik değer kazanan doğal oluşumlardır. Madenleri diğer doğal kaynaklardan ayıran özellikleri, yenilenemez ve bulundukları yerde çıkarılmak zorunda oluşlarıdır. Madenlerin bu özellikleri de göz önünde tutularak, korunmalarından çok ekonomik olarak işletilmeleri esası getirilmiştir. Orman alanları su havzaları, flora ve fauna korunabilir ve geliştirilebilir. Bu gerçeklerden bakıldığında madenler yerinde bırakılması ve işletilmemesi durumunda ekonomiye katkı koyamayacağından bir doğal zenginlik unsuru olarak gösterilemez. Diğer yandan teknolojik gelişmelerle, bir çok malzemenin (hammadde) yerine ikame edilebilir malzemeler gündeme gelmekte, böylece zamanında ve ekonomik değer taşıdığı süreçte üretime alınamayan bir hammaddenin ikame malzemeler nedeniyle ekonomik değerini yitirmesi olasıdır. Bu durum, yer altı kaynaklarının ekonomiklik sürecinde hemen üretilmesi gereğini ortaya koymaktadır. Gelişmiş ülkelerin iktisadi tarihi incelendiğinde madenler ve madenciliğin kalkınmaya çok önemli katkısı açıkça görülmektedir. YASAL DURUM Madenleri diğer doğal kaynaklardan ayıran özellikleri göz önünde bulundurularak Anayasanın 2. Bölümünde Ekonomik Hükümler kısmında III.Ana başlık olarak "Tabii Servetlerin ve Kaynakların Aranması ve İşletilmesi"ne yer verilmiştir. Anayasanın 168. Maddesine göre; "Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli süre için gerçek ve tüzel kişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletilmesinin, Devletin gerçek ve tüzel kişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılması , kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanununda gösterilmiştir" denmektedir. Türkiye‘de madencilik, Anayasanın bu maddesine dayanılarak çıkarılmış olan 3213 sayılı maden kanunu ve ilgili kanunların hükümlerine göre yapılmaktadır. 3213 sayılı maden kanununun bazı maddeleri aşağıda verilmiştir: Madde 2- Tabiatta element (basit), bileşik (mürekkep) veya karışım (mahlut) halde bulunan aşağıda yazılı maddeler bu kanuna göre maden sayılır, burada zikredilmemiş bir madde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının ve Bakanlar Kurulu‘nun kararı ile bu kanun hükümlerine tabi tutulur denmektedir. Bu maddeye göre madenler; I-Enerji madenleri, II-Metal madenleri,Altın, Bakır, Pirit, Kobalt, Nikel, Kurşun, Çinko, Gümüş, Kadmiyum, Bizmut, Nadir elementler (İndium, Galyum, İtriyum, Talyum, Germanyum), Kalay, Tantal, Tellür, Molibden, Tungsten (Wolframit, Şelit), Demir, Manganez, Titan (İlmenit, Rutil), Vanadyum, Arsenik, Cıva, Antimuan, Krom, Platin, İridyum, Paladyum, Osmiyum, Rutenyum, Alüminyum (Boksit). III-Sanayi Madenleri, IV-Kıymetli Taşlar, ve -Yukarıdaki madenleri ihtira eden bu madenlerin eldesinde kullanılan gaz ve sular. şeklinde sınıflandırılarak kanun kapsamına alınmıştır. Maden Kanununda, Devletin hüküm ve tasarrufu ile maden faaliyeti izne tabi yerler aşağıdaki maddelerde belirtilmektedir: Madde 4- Madenler, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir. Madencilik faaliyetlerinin izne tabi olduğu yerler Madde 7‘de belirtilmiştir. Doğal ve kültürel SİT alanlarının bulunduğu bölgelerde, Çevre, Kıyı, Orman ve İmar kanunlarının kısıtladığı alanlar dışında 3213 sayılı maden kanunun belirlediği kurallara ve ilgili yönetmeliklere bağlı olarak madencilik faaliyetleri yürütülür. Maden Kanununda maden olarak belirtilen maddelerin aranması ve bulunması ve işletilmesinde maden cinsine bağlı farklı yasal uygulamalar yapılamaz. METALLERİN ve ALTIN MADENİ‘NİN ARANMASI Madenlerin aranması maden kanununda belirtilen yasal zorunlulukları yerine getiren özel ve tüzel kişiler tarafından tahsis edilen arama ruhsat sahası içerisinde jeofizik ve jeolojik bilgi ve bulgulara dayalı olarak; jeokimyasal ölçme ve değerlendirme, jeofizik ölçümlerin yapılmasının yanı sıra yarma, kuyu, galeri ve sondajlı numune alımları yapılıp kimyasal, mineralojik ve petrografik analiz sonuçları ışığında yürütülür. Altın madenlerinin aranması ve bulunmasında diğer metal madenlerinden farklı bir yöntem izlenmez. Altın aramacılığı sırasında sahada herhangi bir zehirli ve tehlikeli kimyasal maddeler kullanılmaz. Sondaj işlemi sırasında soğutma ve kırıntı taşıma sıvısı olarak sadece doğal su kullanılacağı gibi, eğer bu sıvı sondaj çamuru olarak düşünülürse içinde kesinlikle siyanür yoktur. Dolayısı ile "siyanürlü altın aramacılığı" tamamen yanlış bir söylemdir. MADENLERİN İŞLETİLMESİ Madenler, bulundukları yerde, topoğrafik yapıya, madenin yer kabuğunda bulunduğu derinliğe, oluşum ve yataklanma durumuna bağlı olarak yerüstü (açık) işletme veya yeraltı (kapalı) işletme yöntemleri uygulanarak işletilirler. Altın madeni ile ilgili ocak işletmeciliğinde de diğer metal madenlerinde yürütülen işletme yöntemleri uygulanır. Altın için farklı bir ocak işletme yöntemi uygulanmaz. Yeraltı veya yerüstü işletmeciliği kararı verilirken, alternatif projeler üretilir. İşletme projesinin uygulama kararının verilmesinde, ekonomiklik kriterleri, doğal topoğrafik yapıyı korumaya yönelik düşünce ve kurallar belirleyicidir ve madenciliğin Çevre kanununun ortaya koyduğu ilkeler ışığında flora ve faunanın korunmasına yada en az tahribatla gerçekleştirilmesine özen gösterilir. Proje dışı faaliyetler, ruhsat iptaline neden olacak uygulamalardır. Madenlerin işletilmesi sırasında deliciler, patlayıcı maddeler (dinamit, anfo), kırıcılar, yükleyiciler, sabit yada hareketli taşıma üniteleri ile araçları kullanılır. Projenin hazırlanması ve uygulanmasında, Jeoloji, Jeofizik, Makine,Elektrik, Kimya, Maden ve Çevre mühendisleri sorumluluk üstlenirler, ekonomist ve hukukçularda gerekli bölümlerde yer alırlar. Yürürlükteki yasa ve yönetmelikler ışığında doğal dengeyi koruyacak önlemler alınır ve geliştirilir. MADENLERİN ZENGİNLEŞTİRİLMESİ Bazı metal cevherleri doğadan çıktıkları şekli ile sanayi hammaddesi olarak işleme tesislerine beslenerek mamul madde haline getirilirken, bir kısmı da cevher zenginleştirme adı verilen işlemleri gerektirir. Cevher zenginleştirme işlemlerinde bir grup kimyasal maddeler de kullanılır. Altının yataklanma özelliklerine göre bazı durumlarda (plaser yataklarda) altın kazanımı kimyasal madde kullanılmasını gerektirmeyebilir. Kırma, eleme, yıkama, sulu ayırıcılar (siklon) ve sallantılı masalar kullanıp, gravimetrik özelliklerden yararlanılarak zenginleştirme yapılabilmektedir. Çoğunlukla bir arada bulunan bakır, kurşun, çinko v.b. metalik madenlerin ve diğer bazı minerallerin zenginleştirilmesinde olduğu gibi altın kazanımında da oluşum tipine bağlı olarak bir grup kimyasal madde kullanılabilir. Kral suyunda (3HCl+1HNO3) çözünen ve cıva (Hg) ile amalgam yapma yeteneği olan altının endüstriyel ölçekte çözündürülmesinde yaygın olarak siyanür kullanılmakta, tiyoüre, tiyosülfat ve halojen grubu (klorür, bromür ve iyodür) kimyasallarda bu reaktife alternatif olarak araştırılmaktadır. Ayrıca son yıllarda bakteriyel çözündürme (bakteri liçi)yöntemi de altının çözündürülmesinde alternatif bir yöntem olarak araştırılmaktadır. 1846 yılında altının siyanürlü çözeltilerde çözündüğü Elsner tarafından bulunmuştur. Siyanürün kontrollü parçalanması ve doğal olarak bozundurmada ki kolaylıklar nedeniyle uzunca bir süredir kullanılmaktadır. Siyanürleme yöntemine dayanan üretim proseslerinde toksik bir madde olan siyanürün, siyanür içeren atıkların zararlı çevresel etkilerinin önlemesi için doğal, kimyasal ve biyolojik bozundurma yöntemleri uygulanmaktadır. Uygulanacak yöntemin belirlenmesinde, artığın özellikleri ile tesisin bulunduğu bölgenin jeolojik ve coğrafik özellikleri, iklim koşulları dikkate alınmakta; gerekli durumlarda birden fazla yöntem birlikte kullanılarak standartlarda öngörülen koşullar yaratılmaya çalışılmaktadır. ALTIN MADENCİLİĞİNDE DÜNYADA UYGULANAN ÇEVRE STANDARTLARI Altın madenciliğinde kullanılan kimyasallar ve atıkların herhangi bir çevre sorunu yaratmalarını önlemek amacı ile, madencilik faaliyetleri öncesinde, sırasında ve sonrasında hazırlıklı olunması ve dikkatli davranılması gerekmektedir. Bunu sağlamak için, dünya madenciliğinde "en iyi çevre yönetimi" ilkeleri doğrultusunda çevresel etki değerlendirmesi, çevresel yönetim sistemi (ISO 14001), atık yönetimi, acil durum v.b. yönetim planları önceden hazırlanmaktadır. Atıkların, çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyecek biçimde depolanmaları için iki temel ilke kapsamında atık yönetimi planlanmaktadır: 1. Doğal Bozundurma · Buharlaşmanın yağıştan yüksek olduğu iklimlerde uygulanır. · Malzeme, atık havuzlarına yayılarak doğal koşullarda (güneş ışınları, devinim, bakteri, v.b. etkisiyle) bozunmaya terk edilir. · Atık havuzu, tabanı ve yanlarından çevreye sızmayı önleyecek şekilde kil ve jeomembran ile takviye edilir. Pratikte, bu iki malzemenin üst üste serilmesi halinde standartlara uygun sızdırmazlık sağlandığı görülmektedir. 2. Kimyasal Bozundurma · Yağışın buharlaşmadan yüksek olduğu iklimlerde uygulanır. · Siyanürlü çözelti, kapalı ortamda çeşitli kimyasal maddelerle işleme tabi tutularak bileşenleri olan azot ve karbondioksite ayrıştırılır. Ayrıca ağır metallerde en kararlı fazlarına getirilir. · Bozundurma sonucunda çıkan atık çözelti baraja, barajdan da istenirse tesise geri beslenebilir. Bilindiği üzere deneme üretimi yapılmakta olan Bergama‘daki tesis, alıcı ortama sıfır deşarj ilkesine göre tasarlanmış olup, atıklar kimyasal bozundurma (INCO S02/HAVA Prosesi) ile CN konsantrasyonu 1 ppm‘nin altına düşürüldükten, Demir sülfat prosesi ile ağır metallerin stabilzasyonu sağladıktan sonra, kaya dolgu seddeli ve kil-jeomembran kil bileşik astar sistemi ile astarlanmış atık havuzunda depolanmaktadır. Katısı çöktürülmüş atık su, tesise geri döndürülmektedir. SONUÇ Metal madenler grubunda bulunan bakır, arsenik, kurşun, cıva vb. gibi madenlerin insan sağlığına zararlı madde (zehirli) özelliği taşımalarına karşın altın insanların ağızlarında diş kaplamasında kullanılacak nitelikte, insanla en fazla barışık metaldir. Altın madeninin aranması, işletilmesi ve zenginleştirme esasları diğer madenlere uygulanandan farksızdır. Doğada az bulunması, üstün metalik özelliklerinden dolayı tıp, elektronik gibi sanayilerde ikamesi zor metallerden biri oluşu, süs ve takı eşyalarında kullanılması ile uluslararası değişim ve ödeme sisteminde kıymetli bir aracı oluşu toplumda farklı değerlendirilmesine neden olmaktadır. Ülkemizde, siyanürleme yöntemi ile yapılan altın madenciliği, haklı veya haksız ciddi tepkiler çekmiştir. Günümüzde teknolojinin sunduğu olanaklar ve artan çevresel duyarlılık Bergama‘da işletmeye açılan altın madeninde, ileri düzeyde çevre önlemleri alınmasını sağlamıştır. Böylece, Türkiye‘de bu alanda gelişmiş ülke standartları yakalanmıştır. Mevcut tartışmaların ülke yararına sonuçlandırılabilmesi için; Devlet organları, üniversiteler ve odalar, ilgili madencilik yatırımının ülke açısından ekonomik ve sosyal analizini yapmalıdır. Diğer bir ifadeyle, madenlerin yenilenemeyen doğal kaynaklar olduğu unutulmadan, işletilecek madenin Türkiye‘ye kazandıracakları ile kaybettirecekleri hesaplanmalı ve ulusal sanayi politikaları kapsamında işletilmesi sağlanmalıdır. Bu nedenle gerekli kurallar konulmalı, kontroller devlet organları ile ilgili sivil toplum örgütleri tarafından yapılmalıdır. Altının dore halinde ihracatının yerine rafine edildikten ve uç ürün haline getirildikten sonra ihraç edilmesi sağlanmalıdır. Aksi taktirde, doğal kaynaklarımızın sömürülmesi kaçınılmaz olacak ve sürdürülebilir kalkınma doğrultusunda geliştirilmesi gereken ulusal sanayimizin hammadde ihtiyacı dışa bağımlı hale gelecektir. Bu da rekabet şansımızın kalmaması durumunu getirecektir. Bu nokta dikkatle irdelenmeli, orta ve uzun vadeli planlar yapılmalıdır. Böylece sektörde gereksiz polemiklere girilmesi de önlenmiş olacaktır. Altın madenciliği, dünyada çevre konusunda duyarlı pek çok ülkede gerekli önlemler alınarak yapılmaktadır. Yıllık altın üretiminin yaklaşık %85‘i siyanür liçi ile üretilmektedir. Dolayısıyla, altın madenciliğinin yapılması teknik nedenlere dayanılarak engellenemez. Farklı siyasi ve sosyo-ekonomik görüşlerin ülke çıkarları ekseninde tartışılarak, en uygun çözümün bulunması, sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütlerinin görevidir. |