15 MAYIS’TA ANKARA’DAYIZ.
Ülkemiz, önemli bir tarihsel süreçten geçmektedir. 24 Ocak 1980 kararlarından bu yana uygulanan neo-liberal dönüşüm programı, günümüzde doruğa ulaşmıştır. "Büyüme" sorunları, büyük dış ticaret açıkları, ülke borç ve faiz ödemelerinin yüksekliği, gelir dağılımında oluşan uçurum, çalışanlar üzerindeki haksız vergi artışları, kamu yatırımlarının azaltılması, özelleştirmeler, verimlilik artışlarına karşın istihdamda yaşanan gerileme, yaygınlaşan işsizlik ve yoksulluk, güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaşması; inşaat, sanayi, tarım, doğa, çevre, enerji, maden, sağlık, eğitim, ulaşım, işçi sağlığı ve güvenliği ve hizmet sektörlerindeki olumsuz gelişmeler ülkemizi sarmış bulunmaktadır.
Bütün bu gelişmeler, mühendislik eğitiminde de büyük tahribata yol açmış ve nitelikli işgücü olan mühendislerin işsizlik oranını artırmıştır. Mühendisliğin; sanayi, tarım, kent ve toplum yaşamına yönelik, bilimsel ve teknik temellerdeki kamusal-toplumsal hizmet niteliği aşındırılmıştır. Sanayi, çalışma yaşamı, işçi sağlığı ve iş güvenliği, yapı denetimi, imar, tarım, gıda, madencilik, orman, su kaynakları, enerji, çevre ve kentleşme ile ilgili yasalar ile yönetmelikler, anayasal mesleki kuruluşlar olan mühendis, mimar ve şehir plancıları odalarının önerileri dikkate alınmadan düzenlenmektedir. Mühendisler kendi uzmanlık alanlarında iş yapamaz hale getirilmekte; kamu sağlığı ve güvenliği iş sahibinin insafına bırakılmaktadır. Kamu eliyle yürütülmesi gereken hizmetlerde hızla taşeronlaşma süreci yaşanmaktadır. Bunların sonucunda mühendisler işsiz kalmakta, iş bulabilen "şanslı" meslektaşlarımız yoksulluk sınırının altında çok zor koşullarda çalışmak durumunda kalmaktadır.
Madencilik sektörü, doğası gereği özellik arz eden ve bu nedenle bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren dünyanın en zor ve riskli iş koludur. Ülkemiz, iş kazalarında dünyada ön sıralarda yer almakta ve maden kazaları son yıllarda belirgin olarak artmaktadır. Odamız kayıtlarına göre, 2008 yılında 43 maden çalışanı iş kazası sonucu yaşamını yitirmişken, 2009 yılında bu sayı 92‘ye çıkmıştır. 2010 yılında 105 kişi hayatını kaybetmiştir. 2011 yılında ise bugüne kadar 27 maden emekçisi yaşamını yitirmiştir. Ancak bu sayıların daha yüksek olduğu tahmin edilmekte ve hayatını kaybedenler içerisinde maden mühendisi meslektaşlarımız da bulunmaktadır.
Özellikle 80‘li yılların başından itibaren uygulamaya konulan özelleştirme, taşeronlaşma, rodövans vb. yanlış uygulamalar; madencilik sektörünü küçültmüş, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikimini dağıtmıştır. Yoğun birikim ve deneyime sahip olan kurum ve kuruluşlar yerine üretimin, teknik ve alt yapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi ve şirketlere bırakılması, buna ek olarak kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş kazalarının artmasına neden olmuştur. Halkın alın teri ile kurulan ve ülkemizin kalkınmasında önemli işlevler gören kamu kuruluşlarımızda özellikle son dönemde yönetici kademelerine yapılan atamalarda; bilgi, beceri ve liyakat aranmasından vazgeçilmiştir. Her dönemde belirli ölçülerde yaşanan kadrolaşma son dönemde "kuşatma" şekline dönüşmüştür. Bu durum tüm işyerlerinde iş barışını bozmuş ve iş güvenliğini de tehdit eder hale gelmiştir. Sektörde yapılan özelleştirmeler sonucunda istihdam azalmış ve tüm halkın ortak değerleri olan maden kaynaklarımız sermayenin ve çok uluslu şirketlerin talanına açık hale getirilmiştir.
Zenginler ve yoksullar arasındaki uçurum giderek büyümekte, güvencesizlik ve geleceksizlik emekçi sınıfların üzerine bir karabasan gibi çökmektedir. Örgütümüzün bütün bu baskıcı dalga ile demokrat, yurtsever, toplumcu meslek kuruluşlarını etkisiz kılma çabalarını birlikte değerlendirerek, bir bütün olarak refleks vermesi gereğinden hareketle başta "mühendislerin haklarını ve mesleğimizin onurunu savunmak; eşitlik, özgürlük, bağımsızlık, demokrasi, bir arada yaşama taleplerimizi ve ülkemizin geleceğine yönelik sözlerimizi topluca ifade etmek üzere" Ankara‘da yapılacak TMMOB Mitingi‘ne çağırıyoruz.
- "İşsizliğe Hayır" demek için,
- "Yoksulluğa Hayır" demek için,
- "İş Cinayetlerine Hayır" demek için,
- "Kazalar Kader Değildir" demek için,
- "Emek Sömürüsüne Hayır" demek için,
- İş Güvencesi İçin,
- İnsanca Yaşam İçin,
- "Madenlerin Gerçek Sahibi Halktır" demek için,
- Eşitlik, özgürlük, bağımsızlık, demokrasi ve bir arada yaşama taleplerimizi topluca söylemek için,
15 Mayıs 2011 Pazar günü Ankara`da "TMMOB Mitingi"nde buluşuyoruz.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
3 Mayıs 2011, Ankara