17 MAYIS -2010 SAAT 13.27 YANAN BİZDİK SİZ KÖMÜR SANDINIZ”
"17 MAYIS -2010 SAAT 13.27 YANAN BİZDİK SİZ KÖMÜR SANDINIZ"
17 Mayıs 2010 tarihinde Karadon‘da meydana gelen faciada ikisi meslektaşımız olmak üzere otuz maden emekçisini kaybettiğimiz günün ikinci yılı. Bu vesileyle maden ocaklarında hayatını kaybeden tüm maden emekçilerini saygıyla anıyor, şu anda çalışanlara kazasız, sağlıklı ve her türlü güvencenin sağlandığı bir iş yaşamı diliyoruz.
İnsanın en temel hakkı sağlıklı, fiziksel ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde yaşama hakkıdır. Bu nedenle Anayasamız kişinin ve toplumun sosyal hakları ile temiz bir çevrede yaşama hakkını güvence altına almıştır. Çalışma hayatının taraflarından olan Devlet; yasalar çıkartmak, denetlemek, teknik çalışmaların alt yapısını oluşturmakla, işverenler de gerekli her türlü önlemi almak araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçi sağlığı ve güvenliğiyle ilgili denetlemeleri yapmak, çalışanları iş yerindeki tehlike ve risklere karşı, yasal hak ve sorumlulukları karşısında bilgilendirmekle yükümlüdür. Bugüne kadar meydana gelen iş kazaları incelendiğinde; denetimlerin, önlemlerin, eğitimlerin yetersizliği, araç ve gereçlerin noksanlığı, sendikasız ve örgütsüzlük, hızlı ve yüksek kazanç için yapılan üretim zorlamalarından kaynaklandığı ortaya çıkmaktadır.
Çalışma yaşamının en önemli konularından olan işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik olarak, birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de gerekli önlemler yeterince alınmamaktadır. Oysa bir ülkenin işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik politikaları o ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmişlik düzeyi ile doğru orantılıdır. Ekonomileri zayıf olan, sosyal devlet kavramının gereklerinin uygulanmadığı ülkelerdeki işçi sağlığı ve güvenliğinin gelişimi gelişmiş ülkelere göre daha yavaş gelişme göstermektedir. Sosyal hukuk devletinin temel işlevi, güvenli bir çalışma ortamı oluşturmak, çalışanları çalışma ortamından kaynaklanan sağlık ve güvenlik risklerine karşı korumak, çalışanların güvenlik, sağlık ve refahını sağlamak ve geliştirmektir.
Madencilik sektörü; doğası gereği özellik arz eden, tümü birbirine bağlı olan ve herhangi bir olumsuz durumun zincirleme olarak birbirini tetikleyebilecek riskleri içeren, bu riskleri en aza indirebilmek için bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetimin gerektirdiği dünyanın en zor ve riskli iş koludur. Özellikle teknolojiden uzak emek yoğun olarak çalışılan ülkemizde; bilgi, deneyim, uzmanlık ve denetim zincirinde var olan veya olası zayıflıklar, noksanlıklar ve zaafiyetler bu zincirde kırılmalara yol açmakta, bu ise iş kazalarına özellikle yer altı kömür madenciliğinde şiddeti fazla olan kazalara neden olmaktadır. Kömür madenciliği, işçi sayısı başına düşen kaza ve ölüm sıralamasında bütün sektörlerin başında yer almaktadır. Bu nedenle madencilik sektörünün daha yakından izlenmesi, değerlendirilmesi ve kaza önleme çalışmalarına daha fazla ağırlık verilmesi gerekmektedir.
Madenler sadece iş kazalarıyla gündeme gelmekte ve yaşanan iş kazaları sonucu ölümler tüm kamuoyunu olumsuz etkilemektedir. Söz konusu kazalarda meslektaşlarımızda yaşamını yitirmektedir. Hayatta kalan maden mühendisi meslektaşlarımız olayın asli kusurlusu gibi görülerek tutuklanmakta, hapis cezalarına çarptırılmakta ve ciddi hak kayıplarına uğramaktadırlar.
Yaşanan iş kazalarının asıl nedeni sistemsel sorunlardır. Bunların başında denetimlerin yetersizliği, aşırı kâr hırsı sonucu üretim zorlamaları, taşeronlaşma, kötü çalışma koşulları, eğitimsizlik, sendikasızlaştırma vb nedenler olduğu görülmektedir. Bir kez daha söylüyoruz; Bu sorunlar çözülmeden kazaların önlenmesi mümkün değildir. Maden kazalarında yaşamını yitiren maden mühendislerini ve tüm maden emekçilerini bir kez daha saygıyla anıyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.17 Mayıs-2012
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
ZONGULDAK ŞUBESİ YÖNETİM KURULU
DEMOKRASİ PLATFORMU ADINA