3213 Sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı Konusunda TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nın Genel Değerlendirmesi
3213 Sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı Konusunda TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nın Genel Değerlendirmesi
3213 Sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nca oluşturulan alt komisyonda görüşülmüş ve Meclis Genel Kurulu’na gönderilmeden önce son şeklinin verilmesi amacıyla üst komisyona gönderilmiştir.
1985 yılında 6309 sayılı Maden Kanunu’nun yerine çıkarılan 3213 sayılı yasa, sektörün sorunlarına çözüm getirememiş ve bu nedenle yıllar içerisinde sürekli olarak değişikliğe uğramıştır. Yasada yapılan kısmi değişikliklerin de sektörün sorunlarının aşılması ve sektörün geliştirilmesi ile ilgili gerekli çözümleri üretememesi nedeniyle, 2000 yılından itibaren bazı yasal değişiklikler yapılmasına ilişkin çalışmalar başlatılmıştır. Ancak bu çalışmalar da yine sektörün gelişmesine yönelik beklenen düzenlemeleri getirememiştir.
Son olarak söz konusu yasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi konusundaki çalışmalar, bir önceki yasama döneminde başlamış olup, 3 Kasım seçimlerinin araya girmesi nedeniyle yarıda kalmıştır. Seçimler sonrası söz konusu tasarı, üzerinde büyük ölçüde değişiklikler de yapılarak, yeni oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne tekrar getirilmiş olup bu konudaki çalışmalar TBMM bünyesinde devam etmektedir.
3213 sayılı Maden Kanunu’nda değişiklik yapılmasına yönelik çalışmaların, geldiği nokta itibariyle madencilik sektörünün gelişmesine yönelik önemli ölçüde bir katkı yapacağını söylemek oldukça güçtür. Her hangi bir yasa, her şeyden önce, bir öncelikler-niyetler manzumesine yani bir politika metnine dayanmak zorundadır. Ancak, değişiklikler için ortaya konulan gerekçelerin, madencilik sektörünün genel sorunlarını tam olarak kavradığını ve çağdaş çözümleri üretmeye yönelik olduğunu ifade etmek mümkün görülmemektedir. Mevcut şekliyle, hazırlanan tasarıda gözardı edilen bir başka husus da madencilik sektörünün çevreye ilişkin yükümlülüklerinden hiçbir zaman kaçınmak istemeyeceğidir. Çevre olgusu gözardı edilerek yapılacak madencilik, her şeyden önce madencilik sektörünün kendisine zarar verecektir. Bu itibarla, madencilik sektörünün, doğal, tarihi ve kültürel çevrenin korunmasına yönelik yasal düzenlemelerin ortadan kaldırılması talebi bulunmamalıdır.
Genel olarak bakıldığında, ülkemiz madencilik sektörünün istenilen düzeyde gelişmemiş olmasının nedeni mevcut Maden Kanunu değildir. Diğer pek çok alanda olduğu gibi madencilik alanında da yol alamayışımızın belirgin nedenleri arasında; stratejik öngörüyle insan kaynakları planlamasını da göz önüne alan ulusal kalkınma modellerinin bir türlü geliştirilemeyip uluslararası finans kuruluşlarının güdümünde ekonomik ve sosyal politikaların uygulanmaya çalışılması, özellikle son yirmi yılda planlama düşüncesinin tamamen bir kenara bırakılması, ekonominin sanayileşme ve yatırım artışlarına dayalı dengeli bir yapıya kavuşturulamaması, sanayileşmenin olmazsa olmaz koşulu olan teknoloji üretimini sağlamak amacıyla geliştirilmesi ve uygulanması gereken ulusal bilim ve teknoloji politikalarımızın olmayışı, yönetsel yapılardaki verimsizlik, yolsuzluk ve yozlaşma bulunmaktadır. Sorunların yanlış tespit edilmesinin, doğru olmayan çözüm arayışlarına ve dolayısıyla yeni sorun alanlarına yol açması kaçınılmazdır.
Bu çerçevede, Maden Kanunu’nda yapılması gündemde olan değişikliklerin sektörün gelişimine önemli boyutlarda katkı yapmasının beklenmesini aşırı bir iyimserlik olarak görürüz.
Odamız, söz konusu çabaların, ancak, tanımlanan belirli ilkeler çerçevesinde ortaya konacak “Ulusal Madencilik Politikası” temelinde başarılı olabileceğine inanmaktadır.
Bu çerçevede Maden Mühendisleri Odası, insanı ve insan emeğini merkeze koyan, bir yandan madencilik faaliyetlerinde kamunun etkin gözetim ve denetimini sağlarken, diğer taraftan söz konusu faaliyetlerin çevre ve ekosistemlerin korunmasını da gözeten, temel olarak ekonomik kalkınmaya ve yoksulluğun azaltılarak gelir dağılımının düzeltilmesi hedeflerine yönlendirilen bir "ulusal madencilik politikası" oluşturmanın, gerek toplumun yararı gerekse madencilik sektörünün gelişimi bakımından son derece büyük önem taşıdığı görüşündedir.
Yukarıda sıralanan hedeflere yönelik oluşturulacak bir Maden Kanunu’nun dayanması gereken en temel ilkeler aşağıda sıralanmaktadır:
1) Her tür ekonomik faaliyette olduğu gibi madencilik faaliyetlerinde de amaç, insanın refah ve mutluluğudur. İnsan onuruna ve emeğine saygı, madencilik faaliyetlerinin planlanma ve uygulanmasında hareket noktası olmalıdır. Kamu yararı öncelikli olarak göz önünde tutulmalıdır.
2) Madencilik sektörünün geliştirilmesine yönelik oluşturulacak tüm amaç ve hedefler ile uygulamalar, herşeyden önce bilimsel ve teknik temeller üzerinde geliştirilmeli, bilimsel bilgi ile desteklenmeyen söylem ya da tasarılardan uzak durulmalıdır.
3) Madencilik sektörünün tüm alt sektörlerinde üretim arttırılmalıdır. Ancak, söz konusu üretimin hedefi dış satım değil, ülke sanayi sektörleri olmalıdır. Madencilik sektörünün ülke kalkınmasındaki kritik önemi, fazla miktarlarda üretilip yurt dışına satılarak döviz elde edilmesinde değil, ancak, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlamasındadır. Bu çerçevede, madencilik sektörünün planlanmasında ülke sanayi sektörleri ile entegrasyon ön planda tutulmalıdır.
4) Ülkemizin ihtiyacı olan enerjinin, yerli maden kaynaklarımızdan karşılanması öncelikli hedef olmalıdır. Sanayinin ihtiyacı olan ucuz enerji üretiminin sağlanması ve bu enerjinin sürekli ve güvenilir olması bakımından, yerli maden kaynaklarımızın kullanılması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Elektrik enerjisi arz-talep dengesinin sorunsuz sürdürülebilmesi için, ulusal maden kaynaklarımıza öncelik veren, akılcı bir enerji politikası zaman kaybedilmeden oluşturulmalıdır.
5) Maden aramaları uzun yıllardır ihmal edilmiştir. Aramalarla ilgili etkin yasal ve yönetsel yapıların hızla tesisi ve çağdaş teknolojilerin kullanıldığı arama faaliyetlerinin, kamu denetiminde ve mutlaka rasyonel bir stratejik plan çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir.
6) Madencilik sektöründe aramadan uç ürüne kadar her aşamada ileri teknoloji kullanımı amaçlanmalıdır. Üretim ve kaynak performansının iyileştirilmesine ve yeni ürünlerin elde edilmesine yönelik olarak yeni gelişen teknolojilerin kullanımı, bu sektörün ülke kalkınmasına katkısı bakımından kritik önemdedir. Bu nedenle sektörde yüksek teknoloji kullanımı ve üretilmesine yönelik araştırma-geliştirme çalışmalarına öncelik verilmelidir. ileri üretim teknolojilerinin geliştirilmesi ve kullanımı, daha temiz ve daha etkin madencilik süreç ve ürünlerinin temini bakımından önkoşuldur.
7) Gelişmiş teknoloji kullanımı ve yeni madencilik teknolojilerinin geliştirilmesi, sektöre önemli katkılar yapacak yeni fırsatlar yaratacaktır. Bu çerçevede söz konusu teknolojilere uyum sağlayacak ve bunları kullanabilecek iyi eğitilmiş işgücünün varlığı önemlidir. Sektörde teknik eleman istihdamının süratle arttırılması, genel verimliliğin artışı bakımından son derece önemlidir. Madencilik faaliyetinin her aşamasında, en az bir maden mühendisinin varlığı zorunlu olmalıdır. Madencilik sektöründeki eğitim ve öğretim konusunun yeniden ele alınması ve sektörün gereksinim ve beklentilerinin yansıtılması gerekmektedir.
8) Ülke madencilik sektörünün en önemli darboğazlarından biri, gerek kamu gerekse özel kuruluşlardaki yönetsel yapıların verimsizliğidir. Bu yapıların verimliliğine yönelik çalışmalar, madencilik sektörünün gelişimi bakımından son derece önemlidir. Söz konusu yapılarda hesap verilebilirlik ve şeffaflık mutlaka sağlanmalıdır.
9) Sektörde pazar araştırması kavramı gelişmemiştir. Bu konunun kapsamlı bir çerçevede yeniden ele alınması, gerek mevcut gerekse gelişen pazarların yakından takip edilerek değişikliklere uygun stratejilerin belirlenmesi gerekmektedir.
10) Çevre faktörü göz ardı edilerek madencilik faaliyetlerinin yürütülmesi, içinde bulunduğumuz yüzyılda mümkün değildir. Sürdürülebilir kalkınma kavramı içerisinde ya madencilik ya çevre dayatması bulunmamaktadır. Madenciliğin çevreye etkilerini yadsımak mümkün değildir. Ancak, madencilik sektöründe, çevre dostu teknoloji ve yöntemlerin kullanılması, madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin korunmasına ya da yenilenmesine yönelik önlemlerin alınması, sektörün gelişimini engellemeyecek, aksine genel anlamda sektörün gelişimine yönelik katkıyı yapacaktır.
11) Madencilik sektöründe, toplumu eğitme ve bilgilendirme gereksinimi hızla artmıştır. Madencilik sektörünün ülke kalkınması ve toplumların gelişmesindeki önemi konusunda kamuoyu bilgilendirilmelidir. Toplumun, bir istihdam alanı ve gelir kaynağı olarak madenciliğin önemi hakkında eğitilmesi, sektörün gelişmesi bakımından son derece önemlidir.
12) Madencilik sektörünün her alanında, şeffaflık sağlanmalıdır. Sektörde bilgi akışı sağlanmalı, alınan kararlardan toplumun her kesimi bilgilendirilmelidir.
13) Yerel halkın onayını almamış hiçbir ekonomik girişimin ülkeye yarar getirmesi beklenemez. Madencilik sektörüne ilişkin alınacak kararlarda ilgili yöre halkının da katılımı sağlanmalıdır.
14) Toplumsal, ekonomik ve çevresel bakımdan sürdürülebilir bir madencilik sektörünün gelişimi; devlet, sektörde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar ile demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin yapıcı işbirliği ile mümkündür. Söz konusu tarafların doğrudan katılımları olmaksızın hazırlanacak herhangi bir sektör planının ya da plan uygulamasının başarılı olması mümkün görülmemektedir.
Yukarıda sıralanan ilkeler çerçevesinde geliştirilecek bir Maden Kanunu’nun aşağıdaki hususları özellikle göz önünde bulundurması, ülkemiz madencilik sektörünün geleceği bakımından yaşamsal önemdedir.
Bor Tuzları
Borlarımızın kamu eliyle işletilmesi sürdürülmelidir. Ülke ekonomisi için son derece önemli olan bor rezervlerimizin, gerek ulusal çıkarlarımız gerekse kamu yararı açısından kamu eliyle işletilmesi, özellikle karşısında çokuluslu bir tekelin varlığı da göz önüne alındığında, doğaldır ve gereklidir. 2840 sayılı Kanun hükümleri saklı tutulmalı, bu kanunun yürürlük tarihinden önce bulunmuş ve sonra bulunacak bor madenleri 2840 sayılı Kanun hükümlerine tabi tutulmalıdır.
Taşkömürü Havzası
Zonguldak Taşkömürü Havzası’nın 3213 sayılı Kanun kapsamına alınmasının, TTK Kurumu’nun var olan sorunlarının çözümüne katkısı olmayacaktır. Ayrıca; mali ve hukuki birtakım külfetleri de beraberinde getirebilecektir. Kurumun ihtiyacı olan verimlilik ve etkinlik açısından,3213 sayılı maden kanunu kapsamına alınmasının getireceği önemli bir şey yoktur.
Taşocakları
Taşocakları Nizamnamesi yürürlükten kaldırılarak kapsamındaki maddeler Maden Kanunu‘na dahil edilmelidir. Taşocağı işletmeciliği bir madencilik faaliyetidir. Taşocağı faaliyetleri denetlenmeli ve mutlak surette bir mühendislik projesi istenilmelidir. Nizamname‘nin kaldırılarak kapsamındaki maddelerin Maden Kanunu‘na alınmasıyla, ülkemizde bulunan yaklaşık 4.000 adet taşocağı teknik eleman denetiminde üretimini yapacak, sektördeki teknoloji kullanımı ve genel verimlilik düzeyi artacak, yılda ortalama 100 civarında olan ölümlü iş kazaları azalacak ve görüntü kirliliği yaratan çevre felaketleri ortadan kalkacaktır.
Yönetsel Yapı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı madencilik sektörünün gereksinimleri göz önüne alınarak yeniden yapılandırılmalı, madencilik sektöründe yetişmiş teknik elemanlarca güçlendirilmelidir. Yasal mevzuatın uygulanması ve uygulamaların denetlenmesi bakımından, mevcut yönetsel yapıların yetersizliğinden kaynaklanan sorunlar bulunmaktadır. 3213 Sayılı Maden Kanunu‘nu uygulamakla görevli kuruluş yeniden yapılandırılarak taşra teşkilatı oluşturulmalı, yerinden ve etkin kamu denetimi sağlanmalıdır.
Mesleki Denetim
Gelişmiş ülkelerde uygulanmakta olan, Meslek Odalarının, üyelerinin mesleki yeterliliklerini saptaması ve belgelendirmesi yetkisi kamusal denetim bakımından önemlidir. Yasada bu yönde yapılacak düzenlemeler madencilik sektörünün gelişimine katkı yapacaktır.
Teknik Eleman İstihdamı
Madencilik faaliyetlerinin kaynak kaybına yol açmadan, çevreyle barışık, akılcı ve ekonomik kurallara göre ve iş güvenliği ve işçi sağlığı esasları çerçevesinde yürütülmesi bilimsel ve teknik bilginin kullanımı ile mümkündür. Bu durum, sektörde bilim ve teknolojinin uygulayıcısı olan teknik elemanların istihdamını gerekli kılmaktadır. Her maden işletme faaliyeti için en az bir maden mühendisinin istihdamı zorunlu olmalıdır.
Bilgi ve Belge Üretimi
Sektörde yapılan her tür faaliyete ilişkin bilgi ve belgenin üretimi ve söz konusu üretimlerin saklanması son derece önemlidir. Teknik elemanlarca üretilecek maden arama projesi, maden işletme projesi, arama faaliyet raporu ve işletme faaliyet raporlarına, gerek sürdürülecek madencilik faaliyetlerinin etkinliği ve verimliliği gerekse gelecekte yararlanılabilecek belge niteliğinde olmaları bakımından özel önem verilmelidir. Bürokrasiyi azaltma gerekçesiyle söz konusu belgelerden vazgeçilmesi ya da sayılarının düşürülmesi madencilik sektörüne zararlar verecek büyük bir yanılgı olacaktır.
Aramalar
Maden aramaları için uzun dönemli ve stratejik planlar geliştirilmelidir. Maden aramaları için uzun dönemli ve stratejik planlar geliştirilmeli, söz konusu planlamaların ve arama faaliyetlerinin altyapısı Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü‘nce yapılmalıdır. Diğer kamu ya da özel kurum ve kuruluşlarca yapılacak aramalar, MTA tarafından söz konusu planlamalar çerçevesinde yönlendirilmeli ve denetlenmelidir. Yasa kapsamındaki faaliyetler sırasında teknik elemanlar tarafından üretilecek her türlü teknik bilgi ve belgenin MTA bünyesinde oluşturulacak bir bilgi bankasında derlenmesi uygun olacaktır.
Teknoloji
Madencilik teknolojilerini geliştirmeye yönelik ülkemizde yapılacak araştırma geliştirme çalışmaları teşvik edilmeli, bu çalışmalar ülkemiz sanayi sektörlerinin kullanımına yönlendirilmelidir.
Teşvikler
Madencilik sektörü akılcı planlar çerçevesinde uygun yöntemler kullanılarak teşvik edilmelidir. Kamu ya da özel madencilik yatırımlarından ülkemiz sanayii sektörlerine hammadde sağlayanlar ve sanayi sektörleri ile entegre çalışacak olan öncelikli olarak teşvik edilmelidir.
Devlet Hakkı
Devlet hakkı, sektörün kaldırabileceği oranda tutulmalıdır. Bir taraftan hammadde üretimi teşvik edilirken diğer taraftan sektörde mevcut kurum ve kuruluşların üzerine %4’lere varan ödemelerin yüklenmesi doğru olmayacaktır.
Çevre
Çevresel etkiler göz ardı edilerek herhangi bir ekonomik faaliyetin yürütülmesi kabul edilebilir değildir. Bu yöndeki yaklaşımlar uzun dönemde madencilik sektörünün gelişimi bakımından engelleyici olacaktır. Madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin korunmasına ya da yenilenmesine yönelik önlemlerin alınması sağlanmalıdır. Bu konudaki düzenlemeler net, açık, anlaşılabilir ve uygulanabilir olmalı, muğlak ve yanlış anlamalara, dolayısıyla yeni sorunlara neden olabilecek ifadelerden kaçınılmalıdır. Ülkemizin, çevreyle ilgili olarak uluslararası anlaşmalardan gelen yükümlülükleri de göz önünde bulundurulmak zorundadır.
Kamuoyunun bilgisine sunarız.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
Ankara, 4 Nisan 2003