TMMOB Maden Mühendisleri Odası

6331 SAYILI YASANIN 10. YILINDA MADEN İŞLETMELERİNDE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI AÇILIŞ KONUŞMASI

6331 SAYILI YASANIN 10. YILINDA MADEN İŞLETMELERİNDE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI  AÇILIŞ KONUŞMASI

6331 SAYILI YASANIN 10. YILINDA

MADEN İŞLETMELERİNDE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI

AÇILIŞ KONUŞMASI

Değerli Konuklar,

Sevgili Meslektaşlarım,

Hepinizi Maden Mühendisleri Odası 48. Dönem Yönetim Kurulu adına saygı, sevgi ve dostlukla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce başta 3 Mart 1992 Kozlu, 13 Mayıs 2014 Soma, 28 Ekim 2014 Ermenek, 14 Ekim 2022 Amasra ve sayamadığımız yüzlerce maden işletmesinde meydana gelen kazalarda hayatını kaybeden binlerce maden emekçisini ve meslektaşlarımızı saygıyla anıyorum.

Çalıştayımızı 14 Ekim 2022 tarihinde Amasra’da hayatını kaybeden 42 maden emekçisi ve iş kazalarında hayatını kaybeden meslektaşlarımıza atfediyorum.

Çalıştayımıza hoş geldiniz sefalar getirdiniz.

Değerli Konuklar,

Sevgili Meslektaşlarım,

TMMOB Maden Mühendisleri Odası, birliğimiz ve pek çok odamız ile birlikte 68 yılı aşan onurlu bir geçmişe sahiptir. Maden Mühendisleri Odası, bu süre içerisinde daima bilimden, emekten ve halktan yana olmuştur. Hayatın her alanına müdahil olmuş olan odamız mesleki demokratik bir kitle örgütü olarak mevzuatımızdan gelen görev ve sorumluluklarımızla birlikte toplumsal yaşama ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda müdahil olmuş ve olmaya da devam edecektir.

Saygıdeğer Meslektaşlarım,

Değerli Konuklar;

Mesleki sorunlarımızı toplumsal sorunlardan ayrı tutmamak, mesleki gelişimimizle birlikte mesleki etik değerlere uygun ulusal madencilik politikası geliştirmek, işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarının doğru çözümlere kavuşturulmasına yönelik güvenlik önlemlerinin geliştirilmesi de mesleğimiz ve Odamızın temel görevleri arasındadır. Odamız uzmanlık alanlarımızla ilgili tüm konularda olduğu gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda da geliştirici, iyileştirici çalışmalara katkıda bulunmayı en önemli görevlerinden biri olarak görmektedir.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği tüm dünyada önemli bir problem olarak karşımıza çıkan, bütün çalışanları ilgilendiren, çalışma yaşamının en temel unsurlarından biridir. Çalışanlar için tüm yönleriyle sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturulamaması, çalışma hayatının günümüzdeki en önemli sorunlarından biri durumundadır. Sorunların yoğunluğuna ve toplumsal tepkilere bağlı olarak da çözüm önerileri üretilmesi ve yaşama geçirilmesi gerekmektedir.

Ancak yapılan tüm çalışmalara ve ihtiyaca rağmen dünyada ve ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıkları can almaya, sakat bırakmaya devam etmektedir. Çalışan işçi sayısına göre ölüm oranı, ülkelerin gelişmişlik derecesi ile ters orantılı biçimde değişmektedir.

ILO’nun verilerine göre iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle her gün binlerce insan ölmekte, yüzbinlerce insan yaralanmakta ve sürekli iş göremez hale gelmektedir.

İş Kazaları bakımından ülkemizi değerlendirdiğimizde de benzer bir sonuç çıkmaktadır.

İSİG Meclisinin raporları değerlendirildiğinde 2021 yılı içerisinde 2170 emekçi hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybedenlerin büyük çoğunluğu sırasıyla tarım, inşaat, sağlık, ticaret, büro, eğitim ve taşımacılık sektöründe çalışmaktadır. Madencilik sektörü ise % 3 (70) ölüm oranı ile 24 sektör arasında 10. sırada yer almaktadır.

Madencilik gibi riskli bir sektörün 24 işkolu içerisinde ilk 5 sektör olan tarım, inşaat, sağlık, ticaret, büro, eğitim ve taşımacılık sektörlerinin arkasından 10. Sırada gelmesi ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği sorununun ne kadar yaygın ve vahim olduğunu ortaya çıkarmaktadır.

Bu sonuçlardan yola çıkarak belirtmek isteriz ki, işyerlerindeki kazaların nedenleri, işçilerden veya mühendislerden kaynaklanmamaktadır. Kazaların asıl nedenlerini baret, emniyet kemeri gibi alınmayan basit önlemler olarak da görmüyoruz.

Kazaların asıl nedeni tüm dünyada emekçiler aleyhine geliştirilen özelleştirme, taşeronlaştırma, kuralsızlaştırma, esnekleştirme ve denetimsizleştirme olarak adlandırdığımız küresel politikalardır. Kazaların asıl nedeni üretimin ve çalışma yaşamının emekçiler aleyhine olan düzenlemeleridir. Kazaların asıl nedeni maden mühendisinin emeğini maliyet olarak gören, üretimi maden mühendisliği bilim ve tekniğine göre yapmayan anlayıştır. Bizler bu nedenlerle yaşadığımız “iş kazası” görünümüne dayalı ölümlere “iş cinayeti” diyoruz.

Bizler “iş cinayeti” kavramını kullandığımızda bazen arkadaşlarımız rahatsız oluyor. Buradan onlara ve tüm meslektaşlarıma sesleniyorum. Asla bu kavramdan rahatsız olmayın ve üzerinize alınmayın. Eğer ki iş cinayetlerinin sorumluları mühendisler olsa idi mühendis istihdamı zorunlu olmayan iş kolları ve sektörler ölümlerde başı çekmezlerdi.

İş cinayetlerinin sorumluları mühendisler değil yaşanan ölümlere "kader" diyenlerdir, “fıtrattır" diyenlerdir.

İş cinayetlerinin sorumluları mühendisler değil "işin gereği" olarak görenlerdir.

İş cinayetlerinin sorumluları mühendisler değil neo liberal politikaları ve onun sonuçları olan özelleştirmeleri, taşeronlaşmayı, rödevansı ve denetimsizleştirmeyi bu ülkede yaşama geçirenlerdir.

Meslektaşlarıma bir kez daha sesleniyorum. Asla “iş cinayeti” kavramından rahatsız olmayın ve sorumluluk hissetmeyin. Asla üzerimize yapıştırılmak istenen bu yaftayı kabul etmeyin. Maden Mühendisleri Odası olarak bu sorumluluğu geçmişte kabul etmedik gelecekte de etmeyeceğiz. Çünkü gerçek sorumlular belli.

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Meslektaşlarım,

Soma faciasında olduğu gibi Amasra Faciasında da sorumluluğun mesleki bağımsızlığı ve güvencesi olmayan birkaç mühendise yükleneceğini düşünüyoruz.

Soruyorum sizlere;

Neredeler fıtrat diyenler, kader planı diyenler,

Neredeler bu düzeni kuran bürokratlar,

Neredeler kontrol ve denetim teşkilatlarının kolunu kanadını kıranlar,

Yaşanan facialardan ve ölümlerden sonra yapılan düzenlemeler, kurulan meclis araştırma komisyonları devletin bu konudaki itirafı niteliğindedir. Bu nedenledir ki yaşanan facialardan sonra yargılanması gerekenler yetkisi ve mesleki güvencesi olmayan mühendisler değil, defalarca uyarmamıza rağmen gereğini yapmayan, bilimi ve tekniği maden ocaklarına sokmayan ve ülkemizde Santa Barbara döneminin madenciliğinin yapılmasına neden olanlardır.

Saygıdeğer Konuklar,

Değerli Meslektaşlarım,

Ülkemizde maden işletmelerinde ve tüm işletmelerde ölümler devam ediyor ve edecek.

Ülkemizde her sabah evinden ayrılarak işine giden 7 anne, baba veya kardeş akşam evine dönmüyor ve dönmeyecek.

Çünkü bu ülke; iş cinayetlerine kader denilen, fıtrat denilen bir ülke,

Çünkü bu ülke; Soma’da 301 canın gitmesini protesto edenleri tekmeleyenlerin “Ticari Ateşe” yapıldığı bir ülke,

Çünkü bu ülke; işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin talepleri doğrultusunda eylem yapan 3. Havaalanı inşaatı işçilerinin aylarca cezaevinde yattığı bir ülke,

Çünkü bu ülke; iş cinayetleri sonucunda mühendisler ve İSG uzmanları dışında kimsenin ceza almadığı bir ülke,

Çünkü bu ülke; çalışanların sorgusuz sualsiz işten atıldığı bir ülke,

Çünkü bu ülke; iş yasası ile emekçilerin köleleştirildiği bir ülke,

Çünkü bu ülke; asgari ücretin ortalama ücret olduğu, günde 12 saat çalışmanın olağan karşılandığı bir ülke.

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Meslektaşlarım,

İş cinayetlerinin nedeni, sermayenin kar hırsıdır, işyerlerinin denetlenememesidir, denetlenen işyerlerine idari ceza uygulanamamasıdır, ölümlerin cezasız kalmasıdır, çalışanların örgütsüzlüğüdür. Her ne kadar İSİG Meclisi raporlarında ölümlerin en az %95’inin sendikasız çalışanlar olduğu görülse de işçi sağlığı ve güvenliğinin sendikaların gündeminde olmamasıdır.

Bu böyle mi gidecek, Çıkış yolu, Umut Yok mu; Elbette ki var;

Facialardan önce de sonra da söylediğimiz gibi Soma ve benzeri faciaların milad olması için sektörümüzün gelişimi için geliştirdiğimiz önerileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

-6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu başta olmak üzere çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler sendikaların, meslek odalarının ve üniversitelerin de yer aldığı emek eksenli katılımcı anlayışla yeniden ele alınmalı ve düzenlenmelidir.

-Kamu yararını önceliğine alan ulusal madencilik politikası oluşturulmalı ve yaşama geçirilmelidir.

-Riskli ve tehlikeli bir sektör olan madencilik bilgi birikimi ve deneyim gerektirmesi nedeniyle sektörde özelleştirmelere son verilmelidir.

-Sektörde ekonomik nedenlerle yapılan taşeronluk yasaklanmalıdır.

-Meslek odalarının, sendikaların, üniversitelerin, sektörün ve devletin ortak olarak temsil edildiği, bilimin ve insan yaşamının olmazsa olmazı olduğu çalışmaların yapılacağı "Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu" kurulmalıdır. Bu kurum tarafından yapılacak çalışmalar her türlü siyasi baskıdan arındırılarak bilimin ve tekniğin ışığında yürütülmelidir.

-İşyerlerine işçi sağlığı güvenliği hizmetleri “piyasa koşullarında” verilmektedir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasında kamu hizmeti, kamu denetimi anlayışı hâkim olmalıdır. Halen uygulanmakta olan OSGB anlayışına son verilmelidir.

-Denetimlerde tespit edilen eksiklikler için cezalar caydırıcı nitelikte olmalıdır.

-İşyerlerinde işçi sağlığı güvenliğinin sağlanması yükümlülüğünün işveren yükümlülüğü olduğu gerçeğinden hareketle kazalar sonucu uygulanacak cezalar en azından olası kasıt hükümleri çerçevesinde olmalıdır.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım;

Çalıştayımızın düzenlemesinde emeği geçen yürütme kurlu üyelerimize, sunumlarıyla katkı sağlayan değerli konuklarımıza, moderatörlerimize ve siz değerli katılımcılarımıza TMMOB Maden Mühendisleri Odası 48. Dönem yönetim kurulumuz adına teşekkür ederim.

Güzel günlerin geleceği inancıyla hepinizi saygı, sevgi ve dostlukla selamlıyorum.

Ayhan YÜKSEL
TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
17 Aralık 2022, Adana

Okunma Sayısı: 1331
Yayın Tarihi: 19.12.2022