BAKANLIK RAPORUNA GÖRE DE “KAZALAR KADER DEĞİL”!!!
17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak - Karadon Müessese Müdürlüğü‘ne ait Karadon Yeni Servis Kuyusu -540 kotunda meydana gelen, ikisi maden mühendisi 30 maden emekçisinin yaşamını yitirdiği grizu faciasıyla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı‘nın hazırladığı rapor tamamlanmıştır. Raporda, asıl işveren Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü (TTK) ‘nün yüzde 30, alt işveren Yapı-Tek İnşaat Sanayi Ticaret A.Ş.‘nin yüzde 70 kusurlu bulunduğu belirtilmiştir.
Kazadan sonra Odamız tarafından yapılan tespitler Bakanlık raporuyla da doğrulanmıştır. Yapısal eksikliklerin özellikle madencilik sektöründe çok önemli olduğu bilinmektedir. Taşeronlaşma ve özelleştirme gibi uygulamaların sonuçları olan iş kazalarının nedenlerini sadece "kişilerin kusuruna" bağlamak doğru değildir. Erken uyarı sisteminin kurulmaması, metan gazı barındıran kömür damarlarının önceden bilinmesine karşın yeterli sayıda kontrol ve drenaj sondajlarının yapılarak gazın boşaltılmaması, işçilerin mesleki eğitiminin olmaması, çalışanların deneyimsiz ve örgütsüz oluşu, denetimin yetersiz oluşu, işçilere ferdi koruyucu gaz maskesi verilmemesi vb. gibi hayati sayılan noksanlıklar kazanın ana nedenleridir. Tüm bunlar görmezden gelinerek bireysel kusurun gereğinden fazla öne çıkarılması, hemen kaza sonrası belirttiğimiz "Bundan önce olduğu gibi "gerekenler yapılacaktır" gerekçesinin arkasına sığınılmadan gerçek sorumlular belirlenmeli, maden mühendisleri, teknik nezaretçi ve bazı çalışanlar günah keçisi olarak seçilmemeli, olayın gerçek sorumluları vicdani ve hukuki gereklilikleri yerine getirmelidir." görüşlerimizi haklı çıkarmaktadır. Odamızca davaya müdahil olup, yapılacak yargılama sonucu sorumluluğu belirlenecek meslektaşlarımız ve üyelerimiz hakkında gerekli işlemler ayrıca yapılacaktır. Ama olayın tüm sorumluluğunu bazı kişilere yükleyerek gerçek sorumluların gizlenmesine de izin vermeyeceğimizin bilinmesini isteriz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olayın ardından yaptığı açıklamada, yaşanan iş kazasını "kader" olarak yorumlamış, "bu bölgenin insanı bu tür olaylara aslında alışık" demişti. Oysa kendi Bakanlığının raporunda sorumluluğun yüzde yüz işverenlerde olduğu belirtilmektedir. Bu durumda Sayın Başbakanın yaşamını yitirenlerin yakınlarına söyleyecek bir şeyleri olmalıdır diye umuyoruz. Bilimsel veriler, iş kazalarının % 98‘inin önlenebilir kazalar olduğunu göstermektedir. Kazaların kader olmadığı, mühendislik bilim ve teknolojisinin uygulanmasıyla engellenebileceği bilinen bir gerçektir. Ülkemizde yaşanan ve siyasi iktidar tarafından yaratılan işsizlik ortamında insanların çaresizliğini kullanmak yerine, güvenli bir iş ve gelecek sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi hükümetlerin asli görevidir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Maden Mühendisleri Odası‘nın "işçilere gaz maskesi verilmediği" açıklamasında sonra; "Eğer birisi gaz maskesini almamışsa bu işçi kardeşimiz olabilir. İşveren; özel sektör olabilir, bunun denetlenmesi konusundaki Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) yetkilisi kimse bedelini öder. Ben bu konuda kimseye, babamızın oğlu olsa göz yumacağımı kimse beklemesin." demişti. Bu konuda yapılacakların da takipçisi olacağız.
İş kazalarının sıklıkla yaşandığı ülkemizde kazaların azaltılması için tüm taraflara görevler düşmektedir. Bu amaçla meslek odası olarak üzerimize düşen yasal sorumluluğu yerine getirmeye çalışmaktayız. Ancak; 1 Ağustos 2010 tarihinde 27659 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ile meslek odalarının daha önce üyelerine verdiği iş güvenliği uzmanlığı ile ilgili eğitim verme hakkı ellerinden alınmıştır. Yine, yönetmelikle belirlenen Özel Hukuk Tüzel kişilerince verilen eğitimlerin Danıştay tarafından iptal edilmesine rağmen, yasaya konularak hukukun çiğnendiği görülmektedir. Bu konuda Odamızca ilgili bakanlıklara ve bütün milletvekillerine yazı yazılarak konu detaylı olarak iletilmesine karşın, yanlışta ısrar edilmiş ve yasa çıkarılmıştır. Bunun sonucunda iş güvenliği mühendisi yetiştirilmesi konusunda yeterli olmayan tüzel kişi ve kuruluşlara yetki verilmiştir. Eğitim dâhil olmak üzere işçi sağlığı ve iş güvenliği bir pazar haline getirilmiş ve can pazarına dönüştürülmüştür. Bu düzenlemelerin amacı; işçi sağlığı ve güvenliği alanını tümüyle piyasaya açmak, bu alandaki taşeron firmalara rant ve kâr alanı sağlamaktır. Bu yanlışlığın iş kazalarını daha da artıracağından tedirginlik duymaktayız.
Yine, son zamanlarda madencilik sektöründe yaşanan iş kazaları işçilerin mesleki eğitiminin ne kadar önemli oluğunu bir kez daha ortaya koymuştur. 01.01.2009 tarihi itibarı ile yürürlüğe girmiş bulunan İş Kanunu‘nun 85. maddesi "çalıştığı iş ile ilgili mesleki eğitim almamış işçiler ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılamayacağı" hükmünü getirmiştir. Yaşanabilecek kazaların önüne geçilmesi için işçilere çalışma öncesi mesleki eğitim verilebilmesi amacı ile Odamız, Milli Eğitim Bakanlığı‘na müracaat etmiştir. Bir protokol imzalanarak hayata geçirilmesi konusunda 2009 yılında başlatmış olduğumuz görüşmeler, hazırlanan protokol taslaklarının uygulanması mümkün olmayan maddeler içermesi nedeniyle tıkanmıştır. 2010 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ile Türkiye İşverenler Sendikası arasında imzalanmış olan Sayın Nimet Çubukçu imzalı protokol baz alınarak birebir aynısı hazırlanmış olan protokol taslağı, ilgili Bakanlığa iletilmiş, ancak söz konusu taslağın ilk sayfası hariç tamamı Odamız aleyhine hükümler içerir şekilde değiştirilerek tarafımıza gönderilmiştir. Bu durum, yıllar içerisinde Odamızca kazanılmış olan mesleki bilgi birikiminin, ülkemiz mevzuatı çerçevesinde işçilere mesleki eğitim olarak yansıtılmasının yetkililerce önemsenmediğini göstermektedir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer‘in bir televizyon kanalına söylediği "Göreceksiniz. Bir yıl içinde iş kazaları sorununu çözeceğiz" anlamındaki sözlerinin takipçisi olacağımızı daha önceki açıklamalarımızda vurgulamıştık. Yine aynı Bakan, Antalya‘nın Kemer ilçesinde düzenlenen "İş Müfettişleri Hizmet İçi Eğitim Semineri"nin açılışında yaptığı konuşmada "maden ocaklarında meydana gelebilecek bir kazayla ilgili Maden Mühendisleri Odası‘nın, işçi sendikalarının, işveren sendikalarının ve kendilerinin sorumluluğu bulunduğunu" ifade etmiştir. Odamız, sektörde yaşanan iş kazalarının önlenmesiyle ilgili olarak birçok çalışma yapmış, raporlar hazırlamış ve bunların sonuçlarını ilgililerle ve kamuoyuyla paylaşmıştır. Ancak, bugüne kadar yapılan bu çalışmaları dikkate almayan yöneticilerin bir de "meydana gelebilecek iş kazalarında Odamızın da sorumluluğu bulunduğundan" bahsetmesini doğru bulmadığımızı belirterek, bu açıklamanın bundan sonraki çalışmalarda beraber hareket edilmesi gerekliliğinin bir göstergesi olduğunu düşündüğümüzü belirtmiştik. Ancak, bütün bu yaşananlar değerlendirildiğinde madencilik sektöründe yaşanan iş kazalarının önlenmesiyle ilgili olarak ne yazık ki iyimser olmak mümkün değildir. Bundan sonra meydana gelecek iş kazalarında sorumluluğun ilgili bakanlıkların olacağını bir kez daha vurgulamak isteriz.
Yukarıda belirttiğimiz gerekçelerle, sistemsel tercihlerden kaynaklanan sorunlar görmezden gelinerek ve geçmiş kazalardan ders çıkarılmayarak, meslek odaları yok sayılarak, kazaların gerçek nedenlerini ortadan kaldıracak somut adımlar atılmadan günü kurtaracak şekilde sorumluluğu sadece maden mühendislerine ve kişilere yükleyerek çözüm aramanın doğru ve yeterli olmadığına inanıyoruz.
Kazaların oluşmasına neden olan etkenlerin; ilgili kurum ve kuruluşların koordinasyonu ile birlikte en kısa zamanda masaya yatırılması ve çözümlenebilmesi için acil olarak bir eylem planı hazırlanması gerekmektedir. Ulusal ölçekte oluşturulacak bu yapının; kazaların önlenmesi için gerekli risk haritalarını çıkarması, gerekli planlamaları ve eğitimleri koordine etmesi, ilgili yasa ve yönetmelikleri tekrar gözden geçirerek sahanın ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden düzenlemesi ve iş güvenliği kültürünün geliştirilmesi için çalışmalar yapması gerekmektedir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
2 Ağustos 2010, Ankara