BASIN AÇIKLAMASI
BASINA VE KAMUOYUNA
Siyasi iktidarın son yedi yıllık yönetimine yönelik genel bir değerlendirme yapıldığında olumlu şeyler yaptığını söylemek mümkün değildir. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara aday olduklarını açıklarken ülkeyi iyi yöneteceklerini, komşusu açken tok yatan insanların olmayacağını, sosyal güvencesi olmayana bedava sağlık hizmeti verileceğini, hastane kapılarında bırakın beklemeyi sağlık hizmetlerinin insanların ayağına gideceğini, işsizlik sorununu çözeceğini, çalışanların terleri kurumadan emeklerinin haklarını alacağını ifade ederek iktidara gelmiştir. İki dönemdir de hükümet olarak ülkeyi yönetmektedirler.
Gelinen noktada geriye bakıldığında AKP yukarıda söylenenlerin tam tersini yaparak emek karşıtı politikaları acımasızca hayata geçirmiş, halkı, her geçen gün zam haberleri ile yatar zam haberleri ile uyanır hale getirmiş, halk yoksullaştırılarak sadaka toplumu haline getirilmiştir. Kamu emekçilerine, ücretlilere ve emeklilere verilen ve insan onuruna yakışmayan ücret artışları, yapılan acımasız zamların yanında komik kalarak iktidarın ne kadar emek düşmanı olduğunun bir göstergesi olarak tarihteki yerini almıştır.
Bugün ekonomik kriz bizi "teğet geçmiştir" derken dahi yüzleri kızarmamaktadır. Kriz nedeniyle bir milyonu aşkın kişi işini aşını kaybetmiş aile düzenleri bozulmuştur. Sayelerinde %13,4 oranındaki işsizlik oranıyla ülkemiz, OECD ülkeleri arasında İspanya‘dan sonra en yüksek ikinci işsiz oranına sahip ülke konumuna getirildi.
Özelleştirme adı altında uygulanan ekonomik politikalarla sermayenin egemenliği pekiştirilmiş Cumhuriyetin gözbebeği olan kamu kurumlarımız yerli-yabancı sermayeye hukuk tanımaksızın peşkeş çekilmiştir/çekilmektedir.
Bu dönemde eğitim paralı hale getirilerek geniş halk kesimlerinin çocuklarının okuma özgürlükleri ellerinden alınmış, sağlık hizmetleri GSS adı verilen yasayla paralı hale getirilerek hastalar müşteri hastaneler ticarethaneye çevrilmiş, Sosyal Hukuk Devleti anlayışı terk edilerek Devlet, ticari bir şirket gibi yönetilir olmuştur.
Açılım adı verilen girişimle toplumsal barış bozularak insanlar korku içinde bırakılarak fikir ve düşüncelerini söyleyemez hale getirilmiştir. En masum demokratik talepler dahi iktidar tarafından baskıcı bir anlayışla susturulmuştur. Bu anlamda; "emek düşmanı" İktidar insan onuruna yakışmayan bir istihdam biçimi olan 4-C uygulamasını "yetimin hakkını yememek" söylemiyle meşrulaştırmaya çalışırken aslında yetim hakkı yemeye devam etmektedir. TEKEL işçilerine yönelik son darbe de haklarında başlatılan adli soruşturma ile çalıştıkları kurumdan gelmiştir. Bizler emekçiler ve demokratik kitle örgütleri olarak buradan bir kez daha tekrarlıyoruz ki tüm bu sömürü, baskı ve sindirme politikalarına meşru ve fiili mücadelemizle karşı durmaya devam edeceğiz. 24 gündür süren ve dün yapılan referandumla ekmeğine/işine/demokrasiye sahip çıkarak mücadeleye devam edeceğini ortaya koyan TEKEL işçileri, İstanbul‘daki itfaiye işçileri ve AKP mağduru olan tüm emekçilerle birlikte olduğumuzu duyuruyoruz.
Evet, bu iktidar döneminde aydınlar, sendikacılar, basın, demokratik kitle örgütleri susturulmaya çalışılmış, tele kulak skandalları ile insanlar arasında güven bunalımı yaratılarak, insanlar birbirinden şüphe eder duruma getirilmiştir. Toplum üzerinde bir korku cumhuriyeti oluşturularak, emek, özgürlük, barış, demokrasi, insan hakları ve hak arama sözcüklerini kullananlara potansiyel suçlu gözüyle bakılır olmuştur. AKP hükümeti 12 eylül askeri karanlığını anımsatan döneme benzer şekilde toplumun üzerine bir karabasan gibi çöreklenmiştir.
Siyasi iktidar kamu kurumlarında kendi siyasi anlayışı doğrultusunda görülmemiş bir şekilde kadrolaşmaya giderek Devlette hak edeni değil ibadet edenleri makamlara getirmiştir. Böylece iktidar devleti yönetmeye değil de siyasi anlayışı doğrultusunda devleti ele geçirir bir politika izler durumdadır.
AKP bir an önce bu yanlışlarından dönerek, toplumsal barışı sağlamalı emek, demokrasi ve özgürlük odaklı politikalar oluşturmalıdır.
07. 01. 2010
ZONGULDAK DEMOKRASİ PLATFORMU