BASIN AÇIKLAMASI
Demokrasi Şehitlerini Saygıyla Anıyoruz…
Unutmadık, Unutturmayacağız…
24 Ocak 1993 tarihinde Ankara`da alçakça katledilen, beynini, yüreğini ve mücadelesini halkın bilinçlenmesine adayan gazeteci-yazar Uğur Mumcu ve onun nezdinde demokrasi şehitlerimizi anmak için toplanmış bulunuyoruz.
Uğur Mumcu`nun katledilişinin üzerinden geçen 24 yılda ülkesini ve halkını aydınlatmaktan başka bir kaygısı olmayan basın emekçileri, bilim insanları ve aydınlar, tıpkı bugünlerde olduğu gibi her dönem hedef olarak gösterilmiş, devlet içindeki açık ya da gizli güçlerle işbirliği üzerinden birçok aydınımız siyasi cinayetler ve suikastlar sonucunda katledilmiştir. Failleri ve arkasındakilerin ortaya çıkarılmadığı her cinayet bir sonraki cinayetin, bir sonraki katliamın azmettiricisi olmaya devam etmiştir.
Günümüzde karşı durulması gereken tek şeyin, yıkılması için mücadele edilmesi gereken tek şeyin kapitalizm ve faşizm olduğu asla unutulmamalıdır. Ve bilinmelidir ki asırlardır bütün halklara yaşatılan bunca acının tek nedeni egemenlerin doymak bilmeyen para ve iktidar hırslarıdır.
Bugün ülkemizde geleceğimizi etkileyen pek çok olumsuzluğa tanık olurken, Muammer Aksoy`ların, Bahriye Üçok`ların, Ahmet Taner Kışlalı`ların, Çetin Emeç`lerin, Cavit Orhan Tütengil`lerin, Turan Dursun`ların, Ümit Doğanay`ların, Musa Anter`lerin, Cevat Yurdakul`ların, Gaffar Okkan`ların, Bedrettin Cömert`lerin, Doğan Öz`lerin, Necip Hablemitoğulları`nın, Asım Bezirci`lerin, Onat Kutlar`ların, Ümit Kaftancıoğlu`ların, Hrant Dink`lerin, Uğur Mumcu`ların ve öldürülen daha nice aydınlarımızın, aydınlanmanın ışığını topluma aktarmak isteyen bu güzelim insanlarımızın ne kadar haklı olduklarını bir kez daha anlıyoruz.
Uğur Mumcu katledilmeden önce faili meçhul cinayetlerin en büyük takipçisi olmuştur. Cinayetlerin üzerine gitmiş, üzeri örtülmeye çalışılan gerçekleri bir bir ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Çoğunun aydınlanmasına yarayacak ipuçları onun kitaplarında ve yazılarında açıkça ortaya konulmuştur. Bir dönemin tarihini aydınlatması bazı odakların işine gelmediğinden alçakça katledilmiştir. Uğur Mumcu ta o günlerden "tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar, 30 yıl sonra General olacaklar ve Cumhuriyete karşı ayaklanacaklar" sözüyle de bugünleri göstermiş FETÖ adlı terör örgütünün 1980`li yıllardan bu yana gerek asker, gerek polis, gerek siyaset, gerek bürokrasi, gerek yargı, gerek üniversiteler, gerek medya ve gerekse iş dünyasında nasıl örgütlendiği ve amacının Türkiye Cumhuriyeti`ni yıkmak olduğu 15 Temmuz kanlı darbe girişimiyle ortaya çıkmıştır.
Ancak bu kanlı darbe girişimini "Allah`ın bir lütfu" olarak görenler ülkeyi OHAL`lerle yönetmenin yolunu bulmuşlar ve bu yönetimi kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan muhalif insanları susturmanın, sindirmenin aracı olarak kullanmışlardır. Bu gidişin iyi bir gidiş olmadığı 14 yıllık tek parti iktidarında derinleşen kutuplaşma siyasetinin ve nefret söyleminin memleketi iyi bir yere götürmeyeceği sağduyulu herkes tarafından dile getirilmektedir. Son olarak toplumsal uzlaşı göz ardı edilerek meclisten geçirilen rejim değişikliğine, hukuk devletinin iflasına ve tek adam diktatörlüğüne yol açacak olan Anayasa referandumu da ülkeyi geri dönüşü olmayan bir yola sokacak ve kutuplaştırma siyasetini daha da derinleştirebilecektir. Ve ülkemiz giderek ölçülerini kaybedecektir. Bu gidişten bir an önce vazgeçilmeli ve insan hakları ve özgürlüklerin teminatı olan bağımsız yargının önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Referandum sürecinde cesur olmalı herkesi "hayır"ı örgütlemek konusunda cesaretlendirmeliyiz. Karanlığa ve korku imparatorluğuna son vermeliyiz. Aklın bu kadar tutsak edildiği bir dönemde umudu ve cesareti öne çıkarmalıyız.
Türkiye`nin yukarıda isimlerini saymaya çalıştığımız gazetecilerin öldürüldüğü bir ülke olma utancı kara bir leke olarak ortada dururken, bu utanca dünyada en fazla tutuklu gazetecinin olduğu ülke olma ayıbı da eklenmiştir.
Bir ülkenin gazetecilerini, yazarlarını, aydınları tehdit olarak görmesi, bununla yetinmeyip açık açık hakaret ederek tehdit etmesi, düşüncelerini özgürce ifade edenleri kimi zaman hedef göstermesi, kimi zaman da gazeteci kimliklerini yok sayarak tutuklayıp cezaevine doldurması Türkiye açısından utanç verici bir durumdur. Dün cinayetlerle susturulmaya çalışılan gazetecilerin, aydınların ve bilim insanlarımızın bugün baskı, tehdit ve sansür ile karşı karşıya bırakılması, halkın gerçek ve doğru haberleri alma özgürlüğü üzerindeki yasakçı ve baskıcı zihniyetin yıllar içinde hiç değişmediğini göstermektedir.
Demokrasi mücadelesinde yitirdiğimiz onlarca aydınımızın katillerinin ve azmettirenlerin sistemin derinliklerinde büyük bir ustalıkla gizlenmesi ile bugün gazetecilere yönelik baskılar arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır. Dün öldürülerek susturulan gazeteciler, bugün yaptıkları haberler nedeniyle uzun tutukluluk sürelerine maruz kalmaktadır.
Ölümünün 24. yılında görevi başında öldürülen Uğur Mumcu`yu bir kez daha saygıyla anıyor, gazeteci katillerinin ve arkasındaki güçlerin bir an önce ortaya çıkarılmasını talep ediyoruz. Zonguldak Demokrasi Platformu olarak Uğur Mumcu`yu ve tüm demokrasi şehitlerimizi saygı ile anarken, karanlık güçlere karşı çağdaş, özgür, demokratik bir Türkiye`yi savunma kararlılığını bir kez daha ifade ediyoruz.
Uğur Mumcu`nun da dediği gibi; "masum insanlar öldürülürken susulamaz! Susan da bu insanlık suçuna katılmış olur. Bu masum insanlar Yahudi de olur, Arap da, Hristiyan da. Ölenlerde ne ırk ayrımı yapılır ne din… Ölen insandır."
"biz unutkan bir ulusuz. Unutuyoruz olup bitenleri, unutuyoruz ve oğulları kızları ölen ana-babaları, kanlı gözyaşlarıyla baş başa bırakıp gidiyoruz. Unutmayalım ki cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan, insanın böyle bir toplumda "mezar-taşı" gibi susmamasıdır."
"baskıya boyun eğmeyen, gelen geçen yönetimlere maşalık etmeyen, içinde insanlık onurunu bir değişmez hazine gibi saklayan insanlardır çağlarına ve toplumlarına yakışanlar."
Unutmayalım, unutturmayalım…
Zonguldak Demokrasi Platformu
24 Ocak 2017