TMMOB Maden Mühendisleri Odası

BATI KARADENİZ BÖLGESİ TAŞKÖMÜRÜNE BAĞLI METAN VE BÖLGENİN DOĞAL GAZ POTANSİYELİ

  

BATI KARADENİZ BÖLGESİ TAŞKÖMÜRÜNE BAĞLI METAN VE  BÖLGENİN DOĞAL GAZ POTANSİYELİ

 

PANEL SONUÇ BİLDİRGESİ

 

"4 Aralık Dünya Madenciler Günü" çerçevesinde düzenlenen "1-8 Aralık Dünya Madenciler Bayramı Etkinlikleri" içinde yer alan ve 8 Aralık‘ta Maden Müh. Odası Zonguldak Şube Lokalinde gerçekleştirilen, Prof Dr. Vedat DİDARİ‘nin yönettiği panele; Prof.Dr.Ender OKANDAN (ODTÜ Petrol ve Doğal Gaz Müh. Böl. Öğretim üyesi ve Petrol Arş.Merk.Bşk.), Prof.Dr. M. Namık YALÇIN ( İ.Ü. Jeoloji Müh. Böl.öğretim üyesi ve TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merk. eski Yerbilimleri Böl.Bşk.),Yalçın UMURTAK (HEMA Doğal Enerji Kaynakları A.Ş. Gen.Md.Yrd.) ve Canip SEVİNÇ (T.Şeker Fab. A.Ş.‘nde müşavir makine müh. ve ekonomist) konuşmacı olarak katılmışlardır.

 

Konu ile ilgili temel bilgilerin verilmesinin, kömüre bağlı metan ile doğal gaz üretim tekniklerinin basitçe karşılaştırılmasının ve havzanın gaz potansiyelinin tartışılmasının ardından; Hema‘nın hedefleri ile arama ve üretim aşamasındaki teknik ve yasal sorunların ortaya konulmaya çalışıldığı panel sırasında aktarılan bilgiler ve tartışmaların ışığında derlenen sonuçlar aşağıdaki gibidir:

 

 

•1.      Dünya genelinde, sera gazlarının emisyonlarının azaltılmasına yönelik zorlamalar farklı enerji politikalarının geliştirilmesini zorlamaktadır. Doğal gaz, "temiz yakıt" sloganıyla giderek daha çok yaşamımıza girmektedir. Kabaca, bir çeşit doğal gaz olan kömür damarlarına bağlı metan da son on yıllarda bu çerçevede önem kazanmaya başlamış olup halen  başta ABD olmak üzere çeşitli ülkelerde (Çin,Avustralya,Rusya,Kanada,Kolombiya,Endonezya,Polonya) artan bir biçimde üretilmektedir. Ülkemizde de Zonguldak Havzası‘nda kömüre bağlı metanın üretilmesine yönelik çalışmalar başlamış olup bu enerji kaynağının gündemimize giderek artan bir biçimde girmesi kaçınılmazdır.

 

•2.      Ülkemizde  kömüre bağlı metanın ayrı bir enerji kaynağı olarak üretilip değerlendirilmesini hedefleyen "ilk" proje Zonguldak Havzası‘nda ve Türkiye Taşkömürü Kurumu‘nun (T.T.K.) uhdesinde olup rödevansla işletme hakkı devredilen sahalarda  gerçekleştirileceğinden dolayı günümüzdeki durumda Maden Kanunu ve ilgili mevzuat geçerlidir. Ancak,  bu gazın üretim ve değerlendirilmesini hedefleyen projelerin Petrol Kanunu içinde de değerlendirilmesi tartışmaları sürmektedir.

 

•3.       Doğal gaz üretimine benzer yöntemlerle (sondaj kuyularından) elde edilen kömüre bağlı metan gazının üretiminde doğalgaz üretimine nazaran başlıca fark; doğal gazın gözenekli yapıdaki rezervuarda serbest olarak bulunmasından dolayı, açılan sondaj kuyularına kendiliğinden akmasına karşın metanın yüksek basınç altında kömür gözeneklerine ve mikro çatlaklara sıkı sıkıya bağlı olması nedeniyle  kuyuya akmasını sağlamak için uzunca bir süre (birkaç ay)  basıncın düşürülmesine (su içeren sahalarda su tahliyesine, önce mikro çatlaklardaki serbest gazın emilmesine) ve bağlı gazın akabilmesi için geçirgenliği arttıracak (hidrolik çatlatma vb) çalışmalara  gerek duyulmasıdır. Yatay sondaj tekniğindeki gelişmelerin etkisi çok büyük olmuştur. Doğal gazda, yatakta üretim başladığında gaz geliri en üst düzeyde olup zamanla (yatak tüketildikçe ve basınç düştükçe) azalırken kömürebağlı gaz kuyuda su tahliyesi (tulumbaların çalışması) başladığında  az miktarda gelmeye başlamakta, mikro çatlaklardaki serbest gazın emilmesiyle giderek artan depresyona (emişe) bağlı olarak gaz geliri artarak birkaç ayda en üst düzeye ulaşmakta olup daha sonra düzgün bir biçimde azalarak  birkaç yıl devam etmektedir. Çok sayıda sondaj kuyusuna (km2 ye 1-2 adet) ihtiyaç vardır. Kömüre bağlı metanın arama ve işletilmesi özel  teçhizata, bilgiye ve deneyime gereksinim göstermektedir. Tümüyle pahalı ve ekonomik anlamda büyük riskleri olan çalışmalardır.

 

•4.      Zonguldak Havzası‘nda  orta uçucu madde içeren bitümlü kömürler ile yüksek uçucu madde içeren bitümlü kömürler söz konusudur. Havzada bulunan kömür damarlarının bu özellikleri, dünyada gaz üretimi yapılan bazı havzalarla karşılaştırıldığında  "gaz üretimine uygun" olarak değerlendirilmekte (ve havzanın kömür rezervleri ile ilgili görüş ve iddialardaki farklılıklara bağlı olarak) kötümser tahminlerde 50 milyar m3 ve iyimser tahminlerde 750 milyar m3  bir metan potansiyeli ileri sürülmektedir (popüler olarak bilinen rakam 600 milyar m3). Hema tarafından yapılan ilk araştırmalar, çok küçük bir sahanın örneklendiği dikkate alınarak iyimser bir şekilde yorumlanırsa, havzanın çok ciddi bir kömüre bağlı metan potansiyeli olduğu kesindir. Ancak, kömüre bağlı metan üretimi pek çok parametre tarafından etkilenmekte olup sahada yapılacak gözlemler ve ölçümler olmaksızın gaz miktarı ile ilgili net değerlendirmeler yapılması olanaklı değildir. Ayrıca, mevcut potansiyelin üretilebilir kısmının dünya havzalarında %30-60 arasında değiştiği ve jeolojik arızaların azlığı ya da çokluğu, damar yoğunluğu vb. durumların  hem üretilebilecek metan miktarı hem de uygulanabilecek üretim tekniği üzerinde çok etkili olabileceği de unutulmamalıdır. Bütün belirsizliklere karşın, havzada ekonomik olarak kazanılması olanaklı bir gaz potansiyeli bulunmaktadır.

 

•5.      Hema, bu riskli enerji üretimi alanına ciddi bir giriş yapmıştır. Gerek arama-araştırma ve gerekse üretim alanında teknoloji transferi için bağlantılar kurmuş ve bunu başlatmıştır. 2 büyük ve 3 küçük sondaj açmış olup çalışmalarını sürdürmektedir. Metan potansiyeli konusundaki belirsizlik sıkıntı yaratmakla birlikte sondajlardan sağlanan ilk bilgiler belirsizlikleri gidermeye yönelik ilk önemli sonuçları vermeye başlamıştır. Ancak, özellikle yatay sondajlarda ortaya çıkan teknik aksaklıklarla mücadele verilmektedir

Sonuç olarak;

  

Batı Karadeniz Bölgesinde önemli ve ekonomik olarak değerlendirilebilir bir doğal gaz ve kömüre bağlı metan gazı potansiyeli bulunmaktadır. Kömüre bağlı metanın arama ve üretim çalışmaları çok sayıda parametrenin ölçüm ve değerlendirilmesiyle paralel yürümesi gereken ekonomik anlamda riskli ve pahalı çalışmalar olup güçlü araştırma kurumlarının desteğine, teknoloji transferine ve /veya uzman firmalarla işbirliğine gereksinim bulunmaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

Okunma Sayısı: 2177
Yayın Tarihi: 03.03.2008