BOR ÇALIŞTAYI YAPILACAKTIR.
Bilindiği üzere dünya üzerinde bulunan doğal kaynaklarının dengesiz bir şekilde dağılmış olması, bu kaynaklar üzerindeki uluslararası arası çekişmeyi de beraberinde getirmiştir. Doğal kaynaklara sahiplik ülkelerin stratejik konumlarını da ortaya çıkartmaktadır. Madencilik ve madencilik ile ilgili politikalar gelecek nesillerin haklarının da kollayacak biçimde tayin edilmelidir. Şayet bir ülke kendi kaynaklarının yurt içinde işlenmesine yönelik politikalar geliştirip uygulayamıyorsa; bu ülke sanayileşmiş ülkelere ucuz hammadde sağlamakla kalır. Diğer bir deyimle ülke zenginliklerini yurt dışına aktarmaktan başka bir şey yapamaz.
21.yüzyılın en önemli yer altı kaynaklarından biri olarak tanımlanan bor madenine olan talep ve bor ürünlerinin kullanımı gün geçtikçe artmaktadır. Dünyada birkaç ülkede bulunması, yeni teknolojilerle birlikte kullanım alanlarının çeşitlenmesi, özellikle enerji ve savunma sanayinde ön plana çıkması "stratejik" olma özelliğini de beraberinde getirmektedir.
Bor madeni günümüzde endüstride, tarımda ve teknolojide çok yoğun kullanılan bir maden özelliği taşımaktadır. Türkiye`de bu madene sahip olan bir ülke olarak karşılaştırmalı üstünlük avantajını elinde bulundurmaktadır. Ancak uluslararası aktörler ve Türkiye`nin içinde bulunduğu siyasal koşullar bu madenleri egemen ülke olarak kullanma şansını vermemektedir. Oysa Türkiye`nin bor madeni ve bor ürünleri piyasasından, sahip olduğu bor madeni rezervlerine uygun oranda pay alması gerekmektedir. Türkiye`nin, başta rezerv açısından dünyada lider olduğu bor madeni olmak üzere, tüm doğal kaynaklarından daha fazla yararlanması ve elindeki bu stratejik hammadde kaynakları ile ilgili geleceğe dönük stratejiler üretmesi için doğal kaynak ulusalcılığı stratejisini sistemli bir biçimde uygulamalıdır. Bir ülkede doğal kaynak ulusalcılığının amacı; bu yolla ülkenin doğal sermayesini işleyip bunu ekonomik, toplumsal ve insani sermayeye çevirmek; kalkınmayı bu tarzda gerçekleştirmek ve daha yüksek bir gelir düzeyi sağlamaktır. Bu nedenle; kalkınma modellerini, öncelikle öz kaynaklarına dayandıran ve eksiklerini dış kaynaklarla destekleyebilen ülkeler; kalkınma sürecini istikrarlı ve güvenli bir şekilde aşabilmektedirler.
Türkiye dünya bor madeni rezervinin %73`üne sahiptir. Bu özelliği ile dünya ham bor madeni üretiminde birinci sırada yer almaktadır. Öte yandan, tek başına dünya bor talebini 500 yıl karşılayabilmesi söz konusudur. Dünya bor madeni rezervinin %7`sine sahip olduğu yazılıp çizilen ABD`de ise, yakın gelecekte bor rezervlerinin tükenmesi ile karşı karşıyadır. Rio Tinto şirketinin 2013 yılı faaliyet raporlarındaki verilere göre 1999 yılında 29.4 milyon ton olan B2O3 rezervi, 12 milyon ton B2O3 düzeyine inmiştir, bu da gösteriyor ki ABD rezervleri artık sonlanmıştır. Bu bağlamda Türkiye, stratejik önemi olan bor madenini taktiksel bir öngörüyle planlanmalı ve işletmelidir. Ülkemizin sahip olduğu yüksek bor rezervinin stratejik bir önem kazanması, bu rezervlerden elde edilecek faydanın yükseltilmesi ile mümkündür.
1978 yılına kadar yerli ve yabancı özel şirketler eliyle işletilen bor madenleri, bu tarihte 2172 sayılı Kanun ile Etibank‘a (bugün ETİ MADEN) devredilmiştir. 1983 yılında ise, 2840 sayılı Kanun ile bor tuzlarının aranması ve işletilmesinin devlet eliyle yapılacağı hükme bağlanmıştır. 2004 yılında 3213 sayılı Maden Kanununun 49. Maddesinde yapılan bir değişiklik ile "Kanunun yürürlük tarihinden önce bulunmuş ve sonra bulunacak bor madenlerinin aranması ve işletilmesi 2840 sayılı Kanun hükümlerine tâbidir" denilerek bor madenlerinin yasal yapısı tamamlanmıştır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulu tarafından imzalanarak 5 Mart 2012 tarihinde Başbakanlığa iletilen 2840 sayılı kanunda değişiklik yapılması Başbakan‘ın imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı‘na gönderilmiştir. 2840 sayılı yasada yapılmak istenen bu değişiklik ile bor, toryum ve uranyum madenlerinin üretiminin özel sektörce yapılmasının önünde hiçbir engel kalmayacaktır. Bu tasarı yasalaşırsa, madencilikte bir özelleştirme yöntemi olan "işletme hakkının devredilmesinin" bor madenimiz için yolu açılacak ve yıllardır yapılamayan "borların özelleştirilmesi" başarılacaktır. Hükümet yetkililerinden gelen tüm aksi iddialara karşın ve gerekçesi ne olursa olsun bu değişiklik, 2840 sayılı Kanunla Devlet eliyle işletilmesi gereken bor madeninin özelleştirilmesi demektir.
Odamızca, 19 Aralık 2014 tarihinde düzenlenecek olan "Bor Çalıştay"ında bor madenlerimizin dünü bugünü ele alınacak ve dünyadaki gelişmeler ışığında ülkemizde yapılması gerekenler kamuoyu ile paylaşılacaktır.
Bor Çalıştayı`na tüm üyelerimiz davetlidir.
YÖNETİM KURULU
BOR ÇALIŞTAYI
TARİH: 19 Aralık 2014 Cuma
YER: ATO Meclis Salonu, Söğütözü Caddesi N0:1/A Çankaya – Ankara
SAAT: 09.30