Bor Madenlerimiz Uluslararası Tekellere Karşı Korunmalıdır!
“3213 Sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı” TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda bekletilmekte olup, içinde bulunduğumuz yasama döneminde Meclis Genel Kurulu’na gönderilmesi beklenmektedir.
Maden Kanunu’ndaki değişikliklere ilişkin sürdürülmekte olan çalışmaların, geldiği nokta itibariyle, madencilik sektörünün gelişmesine yönelik önemli bir katkı yapmayacağı, konuya duyarlı her kesim gibi Maden Mühendisleri Odası tarafından da dile getirilmektedir.
Maden Kanunu ile ilgili değişiklik çalışmaları, 2000 yılında başlatılmıştır. Yasa değişikliği ile, bor tuzlarının aranması ve işletilmesinin devlet eliyle yapılacağını hükme bağlayan 2840 sayılı yasanın yürürlükten kaldırılması ve bor rezervlerinin kamu tekelinden çıkarılması da gündeme getirilmiştir. Ancak, bugüne kadar toplumun hemen her kesiminden gelen kararlı karşı çıkışlar ile söz konusu girişimler durdurulmuştur.
Son günlerde, aynı amaca yönelik girişimlerin, yine aynı çıkar çevreleri tarafından kapalı kapılar ardında yeniden başlatılmaya çalışıldığı gözlenmektedir.
Bor madenciliğinde kamu tekelinden vazgeçilmesi gerektiği, özel firmaların daha rasyonel çalışacağı ve kazancın artacağı varsayımı doğru değildir. Çünkü, bor işletmeciliğinde ortalama maliyetler 20 Dolar ve ortalama satış fiyatı ise 200 Dolar‘ın üzerindedir. Özel sektör işletmeciliğinin %1.000‘in üzerindeki kazanca yapabileceği fazla bir katkı yoktur. Aksine, özel şirketler arasındaki rekabet 1978 öncesinde olduğu gibi fiyatların ve toplam ülke kazancının 10 kat düşmesine neden olabilecektir. Kaldı ki, yerli madencilik şirketlerinin uluslararası maden tekellerinin karşısında tutunabilecek güçleri bulunmadığından, bor rezervlerinin kısa sürede söz konusu tekellerin eline geçmesi de kaçınılmazdır.
Bor rezervlerinin ülkemiz için son derece önemli bir şans olduğu bilinmelidir. Bu şansı en iyi şekilde değerlendirmek ve bu doğal kaynaktan ülkemize en yüksek yararı sağlayabilmek için öncelikle yapılması gereken bu rezervleri rakip firmanın eline teslim etmemektir.
Unutulmaması gereken şudur: Dünya bor piyasası yaklaşık 1,2 milyar Dolar iken, bor minerallerini hammadde olarak kullanan uç ürünlerde toplam dünya pazarı söz konusu rakamın onlarca katı mertebesindedir. Türkiye‘nin yapması gereken, bor madenleri üzerindeki kamu tekeliyle uğraşmak değil, uç ürün pazarında %1 bile olmayan ülke payını süratle artırmaya çalışmak olmalıdır. Türkiye’nin hedefi nihai ürün pazarları olmalıdır. Bu hedef, araştırma-geliştirme faaliyetlerini, bilim ve teknoloji üretimini gerekli kılmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye’nin bilimsel alanda yetkinleşmesi, teknoloji geliştirme yeteneğini kazanması bakımından son derece önemlidir.
Borlarımızın kamu eliyle işletilmesi sürdürülmelidir. Ülke ekonomisi için son derece önemli olan bor rezervlerimizin, gerek ulusal çıkarlarımız gerekse kamu yararı açısından kamu eliyle işletilmesi, özellikle karşısında çokuluslu bir tekelin varlığı da göz önüne alındığında, doğaldır ve gereklidir. 2840 sayılı Kanun hükümleri saklı tutulmalı, bu kanunun yürürlük tarihinden önce bulunmuş ve sonra bulunacak bor madenleri 2840 sayılı Kanun hükümlerine tabi tutulmalıdır.
Bu çerçevede, Maden Kanunu’nun “49. Maddesi” bor rezervlerimizin uluslararası tekeller karşısında korunması bakımından önem arz etmektedir. Söz konusu değişiklik maddesinin 1.fıkrası “2840 hükümleri saklıdır. Bu kanunun yürürlük tarihinden önce bulunmuş ve sonra bulunacak olan tüm bor tuzları, 2840 sayılı yasa hükümlerine tabidir” şeklinde düzenlenmelidir.
Bor rezervlerimiz, şüphesiz, ülkemizin en önemli ve kıskançlıkla gözetilmesi gereken doğal kaynaklarından biridir. Maden Mühendisleri Odası, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bor rezervlerimizin yabancı tekellerin eline geçmemesine yönelik girişim ve etkinliklerini ısrarla sürdürecektir.
Kamuoyunun bilgisine sunarız.
TMMOB
MADEN MÜHENDISLERI ODASI
YÖNETIM KURULU
Şubat 2004, Ankara