ÇOCUK İSTİSMARININ AFFI OLMAZ!(21.07.2020)
Bir isim ya da bir sayı olarak istatistiklere veri olan, zamanla unutulan ve daha da kötüsü akıllarda olağanlaşan istismar edilmiş çocuk, şiddete maruz bırakılmış kadın haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Her iki durumun birbirinden farklı çokça varyasyonu olmakla beraber adı geçen aşağılık eylemi yapan değil mağdur olan çocuk ya da kadın türlü bahanelerle bir şekilde suçlu çıkarılmaya çalışılıyor.
Çocuk yaşta evlilikler için “geleneğimizde var”, toplu tecavüzler için “bir kereden bir şey olmaz”, cinsel saldırılar için “çocuğun rızası var” ya da “karşı çıkmamış” gibi insan vicdanına ve aklına sığmayacak ve bireyi hiçleştiren açıklamalarda bulunan sözüm ona yetkililerin atılması gereken adımları atmaması, faillerin cezasını çekeceği hukuk sisteminin işletilmemesi gibi utanç kaynağı sebepler yüzünden “bu son olsun!” diye her haykırışımızda bir sonraki olayın ne zaman gerçekleşeceğine dair tedirginliği yaşıyoruz.
En son Şırnak ve Batman’da devletin silahlı kuvvetlerinin mensupları tarafından iki çocuğumuz cinsel saldırıya maruz kaldı ve biri kendi canına kastetti. Batman’da yaşanan istismarın faili serbest bırakılırken Şırnak’ta gerçekleşen olayda valiliğin açıklamaları ile suçlu adeta koruma altına alınmış, olayın üstü örtülmek istenmiştir. Kolluk güçlerinin görevlerini, kendilerini koruyucu bir zırh olarak gördükleri, bölgede her türlü baskı ve şiddeti uyguladığı yetmiyormuş gibi çocuklara cinsel saldırıda bulunma cüretini göstermeleri kabul edilemez bir suçtur. Yaşanan bu ve benzer durumlar karşısında iktidarın tutumu halkta büyük kırılma ve kutuplaşmanın yaşanmasına neden olmuştur. Unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti; çocuklara karşı cinsel suçların önlenmesi, faillerin kovuşturulması ve çocuk mağdurların korunmasını amaçlamak üzere hayata geçirilen Lanzorate Sözleşmesi’nin taraflarından biridir. Tıpkı; kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi, faillerin yargılanmasını sağlama, mağdurların korunması ve şiddet olaylarını engellemek için politika üretme gibi bağlayıcı yükümlülükleri olan İstanbul Sözleşmesi’nin tarafı olduğu gibi. Ancak mevcut siyası iktidar bu yükümlülükleri yerine getirmediği gibi taciz, tecavüz olaylarına, kadın cinayetlerine karşı çıkarak seslerini duyurmak için mücadele eden kadınları, kadın kurumlarını ve tüm duyarlı kesimleri sindirmek için baskı, şiddet, göz altılarla cezalandırmaya ve susturmaya çalışmaktadır. Bu acizliğinin farkında olan hükümet, son hamlesini İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmayı gündeme getirerek, kadına yönelik şiddeti önleme, faillerin cezalandırılması konusunda zaten ortada olan umarsızlığını da adeta itiraf etmiştir.
Bizler kadın ve çocukların dolayısıyla sağlıklı toplumun lehinde olan bu sözleşmelerin uygulanmasını, faillerin cezasız bırakılmamasını, hukukun işletilmesini her fırsatta, her platformda, bıkmadan usanmadan, birbirimizden güç alarak, çocukların çıkaramadığı ses olarak haykırdığımız gibi bir kez daha haykırıyoruz!
Davaların takipçisi olmaktan vazgeçmeyeceğiz!
Çocuklarımızı karanlığa teslim etmeyeceğiz!
Tecavüzcülerin sırtlarını sıvazladığınız ellerinizi çocuklarımıza sürmenize izin vermeyeceğiz!
Kadın dayanışmasını ve mücadelesini her koşulda büyüteceğiz!
Çocuk istismarının affı olmaz!
DİYARBAKIR EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU