GAZETE DUVAR - Meslek örgütleri: 1 yıl içerisinde yeni konut sözü gerçekçi değil
GAZETE DUVAR - Meslek örgütleri: 1 yıl içerisinde yeni konut sözü gerçekçi değil
Maraş merkezli depremin ardından bölgede incelemelerde bulunan TMMOB’a bağlı odaların genel başkanları sahada yaptıkları çalışmaları ve gözlemlerini anlattı.
ANKARA – Maraş merkezli 10 kenti etkileyen iki büyük depremin üzerinden 11 gün geçti. 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin yol açtığı yıkımda hayatını kaybedenlerin sayısı 35 binin üzerine çıkarken, 105 binden fazla kişi yaralandı. Birçok kentte hissedilen depremlerin ardından yardım için bölgeye on binlerce insan akın etti.
Depremin ardından bölgeye giden TMMOB’a bağlı İnşaat Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Maden Mühendisleri Odası ve Şehir Plancıları Odası genel başkanları sahada yapılan çalışmaları ve gözlemlerini anlattı.
‘BÖLGEDEKİ KONUTLARIN YÜZDE 80’İ ESKİ’
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Taner Yüzgeç, deprem bölgesindeki yıkılan binaların yüzde 20 oranında yeni konutlardan oluştuğunu, geri kalanının ise 2000 yılı öncesinde inşa edildiğini söyledi. Maraş, Antakya ve Antep’te ortaya çıkan büyük yıkımın malzeme, yapı, zemin gibi faktörlerin etkisinden kaynaklandığını ifade eden Yüzgeç, konutların içindeki düzensizlik, sonradan yapılan müdahale ve bakımsızlık durumlarının da ağır hasara yol açtığını vurguladı.
Yüzgeç, şöyle devam etti: “Tüm kamu ve kuruluşlar bölgede yapı stokunun yüzde 60-70 oranında olduğunu söyledi. Buna rağmen müdahale edilmedi. Yapı süreçlerinde yeni yönetmelikler çıktığı dönemlerde kâr-zarar ilişkisi içerisinde, kamu ve yapı güvenliği gözetilmeden süreç işledi. Uygulamalar müteahhit önünü açan, mühendislik hizmetlerini ikinci plana atan şekilde kurgulandı. Yıkımın olduğu yerler zeminde ciddi sıkıntıları bulunan ve yıllar içinde birikmiş sorunların bileşkesi nedeniyle yaşandı. Aynı yapılaşmanın yeniden kurulmaması gerekir.”
‘'1 YIL İÇERİSİNDE YENİ KONUT' SÖZÜ GERÇEKÇİ DEĞİL’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan depremde hasar alan bölgeler için “Hedefimiz inşallah 1 yıl içerisinde bu konutları yeniden inşa ve ihya” diyerek konut sözü verdi. 1 yıl içerisinde inşa edilmesi planlanan konut sözünün ‘gerçekçi’ olmadığını söyleyen Yüzgeç, Elazığ depremini hatırlatarak, “Elazığ depreminin üzerinden 3 yıl geçti, hali hazırda 20 bin yapı teslim edildi, inşa süreci devam eden yerler var. ‘Çok hızlı yapacağız’ diye bir kuralın olmaması gerekir. Önemli olan sağlıklı yapılmasıdır” dedi.
Yüzgeç sözlerine şöyle devam etti: “Hızlı ve büyük yapılacak mantığından vazgeçilmesi gerekir. Planlı ve sağlıklı yapılacak kuralı artık gerçekçi olmak zorunda. Üç kent büyük oranda tahrip oldu. Tespit çalışmaları devam ediyor, hacmin ne olduğu bilinmiyor. Bu bilinmediği için ne kadar konut yapılabilir bilemezsen, bir süre de veremezsiniz. Yapılması gereken yeni imar planları. Kentin nasıl ve nereye doğru genişleyeceği. İmar planı eşittir konut yapmak değildir. Bu sürecin katılımcı olması gerekir. O kentteki yaşayanlar, örgütler, sivil toplum kuruluşları, odalar, muhtarlar katılımcı planlar çerçevesinde yapılmalı. Bu da bir süreç alır.”
‘13 MİLYON İNSANIN OLDUĞU BÖLGEDE DEMİRYOLU KULLANILMAZ HALDE’
Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan ise deprem bölgelerindeki kara ve demir yollarına dair gözlemlerini anlattı. Afet durumlarında kara ve demiryolu ulaşım ağının son derece stratejik olduğunu belirten Alan, depremin üzerinden 10 gün geçmesine rağmen bazı noktalardaki demir yollarının hâlâ kullanılamaz halde olduğunu söyledi.
“13 milyon insanın olduğu bölgede demiryolu kullanılmaz halde” diyen Alan şöyle konuştu: "Doğu'da Gölbaşı istasyonunun, Batı'da Fevzi Paşa istasyonunun hasar alması nedeniyle gerek Adana yönünden gelen gerekse Malatya yönünden gelecek ve bölgeye intikal edebilecek yardım ve lojistik hizmetler aksadı. Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü bu bölgenin önemini biliyor. Fay hatlarının geçtiği yerler, üretilebilecek deprem büyüklükleri, bu istasyonların yer aldıkları zemin birimleri belli, olası depremlerde bu bölgenin hasar göreceği de biliniyor. Bilmediğimiz bir şey değil. Bilinmesine rağmen genel müdürlüğün en azından bunları hazır hale getirmediği, afet risklerini azaltmadığı veya olası bir depremde buralarda çalışmasının olmadığı ortaya çıktı. Demiryolları bu afetin altında kalmıştır. Ülke insanına hizmet edememiştir.”
‘YOLLAR EPEY HASAR GÖRMÜŞ DURUMDA’
Yolların altyapısında da önemli hasar ve deformasyonların yaşandığını anlatan Alan, güzergah belirleme süreçlerinde jeolojik ve jeoteknik araştırmaların yeteri kadar iyi yapılmadığını, fayların geçiş güzergahlarında gerekli iyileştirme tedbirlerinin alınmadığını söyledi. Vadi içlerinde yamaç etkisinden kaynaklı heyelanların yaşandığını söyleyen Alan, “Depremin tetiklediği sıvılaşma, yanal yayılma heyelanlar sonucu yollar epey hasar görmüş durumda. Bu konuda da Karayolları Genel Müdürlüğü’nün mutlaka bu süreci yeniden gözden geçirmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘TOKİ’DEKİ ÜÇ BEŞ ÇOCUĞA BU İŞ BIRAKILMAZ’
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün (MTA) yeni yerleşim yerlerinin seçiminde görev alması gerektiğini öneren Alan sözlerini şöyle sürdürdü:
“TOKİ’deki üç beş çocuğa bu iş bırakılamaz. O yüzden biz MTA’yı göreve çağırdık. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Başkanlığı ve MTA Genel Müdürlüğü bir araya gelmeli. MTA’nın saha tecrübelerinden yararlanılarak bu yeni yer seçimlerinin yapılması ve gelişim alanlarının belirlenmesi gerekiyor. Aksi takdirde bunlar eski tas eski tarak olur.”
‘İLK GÜNDEN DEPREM BÖLGESİNE ULAŞSAYDIK ŞANSIMIZ ÇOK DAHA YÜKSELİRDİ’
Maden Mühendisler Odası Başkanı Ayhan Yüksel, deprem bölgesindeki izlenimlerini ve oda olarak yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi verdi. Madenci ekiplerinin bölgeden çekilmeye başladığını söyleyen Yüksel, Taş Kömürü Kurumu’nun (TTK) 4 binin üzerindeki maden işçisinin çalışmalarına devam ettiğini anlattı. Deprem bölgesine 84’ten fazla kurumdan 7 bin 100 maden işçisinin arama kurtarma çalışmalarına katılmak için gittiğini söyleyen Yüksel şunları ifade etti:
“Elbistan, Doğanhan, Kırıkhan gibi ilçelerde çalışmalar tamamlandı. Şu aşamada sadece ses kontrolleri yapılıyor. TTK 25'inci güne kadar arama kurtarma çalışmalarına devam edecek. Çalışmalar enkaz kaldırma çalışmalarına dönüştü. Canlı yoksa, ses yoksa cenazeler çıkacak. Bunun da kontrollü yapılması gerektiğini düşünüyoruz. 7 bin 100 işçi depremin ilk günü bölgeye geçemedi. 2 günde ulaşıldı. Kurtarma çalışmalarının aksaması diğer firmaları da harekete geçirdi. Bu sayıya 4'üncü, 5'inci gün ulaştık. İlk gün sabah yola çıkan 640 kişilik ekibin bölgeye ulaşması 1,5 günü buldu. İlk günden deprem bölgesine ulaşsaydık şansımız çok daha yükselirdi.”
‘ARKADAŞLARIMIZ AFAD’IN 'BEKLEYİN' TALİMATIYLA VAKİT KAYBETTİ’
Adana, Antakya, Maraş, Malatya, Adıyaman, Hatay, Antep illeri başta olmak üzere deprem bölgelerinde incelemeler yaptıklarını anlatan Yüksel, maden işçileri ve AFAD arasında koordinasyon sorunu yaşandığını, bazı madencilerin depremin ilk günü harekete geçmek istediğini ancak AFAD’ın ‘talimat bekleyin’ çıkışıyla karşılaştıklarını söyledi. Yüksel, “İlçelerde çalışan arkadaşlarımız arama kurtarma çalışmaları bittiğinde başka bölgelere geçmek istediler ancak ‘bekleyin’ talimatıyla vakit kaybettiler” diye konuştu.
Depremlerin ne zaman gerçekleşeceğinin bilinmediğini ancak depreme karşı alınacak önlemlerin can kayıplarını ve hasarları azaltabileceğini söyleyen Yüksel şunları söyledi:
“İmar politikaları ranta dayalı uygulandığı sürece, bilim ve tekniğe uygun inşaat projeleri yapılmadığı sürece deprem facialarını yaşamaya devam edeceğiz. Sorumlular her bina bazında tespit edilip gerekli cezalandırmalar yapılmalı. Türkiye’de cezasızlık var. Cezasızlık sürdüğü sürece faciaları yaşamaya devam edeceğiz. Ama bu cezasızlık bir iki mühendisi, müteahhidi yargılayarak halkın tepkisini azaltmaya dönük olmamalı. Bütün sorunlar her aşamasında denetlenmeli.”
‘BARINMA VE HİJYEN SORUNU BÖLGEDE DEVAM EDİYOR'
Deprem bölgesinde Maden Mühendisler Odası olarak gerçekleştirdikleri gözlemleri anlatan Yüksel, bölgeden izlenimlerini şu şekilde anlattı:
“Adana’da diğer illere göre çok az sayıda bina yıkılmıştı. Ama Adana bir hayalet kente dönüşmüştü, terkedilmişti. İnsanlar Ankara’ya, yazlık bölgelere gitmişti. Hatay’a geçtiğimizde yıkım çok fazlaydı. Deniz suyu şehrin içine gelmişti. Antakya’yı gördüğümüzde kent yıkılmış ve yok olmuştu. Merkez yerle bir olmuştu. Hatay’da altyapı da gitmiş durumda. Tuvalet ihtiyaçları karşılanamaz durumda. Barınma ve hijyen sorunu bölgede devam ediyor. Antep’te toplam 26 bina yıkılmıştı. Antep terk edilmişti. İnsanlar bağ evlerine çekilmiş, bir kısmı da şehri terk etmiş.”
‘KENTLER ÇÖKTÜ’
TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Gencay Serter, 1999 yılı öncesinde şehir planları ve jeolojik tespit gerçekleşmeden yapılan yapıların olduğunu, hukuken sorun görünmeyen ancak depreme dayanıklılık noktasında ciddi bir ‘yapı stoku’ yaşandığını ifade etti.
6 Şubat depreminin yapı stoku ve zemin-bina ilişkisi anlamında ‘kırılganlık’ derecesinin net biçimde ortaya konulmadığı için yaşandığını belirten Serter, şöyle devam etti:
“Yapı denetim mekanizması özelleşti. Meslek odalarının ve kamunun aktif olduğu bir sistem olsaydı denetim daha nitelikli olabilirdi. Yıkımın en yoğun hissedildiği dört ilde kırılgan yapı stoku daha fazla. Depremde idari binaların da yıkıldığını gördük. O binaların ayakta kalması hayati derecede önemliydi. İnsanlar kamu otoritesi aradı, bilgi alacağı yer aradı. Bu binaların öncelikle güçlendirilmiş olması gerekirdi. Evet, belli sayıda binayı bir sene içerisinde yapabilirsiniz. Ama şu an buralarda kentler çöktü. Oralara artık kent demek mümkün değil. Yıkım kentsel ölçüde. Yüzlerce yıl yaşayacağımız kentler kurulacak. Afete dayanıklı olması lazım. Bu kentlerin nitelikli, sosyal donatısı yüksek, refah ve konfor üreten yerler olması lazım. Bu noktada yapılacak tek şey planlama. Planlamanın etkin olması için kent bütünü ele alınmalı.”
HABER KAYNAĞI: GAZETE DUVAR