Hatalı Çevre Politikaları İle Enerji Güvenliğimiz Tehdit Altında
Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 13 Ocak 2005 tarih ve 25699 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan "Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği” nde “Doğalgazın ulaştığı ve hattının geçtiği yerlerdeki işyerleri, konutlar ve sanayide doğalgazın ısınma amaçlı kullanımı zorunludur” ifadesi yer almakta, böylelikle ülkemizde yerli enerji kaynaklarının kullanımı, ithal doğalgaz karşısında yasaklanmaktadır.
Kamuoyu tarafından bilinmelidir ki; söz konusu yasal düzenleme, bilimsel temelden tamamen yoksun olduğu gibi, ülkemiz ve dünya gerçekleri konusunda bilgisiz ve hiçbir kamu yararı kaygısı taşımayan anlayışların ürünüdür.
Bu yönetmeliği hazırlayanlar, yerli kaynaklarımızdan vazgeçilerek, ülkemizi ithal kaynaklara bağımlı kılmaktaki amaçlarının ne olduğunu kamuoyuna açıklamak zorundadırlar. Kimler, hangi gerekçelerle ülkemiz insanını pahalı ve güvenilir olmayan ithal kaynaklara mahkum etmektedirler?
Ülkemizin kömür ve hatta jeotermal, rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı hangi nedenlerle engellenmeye çalışılmaktadır?
Enerji sektörünü ilgilendiren yasal düzenlemeleri hazırlama konumunda olanların, enerjide dışa bağımlılığın gelecekte hangi sonuçlara yol açabileceğini öngörebilme sorumlulukları bulunmamakta mıdır?
Enerji güvenliğinin aynı zamanda ülke güvenliği anlamına geldiği, ilgililerce ne zaman anlaşılabilecektir?
Bu yönetmelik ile vatandaşın tercih özgürlüğü kısıtlanmakta, haksız rekabete neden olunmakta, enerji tekelleri yaratılmakta, yerli kömür madenciliği bitirilmektedir. Tüketici, pahalı yakıta mahkum edilmekte, yoksullaşma artırılmaktadır.
Bilimsel temele dayanmayan böylesi yasal düzenlemeler ile bir yandan ülke güvenliği göz ardı edilmekte diğer yandan ülkemizin çeşitli limanlarından hesapsız, denetimsiz ve kaçak kömür ve zehirli petrokok girmesine neden olunmakta, böylece hem halkımızın sağlığı tehlikeye sokulmakta hem de ülkemizin döviz kaybetmesine neden olunmaktadır.
Son bir yılda sadece ithal kömüre ödenen döviz 1 milyar dolara yaklaşmıştır. Bu miktar, ülkemizin tüm maden ihracatı rakamından daha fazladır.
Dünya üzerindeki tüm ülkeler enerji maliyetlerini düşürmek amacıyla önceliği kendi kaynaklarına vermektedirler. Ülkemizde ise, öncelik, -anlaşılmaz bir şekilde (!)- yerli kaynaklara değil, yabancı kaynaklara verilmektedir.
Ülkemiz, toplam 8.5 milyar ton linyit rezervine sahip bulunmakta olup, kömür rezervlerinin büyüklüğü bakımından dünyada 12. sıradadır. Bu yönetmelik ile, kömür kaynaklarımız büyük oranda kullanılamaz hale gelmektedir.
Bir ülkede geniş kömür rezervlerinin bulunması, o ülke için enerji arz güvenliğinin sağlanması bakımından çok büyük bir avantaj anlamına gelmektedir. Temiz kömür teknolojilerinin bugün ulaştığı nokta göz önüne alındığında, söz konusu kaynaklardan çevresel etkilerin de en aza indirilerek ısınmada ve elektrik enerjisinin üretilmesinde yararlanılması en akılcı uygulamadır.
Kömür rezervleri bakımından zengin ülkelerin davranışlarına bakıldığında, bu ülkelerin, kömür rezervlerini yüksek oranlarda kullanmakta tereddüt etmedikleri ve enerji gereksinimlerinin önemli kısmını kömürden sağladıkları görülmektedir. Bu ülkelerde ithal doğal gaz kullanımı ise son derece sınırlıdır. Elektrik üretiminde kömür kullanım payları; Polonya’da %97, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde %92, Çin’de %78, Hindistan ve Avustralya’da %77, Çek Cumhuriyeti’nde %73, Kazakistan’da %70, Yunanistan’da %64, Almanya ve ABD’de %53 şeklindedir.
Türkiye’nin ise, özellikle son yıllarda, yerli kömür kaynaklarının kullanımı bakımından, söz konusu ülkelerden çok daha farklı davrandığı gözlenmektedir. Önemli sayılabilecek bir doğal gaz rezervi bulunmayan, ancak zengin kömür rezervlerine sahip ülkemiz, ithal doğalgaza öncelik verilmesi nedeniyle enerji hammaddeleri açısından yüzde 80’e yakın bir oranda dışa bağımlı hale gelmiştir.
Enerji kaynakları arasında arz güvenliği ya da çevresel güvenlik bakımından sıfır riskli olanı bulunmamaktadır. Her bir enerji kaynağı belirli ölçülerde risk taşımaktadır. Enerji planlamalarında, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi suretiyle bir kaynağın olumsuz özelliği diğerinin olumlu tarafı ile karşılanarak, toplam risk en aza indirilmeye çalışılır. Tek bir ithal kaynağa olan bağımlılığın artırılması yaşamsal sonuçları olabilecek bir planlama hatasıdır.
Ülkemizde, kentlerimizin havasını kirletmeden kullanılabilecek kömür rezervleri ve çevreye duyarlı temiz kömür teknolojilerinin uygulandığı tesisler bulunmaktadır. Söz konusu rezerv ve tesislerden yararlanılmaması son derece düşündürücüdür.
İthal doğal gaz kullanım zorunluluğu ülke güvenliğini tehdit edebilecek hatalı bir karardır. Ülkemizin ihtiyacı olan enerjinin, yerli kaynaklarımızdan karşılanması öncelikli hedefimiz olmalıdır. Sanayinin ihtiyacı olan ucuz enerji üretiminin sağlanması, bu enerjinin sürekli ve güvenilir olması açısından yerli kaynaklarımızın kullanılması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Tüm dünyanın üzerinde önemle durduğu enerji güvenliğinin sağlanması bakımından, yerli kaynaklardan karşılanamayan ihtiyaçların da çeşitlendirilerek riskin azaltılması yaşamsal önem taşımaktadır.
Kamuoyunun bilgisine sunarız.
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
Ankara, 10 Şubat 2005