TMMOB Maden Mühendisleri Odası

I.Öğrenci Kurultayı açılış konuşması

I.Öğrenci Kurultayı açılış konuşması
                           I. ÖĞRENCİ KURULTAYI AÇILIŞ KONUŞMASI

Sayın Birlik Başkanım,TMMOB ve  Odalarımızın  Değerli Yöneticileri, Sevgili Öğrenci Üyelerimiz, Sayın Konuklarımız,

Geçmiş yıllarda yapılan öğrenci çalıştayı ile temeli atılan  ve  genişletilerek bu yıl  ilk kez düzenlediğimiz  1.Öğrenci Üye Kurultayı‘na hoş geldiniz. 

Türkiye‘nin her yerinden  gelerek  bu salonu dolduran genç madenciler, 14 Ekim TMMOB mitinginde gösterdiğiniz coşkuyu bugün de göstererek bizleri bir kez daha umutlandırdınız.

Öğrenci üye statüsüyle Odamıza üye olunması, Ana  yönetmeliğimiz gereğidir. Bu uygulama ile öğrenci  arkadaşlarımızın gelecekte üyesi ve yöneticisi olacakları Odamızın olanaklarından öğrencilik yaşamlarında da yararlanmaları ve mesleki gelişimlerine katkıda bulunulması hedeflenmiştir.
 

Odamızda Öğrenci üyelik uygulaması  yakın bir tarihte  başlamasına karşın  önemli bir  gelişme göstermiştir. Bugün itibarıyla öğrenci üye sayımız 5.00‘ü geçmiştir.
Öğrenci üyelikten yetişecek arkadaşların gelecekte Odamızın yönetim kademelerinde görev yapacak olması bizleri şimdiden heyecanlandırmaktadır.

Bu nedenle bu çalışmalarda  yer alan, emek veren, katkı koyan  bütün arkadaşlarımı buradan huzurlarınızda tekrar kutluyorum.


 Öğrenci Kurultayımızda, bütün öğrenci üyelerimizin görüş ve önerilerini kurultaya yansıtmak amacıyla gelen siz delege arkadaşlar, görüş ve önerilerinizi paylaşıma açacak, tartışmaları daha da derinleştirecek, ortaklaştığınız noktalarda yapılması gerekenlerin altını çizeceksiniz. Bu kurultayda gelecekte üyesi ve yöneticisi olacağınız Odamızı da sorgulamanızı varsa eksik ve yanlışlarımızı da dile getirmenizi önemsiyoruz.

Bu platformda, dile getireceğiniz her düşünce Odamızın yarınlarına ışık tutacak, odamızın geleceğine yön verecektir.

Sevgili Öğrenci Arkadaşlarım,

  Özellikle son yirmi beş yıllık süreç içerisinde dünyada; ekonomik, siyasal ve kültürel hemen her alanda son derece hızlı ve derin değişimler söz konusudur. Söz konusu değişimin ardındaki gerçek dinamiğin, ulus ötesi sermayenin kendi "küresel program"ını uygulatma  ve dünyaya yeni bir biçim verme hevesi olduğu da açıktır.

Bugün, ulus ötesi sermayenin uygulamaya çalıştığı bu küresel programın gölgesinde tek kutuplu bir dünyada yaşamaktayız. Ancak, küresel programın, özellikle Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası örgütler aracılığıyla egemen kılmaya çalıştığı değerler, gelinen noktada daha da net olarak görülmektedir ki, küresel açlık ve yoksulluğa, eşitsizliklere, savaşlara, soykırımlara ve çevresel felaketlere yol açmaktadır. Bu süreçte zengin ülkeler daha da zenginleşmekte, yoksul ülkeler daha da yoksullaşmaktadır. Eşitsizlik ve yoksulluk, ülkelerin ekonomik ve siyasal bağımlılıklarına yol açmaktadır. Ülkemizde bu yapıdan olumsuz etkilenmektedir.

Ülkemizde de  bu  olumsuz tabloya ve  emperyalizme karşı  çıkan  yurtsever gençlik, çeşitli baskılarla ve kaba kuvvetle ezilmiş, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinden  uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. 

Uygulanan bilinçli politikalarla gençlik adeta  uyuşturulmuş, ülke sorunlarından ve üretimden uzaklaştırılmış, çözüm yolu olarak milliyetçilik, tarikatçılık ve mafyalaşma  dayatılmaya çalışılmaktadır. Kurtlar vadisi ve onun sözde sahte kahramanları  gençliğe idol olarak  gösterilmektedir. Oysa;  bu ülkede bağımsızlık ve özgürlük için canını veren  Deniz‘ler, Mahir‘ler, İbo‘lar ve onlar gibi birçok gerçek halk kahramanları yaşamış ve onların  düşünceleri  dün olduğu gibi bugün de geçerliliğini korumaktadır.

Onlar, ABD emperyalizmine karşı  yiğitçe direnmişlerdir. Onlar, gözlerini kırpmadan darağaçlarında  ölüme gitmişlerdir. Onlar, Kızıldere‘de destan yazmışlardır. Onlar; ser verip, sır vermemişlerdir.

12 Eylül askeri faşizmi sonrası  sindirilen üniversite gençliği,  televolelerle, paparazzi programlarıyla  uyutulmaya çalışılmış  ve  bu bir ölçüde de başarılmıştır.

Bu konuda en son konuşma hakkı olan Süleyman  Demirel, şimdi gençlerin pasifliğini  de öne sürerek  "ODTÜ‘lü öğrenciler  nerede"? diye sormaktadır.  Oysa sordukları kişiler; 12 martta, 12 eylülde  beyaz atlara bindirilerek gönderildiler. Ama onları gönderenler şunu unuttular. Onların mücadeleleri milyonların yüreğinde filizlenmekte ve çığ gibi büyüyerek  gençliğe ışık tutmaktadır.

Sevgili  Arkadaşlarım

Gelecek yıllarda çok daha karmaşık ve etkili bir şekilde yaşanacağı kesin olan sorunlar, Odaların; üyelerinin eğitimi, mesleki, teknik ve bilimsel düzeylerinin yükseltilmesi, istihdamı gibi alanlarda yapacağı veya yapması gereken çalışmaların önemini arttırmaktadır.  Henüz farkında bile olunmayan ancak kısa bir süre içinde yaşamımızı değiştirecek teknolojileri oluşturacak ve uygulamalara geçirecek 2000‘li yılların mühendislerinde aranacak koşulları sağlayacak, mevcut durumu doğru okuyan ve uygulanabilir öngörülerle desteklenen bir eğitim sürecinin zorunlu olduğu bilinmelidir. Mühendislik eğitimi, istihdam ve işsizlik gibi konular, Odaların gündemlerinde kapsamlı ve sürekliliği olan bir çalışma ve proje alanı olarak yer alacaktır.

Uzman mühendislik tartışmalarında, "mühendislik hizmetlerinin düzenlenmesi, denetlenmesi, hizmetin mesleki açıdan yetkin insanlar tarafından verilmesi", yani mühendislik uygulamalarının bilime ve meslek etiğine bağlı bir biçimde gerektiği gibi yapılabilmesi toplumun büyük çoğunluğu tarafından istenen bir olgudur.

Bu özelliklere uygun mühendis yetiştirilememesinin ve mühendislik hizmetleri verilememesinin ekonomik, siyasal, kültürel, eğitimsel, bilimsel pek çok nedeni vardır. Her şeyden önce bilinmelidir ki, tüm diğer olgular gibi mühendislik olgusu da yaşanılan ekonomik-siyasal sistemden bağımsız değildir. Azami kar güdüsüyle işleyen kapitalist sistem, her türlü toplumsal ve/veya insani değeri, kar hırsı içersinde yozlaştırmakta, çürütmekte ve yok etmektedir. Kapitalist sistemde neyin nasıl yapılacağı kişilerinin inisiyatifi ve bilgi düzeyinden görece bağımsız olarak, piyasa koşulları ve kar mekanizmalarınca belirlenmektedir.

Şu an yürütülen tartışmalar, çok önemli bir toplumsal sorunumuzu gizlememelidir.  Bu sorun, eğitim sisteminin, okul öncesi dönemden yüksel öğrenimin en uç noktasına kadar çürümüş, yozlaşmış yapısıdır. Bu genel sistem içerisinde özellikle yüksek öğrenimin içerisinde bulunduğu açmazların, sorunun özüne dokunulmadan, sonuçları itibarıyla çözülmesi olanaklı değildir. Üniversitelerin özerk-demokratik olmayan yapısı, eğitim olanakları, gerici müfredat, orta öğretim düzeyindeki taşra üniversiteleri vb. bir dizi temel sorun gözardı edilmeden konular tüm yönleriyle değerlendirilmelidir. Öğrencilerin; özerk-demokratik üniversite, staj, yurt, harç, laboratuar, eğitimin kalitesi ve benzeri sorunları çözülmeden  diğer sorunlara çözüm bulunması olanaksızdır.

Diğer tüm mühendislik alanlarında olduğu gibi maden mühendislerinin de istihdam alanları daraltılmış, aldıkları ücretler erozyona uğramış ve çalışma koşulları daha da bozulmuştur. Kamu ve özel sektörde çalışan üyelerimizin ekonomik ve sosyal durumları, eğitim düzeyleri ve üstlendikleri sorumluluklar ile bağdaşmayacak şekilde gerilemiştir. Verilen niyet mektuplarında belirlenen ücret politikaları sonucunda, mühendislerin aldıkları ücretler yoksulluk sınırının da altına düşmüştür.

Maden Mühendisleri arasında işsizlik ya da mesleğinde bir işte çalışamama oranı oldukça yüksektir. Toplam kitle içerisinde bu oran % 35‘ lerdedir. Ancak, son yıllarda mezun olanlar arasında bu oranın % 50‘den çok daha fazla olduğu ve işsizliğin giderek hızla arttığı gözlemlenmektedir.

Planlama boyutu içermeyen, ulusal gereksinimlerin karşılanmasını amaçlamayan politikaların sıkıntı veren sonuçlarıyla, pek çok meslek disiplini üyesi gibi, maden mühendisleri de son yıllarda sıklıkla karşılaşmaya başlamışlardır. En verimli yıllarını ve ailelerinin kısıtlı kaynaklarını maden mühendisi olmak için harcayan insanların mezuniyet sonrası karşılaştıkları tablo, gerçekten son derece düşündürücü ve üzücüdür.

Madencilik sektörünün istihdam gereksiniminden daha fazla maden mühendisinin mezun edilmekte oluşu, söz konusu mesleğin değerini de "düşürücü" bir etki yapmakta, maden mühendisliği, ne yazık ki, gençler tarafından giderek daha az tercih edilen bir meslek disiplini durumuna gelmektedir. Bugün için, ülkemizde yanlış politikalar sonucunda sayıları şişirilmiş hale getirilen Maden Mühendisliği Bölümleri‘ne gerçek bir talep bulunmamaktadır. Gençler Maden Mühendisliği Bölümlerini, genellikle, en alt sıralara ve dışarıda kalmamak amacıyla yazmaktadırlar.

Tüm bu sorunlar, sizlerin Odanıza ve mesleğinize daha çok sahip çıkmanızla çözümlenebilecektir. Sizlerin  bu kurultayı bir başlangıç kabul ederek, Oda örgütlülüğümüze daha sıkı bir şekilde  sahip çıkacağınıza inancım tamdır.

CHE‘nin dediği gibi, "Gerçekçi ol, imkansızı iste"

TMMOB Başkanlarımızdan Teoman ÖZTÜRK‘ün dediği gibi:

"Yüreğimizdeki insan sevgisini ve yurtseverliği, baskı ve zulüm yöntemlerinin söküp atamayacağının bilinci içinde, bilimi ve tekniği emperyalizmin ve sömürgenlerin değil, emekçi halkımızın hizmetine sunmak için her çabayı güçlendirerek sürdürme yolunda inançlı ve kararlıyız..."

Savaşsız, sömürüsüz bir dünya, Bağımsız ve Demokratik bir Türkiye özlemiyle kurultayımızın başarılı geçmesini diliyorum.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla kucaklıyorum.

Okunma Sayısı: 1363
Yayın Tarihi: 14.04.2007