II.MADENCİLİK VE ÇEVRE SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ
II. MADENCİLİK VE ÇEVRE SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ
BASINA VE KAMUOYUNA
TMMOB Maden Mühendisleri Odası, 12-13 Nisan 2007 tarihlerinde Ankara‘da II. Madencilik ve Çevre Sempozyumu‘nu gerçekleştirmiştir. Sempozyum süresince madencilik sektörünün çevre ile ilişkileri ve çevre politikaları tartışılmış, sektördeki bilimsel ve teknik bilgi üretimi araştırmacı ve uzmanlar tarafından paylaşılmıştır.
250 delegenin katılımıyla gerçekleşen sempozyumda 18 bildiri sunulmuştur. Sempozyum süresince uzmanlar ve araştırmacıların katıldığı bilimsel ve teknik oturumların yanı sıra "Madencilik ve Çevre Politikaları" konulu bir de panel düzenlenmiştir.
Doğal kaynakların, insanların yaşamındaki önemi herkes tarafından bilinmektedir. Çağdaş bir yaşam için madencilik faaliyetleri vazgeçilmezdir. Bugün yaşamımızda kullandığımız ürünlerin hemen hemen tamamı madencilik faaliyetlerinin birer sonucudur. Madenler, milyonlarca yılda oluşan ve tüketildiklerinde yenilenemez kaynaklardır ve bulundukları yerlerde işletilirler. Genellikle kırsal kesimde yapılan bu faaliyetler, sosyal yapıyı güçlendirir. Madencilik , emek yoğun bir sektör olması nedeniyle istihdam yaratan bir sektördür. Sektörde her çalışan, dolaylı olarak 10 kişiye de iş olanağı sağlar. Bu nedenle de sektörün işsizliği önleyen ve iç göçü azaltan bir yönü de bulunmaktadır.
Birleşmiş Milletler; sürdürülebilir kalkınma stratejisini, 4-14 Haziran 1992‘de Rio‘da topladığı "Çevre ve Kalkınma Konferansı"nın temeli olarak kabul etmiştir. Toplam 27 maddelik Rio Çevre ve Kalkınma Bildirgesi, devletlerin kalkınma hedeflerini çevresel hedefler doğrultusunda belirlemelerini ve bu alanda egemenliklerini paylaşmaya ve devretmeye açık hale gelmelerini talep etmiştir.
Rio Bildirgesi‘nde "sürdürülebilir kalkınma olgusunun merkezinde insanlar yer almaktadır. "İnsanlar, doğa ile uyum içerisinde, sağlıklı ve üretken bir yaşam sürdürmek hakkına sahiptir" denilmektedir. Bu anlamda sürdürülebilir kalkınma "temel çevresel, sosyal ve ekonomik hizmetlerin, bu hizmetlerin dayandığı ekolojik ve toplumsal sistemlerin varlığını tehdit etmeksizin, herkese sunulabildiği gelişme olarak tanımlanabilir. Sürdürülebilir kalkınma, yaşayan ve gelecekte yaşayacak olan tüm insanların, mevcut çevresel sınırlar dahilinde, sosyal ve ekonomik gelişmeye adil olarak katılmalarını sağlayabilmek için gerekli olan üretim ve tüketim tarzlarındaki değişimlerle ilgilidir. Bu nedenle de kaynakların bugünkü neslin gereksinimlerini karşılamaları sağlanırken, gelecek kuşakların kendi gereksinimlerini de yeterince karşılayabilmeleri için olanak sağlamalıdır. Rio‘yu izleyen Kahire, Kopenhag, Pekin ve İstanbul, konferanslarının tümünde, "Ekonomik gelişme, sosyal gelişme ve çevrenin korunmasının, birbirine bağlı ve karşılıklı olarak birbirlerini destekleyen bölümleri olduğu" vurgulanmaktadır.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda, çevre faktörü göz ardı edilerek hiçbir ekonomik faaliyet gibi madencilik faaliyetlerinin de yürütülmesi mümkün değildir. Madenciliğin çevreye etkileri yadsınamaz. Ancak; madencilik sektöründe, çevre dostu teknoloji ve yöntemlerin kullanılması, madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin korunmasına ve yenilenmesine yönelik önlemlerin alınması, sektörün gelişimini engellemeyecek, aksine genel anlamda sektörün gelişimine yönelik katkıyı yapacaktır. Bu konuda sektöre büyük görevler düşmektedir. Kar önceliği gözetilerek, çevresel önlemlerden vazgeçilmesi kabul edilemez bir durumdur.
Ancak, sorunlara çözüm bulmak yerine, üretim yapmayı kesin engelleyecek şekildeki çalışmaların, sonuç olarak ülkemize zarar verdiği de göz ardı edilmemelidir. Bugünlerde Maden Kanunu‘nun maddelerinde değişiklik yapılarak, bazı madenlerin denetiminin özel idarelere devri gündemdedir. 2. Grup olarak adlandırılan taşocakları malzemelerinin yasa kapsamına alınması uygulamasının olumlu bir durum olduğu, yeni uygulanmaya başlayan 5177 sayılı kanunun genel gerekçesinde belirtilmiş ayrıca Sayın Enerji Bakanı tarafından da değişik platformlarda dile getirilmiştir. Yaşanan sorunların nedenlerini doğru tespit edip çözüm önerileri getirmek yerine, farklı gerekçelerle yapılması düşünülen bu değişiklik sorunu çözmeyecek, aksine daha da karmaşık hale getirecektir. Çünkü, Özel İdarelerin bünyesinde, maden mühendisi ve diğer teknik kadrolar yok denecek kadar azdır. Teknik bir denetim gerektiren görevlerin yapılamaması da daha büyük çevresel sorunlar ve iş güvenliği açısından ciddi sorunlar yaratacaktır.
Çevre sorunu; özü itibarıyla bir mühendislik problemi olup, ilgili disiplinlerin ortak çalışmaları ile çözümlenebilecektir. Maden işletme projeleri ve faaliyet raporlarının, Odamızın mesleki denetiminden geçirilmesi sorunun çözümüne yardımcı olacaktır. Bu anlamda; Odamızın yasal haklarını kullanabilmesinin önündeki engellerin kaldırılması, konuyla ilgili odamızca hazırlanan raporların dikkate alınması ve kurumların ortaklaşa çalışmaları önemlidir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
Ankara, 13 Nisan 2007