"İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ" KONUSUNDA YAPILACAK DÜZENLEMELERDE TMMOB GÖRÜŞLERİ DİKKATE ALINMALIDIR. ÇSGB "BEN YAPTIM, OLDU" DEMEMELİDİR.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı 18.07.2006 tarihinde İş Sağlığı ve Güvenliği konulu basın açıklaması yaptı.
"İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ" KONUSUNDA YAPILACAK DÜZENLEMELERDE TMMOB GÖRÜŞLERİ DİKKATE ALINMALIDIR. ÇSGB "BEN YAPTIM, OLDU" DEMEMELİDİR.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de iş kazaları ve meslek hastalıklarının önemli bir sorun olarak karşımıza çıkması, sanayileşmenin gelişimi ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin gerekli düzenleme ve yatırımların yapılmamasından dolayı yoğunluk kazanmıştır. Hızlı gelişen bilim, teknoloji, kalkınma ve sanayileşme süreçlerinin çalışma yaşamı ve güvenliği süreçlerine aynen yansıdığını söylemek güçtür.
Sanayileşme ve kalkınmanın bedeli; hiçbir zaman, iyi eğitilmiş, yeterli derecede beslenen, iş kazalarından ve meslek hastalıklarından gereği gibi korunan, işsiz kalma ve işini kaybetme korkusu yaşamayan, örgütlenmeleri engellenmeyen, sosyal güvenliğinden endişe duymayan; kısaca insanın refahı, mutluluğu, sağlığı ve güvenliğinden ödün vermek olmamalıdır.
Çalışılan ortamın ve üretim süreçlerinin yetersiz ve olumsuz koşulları, çalışanların en temel hakkı olan sağlıklı yaşama ve çalışma hakkını tehdit etmektedir. Bu nedenle İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda gerekli önlemlerin alınması bir zorunluluk olmaktadır. İş kazalarının ve meslek hastalıklarının ortadan kaldırılması, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sağladığı olanakların bu alana yönelik olarak geliştirilmesi, bilimsel araştırmaya dayalı riskin doğru tanımlanması, planlı çalışma ve üretim sürecindeki gelişmelerin bilimsel yöntemlerle incelenmesi ve nihayet güvenlik önlemlerinin arttırılmasıyla sağlanabilir.
Türkiye'de İş Sağlığı ve İş Güvenliğine ilişkin yasal çerçeveye bakıldığında, Anayasanın çalışma hayatının düzenlenmesi ile ilgili çeşitli maddeleri bulunmaktadır. 50. maddede hiç kimsenin yaşına cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılmayacağını, 56.maddede ise herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilmektedir.
TMMOB ve bağlı odaları meslek alanlarına giren tüm konularda olduğu gibi İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamında da "insan" odaklı yasal düzenlemelerin yapılması hususunda ilgili tüm kurumlara ayrıntılı raporlar sunarak görüş ve önerilerini dile getirmektedir.
Ne yazık ki, bu çalışmaların yankı bulmadığı hep birlikte görülmektedir. Siyasi iktidarlar, yıllardır var olan ve her geçen gün artarak süren bu alandaki sorunların çözümüne yönelik, sanayinin her kesiminde üreten, denetleyen, sorgulayan, çalışan üyelerinin yoğun bilgi ve deney birikimlerine sahip TMMOB ve bağlı odalarının görüş ve önerilerine kulak tıkamaktadır. Bilimsellikten uzak bu yaklaşımlar her alanda olduğu gibi İş Sağlığı ve Güvenliği alanında da telafisi güç zararların doğmasına yol açmakta, sorunların çözümüne ilişkin somut adımlar atılmasına engel olmaktadır.
Bu anlayış 4857 sayılı İş Yasası ile yürütülen İş Sağlığı ve Güvenliği uygulamalarında da sürmektedir.
Tüm uyarılarımıza karşın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından "ben yaptım, oldu" anlayışı ile İş Yasası gereği çıkarıldığı sanılan(!) yönetmelikler yargı tarafından sırayla iptal edilmektedir. Bakanlık "Yapmıştır, ama olmamıştır".
Şimdi artık "Bakanlıktan, uygulamada geçersiz belge almış durumuna düşürülen mühendislerin mağduriyetini kim, nasıl karşılayacaktır? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu sorunun muhatabıdır ve Bakanlık bu soruyu ivedilikle yanıtlamak durumundadır.
Neler olmuştur?
İş Yasası'nın 82. maddesinde "Bu Kanuna göre sanayiden sayılan, devamlı olarak en az elli işçi çalıştıran ve altı aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde işverenler, işyerinin iş güvenliği önlemlerinin sağlanması, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi ve uygulanmasının izlenmesi hizmetlerini yürütmek üzere işyerindeki işçi sayısına, işyerinin niteliğine ve tehlikelilik derecesine göre bir veya daha fazla mühendis veya teknik elemanı görevlendirmekle yükümlüdürler. İş Güvenliği ile görevli mühendis veya teknik elemanların nitelikleri, sayısı, görev, yetki ve sorumlulukları, eğitimleri, çalışma şartları, görevlerini nasıl yürütecekleri, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nin görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir" hükmü bulunmaktadır.
Yasal durum böyle olmakla birlikte, Bakanlık, TMMOB'yi "şekli" bir konumda tutma yolunu benimsemiş ve sürecin dışına itmiştir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yasanın 82. maddesine dayanarak 20 Ocak 2004 tarih ve 25352 sayılı Resmi Gazete'de "İş Güvenliği ile Görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik'i yayımlamış ve mühendislerin eğitiminden, sınavına ve belgelendirmesine varıncaya dek tüm süreci kendi inisiyatifinde tutmuştur.
Bu Yönetmelikte: İş Güvenliği Mühendisinin bağımsızlığı ve iş güvencesi göz ardı edilmiştir. Bilimsel bilgi ve teknik yeterlilik ölçütü belirsizdir. ÇASGEM'in yasal olarak mühendisleri eğitmek ve sertifika vermek gibi bir yetkisi olmamasına karşın, iş güvenliği mühendisleri bakanlığın bu müdürlüğüne teslim edilmiştir. İş güvenliği mühendisleri yönünden tam gün istihdam yerine ayda 1-5 günlük çalışma süresi öngörülmüş. İşyerlerinin hangi risk grubuna girdiği dahi belli değilken, işin niteliğine bakılmaksızın, iş güvenliği mühendisinin iş yerine ayıracağı süreyi yönetmeliğin belirlemesi, iş güvenliği mühendisinin görevini yerine getirmeyi imkânsızlaştırmıştır. İş güvenliği mühendisinin görevlendirilmesinde ve feshinde işveren inisiyatifi yeterli görülmüştür. İş güvenliği mühendisinin Odaya kayıtlı olması koşulu da aranmamıştır.
TMMOB, bu Yönetmeliğin iptali istemiyle dava açmış ve Danıştay 10. Dairesi, anılan Yönetmeliğin neredeyse tüm maddelerini oy birliği ile iptal etmiştir.
Yargı, ayrıca Bakanlığın yasa gereği yayımlattığını söylediği iki ayrı yönetmeliği de süreç içerisinde iptal etmiştir.
1. Bakanlığın İş Yasası'nın 81. maddesine dayanıldığını söylediği ve 16 Aralık 2003 tarih 25318 sayılı Resmi Gazete'de yayımlatarak yürürlüğe koyduğu "İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik" başlıklı düzenlemesi, İş Yasası'nın amacına aykırı olarak düzenlendiğinden Türk Tabipleri Birliği tarafından dava konusu edilmiş ve Türk Tabipler Birliğini dışlayan hükümler iptal edilmiştir. Dava temyiz aşamasındadır.
2- Gene Bakanlığın İş Yasası'nın 78. maddesine göre dayanıldığını söylediği ve 9 Aralık 2003 tarih 25311 sayılı Resmi Gazete'de yayımlatarak yürürlüğe koyduğu "İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yönetmeliği" ise, TMMOB, TTB ve DİSK tarafından verilen ortak dilekçe ile dava konusu edilmiş ve bu yönetmelik de Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Danıştay, Tüzük şeklinde üst hukuk normu olarak düzenlenmesi gereken bir konunun Yönetmelik olarak düzenlenmesini hukuka aykırı bulmuştur. İptal kararı üzerine Bakanlık, dava konusu Yönetmeliği, Tüzük düzenlemesi olarak Danıştay'a görüş için sunmuştur. Danıştay ise, Konsey Direktifinin bu alanı düzenlemeye yeterli olmadığı ve daha kapsamlı bir düzenlemenin yapılması gerektiği noktasında Bakanlığa olumlu görüş vermemiştir.
Şimdi de öğreniyoruz ki, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, yeni bir yasanın hazırlığı içerisinde: "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu".
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, yargının geçit vermediği konularda, İş Yasası'nın demokratik ve katılımcı maddeleri olan iş güvenliği ve iş sağlığı alanını düzenleyen 81 ve 82. maddelerini iptal eden bir yasa tasarısını hazırlama yoluna gitmiştir. "AB'ye uyum ve çağın gerisinde kaldığı iddia edilen iş mevzuatlarını çağın gereklerine uygun hale getirme, sosyal boyutu ihmal edilmemiş ve sosyal aktörlerin karar alma süreçlerine aktif katılımı" gibi gerekçelerle yürürlüğe konulan 4857 sayılı İş Yasası'nı şimdi yeni "felaketlerin" beklediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bakanlık hazırladığı tasarı ile 4857 sayılı İş Yasası'nın çıkarılış amacını gerekçesiz bırakmaktadır.
Uyarıyoruz:
Şimdi ihtiyaç, yeni(!) yasalarla, yargı kararlarına hülle yapmak değildir.
Şimdi ihtiyaç, bilimin ve tekniğin gereğini yerine getirmektir.
Şimdi ihtiyaç, iş sağlığı ve güvenliği hakkında yapılacak düzenlemelerde emek ve meslek örgütlerinin görüşlerinin dikkate alınmasıdır.
Şimdi ihtiyaç, işyerlerinde "önce insan, önce sağlık, önce iş güvenliği" anlayışının yerleştirilmesidir. Buna yönelik düzenlemelerin yapılmasıdır.
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
"İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ" KONUSUNDA YAPILACAK DÜZENLEMELERDE TMMOB GÖRÜŞLERİ DİKKATE ALINMALIDIR. ÇSGB "BEN YAPTIM, OLDU" DEMEMELİDİR.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de iş kazaları ve meslek hastalıklarının önemli bir sorun olarak karşımıza çıkması, sanayileşmenin gelişimi ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin gerekli düzenleme ve yatırımların yapılmamasından dolayı yoğunluk kazanmıştır. Hızlı gelişen bilim, teknoloji, kalkınma ve sanayileşme süreçlerinin çalışma yaşamı ve güvenliği süreçlerine aynen yansıdığını söylemek güçtür.
Sanayileşme ve kalkınmanın bedeli; hiçbir zaman, iyi eğitilmiş, yeterli derecede beslenen, iş kazalarından ve meslek hastalıklarından gereği gibi korunan, işsiz kalma ve işini kaybetme korkusu yaşamayan, örgütlenmeleri engellenmeyen, sosyal güvenliğinden endişe duymayan; kısaca insanın refahı, mutluluğu, sağlığı ve güvenliğinden ödün vermek olmamalıdır.
Çalışılan ortamın ve üretim süreçlerinin yetersiz ve olumsuz koşulları, çalışanların en temel hakkı olan sağlıklı yaşama ve çalışma hakkını tehdit etmektedir. Bu nedenle İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda gerekli önlemlerin alınması bir zorunluluk olmaktadır. İş kazalarının ve meslek hastalıklarının ortadan kaldırılması, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sağladığı olanakların bu alana yönelik olarak geliştirilmesi, bilimsel araştırmaya dayalı riskin doğru tanımlanması, planlı çalışma ve üretim sürecindeki gelişmelerin bilimsel yöntemlerle incelenmesi ve nihayet güvenlik önlemlerinin arttırılmasıyla sağlanabilir.
Türkiye'de İş Sağlığı ve İş Güvenliğine ilişkin yasal çerçeveye bakıldığında, Anayasanın çalışma hayatının düzenlenmesi ile ilgili çeşitli maddeleri bulunmaktadır. 50. maddede hiç kimsenin yaşına cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılmayacağını, 56.maddede ise herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilmektedir.
TMMOB ve bağlı odaları meslek alanlarına giren tüm konularda olduğu gibi İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamında da "insan" odaklı yasal düzenlemelerin yapılması hususunda ilgili tüm kurumlara ayrıntılı raporlar sunarak görüş ve önerilerini dile getirmektedir.
Ne yazık ki, bu çalışmaların yankı bulmadığı hep birlikte görülmektedir. Siyasi iktidarlar, yıllardır var olan ve her geçen gün artarak süren bu alandaki sorunların çözümüne yönelik, sanayinin her kesiminde üreten, denetleyen, sorgulayan, çalışan üyelerinin yoğun bilgi ve deney birikimlerine sahip TMMOB ve bağlı odalarının görüş ve önerilerine kulak tıkamaktadır. Bilimsellikten uzak bu yaklaşımlar her alanda olduğu gibi İş Sağlığı ve Güvenliği alanında da telafisi güç zararların doğmasına yol açmakta, sorunların çözümüne ilişkin somut adımlar atılmasına engel olmaktadır.
Bu anlayış 4857 sayılı İş Yasası ile yürütülen İş Sağlığı ve Güvenliği uygulamalarında da sürmektedir.
Tüm uyarılarımıza karşın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından "ben yaptım, oldu" anlayışı ile İş Yasası gereği çıkarıldığı sanılan(!) yönetmelikler yargı tarafından sırayla iptal edilmektedir. Bakanlık "Yapmıştır, ama olmamıştır".
Şimdi artık "Bakanlıktan, uygulamada geçersiz belge almış durumuna düşürülen mühendislerin mağduriyetini kim, nasıl karşılayacaktır? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu sorunun muhatabıdır ve Bakanlık bu soruyu ivedilikle yanıtlamak durumundadır.
Neler olmuştur?
İş Yasası'nın 82. maddesinde "Bu Kanuna göre sanayiden sayılan, devamlı olarak en az elli işçi çalıştıran ve altı aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde işverenler, işyerinin iş güvenliği önlemlerinin sağlanması, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi ve uygulanmasının izlenmesi hizmetlerini yürütmek üzere işyerindeki işçi sayısına, işyerinin niteliğine ve tehlikelilik derecesine göre bir veya daha fazla mühendis veya teknik elemanı görevlendirmekle yükümlüdürler. İş Güvenliği ile görevli mühendis veya teknik elemanların nitelikleri, sayısı, görev, yetki ve sorumlulukları, eğitimleri, çalışma şartları, görevlerini nasıl yürütecekleri, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nin görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir" hükmü bulunmaktadır.
Yasal durum böyle olmakla birlikte, Bakanlık, TMMOB'yi "şekli" bir konumda tutma yolunu benimsemiş ve sürecin dışına itmiştir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yasanın 82. maddesine dayanarak 20 Ocak 2004 tarih ve 25352 sayılı Resmi Gazete'de "İş Güvenliği ile Görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik'i yayımlamış ve mühendislerin eğitiminden, sınavına ve belgelendirmesine varıncaya dek tüm süreci kendi inisiyatifinde tutmuştur.
Bu Yönetmelikte: İş Güvenliği Mühendisinin bağımsızlığı ve iş güvencesi göz ardı edilmiştir. Bilimsel bilgi ve teknik yeterlilik ölçütü belirsizdir. ÇASGEM'in yasal olarak mühendisleri eğitmek ve sertifika vermek gibi bir yetkisi olmamasına karşın, iş güvenliği mühendisleri bakanlığın bu müdürlüğüne teslim edilmiştir. İş güvenliği mühendisleri yönünden tam gün istihdam yerine ayda 1-5 günlük çalışma süresi öngörülmüş. İşyerlerinin hangi risk grubuna girdiği dahi belli değilken, işin niteliğine bakılmaksızın, iş güvenliği mühendisinin iş yerine ayıracağı süreyi yönetmeliğin belirlemesi, iş güvenliği mühendisinin görevini yerine getirmeyi imkânsızlaştırmıştır. İş güvenliği mühendisinin görevlendirilmesinde ve feshinde işveren inisiyatifi yeterli görülmüştür. İş güvenliği mühendisinin Odaya kayıtlı olması koşulu da aranmamıştır.
TMMOB, bu Yönetmeliğin iptali istemiyle dava açmış ve Danıştay 10. Dairesi, anılan Yönetmeliğin neredeyse tüm maddelerini oy birliği ile iptal etmiştir.
Yargı, ayrıca Bakanlığın yasa gereği yayımlattığını söylediği iki ayrı yönetmeliği de süreç içerisinde iptal etmiştir.
1. Bakanlığın İş Yasası'nın 81. maddesine dayanıldığını söylediği ve 16 Aralık 2003 tarih 25318 sayılı Resmi Gazete'de yayımlatarak yürürlüğe koyduğu "İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik" başlıklı düzenlemesi, İş Yasası'nın amacına aykırı olarak düzenlendiğinden Türk Tabipleri Birliği tarafından dava konusu edilmiş ve Türk Tabipler Birliğini dışlayan hükümler iptal edilmiştir. Dava temyiz aşamasındadır.
2- Gene Bakanlığın İş Yasası'nın 78. maddesine göre dayanıldığını söylediği ve 9 Aralık 2003 tarih 25311 sayılı Resmi Gazete'de yayımlatarak yürürlüğe koyduğu "İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yönetmeliği" ise, TMMOB, TTB ve DİSK tarafından verilen ortak dilekçe ile dava konusu edilmiş ve bu yönetmelik de Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Danıştay, Tüzük şeklinde üst hukuk normu olarak düzenlenmesi gereken bir konunun Yönetmelik olarak düzenlenmesini hukuka aykırı bulmuştur. İptal kararı üzerine Bakanlık, dava konusu Yönetmeliği, Tüzük düzenlemesi olarak Danıştay'a görüş için sunmuştur. Danıştay ise, Konsey Direktifinin bu alanı düzenlemeye yeterli olmadığı ve daha kapsamlı bir düzenlemenin yapılması gerektiği noktasında Bakanlığa olumlu görüş vermemiştir.
Şimdi de öğreniyoruz ki, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, yeni bir yasanın hazırlığı içerisinde: "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu".
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, yargının geçit vermediği konularda, İş Yasası'nın demokratik ve katılımcı maddeleri olan iş güvenliği ve iş sağlığı alanını düzenleyen 81 ve 82. maddelerini iptal eden bir yasa tasarısını hazırlama yoluna gitmiştir. "AB'ye uyum ve çağın gerisinde kaldığı iddia edilen iş mevzuatlarını çağın gereklerine uygun hale getirme, sosyal boyutu ihmal edilmemiş ve sosyal aktörlerin karar alma süreçlerine aktif katılımı" gibi gerekçelerle yürürlüğe konulan 4857 sayılı İş Yasası'nı şimdi yeni "felaketlerin" beklediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bakanlık hazırladığı tasarı ile 4857 sayılı İş Yasası'nın çıkarılış amacını gerekçesiz bırakmaktadır.
Uyarıyoruz:
Şimdi ihtiyaç, yeni(!) yasalarla, yargı kararlarına hülle yapmak değildir.
Şimdi ihtiyaç, bilimin ve tekniğin gereğini yerine getirmektir.
Şimdi ihtiyaç, iş sağlığı ve güvenliği hakkında yapılacak düzenlemelerde emek ve meslek örgütlerinin görüşlerinin dikkate alınmasıdır.
Şimdi ihtiyaç, işyerlerinde "önce insan, önce sağlık, önce iş güvenliği" anlayışının yerleştirilmesidir. Buna yönelik düzenlemelerin yapılmasıdır.
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
Okunma Sayısı: 2737
Yayın Tarihi:
18.07.2006