TMMOB Maden Mühendisleri Odası

Kütahya Gediz'de Grizu faciası

Kütahya Gediz'de Grizu faciası
 

Kütahya’nın Gediz İlçesi’ne bağlı Gökler Beldesi’nde işletilmekte olan yeraltı kömür ocağında, 21 Nisan 2005 tarihinde meydana gelen kaza sonucu, biri Maden Mühendisi olmak üzere toplam 18 çalışan yaşamını yitirmiştir.

Kazanın olduğu yeraltı kömür ocağı; merkezi Ankara’da bulunan Kömür İşletmeleri Anonim Şirketi’ne (KİAŞ) ait Gediz Linyit İşletmesi’nde bulunmakta olup, söz konusu işletmede 1957 yılından bu yana yeraltı üretim metodu ile yüksek kalorili linyit kömürü üretimi yapılmaktadır. Üretilen kömürün Alt Isıl Değeri 5.000 Kcal/kg civarındadır. Geçmiş yıllarda üretiminin tamamını Türkiye Şeker Fabrikalarına veren işletme, günümüzde piyasaya da kömür pazarlamaktadır.

KİAŞ’ın, Gediz Linyit İşletmesi’nden ayrı olarak, Karaman – Ermenek, Eskişehir - Mihalıççık ve Balıkesir - Mancılık Linyit İşletmeleri bulunmakta olup, söz konusu işletmelerden 2004 yılı içerisinde toplam olarak 250.000 ton kömür üretimi yapılmıştır. Bu miktarın yaklaşık 35.000 tonu Gediz’deki işletmeden üretilmiştir.

KİAŞ, 27 Haziran 2003 tarihinde özelleştirme kapsamına alınmıştır. KİAŞ hisselerinin % 38’i bir kamu iktisadi teşekkülü olan Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’na ait olup, % 33,8’i Pancar Ekicileri Kooperatifi’ne, % 10’u Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na, % 2,78’i Kütahya Şeker Fabrikaları’na, % 2,6’ı Konya Şeker Fabrikaları’na, % 0,8’i Polat Madencilik’e, % 5’i Şekerbank T.A.Ş.’ne, % 3,5’i Yeni Çeltek A.Ş.’ne ve % 3,5’i ise diğer özel şirketlere aittir.

KİAŞ, 2003 yılında 587 Milyar TL ve 2004 yılında ise 635 Milyar TL kar elde etmiştir. Toplam personel sayısı 31.12.2004 itibariyle 366 kişidir. KİAŞ’ın özelleştirilmesine ilişkin hazırlık çalışmaları, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından sürdürülmektedir.

Kazadan sonra, Odamız yöneticileri tarafından yerinde incelemeler yapılmış ve aşağıdaki bulgu ve sonuçlara ulaşılmıştır:

1) Kazanın oluştuğu ocakta, kömür üretimi amacıyla hazırlık faaliyetleri sürdürülmektedir. Söz konusu faaliyetler, yüzeyden yaklaşık 200 metre derinde ve son derece güç doğa koşullarında çalışmayı gerektirmektedir. Hazırlık çalışmalarının yapıldığı yerlere yaklaşık 30 derece eğimli yeraltı yollarından ulaşılmakta, yeraltından çıkarılan kömür ve taş, bu yollar boyunca tesis edilen raylar vasıtasıyla vagonlar ile yeryüzüne çıkarılmaktadır. Yanıcı ve patlayıcı gazları da ihtiva eden ortam, kaza olasılığı bakımından son derece büyük riskler taşımaktadır.

2) Ocaktaki çalışma, her biri 8’er saatten üç vardiya olmak üzere tüm gün boyunca aralıksız sürdürülmekte olup, her vardiyada yaklaşık 20 işçi çalışmaktadır. Ocak içindeki hazırlık çalışmalarında, tabakaları gevşetebilmek amacıyla zaman zaman patlatma da yapılmakta olup, bu durum riski daha da artırmaktadır. Ocağın, içerdiği tehlikeli gazlardan arıtılması amacıyla havalandırılması, “vantüp” denilen 60 ve 25 cm çapındaki bez borularla yapılmaktadır. “Nefeslik” denilen ve yüzeyi çalışma alanlarına bağlayacak olan, ocağın havalandırılması bakımından yaşamsal önemdeki 60 cm. çapında havalandırma bacasının ise, kazanın olduğu sırada henüz tamamlanmadığı anlaşılmıştır.

3) Söz konusu ocaktan, her vardiyada yaklaşık 20 ton olmak üzere günde 60 ton civarında kömür üretimi yapıldığı anlaşılmıştır. Bu miktar, hazırlık çalışması yapılan ve havalandırma sistemi bu düzeyde bir kömür üretimine uygun tesis edilmeyen bir ocak için, aşırı olabilecek bir üretim düzeyini ifade etmektedir.

4) Ocakta yürütülen faaliyetlerin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na verilen projeden farklı olduğu, bu husustaki denetimin Bakanlık tarafından yapılmadığı tesbit edilmiştir.

5) Kazanın, ocakta biriken “metan” gazının oksijenle birleşmesi sonucu oluşan grizu patlaması şeklinde olduğu anlaşılmıştır.

6) Yeraltı kömür işletmeciliği yapılan ocak yüksek risk içermektedir. Böylesi yüksek risk taşıyan ocakta, sorumluların gereken emniyet önlemlerini alıp almadıkları, çalışma yöntemlerini belirlerken yaptıkları risk değerlendirmelerinin yeterli olup olmadığı henüz net olarak ortaya konulamamaktadır. Ocakta halen yanıcı, zehirleyici gazların bulunuyor olma olasılığı yüksektir. Bu nedenle, kaza sonrası tespit yapmak ve kaza nedenlerini belirleyebilmek amacıyla ocağın içerisine girilip olay yeri araştırmasının yapılabilmesi henüz mümkün olamamaktadır. Kazadan sonra yapılan kurtarma çalışmaları sırasında ve yaşamlarını kaybedenler üzerinde hastanelerde yapılan araştırmalar ile elde edilen bulgular da yine, doğru değerlendirme yapabilmek bakımından yetersiz kalmaktadır.

7) Kazanın grizu patlaması sonucu oluştuğu açıktır. Ancak, durumun tespiti ve kazanın en doğru biçimde belirlenmesi, ocak içerisinde inceleme ve araştırma yapacak uzman bilirkişilerin raporları ile mümkün olacaktır. Bu nedenle, bugünden kesin yargılara varma çabası spekülasyonlar üretmekten öteye geçemeyecektir.

8) Söz konusu işletmede mühendis ve işçilerin düşük ücretlerle çalıştırıldığı belirlenmiştir.

9) Ülkemizin en güç çalışma koşullarına sahip üretim yerlerinden biri olan söz konusu ocakta, ne Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ne de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yeterli denetimlerin yapılmadığı anlaşılmıştır.

10) Madencilik sektöründe benzeri iş kazaları son zamanlarda sürekli artmaktadır. Geçtiğimiz 20 ayda, sadece Aşkale, Ermenek, Küre, İskilip ve Gediz’de meydana gelen kazalarda 57 çalışan yaşamını kaybetmiştir. Bu kazaların olduğu işletmelerde özelleştirme çalışmalarının ya tamamlanmış ya da devam etmekte olduğu görülmektedir. Bu durum, madencilik sektöründe özelleştirme politikaları ile iş kazaları arasında doğrudan bir ilişki olduğuna işaret etmektedir.

11) Yine, KİAŞ’a ait Karaman Ermenek’teki bir diğer yeraltı kömür ocağında 16 ay önce bir grizu patlaması daha meydana gelmiş ve patlama sonucu 10 maden işçisi yaşamını yitirmiştir. Rödövans (kiralama) ile KİAŞ tarafından özel bir firmaya işlettirilen ocakta, yine Gediz ocağında olduğu gibi zorlu üretim koşulları ve yüksek grizu riski bulunmaktayken, bu ocakta deneyimsiz ve eğitimsiz teknik eleman ve işçiler son derece düşük ücretlerle istihdam edilmişlerdir. Deneyimsiz ve eğitimsiz personel istihdamı hatalı işletmecilik yapılmasına, emniyet tedbirlerinin gerektiği gibi alınmamasına neden olmuş, işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin asgari kurallara bile uyulmadığı anlaşılan ocakta, kaza kaçınılmaz hale gelmiştir.

Maden Mühendisleri Odası, olayla ilgili olarak, aşağıdaki görüş ve önerilerini kamuoyu ile paylaşmayı bir görev bilmektedir:

1) Madencilik, doğası gereği içerdiği riskler nedeni ile özellik arz eden, bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetimi gerektiren dünyanın en ağır iş kollarından birisidir. Söz konusu deneyim ve uzmanlık, uzun yıllar hatta nesiller gerektirmektedir. Son 25 yıldır devletin küçültülmesi, kamunun faaliyet alanının daraltılması ile iktisadi etkinlik ve verimliliğin sağlanacağı savı ile uygulanılmaya çalışılan girişimler sonucu, ülkemiz madencilik sektörü yarı yarıya küçültüldüğü gibi, nesillerin bilgi ve deneyim birikimi de darmadağın edilmiş, edilmektedir.

Bir yandan ülkemiz madencilik kuruluşlarındaki mevcut birikimin yok edilerek, madencilik üretimlerinin yetersiz, donanımsız ve deneyimsiz kişi ve kuruluşlara bırakılması, bu yapılırken bir yandan yetersiz, liyakatsiz kişilerin siyasal atamaları ve diğer yandan kamusal denetimin iyice gevşetilmesi böylesi kazaların kaçınılmaz olmasına neden olmaktadır.

2) Böylesine zor ve riskli bir işkolunda, çalışanların sağlığı, iş güvenliği, alınacak önlemler ve yapılacak yatırımlar son derece önemlidir. Ülkemiz madencilik sektöründe meydana gelen iş kazalarının ana nedenlerinden biri, iş güvenliğiyle ilgili gerekli yatırımların yeterince yapılmamasıdır.Kısa sürede yüksek kar sağlamak amacıyla yapılan üretim projeleri, hızlı ve yüksek kazanç için üretim zorlamaları, böylesi kazalara davetiye çıkarmaktadır.

Madencilik faaliyetleri; işletme yönteminden-tahkimat sistemine, havalandırmadan-kazı teknolojisine, nakliyatından-cevher zenginleştirmeye, personel istihdamından-eğitimine ve fizibilite etüdünden-yatırımına kadar bir bütün olarak düşünülmelidir. Bunların tümünde yapılacak iyileştirmelerle, iş güvenliği ve işçi sağlığı standartlarının yükseltilebileceği bilinmelidir. Yatırımlara ayrılan pay azaldıkça, işçi sağlığı ve iş güvenliğine yapılacak yatırımların payı da azalmaktadır.

3) Madencilik sektöründe iş güvenliğinden birinci derecede sorumlu kuruluşlar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’dır.

Madencilik sektöründe kamu denetiminin bu kuruluşlar tarafından yeterince sağlanabildiği söylenemez. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılan yeni İş Kanunu ve ilgili yönetmelikleri, madencilik sektöründe etkin denetlemenin yapılabilmesi bakımından son derece yetersizdir ve ciddi sakıncalar içermektedir. Söz konusu mevzuat, yeniden gözden geçirilerek madencilik sektörünün özellik arz eden sorunları da göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir. Yine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da, denetim elemanı olarak yararlanacağı maden mühendisi kadrolarını artırmak durumundadır.

Yine, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın madencilikten sorumlu birimi Maden İşleri Genel Müdürlüğü’ne, yasa ile, “madencilik faaliyetlerinin iş güvenliği ve işçi sağlığı ilkelerine uygun yürütülmesini takip etme” görevi de verilmiştir. Bununla beraber, söz konusu Genel Müdürlüğün 230 civarında personeli ile 24.000’in üzerindeki maden ruhsat sahasındaki madencilik faaliyetlerini yeterince takip edebilmesi mümkün değildir. Bu kuruluş, madencilik sektörünün ihtiyaçlarına yönelik olarak yeniden yapılandırılmalı, personel kadrosu gerek nicelik gerekse nitelik bakımından geliştirilmelidir.

4) Söz konusu kazanın meydana geldiği Kütahya’da ve diğer pek çok ilde yüksek risk taşıyan, kuralsız ve denetimsiz çalışan pek çok maden işletmesi daha bulunmaktadır. Bu işletmelerde her an kaza olma olasılığı mevcuttur. Sektörün özelliği göz önüne alınarak kapsamlı bir risk haritasının söz konusu Bakanlıklarca hazırlanması ve denetimlerin buna göre yapılması gerekmektedir. Risk içeren maden işletmelerinin yoğun olarak bulunduğu illerde ya da bölgelerde söz konusu Bakanlıkların denetim bürolarının kurulması, önemli bir denetim kolaylığı sağlayacaktır.

5) Ülkemizde çok sayıda maden işletmesi, mühendislik bilim ve tekniğinden uzak, teknik elemanın gözetim ve denetimi olmaksızın, tamamen ilkel koşullarda çalışmaktadır. İş güvenliği ve işçi sağlığı kuralları hiçe sayılarak, tamamen emek yoğun, mekanizasyondan uzak çalışma anlayışı çerçevesinde yürütülen bu tarz işletmecilik terk edilmediği sürece, bu kazaların sonu gelmeyecektir. Bu çalışma şekli, her yıl çok sayıda ölümlü kazaya neden olduğu gibi, kaynak israfına ve çevre sorunlarına da neden olmaktadır.

Madencilik sektöründe yürürlükte olan yasal mevzuata göre yürütülmekte olan “ teknik nezaretçi” uygulaması önemli sorunlara neden olmaktadır. Sorumlu mühendisin, ücretini, denetlemek durumunda olduğu işyerinin sahibinden alması da çelişki yaratmakta ve mühendis, işletme ile ilgili kararlarında özgür davranamamaktadır.

Madencilik sektöründeki denetimin; dünyada tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, mutlaka Maden Mühendisleri tarafından yapılması gerekmektedir. Her maden işletme faaliyetinde iş güvenliği ve üretim için yeterli sayıda Maden Mühendisinin daimi istihdamı zorunlu olmalı, özellikle yer altı işletmelerinde her vardiyaya en az bir maden mühendisi zorunluluğu getirilmeli, işletmenin özelliklerine ve taşıdığı risklere göre söz konusu mühendisin gerekli deneyime sahip olması mutlaka sağlanmalıdır.

6) İşyerinin güvenliğine yönelik sorumluluğu, işçi sendikalarının da paylaşması gerekmektedir. Bu yönde bir denetim ile işçilerin eğitim ve sağlıklarına ilişkin etkin çalışmalar, sendikaların birincil görevleri arasında yer almalıdır.

7) İşyerlerinde çalışan mühendislerin, görevlerini, meslek ahlakı ilkelerinden sapmadan, yaptıkları işin insan yaşamı bakımından taşıdığı yüksek risklerin bilincinde olarak yapmaları gerekmektedir.

8) Kaza sonrası organizasyon ve koordinasyonun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde kurulacak bir birim tarafından yürütülmesi, buna ilişkin planlamaların bu birim tarafından geliştirilerek kaza sonrası belirsizliklerin giderilmesi büyük önem arz etmektedir.

Olayda yaşamını yitiren maden şehitlerini saygıyla anıyor, yakınlarının acılarını paylaşıyoruz. Tüm madencilik camiasına baş sağlığı diliyoruz. Madencilik sektöründe giderek artmakta olan iş kazaları konusunda ilgilileri uyarıyor ve görevlerini eksiksiz yapmaya, gereken önlemleri acilen almaya davet ediyoruz.

Kamuoyunun bilgisine sunarız.

TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
Ankara, 27 Nisan 2005

Okunma Sayısı: 7598
Yayın Tarihi: 27.04.2005