Nasıl Bir Maden Kanunu ?
NASIL BİR MADEN KANUNU ?
Ülkemizde yasalar çok çabuk eskimekte ve yerine yeni bir yasa koyma ihtiyacı! doğmaktadır. Bunun pek çok nedeni bulunmaktadır.Yasa oluştururken tüm tarafların görüşlerinin alınmaması ve belli grupların taleplerinin birebir yer bulması çıkan yasanın uygulanabilirliğini zorlaştırmaktadır. Maden Kanunu da daha çıkar çıkmaz tartışmalara neden olmuş, toplumun geniş kesimlerince eleştirilmiştir. Bugünlerde yasada değişiklik çalışmaları yapıldığı bilinmektedir. Bunun bir nedeni de Anayasa Mahkemesi‘nin verdiği iptal kararıyla ilgilidir.
Herhangi bir yasa, her şeyden önce, bir öncelikler-niyetler manzumesine yani bir politika metnine dayanmak zorundadır. Ancak, mevcut Maden Kanunu‘nda yapılması öngörülen değişiklikler için ortaya konulan gerekçeler, en başından itibaren madencilik sektörünün genel sorunlarını tam olarak kavramamış ve çağdaş çözümler üretmeye yönelik tasarımlanmamıştır. İnsanı ve insan emeğini merkeze koyan, bir yandan madencilik faaliyetlerinde kamunun etkin gözetim ve denetimini sağlarken, diğer taraftan söz konusu faaliyetlerin çevre ve ekosistemlerin korunmasını da gözeten, temel olarak ekonomik kalkınmaya ve yoksulluğun azaltılarak gelir dağılımının düzeltilmesi hedeflerine yönlendirilen bir "ulusal madencilik politikası" Maden Kanunu‘nun temeli olmalıdır. Bu husus, gerek toplumun yararı gerekse madencilik sektörünün gelişimi bakımından son derece büyük önem taşımaktadır.
Genel olarak bakıldığında, ülkemiz madencilik sektörünün istenilen düzeyde gelişmemiş olmasının nedeni yalnızca mevcut Maden Kanunu değildir. Diğer pek çok alanda olduğu gibi,madencilik alanında da yol alamayışımızın belirgin nedenleri arasında; stratejik öngörüyle insan kaynakları planlamasını da göz önüne alan ulusal kalkınma modellerinin bir türlü geliştirilememesidir. Uluslararası finans kuruluşlarının güdümünde ekonomik ve sosyal politikaların uygulanmaya çalışılması, özellikle son yirmi yılda planlama düşüncesinin tamamen bir kenara bırakılması, ekonominin sanayileşme ve yatırım artışlarına dayalı dengeli bir yapıya kavuşturulamaması, sanayileşmenin olmazsa olmaz koşulu olan teknoloji üretimini sağlamak amacıyla geliştirilmesi ve uygulanması gereken ulusal bilim ve teknoloji politikalarımızın olmayışı, yönetsel yapılardaki verimsizlik, yolsuzluk ve yozlaşma bulunmaktadır. Sorunların yanlış tespit edilmesinin, doğru olmayan çözüm arayışlarına ve dolayısıyla yeni sorun alanlarına yol açması kaçınılmazdır. Madencilik sektörünün ülke kalkınmasındaki kritik önemi, fazla miktarlarda üretilip yurt dışına satılarak döviz elde edilmesinde değil, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlamasındadır. Bu çerçevede, madencilik sektörünün planlanmasında ülke sanayi sektörleri ile entegrasyon ön planda tutulmalıdır. Bu hususların ihmal edilmesi halinde gelecekte de yasanın tartışılmasına devam edilecektir.
Madenler, milyonlarca yılda oluşan, tüketildiğinde yenilenemeyen kaynaklardır. Bu nedenle mutlaka etkin bir planlama yapılarak üretilmelidir. Üretim yapılırken, ülkenin ihtiyaçları göz önüne alınmalı, çevreye duyarlı bir şekilde ve kamu yararı öncelikli olarak değerlendirilmelidir. Madencilik faaliyetlerinin kaynak kaybına yol açmadan, çevreyle barışık, akılcı ve ekonomik kurallara göre ve iş güvenliği- işçi sağlığı esasları çerçevesinde yürütülmesi, bilimsel ve teknik bilginin kullanımı ile mümkündür. Bu durum, sektörde bilim ve teknolojinin uygulayıcısı olan maden mühendislerinin ve teknik elemanların istihdamını gerekli kılmaktadır. Yapılacak değişiklerde bu konular mutlaka dikkate alınmalıdır.
Maden Kanunu‘nda değişiklik yapılmasına ilişkin çalışmalar, 2000 yılında bazı çevrelerin girişimleriyle başlatılmıştır. Söz konusu girişimler sonucunda, o tarihteki Bakanlar Kurulu‘ndan "madencilik sektörünün yeniden elden geçirilmesi ve özelleştirme" başlıklı bir düzenleme kararı çıkartılmıştır. Bu karar ile amaçlanan, bor tuzlarının aranması ve işletilmesinin devlet eliyle yapılacağını hükme bağlayan 2840 sayılı yasanın da yürürlükten kaldırılmasıdır. Bu yönde bir yasa taslağı da hazırlanmış, ancak, o tarihte toplumun hemen her kesiminden gelen kararlı karşı çıkışlar ile girişimin sahibi oldukları açıkça bilinen ittifak geri durdurulabilmiştir. Aradan geçen süre zarfında, söz konusu yasada yapılacak değişikliklere ilişkin çalışmalar sürdürülmüştür. Ancak, borlarla ilgili başlangıçtaki niyet bu güne kadar tekrar gündeme getirilmemiştir. Bununla beraber, söz konusu niyetten gerçekte hiçbir zaman vazgeçilmediği de bir gerçektir. Maden Kanunu‘ndaki değişikliklere ilişkin çalışmalarda bor madenlerimizi elinde pek fazla bor rezervi kalmayan yabancı bir tekel karşısında korumasız bırakmak bu ülkeye yapılacak en büyük yanlışlık olacaktır.
Ülkemizde madencilik yapılamayacak özel alanlar (milli park, SİT alanları vb.) önceden belirlenerek bu alanlara ruhsat verilmemesi sektöre yatırım yapacak kurumların ve kişilerin ileride sorun yaşamalarını engelleyecektir. Ayrıca, çıkarılacak yasaya bağlı tüzük hazırlanması uygulamada yaşanacak sorunları azaltacaktır. Çünkü, tüzük çıkarmak Danıştay onayına bağlı olup, olası hukuksal hataları baştan önleyebilecektir. Bunun sonucu olarak sektör yatırımcıları, hem zaman hem de kaynak kaybına uğramaktan kurtulacaktır. Tüm maden işletmelerinde maden üretimi, mutlaka yeterli sayıda maden mühendisi nezaretinde yapılmalıdır. İşyerinde her vardiyada daimi olarak maden mühendisi bulundurmayan işletmelere üretim izni verilmemelidir. Teknik nezaretçi ve iş güvenliğinden sorumlu olan mühendis ücretini, denetlemek durumunda olduğu işyeri sahibinden almakta olup bu durum mühendisin işletme ile ilgili kararlarında özgür davranmasını engellemektedir. Bu açıdan, teknik nezaretçinin ve iş güvenliğinden sorumlu mühendisin özgürce karar verebilmesi ve görevini layıkıyla yerine getirebilmesi amacıyla, ücretini oluşturulacak bir fondan alması için gerekli yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır. Bu hususlar yasa çalışmalarında dikkate alınmalıdır.
Toplumsal, ekonomik ve çevresel bakımdan sürdürülebilir bir madencilik sektörünün gelişimi; devlet, sektörde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar ile demokratik kitle örgütlerinin yapıcı işbirliği ile mümkündür. Söz konusu tarafların doğrudan katılımları olmaksızın hazırlanacak herhangi bir sektör planının ya da plan uygulamasının başarılı olması mümkün değildir.
Mehmet TORUN
Maden Mühendisi