Oda Başkanımız Mehmet TORUN'un IV.Eğitim Çalıştayı Açılış Konuşması
4. EĞİTİM ÇALIŞTAYI AÇILIŞ KONUŞMASI / İSTANBUL
Oda Başkanımız Mehmet TORUN‘un açılış konuşması
21‘nci yüzyılda yaşanacak teknolojik gelişme hızı, gelişmekte olan ülkelerin bu alanda politikalar üretemedikleri sürece çok hızlı bir şekilde geride kalacaklarını ortaya koymaktadır. Bütün bu koşullar, Türkiye‘nin çağdaş mühendislik eğitimini yaygınlaştırmasının yanı sıra sanayileşmeden, teknolojik öngörü‘den teknoloji üretiminden, araştırma ve geliştirmeden,üniversite-sanayi işbirliğinden yana politikalara duyduğu gereksinimi çok açık bir şekilde göstermektedir. Bu nedenle ülkemizdeki mühendislerin daha donanımlı birikimli ve bilinçli olarak yetiştirilmesinin yanı sıra toplumsal ve teknik işbölümü içerisinde mesleki eğitimleri ile uyumlu üretken bir konuma sahip olmaları için gerekli politikaların uygulanması da çok büyük bir önem ve öncelik taşımaktadır.
Bu nedenle çağdaş bir mühendislik eğitimi formasyonunun deformasyona uğramadan ülkenin kalkınmasına yöneltilebilmesinin, üretim ekonomisi, üniversite- sanayi işbirliği ve bilim ve teknoloji politikaları, insan kaynakları planlaması temelinde uygulanan kalkınma stratejileri ile ilişkisi analiz edilmelidir. Çağdaş bir mühendislik formasyonundan beklenecek olan faydaların enformasyon -formasyon-deformasyon çevriminde bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gereklidir.
Ülkelerin eğitim politikaları; bilim, teknoloji ve sanayi politikalarından ayrı düşünülemez. Türkiye‘deki eğitim ve mühendislik eğitimi, toplum çıkarlarına göre değil, uluslararası iş bölümünün bir sonucu olarak şekillenmiştir. Gelişmiş ülkeler, ulusal çıkarları doğrultusunda ulusal yenilenme politikalarını hayata geçirebilmek için AR-GE çalışmalarına, bilim, teknoloji ve eğitim altyapılarına bütçelerinden ayırdıkları kaynakları her geçen gün artırmaktadırlar. Oysa bu süreç ülkemizde gelişmiş ülkelerde olduğu gibi işlememektedir.
Eğitim alanında dayatılanlar, şirketleşen üniversite anlayışının gelişmesine de neden olmaktadır. Üniversite yapısındaki değişim, "şirket" ve "müşteri odaklı" bir tarza yönelmekte ve "müfredat" buna uygun biçimde yeniden yapılandırılmaktadır.
Üniversitelerimizde bilimsel araştırmalara gerekli kaynaklar ayrılmayarak, bilimsel gelişmelerin önüne geçilmektedir. Sanayi ile ilişkiler toplumun ihtiyaçlarına göre değil, sadece sermayenin ihtiyaçlarına göre yapılanmakta, bilim, piyasa ekonomisinin belirlediği amaca yönelik kullanılmaktadır. Dolayısıyla sanayici, AR-GE faaliyetlerine yatırım yapmamakta, ihtiyaç duyduğunda üniversitelerin projelerini satın almaya çalışmaktadır.
Eğitim, istihdam ve üretim ilişkilerinin planlı bir şekilde ele alınmamasından dolayı lisans eğitiminde edinilen bilgilerin önemli bir bölümü çalışma hayatında pratik karşılığını bulamamaktadır. Bu durum mesleğe karşı yabancılaşmanın yanı sıra meslek körelmeye de neden olmaktadır.
Öğretim üyelerimizin de ekonomik koşulları gün geçtikçe kötüye gitmektedir. Mühendislik bölümlerindeki araştırma görevlileri ve genç öğretim üyeleri ya bir ideal uğruna ya da daha iyi bir iş bulamadıkları için görevde kalmaktadır. Bunların çoğu, karşılarına çıkan ilk fırsatta ya özel sektöre geçmekte ya da yurt dışına gitmektedir.
Mühendislik alanındaki eğitimde gerek açılan okullar gerek artırılan kontenjanlar açısından planlama anlayışının olmaması özellikle belirli bölümlerden mezun mühendislerin istihdam sorununu artırdığı gibi bu kitlenin mesleki kimliklerinde erozyon yaratmaktadır. Üretim süreçlerinde ortaya çıkan değişim, mühendisleri yeniden biçimlendirmekte, mesleki formasyonlarını değiştirmekte, istihdamı daraltmaktadır. İşsizliğin artması ücret politikalarını olumsuz yönde etkilemekte ve mühendislerin emeği ile orantılı ücret almalarını engellemektedir.
Meslek alanımızda işsizlik, yüksek seviyelere ulaşmıştır. Meslektaşlarımızın bir bölümü meslek alanları dışında çalışmaktadır. Çalışan üyelerimizin büyük çoğunluğu yoksulluk sınırının altında ücretler almaktadır. Gelecek yıllarda maden mühendisi kadrolarına yeni mezunların da katılacak olmasının sonuçlarının şimdiden ele alınması büyük önem taşımaktadır.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen; 50 yıllık deneyim ve bilgi birikimi ışığında ve mesleki, demokratik kitle örgütü olmanın sorumluluğu ile, üyelerinin sorunlarının toplumun sorunlarından ayrılamayacağı bilincinde olan; çağdaş, bağımsız, demokratik bir Türkiye özlemiyle, halktan ve emekten yana tavır alan, bu doğrultuda politikalar üreten ve mücadele veren Odamız, ülkemizin içinde bulunduğu olumsuz tablonun değiştirilmesinin mümkün olduğuna inanmaktadır.
Hedefimiz; eğitimde nitelik, üniversite ve sanayi işbirliği, eğitim programlarının yeniden yapılanması, gelişmiş ülkelerdeki mühendislik eğitiminin ülkemiz koşullarına uyarlanması gibi konularda çözümler üreterek mühendislerin nasıl yetişmeleri gerektiğini ortaya koymak ve bu konularda siyasi iktidara, ulusal sanayi ve üniversitelerimize öneriler sunmak, bunların uygulanabilirliliğini sağlamaktır.
Bu doğrultuda, çalıştayın başarılı geçeceği inancıyla, katkı koyan herkese teşekkür ediyorum.