ŞİDDETE DİREN GÜCÜNE GÜVEN!
ŞİDDETE DİREN GÜCÜNE GÜVEN!
Dünyada ve tabi ülkemizde de kadına yönelik şiddete karşı farkındalık oluşturmak, mücadeleyi büyütmek ve kadınlar arasındaki dayanışmayı geliştirmek amacıyla her 25 Kasım`da bir araya geliyoruz ve sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Mühendis kadınlar olduğumuzdan istatistiksel, bilimsel veriler bizim için her daim önemli olmuştur fakat mevzu kadına yönelik şiddet olunca rakamların ağırlığı altında ezildiğimizi söylemeliyiz.
2016 yılında 328 kadın, erkek şiddeti sonucu ölürken, 2017`nin ilk 10 ayında bu rakamın 337 olduğunu görüyoruz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı`nın verilerine göre, Türkiye`de hayatının herhangi bir döneminde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı yüzde 39,3` tür. Yaşadıkları fiziksel şiddet sonucunda yaralanan kadınların oranı yüzde 25`tir. Yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı ise yüzde 48,5` tir. CHP İstanbul Milletvekili Dr. Ali Şeker geçtiğimiz günlerde CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) verilerine dayanarak 2017 yılının tamamı ve 2018`in ilk 6 ayını kapsayan 18 ay boyunca 21.957 çocuk gebenin hastanelerde kayıt altına alınmış olduğunu açıkladı. Gebeliklerin yaşlara göre dağılımı ve kayıtlara geçen en küçük gebe çocuğun yaşı gibi soruların ise CİMER tarafından yanıtsız bırakıldığını açıklamıştı. Veriler bize gösteriyor ki, istatistiklerdeki şiddet ve istismar gerçeğin çok çok altında. Fiziksel ve cinsel şiddetin boyutları o kadar can yakıcı ki psikolojik veya ekonomik şiddete dair kelam etmek bazen lüks kalabiliyor ve hayatlarımızda başka başka sıkışmalara yol açıyor.
Büyük tartışmalara yol açan "çocuk istismarının ve çocuk yaşta evliliklerin önünü açacak, kadın cinayetlerine zemin hazırlayacak" gerekçesiyle kadınların yaptığı birçok eylemlilikle reddettiği yasa olan, Müftülüklere resmi nikâh yetkisi Ekim ayında Meclisten geçirildi ve Cumhurbaşkanı`nın onayıyla yürürlüğe sokuldu.
Kadına ‘aile` dışında yaşama alanı bırakmayan bu sistem yeni çıkan arabuluculuk yasalarıyla da müftülük yasasından sonra kadın mücadelesinin önüne yeni setler çekmeyi hedefliyor. Geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadını birey olarak ele almayıp sadece aile kurumunun korunmasını sağlamaya yönelik çalışmalarıyla 7.500 evli çiftin yüzde 38`ini boşanmaktan vazgeçirdiklerini açıkladı. Aslında, bu açıklamayla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı`nın ‘boşanmalarda ara buluculuk` yöntemiyle kadını aileye mahkûm etme hedeflerini rıza kisvesi altında yapmaya çalıştığını anlıyoruz. İstanbul Sözleşmesine de aykırı olan ‘arabuluculuk` sistemiyle devlet, kadına şiddete karşı sorumluluğu üzerinden atmaya çalışıyor.
Yine daha çok erkeklerin çıkarı için hazırladıkları bir diğer gündemleri nafaka. Birçok kadın meslektaşımız maalesef evlendikten sonra ya eşinin ya kendisinin istememesi veya çocuk sahibi olması gerekçesi ile mesleğinden ayrılıyor. Olası bir boşanma durumunda nafaka kadının hayatta kalma güvencesi iken bu güvence şimdi elinden alınmak üzere. Deneyimden mahrum kalan, mesleğinden uzaklaşan meslek sahibi kadınlar bile iş bulmakta zorlanırken, herhangi bir vasfa sahip olamayan kadınlar için neredeyse yaşam hakkı gasp ediliyor ve nafaka alamayacağını düşünen kadın, boşanmaktan vazgeçmek zorunda kalabiliyor.
OHAL`in sözde son bulduğu fakat uygulamalarının hala devam ettiği, haklarımızın fütursuzca gasp edildiği, hayatlarımıza pervasızca bir pişkinlikle müdahale edildiği, güvencesiz çalışmanın ve ekonomik darboğazın pençesinde sınırlarımızın daraltıldığı bir dönemden geçmekteyiz.
Mühendis kadınlar olarak artık çok iyi biliyoruz ki mesleğimiz, dilimiz, dinimiz, ‘sosyal konumumuz` vb. fark etmeksizin ataerkinin ve kapitalist sistemin ciddi tehditi altındayız ve tek çıkış yolu bu tehditleri mücadeleyle bertaraf edebilmektir.
Bir arada durmanın verdiği güçle ve dirençle 25 Kasım günü bulunduğumuz illerdeki buluşmalara katılacağız ve sesimizi, sözümüzü daha gür bir şekilde duyuracağız.
Yaşasın Kadın Dayanışması!
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI KADIN ÇALIŞMA GRUBU