TMMOB Maden Mühendisleri Odası

‘Taşeronlaştırma, özelleştirme, denetimsizlik öldürüyor’

‘Taşeronlaştırma, özelleştirme, denetimsizlik öldürüyor’

17/02/2011
‘Taşeronlaştırma, özelleştirme, denetimsizlik öldürüyor‘
Sultan Özer

Türkiye‘de, sadece madencilik sektöründe 2008‘de 43 olan ölüm sayısı 2009‘da 92‘ye, 2010‘da 105‘e çıktı. 2011‘in ilk bir buçuk ayında sayı 23. İş cinayetlerini ve Elbistan‘daki tespitlerini Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun ile konuştuk.
Ankara‘da arka arkaya iki patlama ve 20 işçinin yaşamını yitirmesi, Elbistan‘da büyük bir toprak kayması ve 10 kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan ‘iş kazaları‘... Neredeyse her gün ölümlü iş kazasının yaşandığı Türkiye‘de, sadece madencilik sektöründe 2008‘de 43 olan ölüm sayısı 2009‘da 92‘ye, 2010‘da 105‘e çıktı. 2011‘in ilk bir buçuk ayında sayı 23. Bütün bu kazaları ve Elbistan‘daki tespitlerini Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun ile konuştuk.

Elbistan‘daki kazada bir kişi ölü olarak çıkarıldı, ikisi mühendis yedisi işçi, toplam 9 kişi de toprak altında. Siz de gidip incelemede bulundunuz? Tespitlerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Elbistan‘da kömür ocağındaki bir heyelan sonucu bir şoför hayatını kaybetmişti. Bu olaydan 4 gün sonra ikinci büyük heyelan meydana geldi. Bu heyelanda ise 10 kişi toplamda yaşamını kaybetti. Birinin cenazesi bulundu. 9‘u ise heyelan altında. Maden kazaları son yıllarda artmaya başladı. Özellikle, taşeronlaştırma, özelleştirme, esnek üretim ilişkileri ve iş güvencesinden yoksun olarak çalışan emekçilerin yaşadığı koşullar daha da zorlaşmaya başladı. Bu olanlar sadece maden sektöründe değil; örneğin Türkiye‘nin başkenti Ankara‘da Ostim‘de de yaşananlara bakıldığında, bunların sıradan, tesadüf olmadığını görüyoruz. Nedenlerini iyi incelemek gerekiyor. Maden kazalarını incelediğimizde, özellikle biraz önce bahsettiğim özelleştirme, taşeronlaşma, küçük işletmelere bölme ve iş güvencesinden yoksunluk, ayrıca buna bağlı olarak eğitimin tamamen göz ardı edilmesi bu kazalara neden oluyor. Elbistan, Türkiye‘deki en büyük açık işletme kazası. Biri maden mühendisi, biri jeoloji mühendisi ve yedi işçi arkadaşımız ne yazık ki yerin altında ve bunların kurtarılmaları da kısa vadede mümkün görünmüyor. Çünkü üzerinde 50 milyon metre küp gibi büyük bir heyelan malzemesi var. Yaklaşık 100-125 milyon ton bir malzeme. Kazanın yeri de çok belli değil, 1.5 kilometrelik bir alana yayılmış, bu heyelan malzemesi. Bu yüzden bulunma, müdahale etme şansı da çok zayıf. Hesabımıza göre çalışmalar en az 6 ay sürebilir; 1-1.5 yılı da bulabilir. Çünkü o malzemenin tekrar boşaltılması gerekecek. Açık işletmenin boşluğu tamamen dolmuş o malzemeyle. 1200 metre boyunda 600 metre genişliğinde bir heyelan; gelecekte de böyle bir kaza yaşanmaması için bunun nedeni ve sonuçlarının çok iyi irdelenmesi gerekiyor.

İlk tespitleriniz neler?
Biz ilk gittiğimizde olay yeri bir doğal afet yeri gibiydi zaten. Çok büyük bir felaket. Bütün iş makineleri, bütün aletler hallaç pamuğu gibi atılmış. Orada bir tespit yapmamız pek mümkün değildi. Zaten içeriye de pek yaklaşamadık. Hâlâ heyelanlar, akıntılar geliyordu. Dolayısıyla çok derin, detaylı bir tespit mümkün değildi. Ama görünen, yeraltı suyundan, su seviyesinden, suyun zemini gevşetmesinden kaynaklanan bir hareket gibi görünüyor. Ama gerçek nedenler daha sonra belirlenecek.

Peki bunlar önlenebilir mi? Örneğin ‘Bir şoför öldü‘ demiştiniz, ondan sonra önlem alınsaydı bu kaza olmayabilir miydi?
Yetkililer, o heyelan olduktan sonra üretimin durdurulduğunu, ama heyelan sonrası oluşan çatlakların kontrollerinin yapılması için mühendisler ve topoğrafların ki, bunlar şu anda toprak altına olan meslektaşlarımız, çatlakları ölçme ve değerlendirme çalışması yaptıklarını, bunun bir üretim çalışması olmadığını söylediler. Zaten bir üretim çalışması olsaydı, 10 değil, 250-300 kişi içeride olurdu.
Tabii ki yine bir ihmal ve sonucu görememe var. Çünkü çok geriden gelen bir heyelan var. Basamakların üstünde çalışan mühendis ve topoğraflar 600 metre geriden gelen bir kopmayla aşağıya iniyorlar. Yuvarlandıkları yükseklik yaklaşık 130 metre. Basamakların üstü ile taban arası 130 metre. Yaklaşık 50 metre yüksekliğinde bir malzeme ile dolmuş.
Oradaki heyelan insan eliyle yapılan bir eylemin sonucunda meydana geliyor. Burada hesapların, kitapların tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Bir şey söylememiz için proje aşamasından itibaren uygulamaları görmemiz lazım. Proje doğru mu, uygulama doğru mu irdelenmesi gerekiyor. 10 canımızı kaybettik. Bu tip kazaların olmaması için bunların iyice araştırılması gerekiyor.

Burası daha önce kamudaydı, özelleştirildi. Genelde kazaların bu tür özelleştirilen, denetimi olmayan yerlerde yaşanmasının nedeni ne?
Bu saha daha önce Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğünce Elektrik Üretim AŞ‘ye verilen bir saha. EÜAŞ sahanın bir kısmını özel sektöre 30 yıllığına kiralamış.
Sıfırdan başlayan bir açık işletme. Madencilik çok zor, çok riskli ve çok iyi denetlenmesi gereken bir alan. Özellikle denetimin ve koordinasyonun tek elden yürütülmesi gerekiyor. Çok başlılığı kabul etmiyor madencilik sektörü. Burada üretimi özel sektör; denetimi devlet yapıyor. Denetimin bir kısmını Ankara, merkezden yapıyor, böyle bir kopukluk olunca da bu tür kazaların olmaması anormal. Zonguldak Karadon‘da da bu kazayı yaşadık. Orada da özel sektöre verilen bir parçanın denetimini devlet yapıyor, ama sonuçta yapamadığı ortaya çıktı. Orada da insanlarımızı, meslektaşlarımızı kaybettik. Bu süreç devam ederse eğer, bu tür kazaların artarak devam edeceğinden kuşkumuz yok. Rakamlar bunun böyle olduğunu gösteriyor. Odamızın istatistiklerine göre, 2008 yılında 43 maden çalışanı hayatını kaybetmişken, 2009 yılında bu sayı 92‘e çıktı, 2010‘da ise 105 ölümlü kaza yaşadık. 2011 yılının ilk bir buçuk ayı içerisinde madencilik sektöründe ölümlü kaza sayısı 23‘e çıktı.

Bu rakamlara diğer sektörlerdeki ölümleri de eklersek yüzü aşıyor galiba...
Tabii. İş kazasında ölenler 100‘lerde değil, binin üzerinde. Biz ancak madencilik sektöründeki istatistikleri tutabiliyoruz. Devletin tutması gereken istatistikler de 2 -3 yıl geriden geliyor ve çok sağlıklı olmuyor. 2010 yılının haziran sonlarında Cumhurbaşkanlığına, madencilik kazalarının neden ve sonuçlarıyla, alınması gereken önlemlerle ilgili bir rapor verdik. Bu raporun köşkte dikkate alınmasını istedik, en üst makam, ancak bugüne kadar bize bir yanıt bile gelmedi.
Artık maden kazalarının da tüm iş kazalarının da bir devlet politikası olarak gözden geçirilmesi gerekiyor. Biz bu doğrultuda, madencilik sorunlarını ve maden kazalarını irdeleyecek bir Madencilik Şurasını acilen talep ettik. Meslek odaları, sendikalar, üniversiteler, demokratik kitle örgütleri, özel sektör devlet... Hepsi bu masaya otursun ve ciddi ciddi tartışarak bir yol haritası çıkarsın. Aksi halde her kazadan sonra kadermiş gibi davranıp bir yere varamayacağımızı herkesin bilmesi gerekiyor. 
AKP Hükümeti ile kazaların arttığı bağlantısı kurulabilir mi?
Maden kazalarında, son 5 buçuk yılda büyük bir artışın olduğu gözlemleniyor. Maden işletmelerinin özelleştirilmesi, ne şekilde olursa olsun bir an önce üretim yapılsın mantığı var Bakanlığın çıkardığı bir yönetmelik var. İşletme belgelerini eskiden 20‘den fazla işçi çalıştıran yerlerde zorunlu kılarken, şimdi bu sayıyı 50‘ye çıkardı. 50‘den az işçi çalıştıran yerlerde risk fazlasıyla var, çünkü işletme belgesi alınırken bazı kriterlere dikkat ediliyordu. Şimdi işletme belgesi alma zorunluluğu ortadan kalktığı için bakılmıyor bile. İşin daha da acı yanı Türkiye‘deki işletmelerin yüzde 98‘i 50‘den az işçi çalıştıran yerler ve hatta 30‘dan da az. İş güvenliği uzmanlığı gibi çok önemli bir kurumun ne yazık ki bakanlığın yanlış politikaları sonucu işlemediğini biliyoruz.
Bakanlık bir yanlış yönetmelik çıkarıyor, dava ediliyor, Danıştaydan dönüyor ve bakanlık doğruyu yapacağı yerde dava açanları suçluyor. Hukuk devletinin, sosyal devletin görevi insanlarının yaşamlarını korumak, çalışanlarının iş güvenliğini sağlamaktır. Biz bunu talep ediyoruz en azından.

Yani AKP Hükümeti döneminde işçilerin can güvenliği ‘Allah‘a emanet‘ diyorsunuz...
Kendileri söylüyorlar. ‘Kader‘ diyerek de, ‘Güzel öldüler‘ diyerek de bunu söylüyorlar.
Ama bilim ve tekniğe inanarak, mühendislik disiplinlerine bakarak, bunun kader olmadığını, önlenebilir kazalar olduğunu söylüyoruz. Biz değil, bilim söylüyor.
Bu yönde çalışmak, mücadele etmek gerekiyor; işçilerin sosyal güvenceleriyle, çalışma ve yaşam koşullarıyla ve örgütlenmeleriyle. Bu çok önemli, örgütlü olmayan işyerlerinde kazalar çok daha fazla oluyor. Dolayısıyla bunu bir bütün olarak değerlendirip, insanı merkeze koyan, her şeyin insan için olduğu düşüncesiyle hareket edilmesi halinde bu sorunların çözüleceğine inanıyorum.
(Ankara/EVRENSEL)

Okunma Sayısı: 229
Yayın Tarihi: 17.02.2011