TMMOB Maden Mühendisleri Odası

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI 48. OLAĞAN GENEL KURUL AÇILIŞ KONUŞMASI

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI 48. OLAĞAN GENEL KURUL AÇILIŞ KONUŞMASI

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

48. OLAĞAN GENEL KURUL AÇILIŞ KONUŞMASI

Sayın Divan

Siyasi Partilerin Saygıdeğer Milletvekilleri ve Temsilcileri,

Birliğimizin ve Odalarımızın Saygıdeğer Başkanları ve Temsilcileri,

Sendikaların ve Sivil Toplum Örgütlerinin Saygıdeğer Temsilcileri,

Saygıdeğer Basın Emekçileri,

Genel Kurulumuza hoş geldiniz sefalar getirdiniz.

Şubelerimizin Saygıdeğer Başkan ve yöneticileri,

Mücadelenin her alanında en ön safta giden kadın delegelerimiz

Odamızın geleceği, özerk demokratik üniversite mücadelesinin yılmaz savunucuları Genç Madenciler

Genel Kurulumuza hoş geldiniz sefalar getirdiniz.

Ülkemizin dört bir yanından Odamıza, kavgamıza omuz vermeye gelen ülkemin aydınlık yüzlü, güzel yürekli delegelerim, arkadaşlarım, yoldaşlarım 68. Yılımızda Ankara`ya

48. Genel Kurulumuza hoş geldiniz sefalar getirdiniz.

Yurtta Barış, Dünya’da Barış diyen, halkların kardeşliğini savunan, sevginin, özgürlüğün, adaletin ve eşitliğin temsilcisi sevgili delege arkadaşlarım 48. Olağan Genel Kurulumuzu bir demokrasi şölenine çevirerek sadece meslektaşlarımıza değil tüm ülkemize ve dünyaya örnek olacağınız konusundaki inancım sonsuzdur.

Sizleri 47. Dönem TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulumuz ile diğer kurullarımız adına en içten duygularımla, sevgiyle, saygıyla ve dostlukla selamlıyorum.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım;

Hepinizin de bildiği gibi 2019 yılı Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde başlayan Covid -19 pandemisi, Mart 2020 tarihinde WHO tarafından küresel bir pandemi olarak kabul edilmiş ve akabinde 12 Mart 2020 tarihinde de ülkemizde ilk vaka görülmüştür.

Küresel pandemi, çalışma dönemimiz boyunca oda faaliyetlerimizi ve günlük hayatlarımızı köklü biçimde değiştirdi. Alınan tüm tedbirlere rağmen, geçtiğimiz 2 yılda dünya ve ülkemizde milyonlarca insan hastalanmış ve hayatını kaybetmiştir.

Oda çalışmalarımızda aktif görev alan çok sayıda arkadaşımızın ve üyemizin de aralarında bulunduğu kayıplarımızın üzüntüsünü yaşıyoruz.

Yitirdiğimiz arkadaşlarımızın hayatlarımıza ve örgütümüze kattığı değerleri ve güzellikleri asla unutmayacağız.

Hepsini bir kez daha saygıyla anıyoruz. Anıları mücadelemizde yaşayacak.

Sevgili Meslektaşlarım

Son yıllarda ülke ve dünya gündeminde öne çıkan konular incelendiğinde, giderek belirginleşen kapitalizmin ekonomik krizinin siyasi ve toplumsal bir krize doğru evrilmekte olduğu kolayca anlaşılabilmektedir.

2. Paylaşım savaşı sonrası oluşturulan uluslararası dengeler, tek kutuplu dünya gerçeğinde bozulmuş, bölgesel savaşlar, vekalet savaşları, ülke işgalleri artmış, uluslararası hukukun temel ilkeleri çiğnenerek bir anlamda dünya yeni bir barbarlık rejimine doğru sürüklenmiştir. Körfez krizi adı altına Irak’ın işgali, Arap Baharı adı altında kuzey Afrika ülkelerine yapılan askeri müdahaleler yoluyla iktidar değişimleri, Suriye’nin işgali, parçalanması ve rejim değişikliği girişimleri bu sürecin göstergeleri olarak değerlendirilebilir.

Uluslararası alanda artan ekonomik ve siyasi rekabet, “Batı” ile Rusya-Çin bloku arasında her alanda kendisini göstermekte, her türlü sorun gerilimi artırarak çatışma zemini oluşturmaktadır. Yanı başımızda yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı hem taraf olunma riski nedeniyle hem de coğrafi yakınlık nedeniyle ülkemizi derinden etkileyebilecek, zaten yoksulluk ve çaresizlik içerinde olan emekçiler bu süreçten büyük zarar görecektir.

Savaşa Karşı Barışı, Ölüme Karşı Yaşamı savunmaya devem edeceğiz.

SAVAŞA HAYIR demeye devam edeceğiz.

Ülkemizde yaşanan durum dünya ölçeğinde yaşanandan farklı değildir. Son siyasi göstergeler değerlendirildiğinde, 21 Yıllık AKP iktidarı artan ekonomik ve siyasi sorunlar nedeniyle yönetme kapasitesini yitirmiş, elinde kalan tek yönetme aracı olan baskı ve şiddet uygulamalarına yönelmiştir.

Özellikle “Barış süreci”ni sonlandırdıktan sonra, toplumsal desteği ve yönetme kapasitesi azalmaya başlayan AKP, mevcut Anayasa hükümlerini de çiğneyerek iktidarını ne pahasına olursa olsun sürdürme gayreti içerisine girmiştir.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Yol Arkadaşlarım;

Pandemiye karşı geliştirilen önlemler ve sağlık emekçilerinin özverili çalışmaları umudumuzu yok edemese de ne yazık ki pandemi etkinliğini sürdürmeye, hayatlarımızı olumsuz etkilemeye devam ediyor. Yıllardır artarak devam eden ekonomik kriz de hayatımıza en az salgın kadar büyük bir darbe vurmuştur.

Ülkemizde 24 Ocak kararlarıyla yıllardır uygulanmakta olan neoliberal politikalar nedeniyle üretimden uzaklaştırılarak tümüyle dış borçlanmaya bağımlı hale getirilen, özelleştirmeler yoluyla kamusal kaynakları tüketilip kırılganlaştırılan, yandaşlara dağıtılan rant odaklı projeler sonucunda büyük bir kaynak israfı yaşayan ekonomimiz, birbiri ardına krizler yaşamaktadır.

Ülkemizdeki tüm sektörlerin dış borçlarının ödenebilirliğinin kalmamasıyla ortaya çıkan kur krizi, dışa bağımlı olan ekonomimizi derin bir kaosa sürükledi. Döviz kurlarında yaşanan dalgalanma, üretim maliyetlerinin artmasına ve çarkların durma noktasına gelmesine neden oldu. Siyasi iktidar, sorunun kaynağını ortadan kaldıracak çözümler bulmak yerine, tüketimi kışkırtıcı para politikaları izleyerek krizin her alana sıçramasına neden olmuştur.

Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle en temel tüketim maddeleri olmak üzere tüm ürünlerde yaşanan fahiş zamlar gündelik yaşamımızı tehdit etmeye başlamıştır. Krizin yarattığı belirsizlik ortamı nedeniyle ticaret ve üretim durma noktasına gelmiştir.

Siyasi iktidarın güdümünde olmasına rağmen görevden alınan TÜİK Başkanının açıkladığı sahte enflasyon rakamlarının çok gerisinde yapılan ücret artışları nedeniyle, emekçi halkımız topyekûn bir yoksullaşma yaşamaktadır. Başta ithal mallar olmak üzere pek çok ihtiyaç maddesi, lüks haline dönüşmüştür. Hepimiz eskisinden çok daha zor koşullarda yaşamaktayız.

Siyasi iktidarın yıllardır devam eden yanlış ekonomik politikalarına ek olarak kriz ve salgın döneminde yaşanan kısıtlamalar nedeniyle tüm birikimlerini tüketen, gündelik ihtiyaçlarını bile borçlanmayla karşılamaya çalışan halkımız büyük bir tükenmeyle karşı karşıyadır. Halklarımız, tarihin hiçbir döneminde geleceğinden bu denli umutsuz olmamıştır. Artık halkın geleceğe dair tek umudu, bu iktidardan kurtulmaktır.

Ülkemizde yaşanan ekonomik krizlerin tek sorumlusu, tek adam rejimi ve onun emek düşmanı politikalarıdır. Siyasi iktidar kendi yandaşlarının kasaları dolsun, kendi çıkar çevrelerinin çarkları dönsün diye halkı büyük bir sefalete sürüklemektedir. Halkımızın alın teri ve ülkemizin tüm kaynakları, bir avuç yandaşın kasasına akmaktadır.

Tek adam rejimi başarısızlığını halkı tehdit ederek, en temel demokratik hak ve özgürlükleri yok sayarak, toplumsal muhalefeti şiddetle sindirerek örtbas etmeye çalışmaktadır. Geldiğimiz noktada tek adam rejimi halkın desteğiyle değil, halka yönelik baskı ve zorbalıkla ayakta durmaktadır.

Tek adam rejimi; Anayasayı çiğneyerek, kanunları yok sayarak, parlamentoyu askıya alarak, yargı organlarını kendine bağlayarak, medyayı teslim alarak, gündelik yaşamı kriminalize ederek, toplumu kutuplaştırarak ülkenin huzurunu ve geleceğini tehdit etmektedir.

Tek adam rejimi ile birlikte “parti devleti” kuruluş süreci yaşanmış, Kamu görevlileri parti yöneticileri gibi, parti yöneticileri de kamu görevlisi gibi davranmaya başlamıştır. Yeni sistemde kamu kurumlarının, emek-meslek örgütlerinin ve üniversitelerin yerini cemaatler almış ve bu kurum ve kuruluşlar yerine cemaatler tarafından oluşturulan politikalar yaşama geçirilmeye başlanmıştır.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Yol arkadaşlarım;

Bu iktidarın ülkemize verebilecek hiçbir şeyi, bu halka anlatabilecek hiçbir hikayesi kalmamıştır. Yapabildikleri tek şey, baskı ve zorbalıkla toplumsal muhalefeti susturmaya çalışmak, Kürt-Türk, Alevi-Sünni, müslüman-laik gibi ayrımlarla halkı kin ve nefret duygularıyla birbirine düşman etmektir.

Siyasal iktidarın körüklediği kin ve nefret politikası, ne yazık ki toplumun tüm kesimlerine sirayet etmiş ve ülkemiz kadın cinayetleriyle ve tecavüzleriyle anılır olmuştur. Kadınlar, toplumsal yaşamda ve iş yaşamında; negatif ayrımcılığa, adaletsiz ve cinsiyetçi iş bölümüne, istihdam ve fırsat eşitsizliğine, yok sayılmaya, fiziksel ve ruhsal her türlü şiddete, mobinge, tacize, tecavüze maruz kalmaktadır. Hemen her gün kadınlarımız kocaları, abileri, babaları, sevgilileri adı altında bir erkek tarafından öldürülmektedir.

Kadınların kurtuluşu; erkek egemen düzene karşı kendileri tarafından verilen mücadelenin, ülkenin demokratikleşmesi için verilen mücadele ile birleştirilmesiyle sağlanacaktır. Buna olan inancımız tamdır.

Ulusal ve uluslararası kadın mücadelesinin bir kazanımı olan İstanbul Sözleşmesinden ülke olarak çekilmiş olmamız kabul edilemez bir durumdur. İstanbul Sözleşmesinden imza çekenleri; kadınlara, çocuklara ve tüm canlılara yapılan cinsel istismarları, tecavüzleri ve her türlü sapkınlığı kınıyoruz ve

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR! diyoruz.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN UYGULANMASINI istiyoruz.

YAŞASIN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ! diyoruz

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Arkadaşlarım;

Çocuklara yapılan cinsel istismar, tecavüz ve her türlü sapkınlık her geçen gün artarak devam etmektedir. Çocuk istismarı neredeyse kanıksanır oldu. Bu sapkınlıkların bir nedeni de gerici-şoven eğitim sistemidir. Laik, çağdaş bilimsel eğitim sisteminden uzaklaşılması her türlü sapkınlığın önünü açmaktadır.

12 Eylül faşist darbesi ile birlikte başlayan süreçte tarikatlar ve cemaatlerin üniversitelerde her geçen gün palazlandırıldığı bir süreç yaşanmaktadır. AKP iktidarı ile birlikte üniversiteler kadrolaşma yoluyla tamamen gerici yapılara teslim edilmiştir.

Yakın zamanda Antalya’da tarikat yurdunda kalan bir öğrencinin başının kesilerek öldürülmesi, ardından bir cemaatin yurdunda kalan Enes Kara’nın intiharı ile tarikat ve cemaat yurtları sorunu bir kere daha gündeme gelmiştir.

Enes Kara’nın bıraktığı nottan da anlaşılmaktadır ki; birçok öğrenci imkansızlıklar, aile baskısı gibi nedenlerle cemaat ve tarikat yurtlarında kalmaya mahkûm edilmektedir. Öğrenciler, tarikat ve cemaat yurtlarında kalmak zorunda bırakılarak demokratik, bilimsel üniversite ortamı adeta yok edilmiştir.

Gerek plansızca artırılan üniversite sayısına karşılık yurtların sayı ve nitelik olarak yetersizliği, gerekse artan yurt ve kira ücretleri mevcut iktidarın öğrencileri çaresizliğe iterek tarikat ve cemaat yurtlarına bilinçli bir şekilde yönlendirdiği düşüncesini akla getirmektedir. İktidarın gerekli yurt imkanlarını sağlayacak çalışmaları yapmaması, anayasadaki sosyal devlet ilkesine ve laikliği benimsemiş bir toplum oluşturma idealine karşı savaş açan politik bir tutumdur. Bu nedenle tarikat ve cemaat yurtları derhal kapatılarak kamulaştırılmalıdır.

YÖK derhal kapatılmalı, tüm öğrencilerin eşit imkanlarda öğrenimlerini sürdüreceği özgür bir üniversite ortamı sağlanmalı ve üniversite yönetimleri kayyumlarla değil seçilmiş rektörler ile yürütmelidir.

Bu nedenledir ki; üniversitelerinin özerkliğine, demokratik kimliğine ve kültürel mirasına sahip çıkan ve bu uğurda direnen Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenlerinin yanındayız.

Özgür ve demokratik üniversite talebinden vazgeçmeyen, daima yukarıya bakan ve dik yürüyen tüm üniversitelilere ve Genç Madencilere sesleniyorum.

ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEKSİNİZ

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Meslektaşlarım,

Yaşadığımız yüzyılda ülkeler artık topla tüfekle değil ekonomik faaliyetlerle işgal altına alınmakta ülke ekonomileri bağımsızlığını kaybetmektedir.

Ülke siyasal ve ekonomik alanda bağımsızlığını kaybettiğinde elbette ki ülke ekonomisi de sömürülür. Ülke ekonomisinin temel taşlarından olan ülke madenciliği de sömürge madenciliğine dönüşür.

Madenlerimiz ham ya da yarı mamül madde olarak yurt dışına ihraç edilmekte, mamül madde ve uç ürün olarak tekrar ülkemize ithal edilmektedir. Eğer yeraltı kaynaklarımızı ülke sanayisine hammadde olarak kullanıma açamıyorsak, ülke içerisinde uç ürüne dönüştüremiyorsak, entegre sanayi tesislerinde kullanamıyorsak yapılan madencilik sömürge madenciliğidir.

Cumhuriyet öncesi, sonrası ve günümüzde, ülkenin sınai kalkınmasında ve ısınmada kullanılan kömür madenciliği hariç neredeyse tüm madencilik faaliyetleri sömürge madenciliği niteliğindedir. Ülkemizde sömürge madenciliğinin sona ermesi için ulusal sanayimizin montaj sanayiinden kurtularak, madenlerimizin hammadde olarak kullanıldığı teknolojik yönden gelişmiş sanayiye bürünmesi gerekmektedir.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım,

En genel tanımlamayla, bir ülkenin maden mevzuatı, o ülkenin madencilik politikasının bir ifadesi olup sadece sektörün yasal düzenlenmesine ilişkin bir metin değildir. Aynı zamanda, bulunduğu ülkenin maden kaynaklarının geliştirilmesine yönelik bir politika aracıdır.

Bir ülkenin madencilik politikası, maden kaynaklarını geliştirmek amacıyla kullanacağı stratejik yönü tanımlamakta ve maden mevzuatının oluşturulmasına temel teşkil etmektedir.

Bu nedenle ülkemizin acilen bir “Ulusal Madencilik Politikası”na ihtiyacı vardır.

Ancak yaşadığımız süreçte ülkemizde ne bir madencilik politikası mevcuttur ne de bu politikanın bir ifadesi olan doğru, düzgün ve toplumun tüm kesimlerinin onay almış bir “Maden Kanunu” vardır.

Madencilik sektörünün en önemli sorunu olan maden mevzuatı ile İSG mevzuatı ne yazık ki politikasızlık ve plansızlık nedeniyle çökmüş durumdadır. AKP iktidarı döneminde kanun ve yönetmeliklerde yapılan düzenlemelerin sayısını ve içeriklerini mevzuatı hazırlayanlar dahi bilmemektedir.

Bu nedenledir ki Maden Kanunu’nda, 2004 yılından itibaren yapılan değişiklikler sorunları çözmek bir yana daha da artmasına neden olmuştur.

Bu nedenledir ki; ülkemizin hala “Ulusal Madencilik Politikası” yoktur. Politika olmayınca da yapılmış ve yapılacak olan kanun düzenlemelerinin bir anlamı olmayacaktır.

Bu nedenledir ki; madencilik sektörü bir belirsizlik, kuralsızlık ve istikrarsızlık içerisindedir.

Bu nedenledir ki; madencilik sektörü toplumun gözünde sorunlu bir sektör olarak görülmektedir.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım,

Maden Mühendisleri Odası 68 yıllık çalışmaları kapsamında ülkemiz madencilik sektörüne ve politikalarına yol göstermiş, gerekli çalışmaları yürütmüş ve politikalar belirleyerek topluma ve yöneticilerine yol gösterici olmaya çalışmıştır.  Odamızın madencilik politikalarına ilişkin temel başlıkları sizlerle paylaşmak isteriz.

"Doğal kaynaklarımız ile tarihi ve kültürel varlıklarımızda, yer altı kaynaklarımız gibi bu ülkenin zenginlikleridir. Bu nedenle madenler gibi titizlikle korunmalıdır. "

-Ülkemizde madenlerimiz ile tüm doğal, kültürel ve tarihi varlıklarımız, uluslararası tekellerin ve sermayenin kullanımına açılmıştır. Uluslararası sermayenin, madencilik faaliyetlerini ülkemizin kalkınması için gerçekleştirdiğini beklemek ve düşünmek mümkün değildir."

-Ülkemizin yeraltı, doğal ve kültürel kaynakları emperyalizme karşı kıskançlıkla korunmalı, halkımızın refahı ve kalkınması için değerlendirilmelidir.”

- “Ya madencilik ya çevre” anlayışı yanlış ve tehlikeli bir yaklaşımdır. Ancak yaşadığımız süreçte çevresel sorunları ve toplumsal duyarlılıkları dikkate almadan madencilik faaliyetlerini sürdürmek olası değildir."

“Ülkemizin hiçbir yerinde çevresel sorunlara neden olacak, yöre halkının kabul etmediği madencilik faaliyetinde bulunulmamalıdır. Bu husus sadece madencilik sektörü için değil tüm ekonomik faaliyetler için de geçerli olmalıdır.”

"Ülke içerisinde yapılacak her türlü ekonomik faaliyet, toplumun gelişimi ve halkın refahı için kamu yararı doğrultusunda yapılmalıdır. Bu nedenle kamu yararı olmayan hiçbir ekonomik faaliyette bulunulmamalıdır."

“Maden Mühendisliği mesleği bilim ve tekniği yaşanmış ve yaşanması muhtemel sorunları çözecek bilgi birikimine ve teknolojiye sahiptir.”

Bu ilke ve politikalardan yola çıkarak; demokratik muhalefetin ayrılmaz bir parçası olan Odamız, ülkemizdeki tüm madencilik faaliyetlerinin kamu yararını ve ülke geleceğini gözetecek biçimde planlanmasını; tüm stratejik madenlerimizin kamu eliyle işletilmesini, maden işletmelerinde kamu denetiminin sağlanmasını; madencilik faaliyetlerinin doğaya ve doğal yaşama uygun biçimde yürütülmesini savunmaktadır ve savunmaya da devam edecektir.”

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Yol Arkadaşlarım,

Siyasi iktidarın kayırmacı ve yanlış politikaları sonucu oluşan ekonomik sorunlar ve koşullar nedeniyle lokomotif güç olması gereken madencilik sektörü işletme izinleri alamamakta, üretim yapamamakta ve nedensiz yere ekonomik sorunlar yaşamaktadır.

Madencilik sektörü yaşadığı ekonomik sorunlara ek olarak yine iktidarın rantçı politikaları nedeniyle toplumun tüm kesimleriyle sorunlar yaşamaktadır. Toplumsal muhalefet agrega üretiminden mermer üretimine, kömür üretiminden metalik maden üretimine kadar sektörün tüm alanlarına itiraz eder hale gelmiştir. Toplumsal muhalefetin tüm talepleri anlamlıdır ve değerlidir. Bu nedenle doğru bilgi ile desteklenmesi ve yaşamın her alanında güçlendirilmesi gereklidir.

Ancak siyasi iktidarın kullandığı şiddet ve kendinden olmayanı, kendi gibi düşünmeyeni ihanet ile suçlaması toplumun tüm kesimlerine sirayet etmiş ve bilimsel konular bile tartışılamaz hale gelmiştir.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım,

Geçtiğimiz çalışma dönemimiz, tek adam rejimine karşı mücadeleyle ve yıkım politikalarına karşı ülkemizi, mesleğimizi ve meslektaşlarımızı savunmakla geçti. Yaşadığımız tüm baskılara rağmen demokrasiye, özgürlüklere, bağımsızlığa, laikliğe ve toplumculuğa olan bağlılığımızdan asla taviz vermedik. Ülkemizi kasıp kavuran salgın ve kriz koşullarında üyelerimizin ekonomik, demokratik ve mesleki çıkarlarının geliştirilmesi için mücadele verdik.

Çalışma dönemimiz boyunca üyelerimize her alanda sahip çıkma mücadelesi verdiğimiz gibi, mesleki gelişmelerin toplumsal çıkarlar için kullanılması doğrultusunda da büyük gayret gösterdik.

Böylesi bir ortamda uzman kuruluş olan Odamız, mesleğin ve meslektaşın sorunlarını ülke sorunlarından ayırmadan, bilimin ışığında emeğin ve halkın yanında çalışmalarını yürütmüş, kongreler, sempozyumlar ve çalıştaylar düzenleyerek, yaşanan sorunlara ilişkin görüşler oluşturmuştur. Dönem içerisinde pandemi nedeniyle yaşanan tam kapanma sonucu ertelenmek zorunda kalınan kongre, sempozyum ve çalıştaylar, normalleşeme sürecinin başlamasıyla birer birer gerçekleştirilmiştir.

Odamız bilimsel alandaki çalışmalarını bir üst seviyeye taşıyarak uluslararası alandaki ilişkilerini oldukça güçlendirmiştir. Geçen dönem ISSA/MINING ile yapmış olduğumuz üyelik protokolü 47. Dönemde ortak çalışmalar ile geliştirilmiştir. Odamız artık ISSA/MINING’in komisyon çalışmalarında yer almaktadır.

Uluslararası çalışmalarımız kapsamında, odamızın bilimsel dergisi olan Bilimsel Madencilik Dergisi, 2016 yılından itibaren yürütülen çalışmaların sonucunda uluslararası pek çok indeks tarafından tanınır dergi haline gelmiştir.

Odamız geçmiş yıllarda MEB’den almış olduğu Mesleki Eğitim Yetkisinin yanı sıra Adalet Bakanlığı, TURKAK ve MYK tarafından da akredite kuruluş olarak tanınmıştır.

Odamız madencilik alanında MYK tarafından yetkilendirilmiş en büyük kuruluş haline gelmiştir. Odamız, 2021 yılı Aralık ayı içerisinde Soma, Trakya ve Zonguldak’ta MYK sınavları yapmaya başlamış ve bu alanda 68 üyemize kısmi zamanlı istihdam sağlamıştır. 

Odamızın MYK çalışmalarının tüm olumsuzluklara rağmen önümüzdeki dönemde genişleterek ülke çapına yayılacağına olan inancım sonsuzdur.

 

Bu dönem Genç Madenci çalışmamız önemli bir ivme kazanmış olup bütün üniversitelere yayılmaya başlamıştır. 2021 yılı Kasım ayında gerçekleştirmiş olduğumuz Genç Madenci Kurultayı ile bu çalışmalarımızı taçlandırmış bulunmaktayız. Genç Madenci çalışmalarımız geleceğimizi aydınlatmaktadır. Yapmış olduğumuz Genç Madenci çalışmaları ile geleceğin kadrolarını oluşturuyoruz ve oluşturmaya da devam edeceğiz.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Arkadaşlarım,

Odamız her alanda verdiği mücadeleyi hukuk alanında da devam etmektedir. Daimi Nezaretçilerin görev sayılarına ilişkin davayı kazanarak her sahaya bir nezaretçi atanmasını sağladık ve meslektaşlarımızın istihdamına önemli katkılar sağladık.

Daimi nezaretçi eğitimleri ile ilgili hukuk mücadelesini kazandık. Ancak siyasi iktidar bu alanda da hukuk tanımazlığa devam etmiş ve mahkeme kararlarını uygulamamıştır. Odamız bu alandaki hukuki mücadelesini Anayasa Mahkemesine götürmüştür ve gerekirse İnsan Hakları Mahkemesine de götürmeye kararlıdır.

ETKB’nın; Odamızı, Oda Sicil Belgesini Maden Kanunundan çıkarma girişimleri devam etmektedir. Bu girişim 2019 yılında nasıl püskürtüldüyse önümüzdeki dönemde de püskürtülecektir.

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Meslektaşlarım,

Odamızın mesleki alanda yürüttüğü çalışmaların yanı sıra üyelerimizin hakları için yapmış olduğu çalışmalar da tüm hızıyla sürmektedir.

Asgari ücret mücadelemize karşı SGK’nın asgari ücret protokolünün iptali ve Rekabet Kurulunun açtığı davalar ile saldırılar devam etmektedir. Ancak bu davalara karşı yürüttüğümüz mücadelelerden birbiri ardına başarı ile çıkan odamız mesleki uygulamalarımızın ve denetimlerimizin yasal statüye ulaşmasını sağlamıştır. Odamız tarafından yürütülen asgari ücret mücadelesi örgütlü gücümüze önemli katkılar sağlamaktadır.

Yaşanan sorunlardan biri de işsizlik, çalışan meslektaşlarımız için düşük ücret ve özlük haklarında görülen eksikliklerdir. Dönem içerisinde bu soruna dikkat çekebilmek için madencilik faaliyetleri ile doğrudan ya da dolaylı ilgisi bulunan tüm kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelerle ilişkiye geçerek, maden mühendisi istihdam etmeleri/istihdamını artırmaları için girişimlerde bulunduk.

Bu talebi, üyelerimizin istihdamının artırılmasının yanında, söz konusu kamu kurum ve kuruluşlarının mesleğimizle ilgili faaliyetleri yürütürken yaptıkları hatalı uygulamaları gidermek, kamusal faaliyetlerin daha düzgün yürütülmesini sağlamak amacıyla gündeme getirdik. Bu amaçla imza kampanyası ve sosyal medya etkinlikleri gerçekleştirdik.

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Yol Arkadaşlarım,

Meslek alanlarımızın yanı sıra dönem içerisinde TMMOB ve bağlı oda örgütlülükleri de AKP iktidarının saldırgan tavrından nasibini almıştır. TMMOB örgütlülüğü, meslek alanlarından hareketle  tüm yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizin, kültürel varlıklarımızın, insan kaynaklarımızın rant ve çıkar çevreleri için değil, ülke ve halk yararına değerlendirilmesini talep ettiği için, toplumsal alanda hukukun çiğnenmesine, özgürlüklerin kısıtlanmasına, laikliğin ortadan kaldırılmasına, eğitimin muhafazakârlaştırılmasına karşı gösterdiği mücadele için, hazırladığı bilimsel raporlarla, kamuoyuna yönelik yaptığı açıklamalarla yağma, talan ve rant uygulamalarına karşı çıktığı için siyasi iktidar tarafından baskı, sindirme, yıldırma ve kapatma tehditleriyle karşı karşıya kalmıştır.

2020 yılı Mayıs ayı başında, Cumhurbaşkanının başta Barolar ve TTB olmak üzere meslek kuruluşlarının kuruluş yasasının değiştirileceği ifade etti. Amaçlanan şey, TMMOB ve bağlı Odalarının kamusal niteliğini ve özerk yapısını ortadan kaldırmak, faaliyet alanlarımızı kısıtlamak, mesleki denetim yetkilerimiz daraltmak ve kurullarımızı işlevsizleştirmekti.

TMMOB ile birlikte Cumhurbaşkanının açıklamasına çok güçlü bir karşılık verdik.

Cumhurbaşkanı’nın meslek örgütlerini hedef alan tutumunun, antidemokratik ve otoriter bakış açısının yansıması olduğunu; kendisi dışında hiçbir görüş ve anlayışa tahammülü olmayan, kendi fikirlerini anayasadan ve hukuktan üstün gören bu anlayışın demokrasiyle bağdaşmadığını; demokratik seçimler ile kazanamadığı kurumlara el koyma anlayışının AKP’nin yönetme biçimi haline geldiğini; ve asıl hedefin baskı ve zor yoluyla sindiremediği meslek örgütlerini, “yasal düzenleme” yoluyla işlevsizleştirmek ve kontrol etmek olduğunu dile getirdik.

“TMMOB’ye DOKUNMA” mücadelesini birliğimizin öncülüğünde tüm odalarımızla birlikte pandemi koşullarına rağmen yürüttük.

İktidarın Odamıza karşı özgü saldırıları da ayrıca devam etmektedir. Kiracı olarak, kullanımı 57 yıldır Zonguldak şubemize tahsis edilmiş olan, sadece bizlere değil Zonguldak halkına da hizmet etmekte olan 127 yıllık tarihi binamıza çökmek istemektedirler.

Unutmasınlar ki; biz kamucuyuz, biz halkın örgütüyüz, biz bilimin ve emeğin örgütüyüz. TÜRGEV gibi ENSAR Vakfı gibi kamu mallarına

ÇÖKMEDİK, ÇÖKMEYECEĞİZ, ÇÖKTÜRMEYECEĞİZ

Zonguldak Şube binamıza çökmek isteyenlere karşı en güzel cevabı ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz koşullarına rağmenİ  hiç kimselere eğilmeden, bükülmeden, alnı açık başı dik bir duruşla kendi imkanlarımızla yeni genel merkez hizmet binamızı açarak cevap verdik. Hepimize hayırlı uğurlu olsun.

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Yol Arkadaşlarım,

Siyasi iktidar ve yandaşları nasıl saldırırlarsa saldırsınlar, savunduğumuz değerlerden geri adım atmadık, atmayacağız.

Yalan haberlerle, düzmece bilgilerle, iftiralarla örgütümüzün yıpratılmak istenmesine, ilerici ve toplumcu değerlerimizin ortadan kaldırılmak istenmesine izin vermedik, vermeyeceğiz!

Demokratik yapımızın ve işleyişimizin, iç hukukumuzun ve kamusal varlığımızın çiğnenmesine göz yummadık, yummayacağız!

Bizler bugüne kadar mesleğimizi, Odamızı ve Birliğimizi aşkla sevdik, sevdayla koruduk ve kararlılıkla savunduk.

Bundan sonra da bu duygularla sahip çıkmaya devam edeceğiz!

Unutmayın ki;

Tarihi biat edenler değil direnenler değiştirir.

Bu nedenle;

SUSMADIK, SUSMAYACAĞIZ, SUSTURAMAYACAKLAR,

Değerli Misafirler,

Sevgili Yol Arkadaşlarım,

Ne yaptıysak birlikte yaptık, dayanışmayla yaptık.

Birlikte ürettik, birlikte yönettik.

Bu çalışmalara katkı koyan Oda ve Şube kurullarımıza, çalışma gruplarımıza, siz delegelerimize ve tüm üyelerimize yürekten teşekkür ediyorum.

Emeğinize sağlık. Yüreğinize sağlık.

Bir teşekkürde; Odamızın bilimden, emekten ve halktan yana mücadeleci geleneğini yaratan Rüştü Ovalıoğu, Tuğrul Erkin, Yalçın Çilingir, Seçkin İnceefe, Mustafa Kavruk, Zeki Doğan, İsmail Kıroğlu ve daha niceleriyle çağdaş, devrimci mühendisler kuşağına.

Onlar; bilincimizde, hayallerimizde ve hedeflerimizdeler.

Sazımızda, sözümüzde, masmavi düşlerimizdeler.

Buradalar, aramızdalar,

68 yıldır dimdik ayaktaysak ve yıkılmıyorsak,

Köklerimizin bu denli güçlü olmasındandır.

Onlara binlerce kez teşekkür, binlerce kez selam olsun

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Mücadele Arkadaşlarım,

Genel kurulumuzun Demokrasinin, barışın, eşitliğin, laikliğin, insan haklarının, özgürlüklerin, kardeşliğin egemen olduğu “Tam Bağımsız Demokratik Türkiye” mücadelesine, mesleğimize ve meslektaşlarımıza sunacağı katkıya olan inancım sonsuzdur.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla ve dostlukla selamlıyoruz.

YAŞASIN TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI!

YAŞASIN TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI ÖRGÜTLÜLÜĞÜ!

YAŞASIN MÜCADELEMİZ!

FAŞİZME İNAT, YAŞASIN HAYAT!

 

Ayhan YÜKSEL

TMMOB Maden Mühendisleri Odası

47. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı

26 Şubat 2022, Ankara

Okunma Sayısı: 662
Yayın Tarihi: 01.03.2022