Toplumsal Yaşam, Dini Kurallar Doğrultusunda Düzenlenmeye Çalışılmaktadır
TOPLUMSAL YAŞAM, DİNİ KURALLAR DOĞRULTUSUNDA DÜZENLENMEYE ÇALIŞILMAKTADIR
AKP ve MHP, üniversitelerde türban takılmasını serbest bırakacak Anayasa değişikliği konusunda anlaşmış, ilgili değişiklik TBMM‘ye getirilmiştir. Dolayısıyla nasıl devam edeceği ve sonlanacağı belli olmayan bir süreç başlamış, toplumsal yaşamın dini kurallar çerçevesinde düzenlenmesinin yolu açılmıştır.
Anayasada ve yasalarda yapılmak istenen değişiklikler laiklik ilkesini ortadan kaldırma çabalarını artıracaktır. Bu değişiklikler sonunda üniversitelerin akılcılık ve bilimsel mantıktan uzaklaşması ve Türkiye Cumhuriyeti‘nin din devletine dönüşümü kaçınılmaz olacaktır. Din ve vicdan özgürlüğünü sağlamak amacıyla yapılmak istendiği ifade edilen Anayasa değişikliğinin tüm kamu kurumlarını ve kamusal alanı da içine alacak bir değişikliğin önünü açacağı düşünülmektedir. Değişikliklerin yalnızca üniversite öğrencilerini kapsayacağı varsayımı tamamen geçersiz, öngörüsüzlük ve gerçeği saptırmaktır. Anayasa değişikliği olmadan türbanın tüm kamu kurumlarına yayılması isteğinin bazı yetkililer tarafından sıkça ifade edilmeye başlanması da bu değerlendirmeleri doğrulamaktadır.
Ülkemizde bir şekilde hep var olagelen siyasal İslam ve şeriatçı yönelimler, Amerika‘nın "yeşil kuşak" projesinden de güç alarak bizzat 12 Eylül‘ün desteğiyle önce "Türk-İslam sentezi" adı altında milliyetçilik ile kaynaştırılmış, onun ardından da hızlı bir şekilde gelişmiştir. Bu süreçte toplumun muhafazakârlaştırılması ve "siyasal islam"ın taban tutmasından din derslerinin okullarda zorunlu hale getirilmesi ile İmam Hatip Okullarının sayısının diğer tüm meslek okullarının sayısının iki katına çıkmasına ve bugünkü "türban özgürlüğü" ne gelmiş bulunulmaktadır.
Bugün gelinen noktada, laikliğin hangi biçim ve esneklikleri içermesi gerektiği tartışmaları ve "türban" sorunu üzerinden, modernleşen Türkiye‘nin 84 yılının toplumsal kazanımları bir kez daha geriye götürülmek istenmektedir. Türban, kadınları kapatmanın yanı sıra ülkemizin geleceğini karartmanın, toplumu kutuplaştırmanın bir aracı olarak kullanılmaktadır.
Türkiye‘nin çözüm bekleyen pek çok sorunu vardır. Ülkemiz, yeni liberal ekonomi politikalarını kararlılıkla uygulayan, emperyalist-kapitalist sisteme tam entegre olma sürecini tamamlamaya çalışan, ABD‘nin Ortadoğu siyasetinin özünü oluşturan Büyük/Geliştirilmiş Ortadoğu Projesi‘ne dahil olmayı asli amaç edinen, bu anlamda da derin bir işsizlik, yoksulluk yaşayan ve savaş tehdidi altında bulunan bir ülkedir. Türkiye‘de hâlâ düşüncelerinden dolayı insanlar yargılanmakta, temel hak ve özgürlükleri kullanmada sıkıntı yaşanmakta, yasakçı, yasaklayıcı, cezalandırıcı hükümler uygulanmakta, üniversiteler başta olmak üzere tüm eğitim kademeleri ve tüm kamusal hizmetler paralı hale getirilmek istenmektedir.
Türkiye‘de kadınların yüzde 19‘u okuma yazma bilmemektedir. Yüzde 40‘ ı görücü usulü evlendirilmekte, bu evliliklerin çoğu nikâhsız yapılmaktadır. Yüzde 49‘ u cinsel, yüzde 73‘ ü ekonomik, yüzde 58‘ i fiziksel, yüzde 75‘ i sözel şiddete maruz kalmaktadır. Bir de töre cinayetleri bunların üzerine tuz biber ekmektedir. Dünyada kadın istihdamı artarken Türkiye‘de düşmektedir. Kayıt dışı istihdam oranı ise kadınlarda yüzde 66‘ lara varmaktadır.
Hal böyle iken; kadına yönelik bunca baskı, dışlanma sorunu varken, türban meselesi ile kadın özgürlüğü üzerine söylemde bulunmak en hafifinden, iki yüzlülükten başka neyi ifade etmektedir?
Bilimin ve Üniversitelerin, insanlık tarihi boyunca yüklendiği esas görevin, inanç sistemlerinin dogmalarına karşı çıkmak, doğaya ve toplumsal yaşama ait tüm süreçlerin nasıl gerçekleştiğini bilimsel temelde ve akıl süzgecinden geçirip incelemek ve sorgulamak olduğu bilinmektedir. Eğitim, öğretimle ilgili sorunları çözmek ve üniversiteleri bir bilim ve teknoloji üretme merkezleri yapmak yerine, buraları "büyük bir camii" olarak düşünen karanlık düşünceleri kabul etmek mümkün değildir.
Siyasi iktidar, türban sorununu din ve vicdan özgürlüğü ya da genel olarak özgürlükler kapsamında ele almamaktadır. Sorunu böyle ele almış olsa, diğer özgürlük alanlarında da türban sorununda olduğu gibi kararlı ya da ısrarlı bir tutum göstermesi gerekirdi. Fakat AKP, hükümet olduğu günden bu yana özgürlüklerin genişletilmesi konusunda samimi ve ciddi bir adım atmamıştır. Ülkemizde din ve vicdan özgürlüğünün olmadığını düşünenler için çözüm AKP ve MHP‘nin peşine takılmak değildir.
Ülkemizin gerçek gündemi işsizliktir, yoksulluktur, özgürlüklerin kısıtlanmasıdır, geleceğimizin karartılmasıdır. Emek ve demokrasi güçlerine düşen görev, ülkenin gerçek gündemi üzerinden hareket ederek demokrasiden yana, laiklikten yana, özgürlükten yana, adaletten yana mücadeleye devam etmektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
5 Şubat 2008, Ankara