TMMOB Maden Mühendisleri Odası

TÜRKİYE 21. ULUSLARARASI KÖMÜR KONGRESİ AÇILIŞ KONUŞMASI

TÜRKİYE 21. ULUSLARARASI KÖMÜR KONGRESİ AÇILIŞ KONUŞMASI

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım;

Basın emekçileri,

Sizleri, TMMOB Maden Mühendisleri Odası 46. Dönem Yönetim Kurulu ve şahsım adına saygıyla, sevgiyle ve dostlukla selamlıyorum.

İlkini 1978 yılında yaptığımız Kömür Kongresi`nin 40. Yılında yine birlikteyiz. Her türlü olanaksızlığa, badireye ve engellemelere rağmen 40 yıldır kesintisiz olarak düzenlenen kongrelerimizin düzenlenmesinde emeği geçen herkese ve bu emeğe zemin sunan Maden Mühendisleri Odası örgütlülüğüne teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım;

Odamız 3-4 Mart tarihlerinde 46. Genel Kurulunu yaparak yeni bir çalışma dönemine girdi. Her ne kadar yeni bir dönemi olsa da sorunlar eski ve giderek ağırlaşıyor. Özellikle 7 Haziran Genel Seçimleri sonrasında sertleşen siyasal iklim, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile inanılmaz boyutlara ulaştı. Darbe girişimi sürecini takiben başvurulan KHK uygulaması TBMM`nin fiilen devre dışı bırakılması, mevcut Anayasa ve yasaların askıya alınması sonucunu doğurdu. Bu dönemde Anayasal ve yasal güvencelere rağmen kamu çalışanları hiçbir suç isnat etmeksizin keyfi bir biçimde işten çıkarıldı, birçok kuruluş ve dernek kapatıldı, şirketlere el koyuldu. Bununla da yetinilmeyerek Milletvekillerinin vekillikleri düşürüldü, seçilmiş yerel yöneticiler görevden alınarak yerlerine kayyumlar atandı, kayyumlar fetöcü çıktı, yargı tartışmalı olan bağımsızlığını tamamen yitirerek hükümete tabi hale getirildi. Hak aranamaz hesap sorulamaz bir döneme girildi. Öyle ki yapılanlar 12 Eylül Askeri darbe dönemi uygulamalarıyla kıyaslanır hale geldi.

Her dönemde gündeme gelen rüşvet, torpil, kayırma vb hukuk dışı yol ve yöntemler, Hukukun askıya alındığı OHAL dönemlerde daha da artmaktadır. İş çevrelerinin bile olağan döneme geçilmesi yolunda yaptığı çağrılar cevap bulmamaktadır. TMMOB Maden Mühendisleri Odası olarak, tüm toplumsal kesimlerin talebi olan OHAL`i son bulması, evrensel hukuk ilkelerine dayalı demokratik laik bir yönetim için tüm kesimleri duyarlı olmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz.

Saygıdeğer Konuklar;

Değerli Meslektaşlarım;

İçinde yaşadığımız bu koşullardan ekonomi de payını almaktadır. Son dönemde döviz kurlarındaki artış, artan iflaslar önümüzdeki günler için olumsuz sinyaller vermektedir. Ekonomideki olumsuz gidiş birer yurttaş olarak hepimizin yaşamının belirgin bir biçimde etkileyeceği gibi, üretimin temel girdilerinin önemli bir kısmını sağlayan madencilik sektörünü, ve elbette meslektaşlarımızın mesleki faaliyetlerini de bir o kadar olumsuz etkileyecektir. Yaşanan iflasların madencilik sektörüne yansıması söz konusudur.

Olağan yönetsel mekanizmaların devre dışı bırakıldığı, kararların tek merkezden alındığı ve denetlenemediği her durumda ekonominin daha büyük olumsuzluklar yaşaması kuvvetle olasıdır. Bu ekonomik olumsuzluklar bir yandan çalışan ücretli üyelerimizi ciddi olarak etkilerken, diğer yandan işsiz maden mühendisleri sayısının daha da artmasına neden olacak meslektaşlarımız da dahil tüm toplumun daha da yoksullaşmasına neden olabilecektir.

Umarız bu olumsuz gidişat son bulur, olağanüstü hal kaldırılarak normal düzene geçeriz, demokratik değerlere yönelmiş bir hukuk devleti yolunda önemli adımlar atılır ve insanlarımız hak ettikleri yaşam standartlarına kavuşurlar.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım;

Hiçbir muhalif sese tahammül edemeyen AKP iktidarının tüm Anayasal kurumları bir bir ele geçirme çalışmaları devam etmiş ve sıra TMMOB ile Odalarımıza gelmiştir.

Kuruldukları günden itibaren iktidarların karar ve tasarruflarını toplumsal yarar ve mesleki fayda süzgecinden geçiren, mesleki-bilimsel doğruları dayanak alarak muhalif tavrını ülkenin en karanlık dönemlerinde bile sergilemekten geri durmayan TMMOB ve bağlı Meslek Odaları, iktidarın topyekûn saldırı dalgasının önde gelen hedeflerinden biridir.

TMMOB ve bağlı Meslek Odaları 60 yılı aşkın bir süredir mesleki faaliyet yürütmekte, bir yandan meslektaşlarının hak ve çıkarlarını savunurken, diğer yandan mesleki niteliği artıracak girişimlerde bulunmaktadır.  

Meslek Odalarının hareket noktası toplumsal yarar ilkesidir. Topluma yararı olmayan, hatta kamusal anlamda zarara yol açan uygulamalara karşı çıkmak mesleki etik anlayışının doğal bir sonucudur.  Meslek Odaları, bunları yaptığı için siyasi iktidarların hedefi olmuştur. Bilinmesini isteriz ki, TMMOB ve bağlı Odaları siyasi iktidarların üzerlerinde kurduğu baskıya, her koşulda direnecektir.

"Mesleğimize, örgütümüze, halkımıza, ülkemize sahip çıkıyoruz" sözünü her yerde her koşulda yüksek sesle dile getirdik ve getirmeye de devam edeceğiz. Meslek alanlarımız üzerinden ülkemiz gerçeklerini okumak, toplumu bilgilendirmek ve meslek onurumuzu korumak amacıyla öneriler geliştirdik, bunları yaşama geçirmek için mücadele ettik ve etmeye de devam edeceğiz.

Bu mücadeleyi verirken üyelerimizde ve halkımızdan başka hiçbir kesim ve çıkar grubu ile ne kesiştik ne de paralel bir yolda yürüdük. Bu çalışmaları yaparken bilimin ışığında yürüdük ve yürümeye de devam edeceğiz.

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Meslektaşlarım,

TMMOB Maden Mühendisleri Odası, mesleğin ve meslektaşın sorunlarını ülke ve dünya sorunlarından ayırt etmeden küresel ve ulusal ölçekte madenciliğin gelişimi, sorunlarının önlenmesi ve giderilmesine yönelik idari, teknik, hukuksal ve politik süreçlerin öznesi olan demokratik mesleki kitle örgütüdür. Bu amaçla ülkemizin gelişimi, halkımızın refahının yükseltilmesi, mesleğimizin ve meslektaşlarımızın gelişimi için bilimsel kongreler ve sempozyumlar yapmak öncelikli görevlerimiz arasındadır.

Yaşadığımız yüzyılda, çelişki ve çatışmaların en önemli nedenlerinden biri enerjidir. Giderek derinleşen ve küresel bir krize dönüşen enerji madenciliğin temel konuları arasındadır. İşte bu nedenle, enerjinin madencilik bağlamında yaşadığı sorunların tanımlanması ve bu sorunlara çözüm önerileri oluşturulması, bu alanda yaşanan teknik gelişmelerin akademi ve meslektaşlarımız arasında paylaşılabilmesi amacıyla, kamusal yararın ve bilimin ışığında çalışmalar yapmak odamız için bir zorunluluktur.

Bu kapsamdaki çalışmalarımızın en önemlilerinden biri de "Türkiye Kömür Kongresi" dir. Odamız tarafından yirmi birinci kez düzenlenen Kongremiz sadece kömür madenciliği ve enerji üzerine değil, işçi sağlığı ve güvenliği alanından çalışma ilişkilerine, maden hukukundan, madencilik politikalarına kadar her alanda, akademisyenlerimiz ve meslektaşlarımız tarafından üretilen çalışmaların en geniş kesimlerce paylaşılmasını ve tartışılmasını amaçlayan önemli bir platform olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Kongre kapsamında bilim insanlarının, uzmanların yoğun emekle hazırladıkları bildiriler, siz katılımcıların katkıları zenginleşecek ve Kongre sonunda hazırlanacak bir sonuç bildirisi aracılığı ile kamuoyu ile paylaşılacaktır. Böylesi değerli bir bildirinin siyasal iktidar, ilgili bürokratlar ve sektöre yön veren kurum ve kuruluşlar tarafından önemsenmesi gerekmektedir.

Saygıdeğer Konuklar;

 

Sevgili Meslektaşlarım;

Madencilik uzun erimli bir sektördür. Günübirlik karar, uygulama, planlama ve politikalarla yönetilemez. Ancak bunun tam tersini yapıldığını üzülerek görmekteyiz. Ülkemizde her ne kadar "yerli ve milli madencilik politikası", "yerli ve milli enerji politikası" olduğu iddia edilse de "ben herhangi bir belge ve dokümantasyona ulaşamadım" ne yazık ki ülkemizde köklü bir madencilik politikası yoktur.

Eğer köklü bir madencilik politikamız olsa Maden Kanunu son 2 yılda 3 kez son 15 yılda ise 6 kez değiştirilmezdi. Madencilik çıkarılamayan yönetmelikler yerine günü birlik duyurularla yönetilmezdi.

Eğer bu ülkede yerli ve milli bir madencilik politikası olsa ülkemiz doğalgaz cennetine dönüştürülmezdi.

Eğer bu ülkede yerli ve milli bir madencilik politikası olsa Zonguldak`ta ki kömür için buraya kurulmuş olan Demir-Çelik Fabrikasında ithal kömür kullanılmazdı.

ETKB "yerli ve milli madencilik" diyor "yerli ve milli enerji" diyor. Yerli kömüre dayalı termik santral kuracağız diyor. Soruyorum sizlere proje yabancıysa, teknoloji yabancıysa, finansman yabancıysa hatta ve hatta işçilik dahi yabancıysa bunun neresi yerlidir? Neresi millidir?

 

Aynı durum nükleer santraller için de geçerlidir.

Ülkemizde "yerli ve milli madencilik politikası"ndan bahsedenlere sesleniyorum TMMOB Maden Mühendisleri Odası bunu yıllar önce söyledi, yazdı ve yayınladı.

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Meslektaşlarım;

21. Uluslararası Kömür Kongresi`nde Zonguldak`tayız. İzin verirseniz bu politikaların bize göre bu politikasızlığın Zonguldak`ı ve taşkömürü madenciliğini ne hale getirdiğini rakamlar üzerinden sizlerle paylaşmak istiyorum.

Siyasi iktidar 15 yıl önce uygulayacakları politikalarla, yapacakları yatırımlarla Zonguldak`ta TTK tarafından yılda 5 milyon, özel sektör tarafından da 5 milyon ton olmak üzere 10 milyon ton taşkömürü üreteceğini vaat etmiştir.

AKP`nin iktidara geldiği 2002 yılının sonunda TTK`nın yıllık tüvenan üretimi 15.792 işçi ile 3.245.000 tondur. Uygulanan 15 yıllık politikaların sonucunda 2017 yılı sonu itibariyle TTK`nın yıllık tüvenan kömür üretimi 7.724 işçi ile 1.332.000 ton`a gerilemiştir.

TTK üretimini %50 artıracağını vaat edenler üretimi %50`den fazla düşürmüş TTK`yı büyütecekleri yerde %50 küçültmüşlerdir.

TTK`nın istihdamı da yaklaşık olarak %50 gerileyerek 15.792`den 7.724`e düşmüş, üretimi son 3 yıl içerisinde %30 gerilemiş, 2016 yılı zararı 887 milyon TL`ye çıkmış, oransal olarak zararı 3 yıl öncesine göre % 60 artmıştır.

Yani, işçi sayısı azalmıştır, üretim de azalmış ancak zarar artmıştır. Rakamların gösterdiğine göre hiçbir teknolojik yatırım yapılmamıştır.

Buradan TTK`nın zararının faturasını emeği ile çalışan mühendislere işçilere çıkaranlara sesleniyorum. Bu zararın sorumlusu bu yanlış politikaları yaşama sokanlardır. Bu zararın sorumlusu TTK`nın madencilik bilim ve tekniğine uygun olarak yönetilmesini engelleyenlerdir. Bu zararın sorumlusu TTK`da liyakatı yok sayanlardır.

Aynı dönem içerisinde Zonguldak özel sektörü de farklı değildir.  2002 yılında yıllık 75.000 ton düzeylerinde olan özel sektör üretimi rödevanslı sahaların da artmasıyla 2008 yılında 1 milyon tonun üzerine çıkmasına rağmen 2011 yılından sonra düzenli bir düşüşe geçerek 2017 yılı sonu itibariyle 390.000 ton düzeyine gerilemiştir. Beş milyona yükseltileceği vaat edilen özel sektör üretimi bu rakamın % 7`si düzeyinde kalmıştır.

Zonguldak özel sektörünün TTK ile benzer durumda olduğu net olarak görülmektedir. Demek ki özelleştirme çare değildir.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım;

Hazine Müsteşarlığı`nın, 2015 sonu itibarıyla KİT‘lerin ve özelleştirme programındaki kuruluşların cari fiyatlarla stok borçlarını açıkladığı ve bu duruma göre Türkiye Kömür İşletmeleri`nin (TKİ) en çok zarar eden kamu kuruluş olduğu ifade edilmiştir. Buna göre TKİ, 1.564.000 Türk Lirası ile en çok görev zararı oluşan kuruluştur. Bu zararın ana nedeninin TKİ`nin özel sektörden satın aldığı kömürlerden kaynaklandığı ve kurumun kendisinin üretimden vazgeçmesi sonucu olduğu bilinmektedir.

TKİ kendi sahasını özel sektöre rödevansa veriyor, buradan çıkarılan kömürü satın alıyor ve bu kömürleri santrale satıyor ve bu işten zarar ediyorsa bunun sorumlusu kimdir?

Bu yıkıcı politikalara son verilmelidir. TTK ve TKİ ülkemiz kömür madenciliğinin eski günlerinde ki gibi iki güzide kuruluşu haline getirilmeli, bölünüp, parçalanıp özelleştirilmemelidir. TTK ve TKİ siyasilerin değil bilim insanlarının ve maden mühendislerinin himayesinde, liyakate uygun şekilde yönetilmelidir.

 

Saygıdeğer Delegeler,

Sevgili Meslektaşlarım

Maalesef iş sağlığı ve güvenliği konusunda da benzer sıkıntıları yaşıyoruz. Soma ve Ermenek Facialarının üzerinden yaklaşık 4 yıl geçmiştir ve ne yazık ki hala bir arpa boyu yol alınamamıştır. Üzülerek söylüyorum ki bu faciaları unutturmaya çalışanlar hedeflerine ulaşmayacaktır. Soma üzerinden şov yapanlar, rant elde etmeye çalışanlar, kanal kanal televizyon ekranlarında boy gösterenler ne yazık ki artık Soma Davası`nı takip etmemektedirler.

Soma davasından sonra yaptığımız tüm açıklamalarda ve 19. Kömür Kongresinde yine bu kürsüden söyledik; davanın takipçisi olacağız dedik ve olduk. 26 Mart`ta ki 69. Celsede mahkeme salonunda idik 19 Haziran`da ki mahkemede de olacağız ve davayı takip edeceğiz.

13 Mayıs Soma Faciasının birinci yıldönümünde olduğu gibi bu yılda 13 Mayıs`ta yine Soma`da olacağız.  Ölen ve ölemeyen maden mühendislerine sahip çıkmaya devam edeceğiz.

 

Soma Davasının savcılık mütalaası 69. Celsede okundu. Mütaala incelendiğinde facianın faturası Daimi nezaretçi olan, teknik nezaretçi olan, isg uzmanı olan maden mühendislerine çıkarılmıştır. Maden mühendisleri günah keçisi ilan edilmiştir. Devletin tüm sorumluluğu sadece 2 kontrol baş mühendisine yüklenmek istenmiştir.

 

Soma Faciasından sonra, Odamız tarafından hazırlanan raporda da belirtildiği üzere kazanın asli ve sistemsel nedenleri neo liberal politikaların gereği uygulanan taşeronlaştırma, üretim zorlaması, mevzuattan kaynaklanan esnekleşme ve kuralsızlaştırma ile denetimsizleştirmedir.

Yani o ocaklara taşeronu, rödevansçıyı sokanlardır. Yani mevzuat ile esnek ve kuralsız çalışma ilişkilerini düzenleyen mevzuatı yaparak üretim zorlamasını sağlayanlardır. Maden mühendisliği bilim ve tekniğini hiçe sayarak ülkemizde 18. yüzyıl madenciliğinin yapılmasına izin verenlerdir.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım;

Odamız tarafından 1978 yılından itibaren her iki yılda bir düzenli olarak yapılmaktadır. Bu yıl Kongremizin 40. Yılıdır. Her türlü engellemelere rağmen Kongremizi 21. kez yapmanın gururunu ve onurunu yaşamaktayız. Kongremiz kapsamında sunularak tartışmaya açılacak olan bildirilerin dünya ve ülkemiz madenciliği ile insanlığa fayda sağlamasını diliyor,

Emeğin Başkenti Zonguldak`ta bir avuç kömür için bir ömür veren maden emekçilerini ve meslektaşlarım maden mühendislerini saygıyla anıyor, kongrenin düzenlenmesinde emeği geçenlere ve tüm katılımcılara, Kongremizi destekleyen kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyorum.

Ayhan YÜKSEL

TMMOB Maden Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu Başkanı

11 Nisan 2018, Zonguldak

Okunma Sayısı: 1108
Yayın Tarihi: 12.04.2018