TMMOB Maden Mühendisleri Odası

TÜRKİYE 21. ULUSLARASI KÖMÜR KONGRESİ VE SERGİSİ

TÜRKİYE 21. ULUSLARASI KÖMÜR KONGRESİ VE SERGİSİ

 

21. Kömür Kongresi Açış Konuşması

Saygıdeğer konuklar,

Sayın Kongre delegeleri, değerli meslektaşlarım, sayın basın mensupları, sevgili öğrenciler, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesinin düzenlediği 21. Kömür Kongresine hoş geldiniz derken Odamız adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Kongrenin gerçekleştirilmesinde yürütme kurulu, danışma kurulu ve komisyonlar ve şube yönetim kurulu olmak üzere büyük emeği geçen bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Değerli konuklar;

Alanlarında bilime dayalı çözümler üreten ve aynı zamanda bir aydın sorumluluğunda ülkemizin diğer sorunlarıyla da ilgilenen TMMOB`yi icraatları önünde bir engel olarak gören AKP İktidarı, TMMOB`nin özerk yapısını ortadan kaldırarak baskı altına almayı ve susturmayı istemektedir. TMMOB ve bağlı odaları, bilimi ve tekniği halkımızın çıkarları için kullanan, ülkenin geleceğine karşı sorumluluk bilinciyle davranan meslek örgütleridir. AKP iktidara geldiğinden beri insanlar birbirinden korkar hale getirilmiş, muhalif olanlar ötekileştirilerek itibarsızlaştırılmış, bilgi, liyakat, erdem gibi iyi olan ne varsa değersiz gösterilmiştir. 15 Temmuz hain darbe girişimi gerekçe gösterilerek OHAL ilan edilmiş ve suçu sadece iktidara muhalif olmak olan binlerce insan sorgusuz sualsiz işlerinden ihraç edilmiştir.

İşte böylesine bir korku ortamında; "doğal kaynakların bulunmasında, işletilmesinde, sanayinin gereksinimine uygun olarak hazırlanmasında ve pazarlanmasında, ülke ve kamu yararı doğrultusunda madencilik politikaları üretmek, bu hedefe ulaşmak için gerekli görülen tüm girişim ve etkinliklerde bulunmayı" kendisine öncelikli amaç edinen Odamızın 1978 yılından itibaren 2 yılda bir düzenlemiş olduğu Kongremize katılarak destek veren ve bizleri yalnız bırakmayan kamu ve özel sektör madencilik kuruluşlarına ayrıca teşekkür ediyorum.

Bugün aynı zamanda 11 Nisan 1983‘de Kozlu‘da meydana gelen ve 10 meslektaşımızı kaybettiğimiz Kozlu Grizu Faciasının da yıldönümü. Bu etkinlik vesilesiyle kaybettiğimiz madenci kardeşlerimizin/meslektaşlarımızın anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.

Gizliliğin egemen olduğu, atıkları konusunda güvenliğin tam olarak sağlanamadığı, denetime kapalı ve böyle olduğu için de insanların ve diğer canlıların yaşamının tehlikeye atıldığı Nükleer Santral macerasına doğru yol aldığımız ve tepkilere rağmen şeker fabrikalarındaki özelleştirme ısrarının sürdürüldüğü günlerden geçiyoruz. Bu süreçte gerçekleştirdiğimiz 21. Kömür Kongresinde amacımız, kömür sektöründe ulaşılan güncel teknolojik ve bilimsel gelişmeleri takip etmek, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla sektörün dar boğazlarına değinmek ve bunlara ilişkin çözüm önerilerini masaya yatırmaktır. Kongrenin çalışmaları sonucunda bu konularda bundan önceki kongrelerde olduğu gibi gerçekçi ve tutarlı çözüm önerileri üreteceğine olan inancımızı da belirtmek isterim.

Değerli Konuklar;

Kömürle ilgili gerçeklere hepimizin vakıf olduğunu biliyorum. Bunları burada yeniden ele alarak sizleri sıkmak istemiyorum. Ancak özet halinde bazı bilgileri tekrar etmekte de yarar olduğu kanısındayım.

"Kendi kaynaklarını yok sayan, kaynaklarını kullanmayan bir ülkenin kalkınması mümkün değildir. Madenler de kalkınmanın lokomotif unsurlarından birisidir.". Gelişmiş ülkeler kalkınmalarını kendi kaynakları devreye alarak sağlamışlardır. Enerjiden yararlanmak temel bir insan hakkıdır. Bu nedenle tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli, güvenilir bir şekilde sunulması temel bir enerji politikası olmalı, enerji üretiminde dışa bağımlılık azaltılmalı, ağırlık yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına verilmelidir. Oysa ülkemizde tam tersi bir uygulama söz konusudur. Enerji tüketimimizin yarısından fazlasını petrol ve doğalgaz santrallerinden elde ediyoruz. Bu nedenle ülkemizi kömürü, yan ürünleri ile birlikte, düşünür hale getirmek zorundayız. Yani Türkiye; enerji üretimini yerli kaynaklarına bağlamak, yerli kaynaklarına dayandırmak zorundadır.

Kömürde ikinci temel unsur ise taşkömürüdür. Üzüntüyle görüyoruz ki Türkiye`de üretimi her alanda artırmak zorunda olduğumuz bir dönemde koklaşma özelliği bulunan taşkömürü üretiminin uzun yıllardan beri düzenli bir şekilde düşürüldüğü bir süreçten geçiyoruz.

Saygıdeğer konuklar, değerli meslektaşlarım;

Zonguldak, Cumhuriyet`in ilanından sonra kurulan ilk ilimizdir. O günlerden bu yana Zonguldak ve çevresindeki bölgenin gelişmesinde en büyük rolü kömür madenleri oynamıştır. Ülkemizin tek taşkömürü havzası olan Zonguldak`ta 1940 yılına kadar yerli ve yabancı şirketler tarafından yapılan üretim bu tarihte tamamen devletleştirilmiştir. 1980`li yıllara kadar önemli bir kömür üretim trendi gerçekleştirmiş olan Zonguldak ülkemizin kalkınmasında lokomotif görev üstlenerek yön vermiş, demir-çeliklerin hammaddesi olan taşkömürü üretimiyle Zonguldak ve Batı Karadeniz, ülkemizin ekonomisine katkı sağlayan sektörlere olan desteğiyle 1 numaralı ağır sanayi bölgesi olmuştur. Ancak 80‘lerin ortalarından itibaren dünya genelinde esen özelleştirme rüzgârlarından Zonguldak ve TTK`da etkilenmiş uygulanan ekonomik politikalar sonucunda üretim yapılamaz hale getirilerek bugünkü olumsuz durumla karşı karşıya bırakılmıştır.

Zonguldak Taşkömürü Havzası`nda üretim jeolojik koşullar nedeniyle emek-yoğun olarak gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle üretime yönelik istihdam zorunludur. Ancak son birkaç yıldır, hem TTK`nun, hem işçi sendikası GMİS`in hem de sektörle ilgili meslek odalarının (Maden Mühendisleri Odası vd. olmak üzere) ve demokratik kitle örgütlerinin taleplerine rağmen üretime yönelik istihdam yapılmamakta, işçi eksikliği nedeniyle çalışılabilecek üretim yerlerinin ancak az bir kısmı çalışabilmekte, üretim gittikçe düşmektedir. Belli ki siyasi irade böyle bir durum arzu etmekte ve "bakınız kurum üretemiyor, zarar ediyoruz" algısının/düşüncesinin toplumda yer etmesini sağlayarak kendi projelerini gerçekleştirme yoluna gitmektedir. Böylelikle TTK ya parça parça küçültülerek özelleştirilecek bu da olmazsa zaten kendiliğinden kapanacaktır. Kısaca kurum kapanma ya da özelleşme çıkmazıyla/kaderiyle baş başa bırakılmıştır.

Kömürün bir tesis içinde katı, sıvı ve gaz ürün üretimine yönelik olarak değerlendirilmesi konusunda pek çok ülkede ve pek çok kuruluş tarafından araştırmalar yapılmaktadır. Ülkemizde de bu gelişmeler ışığında çalışmaların hızlandırılması artık bir zorunluluktur. Dolayısıyla sektörün tüm girdilerini ulusal ekonomiye en üst düzeyde katkısı olacak biçimde değerlendirilmesi ve uygulamada etkinliği artırmak için merkezi bir planlamanın tek elden yürütülmesi zorunluluğu, yani havza madenciliği ilkesi vardır.

Değerli konuklar;

Demir-Çelik her türlü sanayinin temel ihtiyacıdır. Bu nedenle bir ülkenin üretimi ve tüketim durumu, o ülkenin ekonomik seviyesini de belirler. Gelişmiş ülkelerde kömür, demir-çelik üretimleri birbirine paralel ilerlemiştir. Ulusal kaynaklarını öncelikle harekete geçiren ülkeler hızla kalkınmış ve gelişmiş ülkeler safında yer almışlardır. Biz de de bu potansiyel bulunmaktadır.

Değerli konuklar;

Konuşmamı Zonguldak`la sınırlandırmamı hoşgörü ile karşılayacağınızı ümit ediyorum. Bir bütün olarak ülkemiz kömür madenciliğinin yapısal özelliklerini belirtmek, dar boğazlarına değinmek, işçi sağlığı ve iş güvenliği zaaflarını ortaya koymak, özelleştirme gibi çalışma sisteminden kaynaklanan sorunları ortaya koymak, hatta genel olarak enerji sorununa ilişkin önerilerimizi, örgütsel yaklaşımlarımızı sergilemek isterdim. Ne var ki hem zamanımız kısıtlı hem de bu değinmelerimiz çeşitli zamanlarda yaptığımız açıklamalarımızdan, belirttiklerimizden, vurguladıklarımızdan farklı olmayacaktır.

Değerli konuklar,

Karamsar bir tablo çizdim, biliyorum. Ancak, bilime, aydınlığa ve evrensel değerlere inanarak bütün zorlukların üstesinden gelebileceğimizi de biliyorum. Odamız da madencilik sektörünün her alanında üyeleri aracılığıyla, bilgi üreten ve bu bilgiyi toplumsal kalkınma amacıyla, topluma yayma çabasını her koşulda yerine getirmeye çalışan mesleki, demokratik kitle örgütüdür. Bunu da dikkatinize bir kez daha sunmak istiyorum.

Kongremize ve sergiye katkıda bulunan kamu ve özel sektör kuruluşlarına oturumlarda bildiri sunacak ve görev alacak yöneticilere, tüm delege ve izleyicilere, etkinliğimizin düzenlenmesinde yoğun çaba harcaya danışma ve yürütme kurulları ile kongre sekretaryasına, Şubemizin Yönetim Kurulu üyeleri, çalışanları ve yakında meslektaşımız olacak olan gönüllü öğrenci üyelerimize Şube Yönetim Kurulu adına içtenlikle teşekkürü bir borç biliyorum.

Ülkemize güzel günler gelecek buna inanıyoruz. İnanıyoruz çünkü Pablo Neruda‘nın dediği gibi "…tüm çiçekleri kopartabilirler; ama yine de baharın gelmesini asla engelleyemezler…" diyerek kongremizin başarılı geçmesini diliyor hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.

11 Nisan 2018, Zonguldak

Erdoğan Kaymakçı

Okunma Sayısı: 124
Yayın Tarihi: 20.04.2018