TMMOB Maden Mühendisleri Odası

TÜRKİYE 22. ULUSLARARASI KÖMÜR KONGRESİ VE SERGİSİ AÇILIŞ OTURUMU İLE BAŞLAMIŞTIR.

TÜRKİYE 22. ULUSLARARASI KÖMÜR  KONGRESİ VE SERGİSİ AÇILIŞ OTURUMU  İLE BAŞLAMIŞTIR.

Saygıdeğer Genel Başkan Yardımcım,

Sayın Milletvekilleri;

Sendikaların, Sivil Toplum Örgütlerinin, TMMOB Bileşenlerinin saygıdeğer başkan ve yöneticileri,

Sevgili Meslektaşlarım,

Değerli Konuklar, Hanımefendiler, Beyefendiler, Sevgili Öğrenciler ve Basın Emekçileri

Hepinizi 48. Dönem TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu adına en içten duygularımla, sevgiyle, saygıyla ve dostlukla selamlıyorum.

22. Uluslararası Türkiye Kömür Kongresine ve Emeğin Başkenti Zonguldak’a hoş geldiniz sefalar getirdiniz.

Hepinizin de bildiği gibi 2019 yılı Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde başlayan Covid -19 pandemisi, Mart 2020 tarihinde WHO tarafından küresel bir pandemi olarak kabul edilmiş ve akabinde 12 Mart 2020 tarihinde de ülkemizde ilk vaka görülmüştür. Bu nedenle kongremizi ne yazık ki 2 yıl gecikme ile ancak bugün gerçekleştirebiliyoruz.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım;

Son yıllarda ülke ve dünya gündeminde öne çıkan konular incelendiğinde, giderek belirginleşen kapitalizmin ekonomik krizinin bölgesel savaşlarla siyasi ve toplumsal bir krize doğru evrilmekte olduğu kolayca anlaşılabilmektedir.

2. Paylaşım savaşı sonrası oluşturulan uluslararası dengeler, tek kutuplu dünya gerçeğinde bozulmuş, bölgesel savaşlar, vekalet savaşları, ülke işgalleri artmış, uluslararası hukukun temel ilkeleri çiğnenerek bir anlamda dünya yeni bir barbarlık rejimine doğru sürüklenmiştir. Körfez krizi adı altına Irak’ın işgali, Arap Baharı adı altında kuzey Afrika ülkelerine yapılan askeri müdahaleler yoluyla iktidar değişimleri, Suriye’nin işgali, parçalanması ve rejim değişikliği girişimleri bu sürecin göstergeleri olarak değerlendirilebilir.

Uluslararası alanda artan ekonomik ve siyasi rekabet, “Batı” ile Rusya-Çin bloku arasında her alanda kendisini göstermekte, her türlü sorun gerilimi artırarak çatışma zemini oluşturmaktadır. Yanı başımızda yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı coğrafi yakınlık nedeniyle ülkemizi derinden etkilemekte dolayısıyla yoksulluk ve çaresizlik içerisinde olan emekçiler bu süreçten büyük zararlar görmektedir.

Ülkemizde yaşanan durum dünya ölçeğinde yaşananlardan farklı değildir. Son siyasi göstergeler değerlendirildiğinde, 20 Yıllık AKP iktidarı artan ekonomik ve siyasi sorunlar nedeniyle yönetme kapasitesini yitirmiş, elinde kalan tek yönetme aracı olan baskı ve şiddet uygulamalarına yönelmiştir.

Toplumsal desteği ve yönetme kapasitesi azalmaya başlayan AKP, mevcut Anayasa hükümlerini de çiğneyerek iktidarını ne pahasına olursa olsun sürdürme gayreti içerisine girmiştir.

Saygıdeğer Konuklar;

Sevgili Meslektaşlarım;

Ülkemizde 24 Ocak kararlarıyla yıllardır uygulanmakta olan neoliberal politikalar nedeniyle üretimden uzaklaştırılarak tümüyle dış borçlanmaya bağımlı hale getirilen, özelleştirmeler yoluyla kamusal kaynakları tüketilip kırılganlaştırılan, yandaşlara dağıtılan rant odaklı projeler sonucunda büyük bir kaynak israfı yaşayan ekonomimiz, birbiri ardına krizler yaşamaktadır.

Ülkemizdeki tüm sektörlerin dış borçlarının ödenebilirliğinin kalmamasıyla ortaya çıkan kur krizi, dışa bağımlı olan ekonomimizi derin bir kaosa sürüklemiştir. Döviz kurlarında yaşanan dalgalanma, üretim maliyetlerinin artmasına ve çarkların durma noktasına gelmesine neden olmuştur. Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle tüm ürünlerde yaşanan fahiş zamlar gündelik yaşamımızı tehdit etmeye başlamıştır.

TÜİK tarafından açıklanan ısmarlama ve düşük enflasyon rakamlarının çok gerisinde yapılan ücret artışları nedeniyle, emekçi halkımız topyekûn bir yoksullaşma yaşamaktadır. Hepimiz eskisinden çok daha zor koşullarda yaşamaktayız. Artık halkın geleceğe dair tek umudu, bu iktidardan kurtulmaktır.

Ülkemizde yaşanan ekonomik krizlerin tek sorumlusu, tek adam rejimi ve onun emek düşmanı politikalarıdır.

 

Siyasi iktidar kendi yandaşlarının kasaları dolsun, kendi çıkar çevrelerinin çarkları dönsün diye halkı büyük bir sefalete sürüklemektedir. Halkımızın alın teri ve ülkemizin tüm kaynakları, bir avuç yandaşın kasasına akmaktadır.

Tek adam rejimi başarısızlığını halkı tehdit ederek, en temel demokratik hak ve özgürlükleri yok sayarak, toplumsal muhalefeti şiddetle sindirerek örtbas etmeye çalışmaktadır. Geldiğimiz noktada tek adam rejimi halkın desteğiyle değil, halka yönelik baskı ve zorbalıkla ayakta durmaktadır.

Tek adam rejimi; Anayasayı çiğneyerek, kanunları yok sayarak, parlamentoyu askıya alarak, yargı organlarını kendine bağlayarak, medyayı teslim alarak, gündelik yaşamı kriminalize ederek, toplumu kutuplaştırarak ülkenin huzurunu ve geleceğini tehdit etmektedir.

Tek adam rejimi ile birlikte “parti devleti” kuruluşu tamamlanmış, kamu görevlileri parti yöneticileri gibi, parti yöneticileri de kamu görevlisi gibi davranmaya başlamıştır. Yeni sistemde kamu kurumlarının, emek-meslek örgütlerinin ve üniversitelerin yerini cemaatler almış ve bu kurum ve kuruluşlar yerine cemaatler tarafından oluşturulan politikalar yaşama geçirilmeye başlanmıştır.

Bu iktidarın ülkemize verebilecek hiçbir şeyi, bu halka anlatabilecek hiçbir hikayesi kalmamıştır. Yapabildikleri tek şey, baskı ve zorbalıkla toplumsal muhalefeti susturmaya çalışmak, suni ayrımlarla halkı kin ve nefret duygularıyla birbirine düşman etmektir.

 

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Meslektaşlarım,

Yaşadığımız yüzyılda ülkeler artık topla tüfekle değil ekonomik faaliyetlerle işgal altına alınmakta ülke ekonomileri bağımsızlığını kaybetmektedir.

Ülke siyasal ve ekonomik alanda bağımsızlığını kaybettiğinde elbette ki ülke ekonomisi de sömürülür. Ülke ekonomisinin temel taşlarından olan ülke madenciliği de sömürge madenciliğine dönüşür.

Madenlerimiz ham ya da yarı mamül madde olarak yurt dışına ihraç edilmekte, mamül madde ve uç ürün olarak tekrar ülkemize ithal edilmektedir. Eğer yeraltı kaynaklarımızı ülke içerisinde uç ürüne dönüştüremiyorsak, entegre sanayi tesislerinde kullanamıyorsak yapılan madencilik sömürge madenciliğidir.

Cumhuriyet öncesi, sonrası ve günümüzde, tüm madencilik faaliyetleri sömürge madenciliği niteliğindedir. Ülkemizde sömürge madenciliğinin sona ermesi için ulusal sanayimizin montaj sanayiinden kurtularak, madenlerimizin hammadde olarak kullanıldığı teknolojik yönden gelişmiş sanayiye bürünmesi gerekmektedir.

Sektörü ilgilendiren yasal düzenlemeler konusunda tam bir keşmekeş yaşanmaktadır. Düzenlemeler birbirinden kopuk yapılmakta, bir türlü sonuçlandırılamamakta meslektaşların ve sektörün ihtiyaçlarına cevap verememektedir.

Temel bir yasa olan Maden Kanunu son 18 yıl içerisinde tam 28 kez değiştirilerek yamalı bohçaya döndürülmüştür, yasa üzerinde yapılan değişiklikler sorunları çözmek bir yana daha da artmasına neden olmuştur.

Bu nedenle sektör tam bir belirsizlik, kuralsızlık ve istikrarsızlık içerisindedir ve toplum tarafından sorunlu bir alan olarak görülmektedir.

Kamuoyunun düşünceleri, talepleri anlamlı ve değerlidir. Bu nedenle yetkililer tarafından dikkate alınmalıdır. Madencilik ile birlikte tüm üretim sektörlerinde planlamalar ve politikalar başta meslek odaları, sendikalar, üniversiteler olmak üzere toplumun ve sektörlerin görüşleri alınarak oluşturulmalı, mevzuat düzenlemeleri bu görüşlere göre yapılmalıdır.

Odamız, ülkemizde bilim ve tekniğe uygun, kamu yararı doğrultusunda, yöre halkı ile barışık, çevreyle uyumlu ve ülke çıkarlarını gözeten madencilik çalışmalarını geçmişte olduğu gibi gelecekte de taviz vermeden yürütmeye devam edecektir.

Ülkemizde ve dünyada bu hedeflere ve uygulamalara ulaşılabilmesi için de demokrasinin tüm kurum ve kuruluşları ile yaşama geçirilmesi, hukukun evrensel ilkelerinin, barışın, adaletin ve eşitliğin egemen olması gerekmektedir.

Bu uğurda 68 yıllık geleneğimizle inşa ettiğimiz geleneğimiz doğrultusunda mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu nedenledir ki siyasi iktidarların hedefi olduk.

Siyasi iktidar ve yandaşları nasıl saldırırlarsa saldırsınlar, savunduğumuz değerlerden asla geri adım atmadık, atmayacağız.

Susmadık, susmayacağız, susturamayacaklar…

Kiracı olarak, kullanımı 57 yıldır Zonguldak şubemize tahsis edilmiş olan, sadece bizlere değil Zonguldak halkına da hizmet etmekte olan 127 yıllık tarihi binamıza çökmek istemektedirler.

Unutmasınlar ki; biz kamu yararını savunuyoruz, biz halkın örgütüyüz, biz bilimin ve emeğin örgütüyüz.

TÜRGEV, gibi ENSAR gibi kamu mallarına

Çökmedik, Çökmeyeceğiz, Çöktürmeyeceğiz

Zonguldak Şube binamıza çökmek isteyenlere karşı en güzel cevabı ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz koşullarına rağmen hiç kimselere eğilmeden, bükülmeden, alnı açık başı dik bir duruşla kendi imkanlarımızla Ankara’da, Diyarbakır’da yarattığımız değerlerle cevap verdik.

Aynı değerleri Adana’da, İstanbul’da ve İzmir’de de yaratacağız.

Çünkü biz halkımzın örgütüyüz. Gücümüzü örgütlü üyemizden ve halkımızdan almaktayız.

Saygıdeğer Konuklar

Sevgili Meslektaşlarım

Üyelerimizin, mesleğimizin sorunları da her geçen gün ağırlaşmaktadır. Kamu kuruluşlarında yapılan liyakatsiz atamalar mesleğimizi geriletirken ülke kaynaklarını da zarara uğratmaktadır.  

Dolayısıyla telafisi mümkün olmayan hasarlara neden olmaktadır. Kamuda, düşük ücret, liyakatsiz yandaş atamaları, baskı ve mobbingler çalışanlar da huzur bırakmamaktadır.

Özel sektörde çalışan üyelerimiz ücret, izin, çalışma saati, iş güvenliği ve iş güvencesi bakımından orta çağ koşullarında çalışmaktadır. Bu konularda hazırladığımız raporları ilgili kurumlara göndermekteyiz ve ısrarla takibini yapmaktayız.  Son dönemde üyelerimizin yaşadığı sorunları ele aldığımız daimî nezaretçi, asgari ücret, çalışma süreleri ve koşulları ile birlikte emeklilikte yaşa takılan üyelerimize yönelik ve promosyon hukuksuzluğuna karşı da çalışmalarımızı yürütmekteyiz.

Tabi ki; bu çalışmaların karşılık bulunması için üyelerimizin desteğine ihtiyaç bulunmaktadır.  Yaptığımız çalışmaların karşılık bulması için; üyelerimizin faaliyet gösterdiği her alana çalışmaları ve değerlendirmelerimizi taşımaları ile mümkün olacağının bilincindeyiz.

Saygıdeğer Konuklar

Sevgili Meslektaşlarım

Yaşadığımız yüzyılda, çelişkilerin, çatışmaların ve savaşların en önemli nedenlerinden biri enerjidir. Enerji arz güvenliği en önemli savaş stratejisidir. Rusya-Ukrayna Savaşı bunun en önemli göstergesidir.

Ülkemizde uzun yıllardır yerli kaynakları reddeden, ithalata dayalı yanlış enerji ve madencilik politikaları olup tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de enerji arz güvenliğini tehlikeye sokmuştur.

Madencilik ve enerji sektörü uzun erimli politikalar ve planlamalar gerektiren bir sektördür. Günübirlik karar, uygulama ve mevzuatla yönetilemez. Ancak bunun tam tersini yapıldığını üzülerek görmekteyiz. Ülkemizde her ne kadar "yerli ve milli madencilik politikası", "yerli ve milli enerji politikası" olduğu iddia edilse de aslında bir politikasızlık mevcuttur.

Eğer köklü bir madencilik politikamız olsa Maden Kanunu son 18 yılda 28 kez değiştirilmezdi.

Eğer bu ülkede yerli ve milli bir madencilik ve enerji politikası olsa ülkemiz ithal kömür ve doğalgaz cennetine dönüştürülmezdi.

Eğer bu ülkede yerli ve milli bir madencilik ve enerji politikası olsa yerli kömür üreticimiz yerine yandaş ithal kömür lobisi fonlanmazdı.

Eğer bu ülkede yerli ve milli bir madencilik ve enerji politikamız olsa halkımızın emeği ve alın teri ile kurulan cumhuriyet değeri maden işletmelerimiz ve enerji santrallerimiz yandaşa ve sermayeye peşkeş çekilmezdi.

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Meslektaşlarım;

22. Uluslararası Kömür Kongresi`nde Zonguldak`tayız. İzin verirseniz bu politikaların bize göre bu politikasızlığın Zonguldak`ı ve taşkömürü madenciliğini ne hale getirdiğini rakamlar üzerinden sizlerle paylaşmak istiyorum.

AKP iktidarı 18 yıl önce uygulayacakları politikalarla, yapacakları yatırımlarla Zonguldak`ta TTK tarafından yılda 5 milyon, özel sektör tarafından da 5 milyon ton olmak üzere 10 milyon ton taşkömürü üreteceğini vaat etmiştir.

AKP`nin iktidara geldiği 2002 yılının sonunda TTK`nın yıllık tüvenan üretimi 3.245.000 tondur. Uygulanan 18 yıllık politikaların sonucunda 2021 yılı sonu itibariyle TTK`nın yıllık tüvenan kömür üretimi yapılan teknolojik yatırımlara rağmen 1.352.000 ton`a gerilemiştir.

TTK’da üretimi artıracağını vaat edenler üretimi % 40`tan fazla düşürmüş TTK`yı büyütecekleri yerde küçültmüşlerdir.

Bu nedenle TTK en fazla zarar eden madencilik kuruluşu haline gelmiştir.

Buradan TTK`nın küçülmesinin ve zararının faturasını emeği ile çalışan mühendislere, işçilere çıkaranlara sesleniyorum.

Bu küçülmenin sorumlusu bu yanlış politikaları yaşama sokanlardır.

Bu zararın sorumlusu TTK`nın madencilik bilim ve tekniğine uygun olarak yönetilmesini engelleyenlerdir.

Bu zararın sorumlusu TTK`da liyakatı yok sayanlardır.

Bu zararın sorumlusu Görevde Yükselme Sınavında kurum birincisi olan Sevgili Ziya Erdemli’nin emeğini ve hakkını çalanlardır.

Aynı dönem içerisinde Zonguldak özel sektörü de farklı değildir.  2002 yılında yıllık 75.000 ton düzeylerinde olan özel sektör üretimi rödevanslı sahaların da artmasıyla 2008 yılında 1 milyon tonun üzerine çıkmasına rağmen 2011 yılından sonra düzenli bir düşüşe geçerek 2021 yılı sonu itibariyle 367.000 ton düzeyine gerilemiştir. Beş milyon tona yükseltileceği vaat edilen özel sektör üretimi bu rakamın % 7`si düzeyinde kalmıştır.

Zonguldak özel sektörünün TTK ile benzer durumda olduğu net olarak görülmektedir. Demek ki özelleştirme çare değildir.

Çözüm bilime ve tekniğe uygun madenciliktedir.

Çözüm siyasi ranttan arındırılmış işletmecilik kurallarına ve liyakata dayalı, kamu yararına dayalı madencilik politikalardadır.

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Meslektaşlarım,

Ülkemizde kamu yararına uygun, ülke kalkınmasına katkı sağlayan bilimsel ve teknik bir madencilik için Odamızın görüşlerini özetle sizlerle paylaşmak istiyorum.

  • Bütün madencilik faaliyetlerinin merkezinde insana ve emeğe saygı olmalıdır.
  • Madencilik faaliyetleri, ulusal amaç ve hedeflerle uyumlu olmalı, kamu yararı öncelikli olarak göz önünde bulundurulmalıdır.
  • Madencilik faaliyetleri, ekonomik kalkınma ve yoksulluğun azaltılarak gelir dağılımının düzeltilmesi hedeflerine yönlendirilmeli, ortaya çıkan faydanın topluma adil bir şekilde dağıtılması sağlanmalıdır.
  • Madencilik faaliyetlerinde doğal kaynakların, gelecek nesillerin mahrumiyetine yol açacak şekilde tüketilmesi engellenmelidir.
  • Arama politikaları bilimsel araştırmaların ışığında belirlenmelidir. Maden arama politikalarının da stratejik ya da kritik madenler öncelikli olarak dikkate alınmalıdır.
  • Madencilik sektöründe üretimin hedefi dış satım değil, ülke sanayi sektörleri olmalı, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli hammadde sağlanmalıdır.
  • Maden havzaları; madenler, yöre sanayisi, tarımı, ormanları, su kaynakları, kültürel varlıklar, toplumsal-ekonomik durumu bir arada ve bütünleşik olarak ele alınarak planlanmalı, projelendirilmeli ve işletilmelidir.
  • Madencilik sektöründe faaliyet gösteren kamu ve özel kuruluşlarda hesap verilebilirlik ve şeffaflık sağlanmalıdır. Ticari sır adı altında kamuoyunun bilgiye, belgeye ve denetime ulaşımının engellenmesine son verilmelidir.  
  • Madencilik sektörüne ilişkin alınacak kararlarda ilgili yöre halkının da demokratik katılımı sağlanmalıdır.
  • Madencilik faaliyetlerinde çevreye olan zararın en aza indirilmesi sağlanmalı, “sıfır atık” öncelikli hedef olmalıdır.
  • Madencilik faaliyetlerinin her aşamasında faaliyetlerin doğal çevre ve sosyal çevre üzerindeki etkileri belirlenmeli, olumsuz etkilerin kabul edilebilir bir düzeye indirilmesi amacıyla faaliyeti yapan firmalardan gerekli ve yeterli taahhütler alınmalıdır.
  • Madencilik faaliyetlerinde uluslararası iş sağlığı ve güvenliği standartlarının en yüksek seviyede uygulanması sağlanmalı, bu uygulamalar sürekli izlenmeli ve denetlenmelidir.
  • Sektörde yüksek teknoloji kullanımı ve üretilmesi ile inovasyona yönelik araştırma-geliştirme çalışmaları teşvik edilmelidir.
  • Madencilik sektöründeki eğitim ve öğretim konusu yeniden ele alınmalı, sektörün gereksinim ve beklentileri karşılayan, günün bilimsel-teknik seviyesine uygun, bir eğitim düzeyi sağlanmalıdır.
  • Kamu madencilik kuruluşlarında liyakat sisteminin tesis edilmesi sağlanmalıdır.
  • Stratejik madenler kamu eliyle işletilmelidir.
  • Maden kaynaklarının doğru ve verimli kullanımı amacıyla, sektöre yön verebilecek ve maden mevzuatının oluşturulmasına da rehberlik edebilecek nitelikte özgün, bilimsel ve kapsamlı bir madencilik politika belgesi, tüm tarafların katılımıyla hazırlanmalıdır.

Saygıdeğer Konuklar,

Sevgili Meslektaşlarım

Kongremizin düzenlenmesinde pandemi koşullarında emeği geçen TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Yönetim Kurulu üyelerimize, Kongre yürütme kurulu üyelerine, bilimsel çalışmaları ile kongremize katkı koyan akademisyenlere, bilim kurulu üyeleri ile oturum başkanlarına ve iki yıldır aralıksız emek sarf eden Oda çalışanlarımıza,

Her türlü olumsuzluğa rağmen bizimle yürüyen, bizimle birlikte olan madencilik kurum ve kuruluşları ile firmalarına çok teşekkür ediyorum.

Başarılı ve mutlu bir kongre geçirmeniz dileğiyle hepinizi TMMOB Maden Mühendisleri Odası adına sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum.

Ayhan YÜKSEL

TMMOB Maden Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu Başkanı

29 Eylül 2022, Zonguldak

Okunma Sayısı: 473
Yayın Tarihi: 29.09.2022
Fotoğraf Galerisi