TMMOB Maden Mühendisleri Odası

TÜRKİYE 24. ULUSLARARASI MADENCİLİK KONGRESİ AÇILIŞ KONUŞMASI

TÜRKİYE 24. ULUSLARARASI MADENCİLİK KONGRESİ AÇILIŞ KONUŞMASI

Yüzlerce ve binlerce km. uzaklıktan gelerek bizlere destek veren, yaptıkları bilimsel çalışmalar ile dünya ve ülkemiz madenciliğine ışık tutacak olan saygıdeğer Konuklar, değerli bilim insanları,  sevgili meslektaşlarım ve basınımızın güzide temsilcileri;

Uzak Asya`dan gelip Akdeniz`e doğru bir kısrak başı gibi uzanan, Mezopotamya`dan  Trakya`ya  kültürlerin ve uygarlıkların beşiği ülkemize, buram buram tarih kokan her santimetre karesinde doğal güzellikleri barındıran turizmin başkenti Antalya`ya hoş geldiniz.

Hepinizi 60 yıllık onurlu bir geçmişe sahip olan TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, ve şahsım adına saygı ile selamlıyorum.

Yüzlerce yıl uygarlıklara ve kültürlere ev sahipliği yapmış olan bu coğrafyada maalesef ki onlarca yıldır savaşlar devam etmekte kan ve gözyaşı eksik olmamaktadır. Emperyalist ve küresel güçler tarafından coğrafyanın yer altı ve enerji hammadde kaynaklarını ele geçirmek ve yönetmek amacıyla çıkarılan savaşların nedenleri etnik ve mezhepsel nedenler gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Arap Baharı adı ile demokratikleşme kisvesi altında organize edilerek Tunus`ta başlayan ve Libya ile devam eden süreç Suriye ve Irak`a sıçramış İŞİD canileri vasıtasıyla sınırlarımızı tehdit etmiş vatandaşlarımızın can güvenliğini tehlikeye sokmuştur.  Bununla birlikte Yemen`de yeni bir İŞİD yaratamayan emperyalist  güçler dünya petrol naklinin % 26`sından fazlasının gerçekleştiği Bab`ül Medlan boğazını ele geçirmek amacıyla işbirlikçileri vasıtasıyla oluşturdukları koalisyon güçleri aracılığıyla Yemen`e karşı saldırıya geçmişlerdir. İçerisinde bulunduğumuz coğrafyanın sorunları ne etnik ne de mezhepsel nedenlere dayanmamaktadır.

Gerçek neden cağrafyanın sahip olduğu yeraltı zenginlikleri ve bu zenginliklerin emperyalist güçler tarafından sömürülmek istenmesidir. Ne yazık ki bu süreçte ülkemiz dış politikasında yapılan hatalar nedeniyle "değerli yalnızlık" ve "sıfır komşu" konumuna gelinmiştir.

Ülkemizde emperyalist güçlerin sadece savaş politikaları desteklenmemiş ve benimsenmemiştir. Aynı zamanda 35 yıldır aynı güçlerin amaçlarına hizmet eden ekonomi politikaları da uygulanmıştır. Özal ile başlayan neo liberal politikaların sorunları Derviş uygulamaları ile çözülmüş ve AKP uygulamaları ile de tamamlanmıştır. Uygulanan neo liberal politikalar sonucu özelleştirmeler tamamlanmış, taşeronlaşma ile emek "mesleğimiz de dahil olmak üzere" değersizleştirilmiş, esnekleşme ve  kuralsızlaşma düzenlemeleri ile devam eden süreç denetimsizleştirme ile zirveye ulaşmıştır.

Saygıdeğer konuklar;

Bu uygulamalardan toplumun tüm katmanları ve sektörleri ile birlikte madencilik sektörü de etkilenmiş daralmaya ve durgunlaşmaya başlayan sektörümüz 2012 Haziran Genelgesi ile adeta gerileme dönemine girmiştir. Büyümenin yüzde 3`lerin altına indiği 2014 yılı sektörümüz açısından küçülme ile sonuçlanmakla kalmamış olup mesleğimiz, meslektaşlarımız ve birlikte ürettiğimiz maden emekçileri için acılarla dolu bir yıl olmuştur.

-13 Mayıs 2014 tarihinde Soma`da ruhsatı kamuya ait olan ve taşeron aracılığı ile işletilen bir yer altı kömür ocağında oluşan yangın sonucu meydana gelen faciada 5`i maden mühendisi meslektaşımız olmak üzere toplam 301 maden emekçisi,

-28 Ekim 2014 tarihinde Ermenek`te özel sektör tarafından rödövans marifetiyle işletilen bir kömür ocağında su baskını şeklinde meydana gelen facia sonucu 18 maden emekçisi yaşamını kaybetmiştir.

Her iki faciada da TMMOB Maden Mühendisleri Odası olarak olaya müdahil olunmuş demokratik mesleki bir kitle örgütü olmanın vermiş olduğu sorumluluk ile gerçeklerin üzerinin örtülmesi engellenmiş ve örgütümüz tarafından yapılan çalışmalar, hazırlanan raporlar ile kamuoyu aydınlatılmıştır. Ancak bu çalışmaların ön rapor aşamasından çıkarılarak tamamlanması için başta savcılık olmak üzere yetkili ve sorumlu kurum ve kuruluşlardan istenen gerekli izinler ile 26 başlık altında toplanmış olan bilgi ve belge Odamıza verilmeyerek çalışmalarımızın geliştirilmesi adeta engellenmiştir.

TMMOB Maden Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan raporda da belirtildiği ve toplumun tüm kesimlerinden de kabul gördüğü üzere kazanın asli ve sistemsel nedenleri neo liberal politikaların sonucu olan taşeronlaştırma, üretim zorlaması, mevzuattan kaynaklanan esnekleşme ve kuralsızlaşma ile denetimsizleştirmedir.

Yani o ocaklara taşeronu, rödevansçıyı sokanlardır. Yani mevzuat ile esnek ve kuralsız çalışma ilişkilerini düzenleyen mevzuatı yaparak üretim zorlamasını sağlayanlardır. Maden mühendisliği bilim ve tekniğini hiçe sayarak ülkemizde 18. yüzyıl madenciliğinin yapılmasına izin verenlerdir.

Ancak kazadan sonra da ilgili savcı tarafından yapılan açıklamadan da hatırlanacağı üzere olayın sorumluluğu öncelikli olarak faciada yaşamını kaybeden meslektaşlarımıza yüklenmek istenmiş olup toplumda oluşan infial sonrasında da sorumluluk ölen yerine ölemeyen maden mühendislerine yüklenmek istenmektedir.

Kazanın hemen akabinde 21-23 Mayıs 2014 tarihlerinde Zonguldak`ta düzenlenen Uluslararası Kömür Kongresin`de de belirttiğimiz üzere ölen yada ölemeyen maden mühendislerinin haklarını korumak onlara sahip çıkmak namus borcumuzdur, vefa borcumuzdur dedik ve söz verdik.

Saygıdeğer konuklar;

Dün 13 Nisan 2014 Soma Davasının ilk günüydü ve TMMOB Maden Mühendisleri Odası Genel Merkezi ve Şubeleri ile birlikte sözümüzü tutmak üzere Akhisar Adliyesi`nde idik. Üst Birliğimizle birlikte gerçek sorumluların açığa çıkarılması için elimizden geleni yapacağımızı, ölen ve arkadaşlarını öldürmekle suçlanan üyelerimizin haklarını koruyacağımızı, davanın takipçisi olacağımızı kamuoyu ile bir kez daha paylaştık.
Bu davanın sonu nereye varırsa varsın, TMMOB Maden Mühendisleri olarak gereğini yapmaktan çekinmeyeceğiz.  Odamızın geçmişi sözümüzün teminatıdır.

Ülkemiz madenciliğinin mühendislik bilim ve tekniğinin ışığında gelişmesi için "Soma Milad" olmalı diyerek ve bunun içinde ayrıntıları Odamızın ürettiği raporlarda belirtildiği üzere "üniversiteler, sendikalar, meslek odaları, sektör temsilcileri ve ilgili bakanlıklar bir araya gelerek başta kurumsal alt yapı sorunlarından başlayarak gerekli çalışmalar yapılmalı ve tüm tarafların eşit temsil edildiği Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu kurulmalıdır."  Önerisinde bulunduk.

Odamızın bu önerisine karşın ne yapıldı?

TBMM`de ve Başbakanlık`ta iki adet Araştırma Komisyonu kuruldu. TBMM Komisyonu raporunu tamamladı ve kamuoyu ile paylaştı. Başbakanlık komisyonu ise çalışmalarına hala devam etmektedir. Odamız her iki komisyona da gerekli bilgilendirmelerde bulunmuştur. Ancak Maden Kanunu ve İş Güvenliği Yasası değişiklikleri yapıldığı sırada ne odamızın nede TBMM ve Başbakanlık komisyonlarının çalışmalarına kulak verilmemiştir.

6331 sayılı kanununda yapılması gerekli değişiklikler bir torbanın içerisine atıldı ve sadece 8 adet madde de değişiklik yapıldı. Ancak sonuç koca bir hiç. Buna karşın Maden İşletmelerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinde yapılan değişiklikler incelendiğinde ise karşımıza devletin bir itirafı çıktı. Soma bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporda belirtildiği üzere maden mühendisliği biliminin gerektirdiği fakat mevzuatta olmayan hükümler yapılan değişikler ile yürürlüğe girdi. Bu düzenlemeler devletin adeta bir itirafıdır.

Soma faciası üzerine gelen Maden Kanunu değişikliğinde de iş güvenliği mevzuatından farklı bir husus bulunmamakta olup aynı mantıkla bilirkişi raporlarındaki kusurları adeta kabullenircesine MİGEM`in iş güvenliği alanındaki sorumluluğu ve denetimi kaldırılmıştır.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı; Maden Kanunu ile getirilen yenilikler içinde Teknik Nezaretçiliğin kaldırılarak her maden işletmesine en az bir Daimi Nezaretçi atanacağını kamuoyu ile paylaşmıştır. Bununla birlikte TBMM Enerji, Sanayi, Ticaret, Bilim ve Teknoloji Komisyon Başkanı ise maden mühendislerine adeta müjde verircesine "her işletmeye daimi bir maden mühendisi atanacak umarım maden mühendisi ithal etmek zorunda kalmayız" açıklamasında bulunmuştur. Maden Mühendisleri Odası olarak Sayın Bakanı ve Komisyon Başkanımızı sözlerinin arkasında durmaya davet ediyoruz. Umarız verilen sözler 3 dönem uygulamasına kurban gitmez.

Başbakanlık Genelgesi ile adeta gerileme devrine giren sektörün talepleri üzerine genelgenin kaldırılabileceği umuduyla yapılan değişiklikler de genelgenin kalkmasını sağlayamamış olup sektörün bu anlamda ödemeyi kabul ettiği bedeller amiyane tabiriyle yanına kar kalmıştır. Ancak getirilen bu yeni yaptırımlar büyük ölçekli firmalar tarafından kabul edilebilir nitelikte olsa da küçük ve orta ölçekli firmaların sorunlarının artmasına ve sektörde tıkanmalara neden olacaktır.

Saygıdeğer Konuklar, Değerli Katılımcılar;

Madenler, milyonlarca yılda oluşan ve tüketildiğinde yenilemeyen kaynaklar olup oluşumunda hiçbir kişinin ya da sınıfın emeği yoktur.  Bu nedenle çok iyi planlanarak bir gramının dahi kaybedilmeden insanlığın ortak değerleri, toplumun refahı ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi amaçları doğrultusunda üretilmelidir.

Madencilikte en önemli politikamız, ülkemizi hammadde üretip satan bir ülke olmaktan çıkarıp, katma değeri yüksek nihai ürünlerde söz sahibi bir ülke konumuna getirmek olmalıdır. Ancak bu durumda istihdam artırılıp katma değer yaratılabilir. Bu hedefe ulaşmanın yolu, ulusal bir madencilik politikasının oluşturulması, bu doğrultuda bir mevzuat hazırlanması ve uygulanmasından geçmektedir. Bugün yürürlükte olan Maden Kanunu ve yönetmelikleri bu amaca uygun olacak şekilde düzenlenmelidir.

Özellikle; madenlerimizin  hammadde olarak ihracatına olanak sağlaması ve  madenlerin aranması, bulunması, görünür rezerv haline getirilmesi aşamasında maden mühendislerinin yok sayılması başta olmak üzere kamu yararı içermeyen maddelerin kabul edilmesi mümkün değildir. Geçmişte yapılmış olan bu yanlışlığın düzeltilmesi ve madenlerimizin bilim ve tekniğin ışığında üretilmesi, her türlü talana karşı korunması hepimiz için öncelikle bir yurtseverlik görevidir.

Saygıdeğer Konuklar, Değerli Delegeler

Odamız tarafından 1969 yılından itibaren her iki yılda bir düzenli olarak yapılmakta olan kongremizi 24 kez yapmanın gururunu ve onurunu yaşamaktayız. 24. Kongremize 42 ülkeden olmak üzere binin üzerinde bilim insanı, bürokrat, sektör temsilcisi ve maden mühendisi katılmaktadır.

Kongremiz kapsamında  59 oturumda 328  adet bildiri sunulacaktır. Kongremiz kapsamında sunularak tartışmaya açılacak olan bildirilerin dünya ve ülkemiz madenciliği ile insanlığa fayda sağlaması dileklerimi sunar;

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu olarak başta 1954 yılından itibaren Odamızı ve 1969 yılından itibaren Kongremizi bu günlere taşıyarak bizlere bu onuru ve gururu yaşatan yönetim kurulu üyelerimiz, denetleme kurulu üyelerimiz, onur kurulu üyelerimiz ve birlik yöneticilerimiz olmak üzere Kongremizin düzenlenmesinde emeği geçen yürütme kurulu üyelerimize, etkinliğin bilimsel niteliğini yükselten bilim kurulu üyelerimize, bildiri ve sunum hazırlayan bilim insanlarına, yönetimleriyle katkı koyan oturum başkanlarımıza, Kongremize desteklerini esirgemeyen tüm kurum ve kuruluşları ile değerli yöneticilerine teşekkür eder saygılar sunarız.

Ayhan YÜKSEL
TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı

Okunma Sayısı: 698
Yayın Tarihi: 20.04.2015