TÜRKİYE 24. ULUSLARARASI MADENCİLİK KONGRESİ VE SERGİSİ SONUÇ BİLDİRGESİ
Türkiye 24. Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi 14-17 Nisan 2015 tarihlerinde Antalya‘da gerçekleştirilmiştir.
43 ülkeden 1206 delege ile toplanan Kongrede, madencilik endüstrisine ilişkin toplam 328 adet bilimsel bildiri sunulmuştur. 59 üniversite ve 221 kurum ve kuruluşlardan katılımın olduğu kongrede Dünya ve Türkiye madenciliği bütün yönleriyle tartışılmış ve sektörel sorunlara ilişkin geliştirilen çözüm önerileri paylaşılmıştır.
Kongre süresince, ayrıca, 70 firmanın katıldığı bir madencilik sergisi de gerçekleştirilmiş, madencilik sektöründeki son teknolojilerle ürün ve hizmetler sergilenmiştir.
Kongreye ilişkin olarak hazırlanan sonuç bildirgesi, aşağıda kamuoyunun dikkatine sunulur:
Basına ve kamuoyuna,
Madenler, kalkınmanın temel unsurları arasındadır. Maden kaynakları bakımından şanslı olan ülkelerin, kendi toplumlarının refahını arttırmada diğer ülkelere göre bir adım daha önde olacakları son derece açıktır.
İnsanlığın daha iyi bir yaşam kalitesi talebi, mineral kaynaklarının tüketimini hızla artırmaktadır. Gelecek 25-30 yıl içerisinde mineral talebinin, bugün mevcut düzeyinin iki katına kadar yükselmesi beklenmektedir.
Söz konusu gelişim, mineral kaynaklarının tüketim hızını artırırken politik, toplumsal ve çevresel sorunlara da yol açmaktadır. Talebi karşılayacak güvenilir bir üretimi gerçekleştirmek giderek güçleşmekte ve artan madencilik üretimleri nedeniyle yüksek çevresel maliyetler ortaya çıkmaktadır.
Günümüzde, madencilik faaliyetlerinin sürdürülebilirlik kavramı çerçevesinde şekillendirilmesi, aramadan nihai kullanıma kadar olan tüm madencilik süreçlerinde insanı ve çevresel değerleri önceleyen yöntemlerin geliştirilmesi hususları önem kazanmış olup, bu yöndeki gelişmeleri tüm Dünya`da izleyebilmek mümkündür.
Ülkemiz madencilik sektöründe ise her alanda sorunlar yaşanmakta, sektör giderek çözümsüzlüğe sürüklenmektedir. Özetle, ülkemiz madencilik sektöründe son yıllarda tam bir başarısızlık hikayesi söz konusudur. Sektörün işlevi, ülkeye döviz girdisi sağlamak üzere yurt dışına hammadde ihracı yapma düzeyine indirgenmiş, katma değer yaratma kapasitesi neredeyse sıfırlanmıştır. Yüzyıllık kurumsal yapılar enkaza çevrilmiş, sektörün içinde bulunduğu yasal yapı içinden çıkılmaz bir karmaşaya döndürülmüştür. Bu haliyle, sektörde, zaman zaman on sekizinci yüzyıl çalışma biçimlerine dahi rastlanabilmekte, maden kazalarıyla ilgili her geçen yıl yeni bir Dünya rekoruna imza atılmaktadır.
Madencilik sektöründe yaşanan dönüşüm süreci sorunlara çare olamadı!
Kongre`de yapılan en önemli tespit, ülkemiz madencilik sektöründe 1990`lı yıllardan bu yana yaşanmakta olan dönüşüm sürecinin sektörün var olan sorunlarına çare olamadığıdır. Dönüşüm süreci doğru yönetilememiştir. Bu süreçte, kamu, madencilikten vaz geçmiş, ancak özel sektör kuruluşları da madencilik gibi özel bir alanda yeterince başarılı olamamışlardır.
Sektördeki özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamaları kuralsızca sürdürülmüş, ciddi bir birikim ve uzmanlık isteyen maden işletmeleri bu konuda hiçbir uzmanlığı olmayan şirketlere fütursuzca devredilmiştir. Madencilik sektöründeki kurumsallaşma düzeyleri son derece zayıf, madencilik kültürleri bulunmayan, sermaye yapıları yetersiz, insan kaynağına, aramaya, araştırma-geliştirmeye, iş güvenliğine ve çevreye yatırım yapmaya gücü olmayan çok sayıda firma, ülkemiz madencilik sektörünü aslında olması gereken noktadan çok daha aşağılara sürüklemişlerdir.
Kamu işletmelerini satın alan ya da sektöre taşeron olarak giren çoğu firma, kar artışlarını verimlilikte değil, sadece emek yoğun sistemlerde aramışlar, neticede ülke madenciliği de kendileri de bundan zarar görmüşlerdir.
Madencilik sektöründeki kamu kuruluşları paramparça edildi!
Madencilik sektöründeki kamu kurumlarının içleri boşaltılmıştır. Asli işlerini yapmalarının önüne geçilmiştir. Bu kuruluşlardan ne vazgeçilmiş ne de görevlerini yerine getirebilmeleri için ihtiyaçları olan yatırımları yapabilmelerine ya da yeni personel istihdam etmelerine izin verilmiştir.
Bu kuruluşların üretim fonksiyonları neredeyse tamamen özel sektöre devredilmiştir. Mühendislik işlev ve yetenekleri hızla ellerinden alınmıştır. İş güvenliği konusundaki yetkinlikleri zayıflatılmıştır. Bu kurumlardaki temel unsur olan mühendisler, giderek gereksiz birer maliyet kalemi olarak görülmüştür. Teknik elemanlar eliyle yapılması gereken işlerde hizmet alımı yoluna gidilmiş, ancak mühendislikten vazgeçilince dışarıdan alınan hizmetlerin denetimi de gereken nitelikte yapılamamıştır.
Bu kurumlardaki politik kayırmacılık, hiç olmadığı kadar yaygınlaşmıştır. Politik karışmalar kabul edilemez noktalara tırmanmıştır.
Maden kaynaklarımızın etkin ve verimli kullanılma anlayışı terk edildi!
1990`lı yılların sonlarından itibaren ülkemizde uygulanan politikaların sonucunda, maden kaynaklarının "Genel Havza Planlaması"na dayanan bir disiplin içerisinde değerlendirilebilmesi imkânı büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Kaynak kayıplarına, verimsizlik ve iş güvenliği sorunlarına yol açılmış, büyük facialara davetiye çıkarılmıştır.
Taşeronun, rodövansçının girdiği havzalarda mühendislik bilim ve tekniğininin hiçe sayılarak ülkemizde on sekizinci yüzyıl madenciliğinin yapılmasına izin verilmiştir. Esnek ve kuralsız çalışma biçimlerine göz yumularak üretim zorlamalarına yol açılmıştır. Emek değersizleştirilmiş, esnekleşme ve kuralsızlaştırma düzenlemeleri ile devam eden süreç denetimsizleştirme ile zirveye ulaştırılmıştır.
Maden kazalarında Dünya şampiyonu olduk!
Özellikle son yıllarda, gerek madencilik üretimi gerekse iş sağlığı ve güvenliği alanında yasal, yönetsel ve teknolojik gelişmeler tüm Dünya`da hız kazanmış ve bu gelişmelere koşut olarak kaza istatistikleri pek çok ülkede olumlu yönde gelişmiş olmasına karşın, ülkemiz madencilik endüstrisinde iş güvenliği alanında geriye gidiş söz konusu olmuştur.
Son yıllarda, maden kazalarıyla sürekli olarak Dünya`nın gündemine gelen ülkemizde, madencilikteki iş güvenliği alanında en kötü Dünya rekorlarına her geçen yıl bir yenisi eklenmiştir.
Bu konuda uzman pek çok kişi ya da kuruluşun uyarılarına karşın "iş faciaları" bir türlü hız kesmemiştir. Ülkemiz madencilik sektörünün geliştirilmesine ve özellikle "iş faciaları"nın önünün alınmasına yönelik olarak TMMOB Maden Mühendisleri Odası ve diğer meslek örgütleri tarafından hazırlanan bilimsel raporlar dikkate alınmamış ve pek çok durumda gerçeklerin üzeri örtülmüştür.
Tüm tarafların katılımıyla bir "Madencilik Strateji Belgesi" hazırlanmalı, madencilik sektörü "kamusal yarar" hedeflenerek ve bilimsel yöntemler vasıtasıyla yeniden yapılandırılmalıdır!
Ülkemiz madencilik sektörü, insanı ve emeği merkeze koyan bir anlayış çerçevesinde ve "kamusal yarar" hedeflenerek yeniden yapılandırılmalıdır. Bu amaçla, tüm tarafların katılımıyla bir "Madencilik Strateji Belgesi" hazırlanmalı ve sektöre ilişkin tüm hukuksal ve kurumsal yapı yeniden ele alınmalıdır.
Bilimsel ve teknik temeller üzerinde geliştirilecek yeni bir planlama anlayışı ile ülkemiz madenciliği, hammadde satmakla yetinmek yerine katma değeri yüksek nihai ürünlerde söz sahibi konuma getirilmeli, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlaması yönünde yapılandırılmalıdır.
Madencilik faaliyetleri kamu denetiminde ve rasyonel bir plan çerçevesinde yürütülmeli, sektörde aramadan uç ürüne kadar her aşamada ileri teknoloji kullanımı amaçlanmalıdır.
Sektörde teknik eleman istihdamının süratle arttırılması, genel verimliliğin artışı bakımından son derece önemlidir. Madencilik faaliyetinin her aşamasında en az bir maden mühendisinin varlığı zorunlu olmalıdır. Madencilik sektöründeki eğitim ve öğretim konusu yeniden ele alınmalı ve sektörün gereksinim ve beklentileri yansıtılmalıdır.
Madenciliğin çevreye etkilerini yadsımak mümkün değildir. Ancak, madencilik sektöründe çevre dostu teknoloji ve yöntemlerin kullanılması, madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin korunmasına ya da yenilenmesine yönelik önlemlerin alınması sektörün gelişimini engellemeyecek, aksine genel anlamda sektörün gelişimine yönelik katkıyı yapacaktır.
Son olarak, ülkemizin pek çok yerinde, Soma ya da Ermenek facialarının yaşandığı maden ocaklarından dahi kötü koşullarda çok sayıda işletme çalışmaya devam etmekte ve her biri kendi facialarını beklemektedir. Muhtemel faciaların önüne geçmek amacıyla rodövans ve taşeron uygulamaları acilen iptal edilmeli, madencilik ve iş sağlığı ve güvenliği mevzuatları gelişmiş ülkeler örnek alınmak suretiyle baştan sona yeniden düzenlenmelidir.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU