TMMOB Maden Mühendisleri Odası

TÜRKİYE 25. ULUSLARARASI MADENCİLİK KONGRESİ VE SERGİSİ SONUÇ BİLDİRGESİ

TÜRKİYE 25. ULUSLARARASI MADENCİLİK KONGRESİ VE SERGİSİ SONUÇ BİLDİRGESİ

TÜRKİYE 25. ULUSLARARASI MADENCİLİK KONGRESİ VE SERGİSİ SONUÇ BİLDİRGESİ

Türkiye 25. Uluslararası Madencilik Kongresi ve Sergisi 11-14 Nisan 2017 tarihlerinde 24 ülkeden 830 delege katılımı ile Antalya‘da gerçekleştirilmiştir. Kongreye, yurtiçi ve yurtdışından 201 kurum ve kuruluş, 49 üniversite katılım sağlamıştır. Kongrede yer alan oturumlarda madencilik sektörüne ilişkin 202 Adet bilimsel, 7 adet özel, toplam 209 bildiri sunulmuştur. Sunulan bildirilerde dünya ve Türkiye madenciliği bütün yönleriyle tartışılmış ve madencilik sektörüne ilişkin yeni eğilimler, sorunlara ilişkin geliştirilen çözüm önerileri paylaşılmıştır. Kongre süresince, 53 firmanın katıldığı bir madencilik sergisi düzenlenmiş,  sergide, madencilik sektöründeki yeni ürün ve hizmetler tanıtılmıştır.

 

Kongreye, dünyanın çeşitli ülkelerinden ve ülkemiz madencilik sektöründen çok sayıda kurum kuruluş ilgi göstererek, katılım sağlarken;  Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı`nın katılım sağlamaması ve destek vermemesi, üzerinde dikkatle durulması gereken bir durumdur. Daha da vahim olan, Bakanlığın bildiri sunacak olan kamu kurum ve kuruluş çalışanlarından delegelerin Kongreye katılımı konusunda yasak getirmesidir. Bu durumun kabullenilir olmadığını belirtmek isteriz.

 

Kamu kurum ve kuruluşlarının, Bakanlık talimatıyla Kongreye katılmamasına rağmen, dünyanın çeşitli ülkelerinden, sektörden ve üniversitelerden gelen bilim insanlarının ve yerli-yabancı firmaların üst düzey yöneticilerinin de katılımlarıyla nitelikli bir Kongre gerçekleştirmiş olmaktan dolayı gurur ve mutluluk duyuyoruz.

 

Odamız, 1969 yılında "TÜRKİYE MADENCİLİK BİLİMSEL TEKNİK KONGRESİ` gerçekleştirmek için yola çıkmış ve bu kongre ile sektörü ve sektörün sorunlarını, mesleği ve meslektaşlarının sorunlarını tartışmayı, işletme sorunlarına çözüm önerileri geliştirmeyi, bilimsel ve teknik alanda yaşanan gelişmeleri duyurmayı ve bilgi paylaşımını artırmayı amaçlamıştır. Ne büyük ve isabetli karar vermişler ki; bu etkinlik yarım asırdır hiç ara vermeden sürmekte, her geçen yıl biraz daha büyümekte ve nitelik kazanmaktadır. Başlangıçta ulusal boyutta olan kongre, zaman içerisinde gelişimini tamamlayarak uluslararası nitelik kazanmıştır. Gelinen aşamada Odamız, Madencilik Kongresini uluslararası olarak sürdürme konusundaki ilkeleri ve önceliklerini değiştirmeden devam ettirmektedir. Ülkemizin en büyük, dünyanın sayılı sektörel etkinlikleri arasında olan Uluslararası Madencilik Kongre ve Sergisi`nin 25. sini gerçekleştirmiş olmanın haklı gururunu taşımaktayız.

 

1969 Yılında düzenlenen ilk kongrede açılış konuşmasını yapan dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Refet Sezgin, "… hâlen madenlerimizden gerektiği gibi yararlanma bir yana, onlardan yararlanma şekillerini, yollarını değeri ölçüsünde sağlayamadığımız acı bir vakıadır…", demektedir. TMMOB Maden Mühendisleri Odası ise, Kongre Kitabının önsözünde, "… Odamız, madencilikle ilgili çeşitli meslek kollarına mensup üyelerimizin ve üyemiz olmayan diğer ilgililerin, bir "bilimsel ve teknik kongre" çerçevesinde seslerini duyurmak, istek ve özlemlerini gerçekleştirmek amacı ile I. Türkiye Madencilik Bilimsel ve Teknik Kongresi`ni düzenlemeye karar vermiştir…" sözleriyle, bir gelenekselleşmeye işaret etmiştir.

 

Odamız tarafından organize edilen 25. Kongrenin bilimsel ayağında yer alan bildirilerin yarısına yakınının dış ülke madencilik sektörü çalışanları ve akademisyenlerince sunulması başlangıçta hayal bile edilmemiş, bugün Kongremizin saygınlığı adına sevindirici ve umut verici bir gelişme olmuştur.

 

11-14 Nisan 2017 tarihlerinde gerçekleştirilen Türkiye 25. Uluslararası Madencilik Kongre ve Sergisi "Madencilikte Yeni Eğilimler" teması altında ele alınmış, bu çerçevede bildiriler sunulmuş ve konusunda otorite olarak nitelendirilen çağrılı 11 uzmanın konuşmacı olarak katılmıştır. Kongrede öne çıkan başlıklar ve konular kısaca aşağıdaki gibidir;

 

  • Madencilik, Dünya ekonomisinin temel sektörlerinin başında gelir. Madencilik olmasaydı bugünkü medeniyet düzeyine erişemezdik. 
  • 20. Yüzyılda başlayan ve hala devam eden tekelleşme, pek çok ülkede eşitsizliklere sömürüye yol açmıştır. Aşırı kar hırsı, bazı madencilik şirketlerinin yenilenemez doğal kaynakları sömürgeci bir anlayışla, bölge halkını ve çevreyi dikkate almadan işletmesine neden olmuştur. Bu sömürgeci yaklaşım sosyal ve politik sorunlara yol açmış, ulusların ekonomik büyüme, gelişme ve refahına engel olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. 
  • Birçok ekonomik faaliyet doğaya zarar vermektedir. Dünyamızın geleceği açısından bu zararın en az düzeye indirilmesi zorunludur. Madencilik faaliyetlerinin de doğaya en az zararı verecek biçimde yapılması, deyim yerindeyse doğayla barışık bir madencilik için daha fazla çaba gösterilmesi gerekmektedir. Madencilikte çevreye en az zararı vermek için bilimin ve madencilik tekniğinin gelişimine destek verilmeli, Ar-Ge çalışmalarına daha fazla kaynak ayrılmalıdır. 
  • Bir çevre sorunu olarak değerlendirilen, başta endüstriyel atıklar olmak üzere, maden atıklarının değerlendirilerek, tekrar ekonomiye kazandırılması konusunda Ar-Ge çalışmalarına hız verilmeli ve bu konuda yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır. 
  • Ülkemizde enerji gereksinimi öz kaynaklardan sağlanmalıdır. Ancak düşük kalorili fosil yakıtlara dayalı termik santraller kurulmadan önce yerli kaynaklarımızın değerlendirilmesini sağlayacak yeni yakma teknolojilerine sahip uygun pilot santraller kurularak yerli teknolojiler geliştirilmeli, bu deneyimlerden yararlanılarak yeni santraller projelendirilmeli ve inşa edilmelidir. 
  • Ülkemizin enerji ihtiyacının sağlanmasında Odamız tarafından belirlenmiş olan "Ulusal Madencilik Politikaları"na göre yerli kömüre dayalı termik santrallerle birlikte, hidrolik ve yenilenebilir kaynaklardan (rüzgar, güneş, jeotermal, dalga) en üst düzeyde yararlanılmalıdır. 
  • Madencilik faaliyetleri için işletme öncesi alınması gereken yasal izinlerinin yanı sıra, "Madencilikte Sosyal Sorumluluk" kapsamında yöre halkının onayı alınmalıdır. Sosyal ortamın gelişmesini dikkate almayan bir ekonomik büyüme düşünülemez. Bugünün ekonomi dünyasında, insanın yaratıcılığı ve bilgi en önde gelen kaynaklar olduğundan, bölgede yaşayanların demokratik bir atmosferde fikirlerini ve katkılarını almak sosyal sorumluluk içeren uzun vadeli stratejiler için en mantıklı yoldur. 
  • Özellikle, 80`li yılların başından itibaren yürütülen özelleştirme, taşeronlaşma, rodövans ve benzeri yanlış uygulamalar; kamu madenciliğini küçültmüş, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyimini dağıtmıştır. Yoğun birikime ve deneyime sahip olan kamu kurum ve kuruluşlarının,  yerini teknik eleman ve alt yapı olarak yetersiz şirketlere bırakması oldukça olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Buna ek olarak kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş kazalarının tüm dünyada azalmasına karşın ülkemizde artmasına neden olmuştur. 
  • İş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesinde çözüm beklentisiyle sunulan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği yasası, işveren sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırarak, tüm sorumluluğu neredeyse iş kazasına uğrayan işçilere ve iş kazaları olmaması için kısıtlı imkânlarla, yetkisiz ve güvencesiz çalışan mühendislerin sırtına yüklemektedir. Piyasacı bir anlayışla çıkarılan bu yasanın, ülkemizde yaşanan iş kazalarını önlemekte etkisiz kalmıştır. Çalışanları koruyacak, güvenli bir çalışma ortamı yaratacak önlemleri almak ve uygulamaları denetlemek devletin ve işverenlerin asli görevidir. Bu konuda meslek odalarını reddetmek yerine onların deneyim ve bilgi birikiminden yararlanmak tüm kesimlerin faydasına olacaktır. 
  • Maden mühendisliği eğitimde kalitenin sağlanması açısından, eğitiminin bilimsellik düzeyinin artırılması ve günün gereksinimlerine uygun hale getirilmesi bir zorunluluktur. Bilimde en yeni teknolojilerden biri olan sanal gerçekliğin eğitim alanında da kullanılması, öğrenmenin hızlanmasını ve iş kazalarının en aza indirilmesini sağlayacağından bir an önce başlatılıp, yaygınlaştırılmalıdır. 
  • Haziran 2012 genelgesi sektörümüzü, aramalar ve üretim açısından her anlamda sıkıntılara sokmuş istatistiklerden de kolayca görüleceği üzere madencilik üretiminin azalmasına neden olmuştur. Bağımsız yargı tarafından yürürlüğü durdurulmuş olan genelgenin hukuka aykırı bir şekilde uygulanmasına devam edilmesine son verilmelidir. 
  • Arama süreçleri ile üretimin süreçlerinin disiplinler arası işbirliği güçlendirilmeli ve bütünsel bir yapıya kavuşturulmalıdır. 
  • 18 Şubat 2015 tarihinde yürürlüğe giren 6592 sayılı kanunla değişik 3213 sayılı Maden Kanunu yayınlandığı günden itibaren Odamız ve sektör bileşenleri tarafından tartışılmaya başlanmış, "Uygulama Yönetmeliği" ise halen çıkarılamamıştır. Maden Kanunu ve ilgili yönetmelikleri maden mühendisliği bilim ve tekniği ile ülkemiz madencilik sektörünün gelişimi için odamız tarafından hazırlanmış olan "Ulusal Madencilik Politikalarına" uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. 
  • Odamız, Ulusal Madencilik Politikaları belgesinde; madencilik sektörünün tüm alt sektörlerinde üretim arttırılmasını, söz konusu üretimin; dış satım değil, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlaması; sanayiye ucuz, sürekli ve güvenilir enerji sağlanmasında yerli maden kaynaklarımızın kullanılması ile ülke ve toplum çıkarlarının korunması hedeflenmiştir. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı tarafından ortaya konulan "milli ve yerli enerji ve madencilik stratejileri"nin ülkemizin ihtiyaçları ve toplumun refahı için Odamız tarafından yıllar önce belirlenmiş olan "Ulusal Madencilik Politikaları"na göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.


Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 


TMMOB Maden Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu

14 Nisan 2017, Antalya

Okunma Sayısı: 1086
Yayın Tarihi: 28.04.2017