TÜRKİYE VII. ULUSLARARASI MERMER VE DOĞALTAŞ KONGRESİ AÇILIŞ KONUŞMASI
ODA BAŞKANIMIZ MEHMET TORUN‘UN KONGRE AÇILIŞ KONUŞMASI
Konuşmama başlarken iş kazalarında yaşamını yitiren maden mühendislerini ve tüm maden emekçilerini saygıyla anıyor, herkesi Odam ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın konuklar,
Hızla gelişen ve büyüyen doğal taş ve mermer sektörü, son 25 yılda madencilik sektörümüzün en önemli alt sektörlerinden biri haline gelmiştir. Doğal taş ve mermer sektörü, sadece madencilik sektörünün en önemli alt sektörlerinden biri olarak kalmamış, aynı zamanda gelişimini sürdürerek Türkiye ekonomisinin de en önemli yapıtaşlarından biri olmaya aday duruma gelmiştir. Ülkemizde ciddi miktarda görünür doğal taş rezervi olduğu bilinmektedir. Sektör üretiminde her yıl hızlı bir artış gözlenmekte, yine mermer ve doğal taşın ihracattaki payı da aynı ivmeyle artmaktadır. Sektörün ulaştığı üretim ve buna bağlı ihracat artışı, eşzamanlı olarak yatırım, istihdam ve kalitenin de artmasını sağlamış, bununla beraber sektör ciddi sorunlarla karşılaşmaya başlamıştır. Başta inşaat ve sanayi sektörleri ile entegrasyonu amaçlayan kısa, orta ve uzun dönemli stratejik planları da kapsayan bir "Doğal Taş Politikası"nın olmayışı en önemli eksikliktir.
Ülkemiz, 1980‘li yılardan itibaren uluslararası sermayenin taleplerine uygun olarak ekonomik ve sosyal politikalar uygulamış, bunun sonucunda sanayi yatırımları azalmış, işsizlik artmış, sık sık yaşanan krizler sonucu yoksullaşma kronik hale gelmiştir. Bu politikalar; teknoloji düzeyini artıracak, AR-GE çalışmalarını hızlandıracak, yeni ürün geliştirmeye yönelik bir araştırma politikası saptayacak verimli, üretken bir yapı kurmayı da engellemiştir. Ülkemizdeki sanayi tesisleri gelişmiş ekonomilerin taşeronu olarak düşük katma değerli ürünlerle ihracata zorlanmıştır. Söz konusu çarpık yapıdan en fazla zarar gören sektörlerin başında madencilik sektörü gelmektedir. Sanayi sektörleri yerine hizmetler sektörünün genişlemesi, sanayi sektörlerine hammadde sağlayan madencilik sektörünü de zor durumda bırakmıştır. Madencilik sektörünün ülke kalkınmasındaki kritik önemi, sadece fazla miktarlarda üretilip yurt dışına satılarak döviz elde edilmesinde değil, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlamasındadır. Bu anlamda, madencilik ve sanayi sektörleri karşılıklı olarak birbirlerini besleyen sektörlerdir. Entegrasyonları sağlandığı ölçüde büyürler. Dolayısıyla, ülke sanayisinin gelişememesi madencilik sektörünü de olumsuz etkilemekte, bu sektöre yapılabilecek yatırımlar, hızla hizmetler sektörüne kaçmakta ve madencilik sektörünün ülke ekonomisine katkısı giderek düşmektedir.
Yukarıda değinilen politika yanlışlıklarının en belirgin sonuçlarından biri de, sektörde iş kazası sayılarındaki önemli artışlardır. Madencilik, doğası gereği içerdiği riskler nedeni ile özellik arz eden, bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetimi gerektiren dünyanın en ağır iş koludur. Madencilik sektöründe yaşanan iş kazaları artarak devam etmektedir. Sektörümüzde yaşanan iş kazalarında bu yıl Ekim 2010 tarihine kadar 96 maden çalışanı yaşamını kaybetmiştir. Yaşanan iş kazalarında maden mühendisi meslektaşlarımız da yaşamlarını yitirmişler, sakat kalmışlardır. Ülkemiz, iş kazalarında dünyada ön sıralarda yer almaktadır. Özellikle yeraltı kömür madenciliği, işçi sayısı başına düşen kaza ve ölüm sıralamasında bütün sektörlerin başında gelmektedir. Bu nedenle, yeraltı başta olmak üzere tüm madencilik sektörü daha yakından izlenmeli, değerlendirilmeli ve kaza önleme çalışmalarına daha fazla ağırlık verilmelidir. Bu konuda Odamızın deneyimleri ve görüşleri dikkate alınmalıdır.
İş kazalarının önlenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması ve yaptırımların uygulanması siyasi iktidarların görevidir. Ancak siyasi iktidar, çıkardığı yasayla kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını dışlayarak eğitim hizmetlerini piyasaya açmıştır. Ne zaman kurulacağı, ne zaman kapanacağı belli olmayan, bilgi birikim düzeyi şüpheli ticari kuruluşlara iş güvenliği uzmanı yetiştirme yetkisi verilmesi, bu alanda onlarca yıldır birikim sahibi kamu kurumu niteliğindeki TMMOB ve bağlı Odalarının yok sayılması iş kazalarının daha da artmasına neden olacak, yeni rant kapısı açacaktır. Mahkemelerce iptal edilen yönetmeliklerin yerine hukuku arkadan dolanıp kanun çıkararak sorunları çözmek olanaklı değildir.
30 Eylül 2010 tarihinde yürürlüğe giren "Orman Kanununun 16. maddesine göre verilecek muvafakat ve izinlerin uygulama usul ve esasları ile ilgili yönetmelik" de sektörün ve Odamızın görüşlerinin yer almaması ben yaptım oldu mantığının bir yansımasıdır. Yönetmelik çalışmaları sırasında yetkililere konu detaylı olarak anlatılmasına karşın gelinen nokta doğru değildir. Oda olarak hakkımızı yasal yollardan aramaya devam edeceğimizin bilinmesini istiyoruz.
Yine bu günlerde Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünce maden işletmeleri ile ilgili olarak, "işyeri açma ve çalışma ruhsatlarına ilişkin yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair yönetmelik" hazırlama çalışmaları yapılmaktadır. Yapılacak bu düzenlemelerde Sektörün ve Odamızın görüşlerinin dikkate alınmasını önemsemekteyiz.
Sayın konuklar,
Maden Kanununda değişiklik yapılmış ve Uygulama Yönetmeliğinin çıkarılması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına üç aylık süre verilmiştir. Odamız, kanun çalışmalarında TBMM‘deki üst komisyon toplantısı dahil bütün toplantılara katılarak, Kanunun geneli üzerinde; üretimin kamu yararı önceliğiyle ülke sanayisine hammadde sağlayacak şekilde planlanması gerektiği, vardiyalarda mühendis bulundurulma zorunluluğu, yapılan projelerin uygulanıp uygulanmadığının kontrolü, katma değerin ülkede kalması için hammadde ihracatının zorlaştırılması, arama dönemlerinde ruhsat devrinin yasaklanması, nihai ürüne yönelik yapılacak yatırımlara destek verilmesi, ithal edilen kömürlerden kesinti yapılarak sağlanacak fonun İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği yatırımları yapacak madencilere destek olarak verilmesi, teknik nezaretçinin ücretinin oluşturulacak bir fondan ödenmesi gerektiği ve meslek odalarının üye denetimi yapabilmesine yönelik bir çok görüş ve öneri sunmuştur. Ancak bu önerilerin büyük bir kısmı kabul görmemiştir.
Yönetmelikle ilgili çalışmalar MİGEM‘ de yürütülmüştür. Odamız yönetmelikte özellikle arama döneminde maden mühendisinin mutlaka hak ettiği şekilde olması gerektiği, daimi nezaret, teknik nezaret, vardiya mühendisliği ve teknik eleman kavramı, teknik nezaretçinin ücretinin ödenmesi ile ilgili görüşlerini yazılı ve sözlü olarak Bakanlık yetkililerine iletmiştir. Yönetmeliğin bu günlerde yayınlanması beklenmektedir. Yönetmeliğin sektörün ve meslektaşlarımızın sorunlarına çözüm getirmesini diliyoruz. Ancak, beklentilerin dışında çıkarılacak bir yönetmeliğin şimdiden tartışmaya açılabileceği de bir gerçektir.
Sayın konuklar,
Yoksulluğun azaltılması ve bölgesel eşitsizliklerin giderilmesinde madencilik sektörünün önemi son derece belirgindir. Pek çok ülkede, madencilik sektörünün gelişimi ile madencilik faaliyetlerinin yapıldığı bölgenin ekonomik gelişimi arasındaki doğrudan ilişkinin somut örnekleri bulunmaktadır. Madencilik sektörü, doğrudan gelir yaratmasının yanında, düşük maliyette girdi sağlaması bakımından da yapıldığı bölgedeki sanayinin gelişimine katkı sağlamakta, yapıldığı bölgelerde önemli bir istihdam yaratmakta, yöre insanının mesleki ve teknik yeteneklerini artırmaktadır. Madencilik sektörü, fiziksel altyapının gelişimini de hızlandırmaktadır. Özellikle büyük ölçekli madencilik, yapıldığı bölgenin ekonomik gelişimine önemli yarar sağlamakta, eğitim ve sağlık hizmetleri yanında, ulaşım, enerji ve diğer altyapı hizmetlerini de beraberinde getirmektedir. Tüm madencilik sektörlerinde olduğu gibi, mermer ve doğal taş sektörü de çok zor koşullarda üretim yapmaktadır. Bu nedenle devlet tarafından desteklenmeli ve teşvik edilmelidir.
Diğer tüm sektörlerde olduğu gibi madencilik sektöründe de çevresel etkileşimin göz ardı edilmesi mümkün değildir. Bu çerçevede, doğal taş sektöründe artıkların değerlendirilmesi, görüntü kirliliğinin önüne geçilmesi ve çalışılan alanların düzenlenerek doğaya yeniden kazandırılması önemlidir. Ancak, sektörün önemini dikkate almadan dışlamak ve üretemez duruma getirmek yerine tüm tarafların işbirliğiyle sorunları çözmek için gerekli çalışmalar acilen başlatılmalıdır.
Rekabet gücü yüksek olan doğal taş sektörünün inşaat sektörleri ile entegre çalışacak mermer ve doğal taş projeleri, öncelikle teşvik edilmelidir. Doğal taş sektörü uzun vadeli ve düşük faizli kredilerle desteklenmeli, enerjide düşük tarife uygulanarak rekabet gücü daha da artırılmalıdır. Sektördeki işletmelerin verimliliğine yönelik çalışmalar teşvik edilmeli,bu amaçla yapılacak araştırma ve geliştirme çalışmaları, devlet tarafından desteklenmelidir.
Doğal taş sektöründe aramadan nihai ürüne kadar her aşamada ileri teknoloji kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Bu çerçevede Üniversite- Oda - sektör işbirliğini, sektörün gereksinimleri doğrultusunda geliştirmek önemlidir.
Gelişmiş teknoloji kullanımı ve yeni teknolojilerin geliştirilmesi, sektöre önemli katkılar yapacak yeni fırsatlar yaratacaktır. Bu durum, sektörde bilim ve teknolojinin uygulayıcısı olan maden mühendisinin istihdamını gerekli kılmaktadır. Sektörde maden mühendisinin istihdamının süratle arttırılması, genel verimliliğin artışı bakımından son derece önemlidir.
Maden mühendisliği bölümü ders programlarında doğal taş madenciliğine daha çok yer verilmesi ve ara eleman yetiştirmeye yönelik yüksek okullar devreye girmelidir. Mevcut pazar payının artırılması amacıyla işlenmiş ürün kapasitesinin ve ürün çeşitliliği ile ürün kalitesinin arttırılmasına yönelik yatırımlar yapılmalı, pazarlama stratejileri oluşturulmalı ve etkin dağıtım ağları kurulmalıdır. Sektör çalışanlarına yönelik gerek teknolojik gelişmeler gerekse iş güvenliği açısından eğitimin rolü göz önüne alındığında, bu gelişmeler sektör çalışanlarıyla paylaşırken, işçi sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin mermer işletmeciliğinin yoğun olarak yapıldığı tüm bölgelerde sektör temsilcileri ile birlikte yapılmasını önemli görmekteyiz.
Sayın konuklar,
Odamız; mermer sektöründe büyüme hızının artarak sürdürülebilmesi için, çeşitli sorunların çözümünde bilimsel bilgi kullanımının öneminin bilinciyle, meslektaşlarımızın bilgi birikimlerini artırmak ve yeni teknolojik gelişmeleri sektör çalışanlarıyla paylaşmak üzere mermer sempozyumlarını, sektör temsilcileri ve üniversite ile birlikte düzenlemektedir. İlki 1995 yılında düzenlenen Mermer Sempozyumları; bu yıl uluslararası kongre boyutuna taşınarak, dünyadaki gelişmelerin sektöre daha hızlı aktarılması amaçlanmıştır.
Bu Kongrenin düzenlenmesinde emeği geçen ve katkı koyan herkese, bildiri sunan bilim insanlarına, desteklerini esirgemeyen mermer ve doğal taş sektörüne, bizzat katılarak bizleri onurlandıran misafirlerimize teşekkür ederiz.
Mehmet TORUN
Maden Mühendisleri Odası Başkanı