ULUSLARARASI MADEN İŞLETMELERİNDE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ SEMPOZYUMU2019 SONUÇ BİLDİRGESİ
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Adana Şubesi ve Çukurova Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü tarafından ortaklaşa düzenlenen "Uluslararası Maden İşletmelerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu" 3-4 Ekim 2019 tarihlerinde Çukurova Üniversitesi Mithat Özsan Amfisinde gerçekleştirilmiştir.
Sempozyum’a 298’i delege olmak üzere toplam 392 kişi ve 30 destekleyen kurum ve kuruluş katılmıştır. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, MAPEG, TTK, TKİ, ETİ MADEN, MTA, TMMOB`a bağlı diğer Odalar, Üniversiteler, kamu/özel kurum ve kuruluşlar, sendikalar, sektör temsilcileri, Türkiye, Almanya, Slovenya, Polonya, Yunanistan, İran ve Azerbaycan’dan akademisyenler, mühendisler ve öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirilen sempozyumda 11 oturumda, 6’sı çağrılı olmak üzere toplam 51 bildiri 2 gün boyunca sunulmuş ve tartışılmıştır.
Ayrıca Sempozyum etkinlikleri kapsamında Fotoğraf yarışması düzenlendi. Maden İşletmelerinde çekilen 80 fotoğrafla yapılan yarışmada ilk üçe girenlere ödüller verildi.
Sempozyum açılışı sırasında TMMOB Maden Mühendisleri Odası ile ISSA Mining (International Social Security Association) arasında iş birliği protokolü imzalanmıştır.
Sempozyum oturumlarında işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı üzerine önemli tespitler ve öneriler yapılmış, sorunların doğru çözümlere kavuşturulmasına yönelik güvenlik önlemlerinin geliştirilmesi, mesleğimiz ve Odamızın temel görevleri arasında olduğu belirtilmiştir.
Odamızın 2007 yılından bu yana düzenlediği Sempozyumun, özellikle işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin duyarlılıkların yerleşmesinde önemli bir rolü bulunmaktadır. Sempozyumda şekillenen öneriler ve Oda Raporlarımız, İSİG konusunda çalışma yapan kesimler için önemli bir başvuru kaynağı olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.
SGK İstatistiklerine göre, 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunun kabul edildiği 2012 yılından bu yana iş cinayetleri sayısı, iş cinayetleri sıklık hızı ve ağırlık oranı her yıl daha da artmaktadır. Meslek hastalıklarının tespit edilememesi gerçekliği ise halen sürmektedir.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın 2012 yılında yürürlüğe girmesinden sonra da iş cinayetleri artarak sürdü ve toplu ölümlerin meydana geldiği her kazadan sonra mevzuat yeniden, yeniden değiştirildi.
İş kazaları, meslek hastalıkları "kader" değildir. İş kazalarını, meslek hastalıklarını "işin doğal bir sonucu " olarak görülmesi, yeni iş cinayetlerine davetiye çıkarmaktadır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması öncelikle işverenin görevidir. Ancak, 6331 sayılı yasa ile getirilen sistemde bu görev işverenden çok iş güvenliği uzmanları ve hekimlerden beklenir hale gelmiştir. 6331 sayılı yasadaki diğer düzenlemeler gibi, uzman ve hekimlere ilişkin düzenlemeler yalnızca işveren çıkarlarını gözetmektedir. Her iş kazasından iş güvenliği uzmanları sorumlu tutulur hale gelmiştir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin özel sektör eliyle yürütülmesini hedefleyen düzenlemeler sonucu ülkemizdeki Ortak Sağlık ve Güvenliği Birimi (OSGB) sayısı 2.000’in üzerine çıkmıştır. İşyerleri ağırlıklı olarak OSGB’lerden hizmet almayı tercih etmektedir.
Sempozyum oturumlarında sunulan bildiriler ile yapılan tartışmalar sonucu işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında atılması gereken bütünlüklü adım, önlem ve düzenlemeler aşağıda sunulmaktadır.
1- Eğitim ve öğretim müfredatı, ilköğretimden başlanarak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSG) konusunu da içerecek şekilde yeniden düzenlenmeli, bütün okullarda İSG eğitimi yapılmalı; yükseköğretim kurumlarında işçi sağlığı ve iş güvenliğinin zorunlu ders olması ile yetinilmemeli, öğrenilen bilgilerin bir kültür haline gelmesi sağlanmalıdır.
2- Temel iş güvenliği eğitimi çalışan işe başlamadan önce, devletin ilgili kurumları (İŞKUR/İSGGM) tarafından tüm il ve ilçelerde oluşturulan eğitim birimlerinde 2 tam gün olarak verilmelidir.
3- Ülkemizde, "iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi" ve "işçi sağlığı ve iş güvenliği kültürünün" oluşturulması noktasında; devlet, çalışan ve işverenden oluşan üçlü mekanizmaya; sivil toplum ve medya kuruluşları da katılarak daha etkili bir yapı haline getirilmelidir.
4- Maden Kanunu ve İSG mevzuatındaki değişiklik çalışmaları üniversitelerin, sendikaların, meslek odalarının, sektörün ve bürokrasinin gerçekçi ve eşit katılımı ile gerçekleştirilmelidir.
5- İş güvenliği uzmanlarını özgürce ve korkusuzca çalışabilmeleri ve sağlıklı bir biçimde mesleklerini yapabilmeleri için, iş güvenliği uzmanlarının ücretleri işverenler tarafından değil de kaynağı işverenler tarafından sağlanan fondan ödenerek sağlanmalıdır. İş güvenliği uzmanlarının rahat ve objektif kontroller yapabilmelerinin önü bu şekilde açılarak bağımsızlıkları artırılmalıdır.
6- Madencilik sektörü başta olmak üzere, iş güvenliği uzmanlığında branşlaşmaya gidilmeli ve iş güvenliği uzmanları branşları ve branşlarına çok yakın olan alanlarda iş güvenliği uzmanlığı yapmalıdır.
7- Meslek odalarının, sendikaların, üniversitelerin, sektörün ve devletin ortak olarak temsil edildiği, bilimin ve insan yaşamının olmazsa olmazı olduğu çalışmaların yapılacağı "Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu" kurulmalıdır. Bu kurum tarafından yapılacak çalışmalar her türlü siyasi baskıdan arındırılarak bilimin ve tekniğin ışığında yürütülmelidir.
8- Sağlıklı ve güvenlikli bir ortamda çalışmak her çalışanın hakkıdır
9- İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması öncelikle devletin ve işverenin görevidir.
10- Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 23. maddesinde belirtilen "Herkesin, kendi özgür seçimiyle belirlediği bir işyerinde, adil ve elverişli çalışma koşullarında çalışma hakkı vardır" yaklaşımına uygun olarak, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önüne geçilebilmesi için işyerlerinde "önce insan, önce sağlık, önce işçi güvenliği" anlayışı yerleştirilmeli, üretim süreçlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlem ve uygulamalarına öncelik verilmelidir. Yapılacak tüm düzenlemelerde işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasında asıl sorumluluğun işverende olduğu gerçeğinden uzaklaşılmamalıdır.
11- Tüm çalışanlara hak ve sorumlulukları, İSİG ile ilgili sürekli olarak eğitim verilmeli, bu eğitimler, işverenin süre ve içeriğe müdahalesi önlenecek tarzda gerçekleştirilmelidir. Mesleki Eğitim Belgesi ve Mesleki Yeterlilik Belgesi uygulamasının sadece ticareti yapılan birer uygulama halinden çıkartılmalı mesleki eğitim ve yeterlilik sitemini işveren ve kamu yükümlülüğü olarak gören bir sistem oluşturulmalıdır.
12- SGK tarafından yayımlanan “İş Kazası ve Meslek Hastalıkları İstatistikleri” gerçekleri yansıtmaktan çok uzaktadır. İşyerlerinde kaza ve meslek hastalıklarına ait bilgiler bir veri tabanında toplanmalı, meslek hastalıkları polikliniği ve ana bilim dalı kurulmalı elde edilen bu bilgilerden ölçme ve değerlendirme amaçlı yararlanılmalıdır. Bakanlık, SGK tarafından yapılan incelemeler sonrası hazırlanan iş kazaları ve meslek hastalıkları inceleme raporlarına ilişkin olarak kamuoyu ile sadece sayıları değil kaza ve hastalıkların kök nedenlerine inilebilecek detaylı analizleri de paylaşmalıdır.
13- Meslek hastalıklarının tespit edilmemesi halen bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Meslek hastalıklarının önlenmesine yönelik çalışma yapmak ve işyerlerinde hekim, uzman iş birliğinin daha etkin olmasını sağlamak için TMMOB, TTB ortak çalışma yapmalıdır. Meslek hastalıklarının önlenmesi için hekim, uzman iş birliği mekanizması oluşturulmalıdır. Meslek hastalığı bildiriminde bulunan iş sağlığı profesyonellerinin ve tanı konulan çalışanın iş güvencesinin sağlanması için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından çalışma yapılmalıdır.
14- AÇSHB Bakanlığı Aile ve Çalışma hayatına ilişkin bakanlıklar olarak ayrı ayrı yeniden yapılandırılmalıdır.
Kamu kurumu niteliğinde bir meslek odası olmanın sorumluluk ve bilinciyle, ülkemizde kanayan bir yara olan işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda geliştirici ve iyileştirici çalışmalara katkı vermeye hazır olduğumuzu, bu yöndeki mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna duyururuz.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Adana Şubesi Yönetim Kurulu
4 Ekim 2019, Adana