UNUTMADIK UNUTTURMAYACAĞIZ.
UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ
Bundan tam 5 yıl önce Karadon `da 17 Mayıs 2010`da meydana gelen 2`si meslektaşımız, 30 canımızı yitirdiğimiz facianın yıldönümü bugün. 30 canımızın acısı hala yüreğimizde. 17 Mayıs katliamında Karadon`da, yaşamını yitiren tüm maden emekçilerini saygıyla anıyor, yakınlarına ve tüm maden emekçilerine bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
17 Mayıs 2010 Karadon Faciasını, 7 Ocak 2013 Kozlu, 13 Mayıs 2014 Soma ve 28 Ekim 2014 Ermenek faciaları izlemiştir. Sıralanan bu toplu ölümlü iş cinayetleri haricinde her gün birer ikişer insanımız işyerlerinde hayatını kaybetmeye devam etmektedir. Yaşadığımız bu olayları kazayla, kaderle açıklamak, bilim ve tekniği dışlamak, hayatımızın dışına itmektir. Mühendislik bilim ve tekniğinin uygulanmasıyla kazaların önlenebileceği dünyada kabul edilen bir gerçektir. Bunun tersini ifade etmek, iş cinayetlerini fıtratla, kaderle açıklamak ise akıl dışılıktır.
Evet, bu facialar resmen bir cinayettir. Emekçileri güvencesizliğe, taşeronlaşmaya, sömürüye, denetimsizliğe teslim edenlerin işlediği bir cinayettir. Çalışanları örgütsüz bırakarak köleci çalışma sistemini dayatan, kamusal madenciliğin ve kamu kurumlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikiminin dağıtılmasına yol açan neoliberal politikalar ve bu politikaları tüm karşı çıkışlara rağmen ısrarla uygulayanlardır bu cinayetleri işleyen.
Türkiye`de özellikle AKP iktidarı döneminde uygulanan politikalarla üretim; teknik bilgi ve alt yapı olarak yetersiz, deneyimi ve deneyimli uzmanı bulunmayan kişi ve şirketlere bırakılmıştır. Kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılmaması madencilik sektörünün; emekçilerin katledildiği bir sektöre dönüşmesine neden olmuştur.
Bir kez daha söylüyoruz; Karadon`da, Soma`da, Ermenek`te yaşananlar kaza değil cinayettir. Maden emekçisinin ölümü kader değil katliamdır. Bu katliamın asıl sorumluları hala hesap vermemiştir. Bu katliamların nedenini günah keçisi olarak seçilen 3-5 mühendisin üzerine yıkmaya çalışmak ise vicdansızlıktır, gerçeklerin üzerini örtmektir, asıl sorumluları gözden kaçırmaktır. Bugüne kadar uyarılarımızın hiçbirini dikkate almayan hükümet; "bu işin fıtratında bu kazalar var" diyerek bilim ve tekniğin karşısında olduğunu ilan etmiştir.
Biz, öngörülen ve önlenebilir risklerin ne kaza, ne de fıtrat olmadığını biliyoruz. Göz göre göre ölümle karşılaşmamanın, çeşitli meslek hastalıklarına yakalanmamanın olanaklı olduğunu biliyoruz. Dünya, bunun bilimsel, teknolojik, yasal, demokratik koşullarını çoktan sağlamışken, tüm dünyadan ileri olduğunu söyleyenlerin bizi ölüme mahkûm etmesini kabul etmiyoruz.
Biz yaşamını alın teriyle kuran emekçiler, güvenceli koşullarda çalışmak ve emeğimizin karşılığını almak istiyoruz.
Bir kez daha yineliyoruz; işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunları piyasacı yaklaşımlarla çözülemez. Sendikaların, meslek odalarının, üniversitelerin karar süreçlerinde ve yönetiminde yer aldığı, idari ve mali yönden bağımsız, demokratik bir işleyişe sahip Ulusal İşçi Sağlığı Güvenliği Kurumu bir önce oluşturulmalıdır. Emekçilerin güvencesiz ve kayıt dışı çalıştırılması engellenmelidir. Sendikalaşmanın önündeki ILO standartlarıyla çelişen engellemeler kaldırılmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramlarıyla temelden çelişen ve özellikle kamuya ekonomik anlamda da yük olan, işçileri köleleştiren taşeron ve rödovans sistemlerine son verilmedir.
KARADON`U, KOZLU`YU, SOMA`YI VE ERMEK`İ UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ…
Zonguldak Demokrasi Platformu
17 Mayıs 2015