V. MADENCİLİK VE ÇEVRE SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ
İlk kez 2005 yılında dillendirdiğimiz ve toplumumuzda ve madencilik sektöründe yayılmasını umut ettiğimiz madencilikte çevre kültürü umarız ki bugün olması gereken noktaya gelerek madencilik alanında faaliyette bulunan tüm kurum, kuruluş, sektör ve devletinde içerisinde yer aldığı tüm kişiler tarafından özümsenmiş ve bir yaşam felsefesi haline getirilmiştir.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Isparta, Antalya ve Burdur İl Temsilciliklerinin İşbirliği ile düzenlenen V. Madencilik ve Çevre Sempozyumu 26-27 Kasım 2015 tarihlerinde Antalya`da gerçekleştirilmiştir. Yaklaşık 265 delegenin katılımı ile yoğun bir tempoda geçen sempozyum kapsamında oluşturulan sergide madencilik sektöründeki son teknolojilerle ürün ve hizmetler sergilenmiştir.
Beşincisi düzenlenen sempozyumda, akademisyenlerin bilimsel araştırma ve çalışmalarının yanı sıra, sektörden gelen bildirilere de yer verilmiştir. Açılış oturumu ile başlayan sempozyum yedi bilimsel oturum ile tamamlanmıştır. Sempozyumda üniversiteler ile ilgili kurum ve kuruluşlardan katılan bilim insanları tarafından 24`ü sözlü, 4`ü poster olmak üzere toplam 28 adet bildiri sunulmuştur.
Türkiye V. Madencilik ve Çevre Sempozyumu kapsamında yapılan değerlendirme ve tartışmalar sonucunda oluşturulan görüş ve öneriler aşağıda kamuoyunun dikkatine sunulmaktadır.
-Enerji ve sanayinin temel hammaddelerini sağlayan madencilik "olmazsa olmaz" üretim faaliyetlerinden biridir. Ancak, içinde bulunduğumuz yüzyılda çevre faktörü göz ardı edilerek madencilik faaliyetlerinin yürütülmesi de mümkün değildir.
-Her tür ekonomik faaliyette olduğu gibi madencilik faaliyetlerinde de amaç, insanın refah ve mutluluğudur. Ancak madencilik faaliyetleri yürütülürken göz ardı edilmemesi gereken en önemli noktalardan birisi de ekolojik çevreyi tahrip etmemek ve yöre halkının taleplerini karşılayarak kaygılarını giderilmelidir.
-Sanayileşmeyle birlikte artan üretim faaliyetleri ve aşırı tüketiminin sonuçları günümüzde daha net görülmektedir. Kaynakların sınırsız olmadığının anlaşılması ile birlikte "çevre"nin önemi de daha çok ortaya çıkmıştır. Bilimsel olmayan yanlış üretim yöntemleri, mevzuata ve bilime uygun olarak verilmeyen madencilik izinleri, yasal mevzuatın yetersizliği, denetimsizlik gibi nedenlerle "madencilik" ve "çevreye duyarlılık" bugüne kadar birbirine zıt iki kavram gibi algılanmıştır. Oysa çevreyle barışık bilimsel teknoloji ve yöntemlerin kullanılması, madencilik süreçleri ile sonrasında çevrenin korunmasına yönelik önlemlerin alınması, sektörün gelişimini engellemeyecek aksine sektörün gelişimine katkı sağlayacaktır.
-Çevresel sorunlar konusunda ağırlıkla suçlanan üretim alanlarından biri de, madencilik sektörüdür. Bu suçlamaların haklı ve haksız yanları bulunmaktadır. Haksız yanların başında birçok çalışma alanının olumsuz çevresel etkileri göz ardı edilerek madenciliğin öne çıkartılmış olmasıdır. Örneğin başta inşaat ve kimya sanayi olmak üzere, enerji, ulaşım, demir-çelik, gemi-inşa gibi sektörlerin üretim çalışmalarının kirletici, tüketici ve bozucu etkisi çok daha fazladır. Ülkemizde madencilik faaliyetleri için kullanılan alan miktarı yerleşim alanlarının yaklaşık %8`i, endüstri ve ticari alanların % 41`i kadardır. Madencilik alanları, son verilere göre ülkenin yaklaşık binde 9,5 kadarıdır.
-Haklı olan ya da olabilecek eleştirileri de yok saymak ve gereğini yapmamak sektörün sorunlarını çözmek yerine daha da artıracaktır. Madencilik çalışmaları sırasında ortaya çıkan olumsuz çevresel etkiler konusunda sektörde bulunan tüm kesimler sorumluluklarını üstlenerek gereklilikleri yerine getirmelidir. Madencilik sektöründe çalışan şirketlerin sermaye birikimlerinin yetersizliği, günü birlik ve plansız madencilik uygulamaları, yetersiz ya da yanlış mevzuat düzenlemeleri, son yıllarda giderek artan denetimsizleştirme politikaları madencilik çalışmalarının gerekli hedeflere ulaşmasına engel olmaktadır. Madenciliğin çevre ile barışık, insan odaklı yürütülmesi gerekliliğinin benimsenmesi ve egemen olması durumunda madencilik çalışmalarının eleştirilerin hedefi olmaktan çıkacağı açıktır.
-Madencilik çalışmalarının; çevre ve insan odaklı anlayışla, bilim ve tekniğin gereklerine uygun olarak yapılabilmesinde önemli etmenlerden biri de maden mühendisleridir. Meslektaşlarımızın, üniversite öğretimi sırasında aldıkları bilimsel ve teknik bilgileri, meslek yaşamı sırasında edindikleri deneyimlerle birleştirerek verecekleri mühendislik hizmetleriyle yaşanabilecek madencilik ve madencilikten kaynaklanan çevresel sorunlar giderilebilecektir. Ancak, meslektaşlarımızın bu çalışmalarını özgürce yapabilecekleri ortamları sağlayacak olan Maden Kanunu ve Uygulama Yönetmelikleri gerekli güvenceyi sağlamamaktadır. Son 12 yıl içerisinde yapılan Maden Kanunlarında meslektaşlarımızın mesleki güvencelerinin sağlanması bir yana meslek alanlarının daraltılmasıyla neredeyse çalışma alanları kalmamıştır. Maden Kanununun ana unsuru, üretimin olmazsa olmazı olan maden mühendisleri yapılan son 3 maden kanunu değişikliğinden sonra jeoloji, çevre, orman ve harita mühendislerinin arasında tali unsura dönüştürülmüşlerdir. MİGEM tarafından çalışmaları yürütülmekte olan yönetmelik düzenlemesinde bu yanlış acilen düzeltilmelidir.
-Bilindiği üzere çevresel sorunların çözümüne ilişkin gerekli mevzuat düzenlemesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Ancak bu bakanlık tarafından yapılan düzenlemelerde de maden mühendisliği bilim ve tekniği göz ardı edilmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde ve İl Müdürlüklerinde maden mühendisi istihdamının artırılması, madencilikle ilgili ÇED projelerinde maden mühendisi onayının yasal hale getirilmesi sorunların çözümünü kolaylaştıracaktır.
Sempozyum kapsamında bilim insanlarının, uzmanların yoğun emekle hazırladıkları bildiriler, siz katılımcıların katkıları ve bunların sonucunda hazırlanacak sonuç bildirisinin ilgili bakanlıkların bürokratları ve siyasal iktidarca önemsenmesi gerekmektedir. Odamız, üyelerimiz ve sektör adına bu görüşlerin takipçisi olacaktır.
TMMOB
Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
27 Kasım 2015, Antalya