TMMOB Maden Mühendisleri Odası

ZONGULDAK DEMOKRASİ PLATFORMU SÖZCÜSÜ ŞUBE BAŞKANIMIZ ERDOĞAN KAYMAKÇI ENERJİ BAKANININ TTK İLE İLGİLİ YAPTIĞI AÇIKLAMA HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI YAPILDI.

ZONGULDAK DEMOKRASİ PLATFORMU SÖZCÜSÜ ŞUBE BAŞKANIMIZ ERDOĞAN KAYMAKÇI ENERJİ  BAKANININ TTK İLE İLGİLİ YAPTIĞI  AÇIKLAMA HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI YAPILDI.

 

AKP İktidarı Yandaşlarını Zengin Ederken , Çalışanları İşsiz, İşsizleri Taşeron Firmalara Köle Yapan Saldırılarına Devam Ediyor…

Ülkemiz, "24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları" ile uluslar arası küresel sermayeye açılarak ucuz ve sosyal güvencesiz iş gücü ülkesi haline getirilmiştir. Bugün ülkemizde yaşanan birçok ekonomik ve sosyal sorunun planlı olarak uygulanmaya koyulduğu bir tarihtir 24 Ocak 1980. Bu programın hayata geçirilebilmesinin ortamını yaratmak için tırmandırılan terör ve emekçilerin haklarını almak için yaptıkları sendikal ve demokratik mücadeleler bahane edilerek 12 Eylül 1980`de askeri faşist darbesi gerçekleştirildi. Bu yıllarda "…kamu kurumları zarar ediyor, ekonominin kurallarına aykırı olan bu durumu ortadan kaldırmamız gerekiyor, onun için de bu kurum veya kuruluşları özelleştirmemiz gerekiyor…" söylemi ile düğmeye basıldı. Kamusal kaynaklar adım adım özelleştirilmeye başlandı.

Daha sonra 5 Nisan 1994`de, ülkede yeniden baş gösteren ekonomik kriz bahane edilerek, istikrar kararları gündeme geldi ve bu suretle çalışanların ücretleri düşürüldü. İşsizlik arttı. 3 basamaklı enflasyon dönemi başladı. TTK ile ilgili olarak da yine zarar gerekçe gösterilerek, özelleştirme ve kapatma kararları halkımıza dayatıldı.

O günlerden bu yana zarar eden KİT`leri özelleştirerek verimli hale getireceğiz, ekonomiye kazandıracağız diye yola çıkanlar, halkın malı olan, verimli çalışan ve kar eden KİT`leri bile yandaşlarına, uluslararası sermayeye peşkeş çekmeye devam ettiler/devam ediyorlar. İçinde bulunduğumuz süreçte AKP İktidarı tüm bunların yanı sıra bir adım daha atarak pervasız bir şekilde kamusal kaynaklarımızı, derelerimizi, sularımızı, ormanlarımızı, madenlerimizi, kıyılarımızı, meralarımızı, tarım arazilerimizi, doğal sit alanlarımızı rant alanı haline getirerek yandaşlarına peşkeş çekiyor.

Bu uygulamalardan TTK`da nasibini alıyor. Uzun yıllar ürettiği kömürle ülkemizin kalkınmasına yön veren kurum kaderine terk ediliyor, içinde bulunduğu duruma bilerek itiliyor. Bu süreçte Kurum kapatılmasa bile önce oldubittilerle, daha sonra da 2004`de Maden Kanunu kapsamına alınarak özel sektör madenciliğine açıldı. Özel sektör madenciliği geçen sürede ülke genelinde ayrıca özelde Zonguldak`ta hiç de iyi sınav veremedi. Bir dizi "iş cinayetleri" "kaza" adıyla peş peşe gelmeye başladı. Çalışanlar ve toplumumuz büyük travmalar yaşadı.

Şimdi de, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız, 21 Ocak 2015 tarihinde TBMM "Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu" toplantısında "Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi"nin görüşülmesi sırasında yaptığı konuşmada, kendi bakanlığına bağlı Türkiye Taşkömürü Kurumu hakkında açıklamalarda bulunmuş ve TTK`nın zararını gerekçe göstererek özelleştirilmesini savunmuş bölge milletvekillerinin bir kısmı da bu görüşe sahip çıkmıştır.

Her şeyden önce TTK`dan sorumlu olanların en başında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı gelmektedir. Bu kurum doğrudan kendisine bağlıdır. 1 Mayıs 2009 tarihinde göreve geldiğinde TTK` da 12 bin işçi çalışıyordu ve bu yılın sonunda toplam üretim 1 milyon 800 bin ton olarak gerçekleşti. Ton başına zarar ise 217 TL`ydi. Kaldı bu hesaplamanın içinde kurumun tüm giderleri yer almaktadır.

2010 yılında 500 kişi emekliye ayrıldı. TTK, kurumun istikrarlı olarak çalışabilmesi ve zararın azaltılabilmesi için üretime yönelik istihdam talebinde bulundu. Ancak kurumun bu talebine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve AKP Hükümeti tarafından sahip çıkılmadı. 2010 yılında 600 kişi emekliye ayrıldı, kuruma, talebine karşın yine işçi alınmadı. 2012 yılında 900, 2013 yılında 640 işçi emekliye ayrıldı. 2013 yılında TTK üretime yönelik 3200 istihdam talebinde bulundu ama sonuç yine aynı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı yine sessizliğe gömülmüştür.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı göreve geldiğinden bugüne 2014 yılı sonu itibariyle yaklaşık 4 bin kişi emekliye ayrılmış, ancak KPSS ile yan sanatlara 850 işçi alınabilmiştir. Yani Sayın Bakan döneminde çalışan sayısı yaklaşık olarak 3 bin kişi azalmış, ton başına zarar da 217 TL`den 454 TL`ye çıkmıştır. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı kendisine bağlı Genel Müdürlüğün üretime yönelik istihdam talebini görmezden gelmekte ve özelleştirme hikâyeleri ile konuyu saptırmaya çalışmaktadır.

Açıkça görülüyor ki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, bakanlığın "Tabii Kaynaklar" bölümünde başarılı olamamıştır. "Enerji" bölümü ise bizim değerlendirmemizin dışındadır.

Eğer TTK`yı göz göre göre zarara sokmak, kimilerine göre başarı ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı başarılıdır. Sayın Bakanın döneminde meydana gelen "maden facialarına" baktığımızda ise koltukta oturmaya devam etmesini anlamakta güçlük çekiyoruz.

10 Aralık 2009 Bursa Mustafakemalpaşa`da 19, 23 Şubat 2010 Balıkesir Dursunbey`de 14, 17 Mayıs Zonguldak Karadon`da 30, 11 Şubat 2011 Elbistan`da 11, 7 Ocak 2013 Zonguldak Kozlu`da 8, 13 Mayıs 2014 Manisa Soma`da 301, 28 Ekim 2014 Kütahya Ermenek`te 18 işçi hayatını kaybetti. Kamuoyunun büyük iş cinayetleri olarak tanımladığı bu olaylarda, birer ikişer hayatını kaybedenler hariç, toplam 401 işçi kardeşimiz hayatını kaybetti. Bu faciaların hepsi özel sektör ve taşeron işletmelerinde meydana geldi. bu vesileyle facialarda hayatını kaybeden maden emekçilerimizi rahmet ve saygıyla anıyor, yakınlarına ve halkımıza başsağlığı diliyoruz.

Şimdi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, 1992 Kozlu Grizu Faciasını hatırlatarak bunları unutturmaya çalışıyor. Hala özelleştirme lafları ediyor. Oysa tarihinde ilk kez TTK`da 2014 yılında ölümlü iş kazası yaşanmadı. Özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamalarından sonra Zonguldak`lı madenciler işçisiyle, mühendisiyle can kurtarmak için Türkiye`nin dört bir yanına gittiler.

Evet Sayın Bakan ve mensubu olduğu iktidar diğer sektörlerde olduğu gibi bu sektörde de kötü bir dönem yaşatmıştır. Ama TTK 167 yıllık üretim kültürüyle, birikimiyle her türlü engellemeye rağmen üretmeye devam etmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız`ın kâr ettiği için övündüğü TKİ`nin sahasında Soma`da işçisi ve mühendisiyle 301 şehit ile ülkemiz madencilik tarihinin en büyük iş cinayetini yaşadık. Kâr edeceğiz diye taşerona iş verdikleri TTK`da 38 kardeşimizi kaybettik. Artık madende kâr denildiğinde ölümler akla gelirken Bakanlık yetkilileri hâlâ sektöre kâr zarar mantığıyla bakabiliyor (!).

Bu sektör, kâr-zarar anlayışıyla yönetilebilecek sıradan bir sektör değildir. Bu sektör devlet ciddiyeti ister. Bu sektör, önceliği ulusal ve toplumsal çıkarlara veren sorumlu politikacılar ister.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının TTK ve Zonguldak için söylediği bu sözler hep söylendi. İthalat fiyatları ucuzladıkça, ithalattan para kazananlar kamuoyu yaratmak, TTK`yı küçültmek ve kapatmak için her yolu denediler. 1980-1990 yılları arasında zararı tetiklediler, sonra TTK`yı kapatmaya kalkıştılar. 1990-1995 arası küçültme yolunu seçtiler. Emeklilikleri teşvik ettiler. 2000`de dünya piyasaları hareketlendi TTK`ya 4 bin işçi alındı. 2009`da dünya piyasaları hareketlendi, bu kez 3 bin işçi alındı.

Şimdi yine ithalatçılar konuşuyor. 2010`dan bu yana TTK`da zarar tetikleniyor, Bakan ve milletvekilleri giderayak daraltmaktan, özelleştirmekten ve sonunda da kaçınılmaz olarak kapatmaktan söz ediyor. Ama bu memleketin ve milletin geleceğini düşünenler her zaman var oldu. Ve dünya dengeleri değiştikçe hep onların haklı olduğu görüldü. Bu gerçeği iyi bilenler kurum çalışanları ve Zonguldak halkıdır. Yani bizleriz.

Bizler geçmişte konuştuk, yeri geldiğinde yine topluca konuşuruz. Dolayısıyla TTK ile ilgili olarak yapılması gereken en doğru iş küçültülmesi, özelleştirilmesi, kapatılması değil işçi ve mühendis açıklarının bir an önce giderilmesi ve kurumun tam kapasite ile üretir hale getirilmesinin sağlanmasıdır. Kâr zarar hesabı ön plana çıkartılarak yüz yılı aşan kültürün yok edilmemesidir. Kâr zarar hesabı ancak, çalışanların ekonomik ve sosyal haklarını kısarak, onları kölelik rejiminde çalışmaya mahkûm ederek mümkün olur. Aksi özel sektör dahi olsa kâr etmesi mümkün değildir. Ülkemiz özelleştirmenin ne demek olduğunu madenlerde canlarını kaybederek öğrendi. Türkiye özelleştirmenin ne demek olduğunu enerji sektöründe parasını ve işini kaybederek öğrendi. AKP İktidarı ve Bakanları bu açıdan iyi bir öğretici olmuştur. Şimdi öğretici olma sırası bizdedir. Zonguldak halkındadır.

31. 01. 2015

ZONGULDAK DEMOKRASİ PLATFORMU

Okunma Sayısı: 229
Yayın Tarihi: 31.01.2015
Fotoğraf Galerisi