TMMOB Maden Mühendisleri Odası

ZONGULDAK İÇİN, KARADON İÇİN AĞIT VAKTİ: GERÇEKLER ACIDIR…

ZONGULDAK İÇİN, KARADON İÇİN AĞIT VAKTİ: GERÇEKLER ACIDIR…

Metnin bilgisel kısmı Zonguldaklı kardeşlerimizle yaptığımız görüşmelerden türetilmiştir.
Zonguldaklı olup da hiç madene girmemiş insanların bile ruh halleri büyük bir yıkıntı içindedir, Başbakan‘ın gidip de "Bu bölge insanının kazalara alışkın oldukları, ölümün bir tür onların kaderleri olduğu, madencilerin bunu bilerek çalışmaya başladıklarını" belirtmesi bu insanların ruhunda yaşanan travmayı katlarca defa artırmıştır.
1. Çünkü Zonguldaklılara göre, patlamanın olduğu saatlerden itibaren inanılmaz bir dağınıklık ve organizasyon eksikliği göze çarpıyordu, bu dağınıklık günlerce sürdü.
2. Üstelik dağınıklık ilk anın şaşkınlığının eseri değildi, Türkiye Zonguldak için ‘kara bir umutla‘ beklerken, Zonguldak madencilerinde derin bir çaresizlik hâkimdi. İnanılmaz ama Zonguldaklı madencilerin geçmişten gelen kazalarda yapılması gerekenlere ilişkin bilgisi, deneyimi ve elbette ki organizasyon yeteneği, uzmanlaşmış örgütlü müdahale gücü büyük oranda, iktidarın politikaları nedeniyle yok olmuştu. Yani örgütlülüğün bilgiyi oluşturan, eylemi örgütleyen (dışa dönük eylem değil, o anda madencilere erişmek, kurtarmak için yapılması gereken eylemler dizisinden söz ediyorum) birikimi büyük oranda yok edilmiştir. Nasıl ve niçin mi?
3. En başta Ülkemizin her yerinde olduğu gibi, AKP iktidarı tarafından ne kadar kifayetsiz ve birikimsiz cemaat ve tarikat mensubu varsa, yönetim kadrolarına yerleştirilmişti. Tekrar ediyorum, bunun olgusal bilgisi Zonguldak madenlerinden gelmektedir, ben burada hariçten gazel okumuyorum.
4. Şunun korkunçluğuna bakın; Patlamanın olduğu kuyu, yani Karadon kuyusu asansörü  hasar gördüğü için, patlamaya 2 kilometre uzak olan Gelik kuyusundan müdahale edilmeye başlanıyor.
5. Gelik‘ten inen madenciler kaya parçalarından oluşan göçüğü insan ve kol gücüyle parçalamaya başlıyorlar, ancak bunun kısa bir süre sonra aylarca süreceğini fark ediyorlar. Zira bu göçüğü geçseler arkasında bir göçük daha vardı.
6. En korkuncu ise şu: koskoca Karadon havzasında bu patlamanın nerede olduğunu bilen 20-25 madenci kalmıştı. Çünkü TTK Karadon‘da hepsi ya emekli olmuş ya da resen emekli edilmişlerdi. Çalışan madencilerin içinde eski olanlar ise gerçeği yalnızca sınırlı bir kesimle paylaşacak kadar çaresizdiler ve karar mercilerinde olmaktan uzaktılar. Yani aslında patlamanın olduğu gün, deneyimli işçilerin içi kan ağlıyorlardı. Hiçbir zaman mukadderat alın teriyle ekmeğini kazanan insanın ‘kaza eseri‘ ölmesini ‘olağanlaştırmıyor‘, kader denilerek isyansız bir tevekkülle karşılayamıyor insan.
6. Türkiye Burjuvazisi, kalemşörleri ve siyasi temsilcileri için ‘alışıldık, olağan, hatta sıradan bir olay‘ gibi görülmeye başlamıştır maden kazaları. Hiçbir özeleştiriye ve ekstra çabaya girişmeden, ‘orada zaten bunlar olur‘, hatta gizli gizli liberal kalemlerden ‘adam olsaydın da madene inmeseydin, inersen başına geleceklere katlanırsın‘ havası, bu insanlar için bir aşağılama olarak kabul ediliyor. Her kazadan sonra kimsenin sorumlulardan hesap sormak için çaba göstermeden, şarlatanca madenlerin kapatılması için yazıyorlar. Zaten daha birkaç yıl önce altın madenleri için gösterilen halkın öylesine içten itirazlarına ve mücadelelerine karşın iktidarın, burjuvazinin yaptıklarını gösterip ekliyorlar, buranın halkı da madenlere inmemek için başlangıçta on yıl mücadele etmişti. Dayak işkence ve tehditle bu kent madenlere indirildi, bundan söz eden ise yok diyorlar. Normal yaşama ve kendi zanaatlarını kaybettikten sonra, hem de zorla, bu insanlar için bildikleri tek meslektir madencilik.
7. Başbakan geldiğinde, bir şahsın hakaretiyle karşılandı, onlara göre bir provokatör, hatta Zonguldaklı bile değil. Hâlâ kim olduğu basında açıklanmayan bu kişi, Zonguldaklı, hemen kazanın orada bekleyen insanların deyimiyle bir yakını aşağıda olan birisi. Türkiye garip bir yer oldu, kim sesini yükseltse "provokatör", hemen insanlarla temasını kesiyorlar.
8. Madencilere ulaşmak için son gün hasar gören Karadon kuyusundan girmelerini önerenler de havzadaki eski emekli şefler ve maden mühendisleri odası mensupları olmuştur. Ancak erişim böyle sağlanabilmiştir.
9. Ulaşıldığındaki manzara korkunçtu: çünkü madencilerin hiçbirinde gaz maskesi yoktu, tıpkı bundan 18 yıl önce Kozlu‘da olduğu gibi. Yani madencilerin bir bölümü metandan değil, büyük bir olasılıklı karbon monoksit zehirlenmesinden öldüler. 1992 yılında da gaz maskelerinin alındığı, ama o dönemde 6 aydır gümrükte olduğu yazılmıştı. Bunca yıl sonra, madencilerin hâlâ maskesi yok, sonra biri gelip kaderiniz diyor.
10. Ölenlerin bir kısmı emekli olmuş, tekrar ocaklarda çalışmak zorunda kalan insanlar, bir kısım daha ocağa yeni başlamış. Bunlarda asgari ücret ile ve hiçbir eğitimden geçmeden 540 metreye yollanmışlar. Sevgili dostlar işleri taşerona verirken, ilk yapılan şey işçilerin eğitiminden ve güvenliğinden yapılan kesintiler ile pazarlık masasına oturmaktır, bu kadar açık.
11. Karadon Zonguldak‘ın en değerli maden havzasıdır. 14 metre kalınlığında kömür damarı olduğu söyleniyor. Devlet hiçbir zaman özel olarak yatırım yapmamış, aksine burayı özel ocaklara devretmiş. Onlar ise güvenlik için yatırım yapmayı gerekli görmüyorlar.

Ama asıl korkuncu: MADENLERDE METAN GAZI ÖLÇÜMLERİ YAPILIYOR, OTOMATİK OLARAK. GÖSTERGELER VAR. ZATEN PATLAMA GÜNÜ İLK ÖNCE GAZ ÖLÇÜMÜNDE SAYAÇ 4‘Ü GÖSTERİYOR. HEMEN MADENİN BOŞALTILMASI GEREKİYOR. PATLAMA METAN‘IN SEVİYESİNİN 4‘Ü GÖSTERDİKTEN 20 DAKİKA SONRA OLUYOR. AMA SEVGİLİ DOSTLAR, FİRMA OCAĞA TELEFON HATTI ÇEKTİRMEMİŞ. YAKLAŞIK YÜZEYDEN OCAĞIN DERİNLERİNE KADAR GİDEN YOL 1,5 KİLOMETRE. OCAKLARA BİR SÜRÜ TELEFON HATTI ÇEKİLMESİ GEREKİYOR. YUKARIDAKİLER METAN GAZININ YÜKSELDİĞİNİ BİLİYOR VE AŞAĞIYA HABER VERECEK HAT ÇEKİLMEMİŞ, BU YÜZDEN AŞAĞIDAKİLER YUKARIYA ÇIKAMIYOR. METAN GAZI İSE ZATEN KOKUSUZ RENKSİZ BİR ŞEY. ÖLENLERDE HEMEN ZATEN ÖLMÜYORLAR, O DA DOĞRU DEĞİL. BİR YANDAN MASKESİZLER, ÖTE YANDAN ZATEN ÇIKMALARI GEREKİRKEN, HABERLERİ OLMADIĞI İÇİN ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYORLAR.

Sevgili dostlar buna katliam mı dersiniz, yoksa kader mi? Yanıtı size bırakıyorum.

Okunma Sayısı: 286
Yayın Tarihi: 23.05.2010