ZONGULDAK'TA "MADEN MÜHENDİSLERİ GÜNAH KEÇİSİ DEĞİLDİR" YÜRÜYÜŞÜ VE BASIN AÇIKLAMASI GERÇEKLEŞTİRDİK.
“Maden Mühendisleri Günah Keçisi Değildir” başlıklı yapılan Yürüyüş ve Basın Açıklamasına; TMMOB Maden Mühendisleri Odası Genel Merkezi, İstanbul Şubesi, İzmir Şubesi, Adana Şubesi, Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulları, TTK Üzülmez, Karadon, Armutçuk, Kozlu, Amasra Müessese Müdürlüklerinde çalışan meslektaşlarımız, Amasra, Armutçuk, Karadon, Gelik, Üzülmez bölgelerinde Özel Sektörde çalışan meslektaşlarımız ile Memur-Sen, Enerji Bir-Sen, Kamu-Sen, Türk Enerji-Sen, Kesk, ESM ve Mühendis Tek Sen sendikaları destek vermişlerdir.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Basın Açıklaması aşağıdadır;
Maden Kazalarında Yargı Süreçleri...
Sevgili Meslektaşlarım,
Sevgili Maden Emekçileri,
Saygıdeğer Zonguldak Halkı,
Değerli Basın Emekçileri
Hepinizi TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu adına saygı, sevgi ve dostlukla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce başta 3 Mart 1992 Kozlu, 17 Mayıs 2010 Karadon, 13 Mayıs 2014 Soma, 28 Ekim 2014 Ermenek 14 Ekim 20022 ve sayamadığımız yüzlerce maden işletmesinde meydana gelen kazalarda hayatını kaybeden binlerce maden emekçisini ve meslektaşlarımızı saygıyla anıyorum.
Değerli Konuklar,
Sevgili Meslektaşlarım,
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği tüm dünyada önemli bir problem olarak karşımıza çıkan, bütün çalışanları ilgilendiren, çalışma yaşamının en temel unsurlarından biridir. Çalışanlar için tüm yönleriyle sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturulamaması, çalışma hayatının günümüzdeki en önemli sorunlarından biri durumundadır. Sorunların yoğunluğuna ve toplumsal tepkilere bağlı olarak da çözüm önerileri üretilmesi ve yaşama geçirilmesi gerekmektedir.
Madencilik, özellikle yeraltı kömür madenciliği, gazıyla, tozuyla, göçüğüyle ve grizu’suyla dünyanın en zor ve riskli mesleklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu risklerin ortadan kaldırılması ise öncelikle Devlet Kurumlarının ve işverenlerin görevidir. Dolayısıyla madencilik sektöründe denetimle görevli Devletin sorumluğu en üst düzeydedir. Yeraltı madencilik faaliyetleri geçmişte yaşanan maden kazaları-facialarıyla sürekli olarak ülke gündeminde kalmıştır. Gelişmiş ülkelerin kalkınmasına yön veren madencilik sektörü ülkemizde kazalarla anılmakta, madencilik denilince insanların aklına “ölüm” gelmektedir. Ancak, halihazırda her alanda “sıfır kaza” yaklaşımıyla/hedefiyle faaliyetlerini sürdüren gelişmiş ülkelerin seviyesine ulaşmak bizim de hedefimiz olmalı, “ocaklarda işçi sağlığı ve iş güvenliği”ne yapılan yatırımlardan başlayarak denetimlere ve eğitime kadar kaza önleme çalışmaları sürekli olarak yapılmalıdır. Bu da öncelikle işverenlerin sorumluluğundadır.
Bu durum 30/6/2012 tarihli ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 2013 yılında yürürlüğe giren 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. Maddesinde açıkça tanımlanmıştır. Mevzuata göre İşveren; mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatımızda da belirtildiği gibi işverenler, çalışanlar ve devlet veya yetkilendirilmiş kuruluşlar arasında ortak bir sorumluluktur.
Hal böyleyken madencilik sektöründe yaşanan “ölümlü” kazalarda sorumluluk sadece meslektaşlarımızın omuzlarına yüklenmeye çalışılmaktadır. Üyelerimiz hem de kelepçeli olarak gözaltına alınıp tutuklanarak itibarları zedelenmektedir. Oysa ki Adalet; suç işleyenin cezalandırılmasını suçla ilgisi olmayan kişilerin, haksız isnatlardan, toplum nezdindeki itibarlarının zedelenmesinden korunmalarını gerektirir. Adalet mutlaka bir suçlu bularak değil, suçun sorumlularını ortaya çıkarıp kanuna göre yargılayarak cezalandırmakla gerçekleşebilir. Gerçek suçlular göz ardı edilerek günah keçisi ilan edilen maden mühendislerinin toplumun önüne atılarak suçlanması yeni acıların önüne geçmeyecektir.
Kazaların ardından başlayan soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde ne yazık ki var olan sorunlar çözülemediği gibi yeni sorunlar eklendiği görülmektedir. Kazanın meydana geldiği ocağın daimi nezaretçisi, vardiya mühendisi ve işletme müdürünün tutuklanması, işletme güvenliğini tehlikeye düşürmekte hatta meydana gelebilecek kazalara davetiye çıkarmaktadır.
Anayasamızın 168. Maddesine göre “...Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir...” denilmektedir. Dolayısıyla madencilik faaliyetleri ile tabii servetler ve kaynakları ekonomiye kazandırma aşamasında görev alan meslektaşlarımız “KAMU” adına çalışarak mühendislik hizmeti vermektedir. Mühendislik hizmeti ile sorumlu meslektaşlarımızın İşveren olarak değerlendirilmeleri “asla kabul edilemez.” Ölen Biziz, Yargılanan Biziz, Tutuklanan Biziz.
Ülkemizde neredeyse her gün meydana gelen ölümlü iş kazalarında tutuklama olmazken neden Bartın/Amasra’da, Eskişehir Mihalıçcık’da meydana gelen ölümlü kazalarda arkadaşlarımız ters kelepçe ile tutuklanmaktadır. Neden diğer kazalarda tutuksuz yargılamalar olurken maden mühendisleri tutuklu yargılanmaktadır.
Ülkemiz madencilik sektöründe yaşanan sorunların herkes tarafından bilinmesi ve Maden Mühendisleri Odası dahil tüm kuruluşların önlem alınması gerektiğini dillendirmesi ve bu önlemlerin neler olduğunu söylemesine rağmen yıllardır hiçbir eylemde bulunmayan siyasi iktidarlar, bugün tüm sorumluluğu yine maden mühendislerinin üzerine yıkmaya çalışmaktadır.
Bu nedenle devletin öncelikle madenlerde gerçekleşebilecek bütün kazaların önlenebilmesi için politikalar oluşturması ve denetimleri de bu politikalar üzerinden yerine getirmesi gerekmektedir. Ayrıca madencilikle ilgili mevzuatın uluslararası standartlara göre güncellenmesi gerekmektedir. Bu konu bakanlıklar, ilgili kurumlar, üniversiteler, sektör temsilcileri, meslek örgütleri ve sendikaların da içinde bulunduğu, ortak bir oluşum tarafından yerine getirilmelidir.
Bizler yaşanan iş kazalarının pek çok nedeni olmakla birlikte asıl nedeninin sektörde uygulanan sistemsel sorunlar olduğunu biliyoruz. Bu nedenle gerçek sorumluların gizlenerek, kusurların meslektaşlarımızın üzerine yıkılma çabalarına itiraz ediyoruz.
Bizler, yaşamayı ve yaşatmayı öncelik bildiğimizi, gerekli teknik bilgi birikimi ile sorumluluk sahibi olduğumuzu tüm kamuoyuna bir kez daha yüksek sesle duyuruyor, ancak her kaza sonrasında işveren yerine de günah keçisi ilan edilen maden mühendisleri olmak istemiyoruz.
Bizler, yaşanan ve yaşanacak ölümlerin sorumlusu olmadığımızı, gerçek sorumluların mevzuatın ve bilimin gerektirdiği önlemleri almayan işverenler ile madencilik bilim ve tekniğinin gereklerini mevzuatsal yaşama geçiremeyen siyasiler ve seçilmişler olduğunu tekrar ifade ediyoruz.
Bizler bu durumun böyle devam etmesi halinde yeni yetişecek maden mühendisi bulunamayacağını da belirtmek istiyoruz. Bugün üniversitelerin maden mühendisliği bölümleri öğrenci bulamamakta gelecekteki iş yaşamlarında “suçlanma/tutuklanma” kaygısıyla bu bölümleri tercih etmemektedirler. Böyle giderse Türkiye için hayati öneme sahip madencilik sektörü mühendis bulamayacak hale gelecektir.
Bu böyle mi gidecek, Çıkış yolu, Umut Yok mu; Elbette ki var;
Facialardan önce de sonra da söylediğimiz gibi Soma ve benzeri faciaların milad olması için sektörümüzün gelişimi için geliştirdiğimiz önerileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
- 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu başta olmak üzere çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler sendikaların, meslek odalarının ve üniversitelerin de yer aldığı emek eksenli katılımcı anlayışla yeniden ele alınmalı ve düzenlenmelidir.
- Kamu yararını önceliğine alan ulusal madencilik politikası oluşturulmalı ve yaşama geçirilmelidir.
- Riskli ve tehlikeli bir sektör olan madencilik bilgi birikimi ve deneyim gerektirmesi nedeniyle sektörde özelleştirmelere son verilmelidir.
- Sektörde ekonomik nedenlerle yapılan taşeronluk yasaklanmalıdır.
- Meslek odalarının, sendikaların, üniversitelerin, sektörün ve devletin ortak olarak temsil edildiği, bilimin ve insan yaşamının olmazsa olmazı olduğu çalışmaların yapılacağı "Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu" kurulmalıdır. Bu kurum tarafından yapılacak çalışmalar her türlü siyasi baskıdan arındırılarak bilimin ve tekniğin ışığında yürütülmelidir.
- İşyerlerine işçi sağlığı güvenliği hizmetleri “piyasa koşullarında” verilmektedir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasında kamu hizmeti, kamu denetimi anlayışı hâkim olmalıdır. Halen uygulanmakta olan OSGB anlayışına son verilmelidir.
- Denetimlerde tespit edilen eksiklikler için cezalar caydırıcı nitelikte olmalıdır.
- İşyerlerinde işçi sağlığı güvenliğinin sağlanması yükümlülüğünün işveren yükümlülüğü olduğu gerçeğinden hareketle kazalar sonucu uygulanacak cezalar en azından olası kasıt hükümleri çerçevesinde olmalıdır.
- Bizler tetikçi değil bilim ve tekniğin meşalesiyiz.
- Bizler günah keçisi değil ekmeğimizin, çoluğumuzun, çocuğumuzun rıskıyız.
YAŞASIN MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ
Güzel günlerin geleceği inancıyla hepinizi saygı, sevgi ve dostlukla selamlıyorum.
Kamuoyuna saygıyla arz olunur. 21 Aralık 2024/Zonguldak
TMMOB
Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ayhan Yüksel’in konuşması aşağıdadır;
Her gün gece demeden gündüz demeden yerin yüzlerce metre altına inen, meslektaşlarının ve maden emekçilerinin sağlığını ve güvenliğini korumaya çalışan, ülkenin kalkınması için alın teri döken,
Her sabah eşleri tarafından “hayırlı işler” diye uğurlanan, her akşam “geçmiş olsun” diye karşılanan,
Sevgili Meslektaşlarım,
Sevgili Maden Emekçileri,
Saygıdeğer Zonguldak Halkı,
Değerli Basın Emekçileri
Eylemimize hoş geldiniz sefalar getirdiniz.
Hepinizi Maden Mühendisleri Odası 49. Dönem Yönetim Kurulu adına saygı, sevgi ve dostlukla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce başta 3 Mart 1992 Kozlu, 17 Mayıs 2010 Karadon, 13 Mayıs 2014 Soma, 28 Ekim 2014 Ermenek 14 Ekim 2022 ve sayamadığımız yüzlerce maden işletmesinde meydana gelen kazalarda hayatını kaybeden binlerce maden emekçisini ve meslektaşlarımızı saygıyla anıyorum.
Değerli Konuklar,
Sevgili Meslektaşlarım,
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği tüm dünyada önemli bir problem olarak karşımıza çıkan, bütün çalışanları ilgilendiren, çalışma yaşamının en temel unsurlarından biridir.
Çalışanlar için tüm yönleriyle sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturulamaması, çalışma hayatının günümüzdeki en önemli sorunlarından biri durumundadır. Sorunların yoğunluğuna ve toplumsal tepkilere bağlı olarak da çözüm önerileri üretilmesi ve yaşama geçirilmesi gerekmektedir.
Ancak yapılan tüm çalışmalara ve ihtiyaca rağmen dünyada ve ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıkları can almaya, sakat bırakmaya devam etmektedir. Çalışan işçi sayısına göre ölüm oranı, ülkelerin gelişmişlik derecesi ile ters orantılı biçimde değişmektedir.
ILO’nun verilerine göre iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle her gün binlerce insan ölmekte, yüzbinlerce insan yaralanmakta ve sürekli iş göremez hale gelmektedir.
İş Kazaları bakımından ülkemizi değerlendirdiğimizde de benzer bir sonuç çıkmaktadır.
İSİG Meclisi raporlarına göre ülkemizde 2023 yılında 1932 işçi hayatını kaybetmiştir.
Hayatını kaybeden emekçiler sırasıyla, inşaat (%20), taşımacılık (% 12) tarım (%10), konaklama (% 8), ticaret, büro, eğitim (% 6) ve metal (% 5) sektörlerinde çalışmakta idiler. 2023 yılı sonunda madencilik sektöründe hayatını kaybedenlerin oranı % 3 olup (61 ölüm) 3 sektörle birlikte 24 sektör arasında 9. sıradadır.
Madencilik gibi riskli bir sektörün 24 işkolu içerisinde ilk 5 sektör olan tarım, inşaat, sağlık, ticaret, büro, eğitim ve taşımacılık sektörlerinin arkasından 10. Sırada gelmesi ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği sorununun ne kadar yaygın ve vahim olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
Bu sonuçlardan yola çıkarak belirtmek isteriz ki, işyerlerindeki kazaların nedenleri, işçilerden veya mühendislerden kaynaklanmamaktadır. Kazaların asıl nedenlerini baret, emniyet kemeri gibi alınmayan basit önlemler olarak da görmüyoruz.
Kazaların asıl nedeni tüm dünyada emekçiler aleyhine geliştirilen özelleştirme, taşeronlaştırma, kuralsızlaştırma, esnekleştirme ve denetimsizleştirme olarak adlandırdığımız küresel politikalardır. Kazaların asıl nedeni üretimin ve çalışma yaşamının emekçiler aleyhine olan düzenlemeleridir.
Kazaların asıl nedeni maden mühendisinin emeğini maliyet olarak gören, üretimi maden mühendisliği bilim ve tekniğine göre yapmayan anlayıştır.
Bizler bu nedenlerle yaşadığımız “iş kazası” görünümüne dayalı ölümlere “iş cinayeti” diyoruz.
Bizler “iş cinayeti” kavramını kullandığımızda bazen arkadaşlarımız üzülüyor, kırılıyor.
Buradan meslektaşlarıma sesleniyorum. Sakın ola ki bu kavramdan rahatsız olmayın ve üzerinize alınmayın.
Eğer ki iş cinayetlerinin sorumluları mühendisler olsa idi mühendis istihdamı zorunlu olmayan iş kolları ve sektörler ölümlerde başı çekmezlerdi.
İş cinayetlerinin sorumluları mühendisler değil yaşanan ölümlere;
"kader" diyenlerdir.
“fıtrattır" diyenlerdir.
İş cinayetlerinin sorumluları mühendisler değil kazaları"işin gereği" olarak görenlerdir.
İş cinayetlerinin sorumluları mühendisler değil neo liberal politikaları ve onun sonuçları olan özelleştirmeleri, taşeronlaşmayı, rödevansı ve denetimsizleştirmeyi bu ülkede yaşama geçirenlerdir.
Meslektaşlarıma bir kez daha sesleniyorum. Sakın ola ki “iş cinayeti” kavramından rahatsız olmayın ve sorumluluk hissetmeyin.
Sakın ola ki üzerimize yapıştırılmak istenen bu yaftayı kabul etmeyin. Maden Mühendisleri Odası olarak bu sorumluluğu geçmişte kabul etmedik gelecekte de etmeyeceğiz. Çünkü gerçek sorumlular belli.
Saygıdeğer Konuklar,
Sevgili Meslektaşlarım,
Soruyorum sizlere;
Neredeler fıtrat diyenler, kader diyenler,
Neredeler ocaklara taşeronu, rödevancıyı sokanlar,
Neredeler bu düzeni kuran bürokratlar, siyasiler
Neredeler kontrol ve denetim teşkilatlarının kolunu kanadını kıranlar,
Yaşanan facialardan ve ölümlerden sonra yapılan düzenlemeler devletin bu konudaki itirafı niteliğindedir. Bu nedenledir ki Soma`da ve Ermenek`te Amasra’da olası kasttan ve bilinçli taksirden yargılanması gerekenler yetkisi ve mesleki güvencesi olmayan mühendisler değil, defalarca uyarmamıza rağmen gereğini yapmayan, bilimi ve tekniği maden ocaklarına sokmayan ve ülkemizde Santa Barbara döneminin madenciliğinin yapılmasına neden olanlardır.
Ülkemizde maden işletmelerinde ve tüm işletmelerde ölümler devam ediyor ve edecek.
Ülkemizde her sabah evinden ayrılarak işine giden 7 anne, baba veya kardeş akşam evine dönmüyor ve dönmüyor ve böyle giderse dönmeyecekte
Çünkü bu ülke; iş kazalarına kader denilen, fıtrat denilen bir ülke,
Çünkü bu ülke; Soma’da 301 canın gitmesini protesto edenleri tekmeleyenlerin “Ticari Ateşe” yapıldığı bir ülke,
Çünkü bu ülke bir iki sendika dışında işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda talepleri için eylem yapan hiçbir sendikanın olmadığı bir ülke,
Çünkü bu ülke; işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin talepleri doğrultusunda eylem yapan 3. Havaalanı inşaatı işçilerinin aylarca cezaevinde yattığı bir ülke,
Çünkü bu ülke; iş cinayetleri sonucunda mühendisler ve İSG uzmanları dışında kimsenin ceza almadığı bir ülke,
Çünkü bu ülke; çalışanların sorgusuz sualsiz işten atıldığı bir ülke,
Çünkü bu ülke; iş yasası ile emekçilerin köleleştirildiği bir ülke,
Çünkü bu ülke; asgari ücretin ortalama ücret olduğu, günde 12 saat çalışmanın olağan karşılandığı bir ülke.
Saygıdeğer Konuklar,
Sevgili Meslektaşlar
Ülkemizde her gün meydana gelen ölümlü iş kazalarında neredeyse hiçbir tutuklama olmazken neden 14 Ekim 2022 tarihinde Amasrada, 2 Nisan 2012 tarihinde Eskişehir Mihalıçcık'ta meydana gelen ölümlü kazalarda meslektaşlarımız kelepçe ile tutuklanmaktadır.
Neden diğer kazalarda tutuksuz yargılamalar olurken maden mühendisleri tutuklu yargılanmaktadır.
Ülkemiz adalet sistemi içinde yer alan bilirkişilik sistemi ise adaleti katleden bir sistem haline gelmiştir. Bilirkişiler birer tetikçi konumuna gelmişlerdir. Bilime, hukuka, adalete uygun olmayan kişisel ihtiraslarına yenik düşen, sipariş üzerine rapor yazmaktadırlar.
Bilirkişiler adeta sorumsuz sorumlu olmuş hakim ve savcıların yerini almışlardır.
Saygıdeğer Konuklar,
Sevgili Meslektaşlarım,
Yaşanan faciaların nedeni, sermayenin kar hırsıdır, işyerlerinin denetlenmemesidir, denetlenen işyerlerine ceza uygulanamamasıdır, ölümlerin cezasız kalmasıdır, çalışanların örgütsüzlüğüdür. Her ne kadar İSİG Meclisi raporlarında ölümlerin en az %95’inin sendikasız çalışanlar olduğu görülse de işçi sağlığı ve güvenliğinin sendikaların gündeminde olmamasıdır.
Bu böyle mi gidecek, Çıkış yolu yok mu?, Umut Yok mu?; Elbette ki var;
Facialardan önce de sonra da söylediğimiz gibi faciaların milad olması için, sektörümüzün gelişimi için geliştirdiğimiz önerileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
-6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu başta olmak üzere çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler sendikaların, meslek odalarının ve üniversitelerin de yer aldığı emek eksenli katılımcı anlayışla yeniden ele alınmalı ve düzenlenmelidir.
-Kamu yararını önceliğine alan ulusal madencilik politikası oluşturulmalı ve yaşama geçirilmelidir.
-Riskli ve tehlikeli bir sektör olan madencilik bilgi birikimi ve deneyim gerektirmesi nedeniyle sektörde özelleştirmelere son verilmelidir.
-Sektörde ekonomik nedenlerle yapılan taşeronluk yasaklanmalıdır.
-Meslek odalarının, sendikaların, üniversitelerin, sektörün ve devletin ortak olarak temsil edildiği, bilimin ve insan yaşamının olmazsa olmazı olduğu çalışmaların yapılacağı "Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurumu" kurulmalıdır. Bu kurum tarafından yapılacak çalışmalar her türlü siyasi baskıdan arındırılarak bilimin ve tekniğin ışığında yürütülmelidir.
-İşyerlerine işçi sağlığı güvenliği hizmetleri “piyasa koşullarında” verilmektedir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasında kamu hizmeti, kamu denetimi anlayışı hâkim olmalıdır. Halen uygulanmakta olan OSGB anlayışına son verilmelidir.
-Denetimlerde tespit edilen eksiklikler için cezalar caydırıcı nitelikte olmalıdır.
-İşyerlerinde işçi sağlığı güvenliğinin sağlanması yükümlülüğünün işveren yükümlülüğü olduğu gerçeğinden hareketle kazalar sonucu başta işverenler olmak üzere gerçek sorumlular yargılanmalıdır.
Bizler tetikçi değil bilim ve tekniğin meşalesiyiz.
Bizler günah keçisi değil ekmeğimizin, çoluğumuzun, çocuğumuzun rıskıyız.
Yaşasın Maden Mühendisleri Odası
Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz
Güzel günlerin geleceği inancıyla hepinizi saygı, sevgi ve dostlukla selamlıyorum.
Ayhan YÜKSEL
TMMOB Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı