TÜRKİYE 17. KÖMÜR KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİ
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi tarafından 1978 yılından bu yana iki yılda bir düzenlenen Türkiye Kömür Kongrelerinin 17‘ncisi, 2-4 Haziran 2010 tarihleri arasında Zonguldak Karaelmas Üniversitesi konferans salonlarında gerçekleştirilmiştir.
398 delegenin katıldığı Kongrede 37‘si bilimsel, 7‘si çağrılı, 4‘ü de özel sunum olmak üzere toplam 48 adet bildiri sunulmuştur. Kongre süresince açık tutulan "Maden Makinaları ve Donanımı Sergisi"ne kamu ve özel sektörden 24 madencilik kuruluşu katılmış ve çok sayıda ziyaretçi tarafından ilgiyle izlenmiştir.
Kongre açılış oturumunda tüm konuşmacılar son zamanlarda ülkemizde ve şehrimizde meydan gelen ölümlü iş kazaları konusunda görüşlerini dile getirmişlerdir.
"Dünün Düşmanı Bugünün Dostu Metan" konulu özel bir sunum yapan Kongre onur konuğu Prof. Dr. Cemal Birön‘e ülke madenciliğine ve eğitimine yaptığı katkılar nedeniyle teşekkür ediyoruz.
Kongrenin 2‘nci günü "Kömür Madenciliğinde İşçi Sağlığı ve Güvenliği "İş Kazaları Kader mi? Yoksa İhmal mi?" başlığı ile yapılan panel geniş bir katılımla ve ilgiyle izlenmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı‘na bağlı Sosyal Güvenlik Kurumu‘nun istatistiklerine göre, Türkiye‘de 2004-2008 dönemini kapsayan 5 yıllık sürede kömür madenciliği sektöründe toplam 30 bin 244 iş kazası yaşanmış ve bu kazalar sonucunda 218 işçimiz yaşamını yitirirken 330 işçimiz de iş göremeyecek biçimde sakatlanmıştır. Madencilik sektöründe, 2008 yılında 43, 2009 yılında 92 ve 2010 yılının ilk 5 ayında 67 ölümlü kaza meydana gelmiştir. Araştırmada, bu rakamların yalnızca sigortalı işçileri kapsadığı ve özel sektör madenlerinde kayıt dışı işçi çalıştırmanın yaygın bir uygulama olduğunun bilindiği vurgulanmıştır. Ne yazık ki, Türkiye‘de, maden işçisi ölümleri oranı Avrupa ortalamasının yaklaşık 4,5 katıdır. Bilimsel veriler, iş kazalarının %98‘inin önlenebileceğini göstermektedir. Madencilik sektörü iş kazası riskinin büyük olduğu bir sektör olmakla birlikte gerekli önlemler alındığında kazalar en aza indirilebilir. Diğer bir ifade ile TMMOB Maden Mühendisleri Odası‘nın her platformda altını çizerek vurguladığı gibi iş kazaları kader olarak değerlendirilemez.
Kongre boyunca tüm katılımcılar tarafından dile getirilen görüş, tespit ve öneriler özet olarak aşağıda sunulmuştur.
1.15. Kömür Kongresinin sonuç bildirgesinde vurguladığımız bir tespiti bir kez daha belirtiyoruz: "Son kazanın da gösterdiği gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu madencilik iş kolunda yaşamsal bir önem taşımaktadır. İş kazaları uzun yıllarda oluşan bilgi birikimi, kurumsal yapı, teçhizat, denetim ve eğitim etkenlerinin bir araya gelmesiyle en aza indirilebilir. Madencilik sektörünün yalnızca kar-zarar mantığı ile değerlendirilmesi ne yazık ki önümüzdeki yıllarda da benzer kazaların yaşanılmasını kaçınılmaz kılacaktır."
2.10 Aralık 2009 tarihinde Bursa Mustafakemalpaşa‘da, 23 Şubat 2010 tarihinde Balıkesir Dursunbey‘de ve 17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak Karadon‘da meydana gelen grizu facialarında yaşamını yitiren 2 meslektaşımızı ve işçilerimizi saygı ile anıyoruz.
3.İş kazalarını ve meslek hastalıklarını önleme çalışmalarının temel ayakları, mevzuat, denetim, örgütlenme, eğitim ve yatırımdır. Bu ayaklardan herhangi birinin eksik veya yetersiz kalması durumunda bu sistemin sekteye uğraması ve verimsizleşmesi kaçınılmazdır. Madencilik sektörünün içinde bulunduğu bu gibi sorunların çözümünde, devlet, üniversite, sanayi ve oda gibi tüm paydaşlar bir araya gelerek ulusal bir madencilik politikası ortaya koymalı, bu politikanın uygulanmasında karşılaşılan aksaklık ve eksikliklere zaman geçirmeksizin müdahalede bulunularak sistemin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi çalışmaları kesintisiz olarak sürdürülmelidir.
4.Dağınık ve yetersiz durumdaki mevzuat, Türkiye‘deki madencilik koşullarına uygun ve eksiksiz olarak bir araya getirilmelidir. Denetimler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Maden Mühendisleri Odası tarafından yetkilendirilmiş deneyimli ve yetkin elemanlarla, kazalar sonrasında değil kazalar öncesinde ve gerekli ciddiyetle yapılmalıdır.
5.İthal kömür bedellerinden %1 oranında sağlanacak bir gelir, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önleme çalışmalarının yatırım harcamalarında teşvik kredisi olarak kullanılmalıdır.
6.Teknik nezaretçinin ücretini denetlemekle yükümlü olduğu işverenden değil bakanlıkça oluşturulacak bir fondan almasının sağlanması iş yerlerinin denetimlerinde teknik nezaretçinin bağımsız çalışmasını sağlayarak olumlu sonuçlar doğuracaktır.
7.Karadon‘da meydana gelen grizu faciasından yola çıkarak, böylesi vahim olaylarda suçlu aranıyor ise, tek bir suçlunun varlığını göstererek birilerini veya kurumları günah keçisi ilan etmek, çözümsüzlüğün devam edeceğinin bir göstergesi olacaktır. Çözüm ise, bilimin ipine sarılmak, üniversite-sanayi işbirliğini en ileri düzeyde gerçekleştirmek, daha da önemlisi Kamu İktisadi Teşekküllerini siyasallaştırmaktan kurtararak gerçek bir özerkleştirmeyi derhal hayata geçirmektir.
8.1980‘li yıllardan bu tarafa hükümetlerin değiştiği, ancak, Türkiye Taşkömürü Kurumu‘na bakış açılarının değişmediği bir süreçte Kurum sürekli küçültülmüş ve kuyu açmak, galeri sürmek, kömür çıkarmak ve çıkardığı kömürü zenginleştirerek piyasaya sunmak gibi birbirinin parçası olan asli işlerini dahi taşeronlara yaptıran veya yaptırmak zorunda bırakılan bir duruma düşürülmüştür. Dünyada ve ülkemizde son derece başarılı çalışmalar yapan çok sayıda kamu kuruluşu mevcuttur. TTK‘yı, havzanın 160 yıllık geçmişine yakışır şekilde yaşatmak, büyütmek ve verimli olarak çalışabilecek duruma getirmek mümkündür.
9.Bu amaç doğrultusunda; kalkınmamızın olmazsa olmaz temel direklerinden biri olan madenlerimizin kamu eliyle, halktan yana, işçi sağlığı ve güvenliği ekseninde verimli ve çevreye duyarlı bir biçimde işletilmesini ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayacak ulusal bir madencilik politikasının, tüm paydaşların katılımı ve katkısıyla yeni baştan inşa edilmesi çalışmalarına bir an önce başlanmalıdır. Bu süreçte atılacak en önemli adımlardan biri; bor, mermer ve kömür gibi önde gelen maden kaynaklarımıza yönelik enstitülerin kurulması ve özerk bir idari yapılanma içinde faaliyete geçirilmesi olacaktır.
10.Enerji sektöründeki özelleştirmeler tüm hızıyla sürdürülmektedir. Hidroelektrik, doğalgaz ve kömüre dayalı termik santrallerin ve bunlara bağlı kömür sahalarının satılması planlanmış ve bu doğrultuda bir satış takvimi hazırlanmıştır. 2010 yılının sonuna kadar düşük maliyetle üretim yapan tüm termik elektrik santrallerinin satışı gündemdedir. Elektrik Üretim Anonim Şirketi‘ne ait enerji santrallerinin özelleştirilmesi çalışmaları hızla sürdürülmektedir. Ayrıca, belirlenen stratejiye göre kömür santrallerinin, kendilerini besleyen kömür havzalarıyla birlikte özelleştirilmesi öngörülmektedir. Çatalağzı Termik Elektrik Santrali ÇATES de satılacak santraller listesindedir ve böyle bir durumun gerçekleşmesi durumunda TTK‘nın da satılması veya kapatılması gündeme gelecektir. Havzamız ve ülkemiz adına son derece sıkıntı ve kargaşa yaratacak böyle bir uygulamadan kaçınılmalı ve ÇATES özelleştirme kapsamına alınmak yerine kamu kurumu niteliğini sürdürmelidir.
11.Enerji sektöründe kamusal çıkarları gözeten, üretimden tüketime merkezi bir planlama anlayışını içinde barındıran ulusal politikalar hedeflenmelidir. Bugüne dek yapılan özelleştirme uygulamalarında, ya büyük bir iş güvenliği sorununun yaşandığı, ya da söz konusu işletmenin kâr etmediği gerekçesiyle kapatıldığı veya büyük bir bölümünün yabancı sermayenin kontrolüne geçtiği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Ülkemizin enerji talebinin karşılanmasında dışa bağımlılık azaltılmalı ve tamamen ortadan kaldırılmalı, arz güvenliğinin sağlanması için tam anlamıyla yerli kaynaklara dönülmelidir.
12.Siyasi İktidar kamu kuruluşlarında gerçekleştirilen atamalarda objektif olmaktan uzaktır. Atamalar ile ilgili yönetmeliklerde boşluklar bulunmaktadır. Bu boşluklardan yararlanılarak atamalarda; bilgi, beceri, deneyim ve liyakat ölçütleri hiçe sayılmakta, yetişmiş, deneyimli kadrolar atıl hale getirilmektedir. Atamalarda, siyasi iktidara yakın/yandaş isimler tercih edilmektedir. Böylelikle hassasiyetler, duyarlılıklar, dikkatler azaltılmaktadır. İş barışını bozan, çalışma hayatını tehlikeye düşüren bu sürecin yeni kazaların yaşanmasına neden olacağı endişesini taşımaktayız.
13.Bundan önceki kongrelerde sürekli olarak dile getirdiğimiz gibi, ülkemizin geneldeki ve madencilik sektöründeki sorunlarının çözülebilmesi, ancak bilime ve demokrasiye inanan siyasi iradenin oluşması ile olanaklı olabilir. Bundan önce gerçekleştirilen 16 adet Kömür Kongresi‘nde ve benzer organizasyonlarda ortaya konan görüş ve önerilerin yeterince değerlendirilmemiş olması, sözü edilen siyasi iradenin oluşturulamamış olmasının önemli bir göstergesidir. Dileğimiz, Türkiye 17. Kömür Kongresi‘nde üretilen görüş ve düşüncelerin, muhatapları tarafından yeterince değerlendirilerek hayata geçirilmesidir.
Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi olarak Türkiye 17. Kömür kongresine ve kongre kapsamındaki Maden Makinaları ve Donanımı Sergisi‘ne katkıda bulunan tüm kişi ve kuruluşlara teşekkür ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası,
Zonguldak Şubesi, 08.06.2010